Dünya Sağlık
Örgütü’nün (DSÖ) 2004 yılında “Küresel Diyet ve Fiziksel Etkinlik Stratejisi”ni
benimsemesinden beri, insanların obezite, diyabet ve diğer bulaşıcı olmayan
hastalıklar (BOH) riskini azaltmak için nasıl yemesi ve egzersiz yapmasına
ilişkin tavsiyelerde bulunuldu. Ne yazık ki çoğumuzun ne yediğini belirleyen
gıda ve içecek endüstrisinin zararlı uygulamalarına vurguda özel bir eksiklik
var. 2012 yılında Dünya Sağlık Meclisi stratejiyi teyit eden ve üye ülkeleri anne,
bebek ve çocuk beslenmesine ilişkin Kapsamlı Uygulama Planı’nı (KUP) yürürlüğe
koymaya teşvik eden bir kararı kabul etti.
Bulaşıcı olmayan
hastalıklar, kar potansiyeli olan sorunlara nasıl karlı çözümler getirildiğine
bir örnektir. Bağlayıcı düzenlemeler ve/veya yasalarla ele alınması gereken
sorunların, endüstrinin işbirliğini ve/veya ahlaki kurallara “gönüllü” bağlılığını
arayan bir çerçevede utana sıkıla ele alınması çarpıcıdır.
DSÖ’nün 1993
Dünya Sağlık Raporu sağlığı üretkenliği arttırmak için kilit girdi olarak görme
eğilimini başlatmıştır. Bu kavrama 1993’den beri ana-akım söylemde “saygın” bir
statü verildi. Sonuçta BOH üzerine eylemi teşvik eden bir dizi dokuman daha da
ileri gitti: özel sektörü sağlığı ve beslenmeyi pazar fırsatı olarak görmeye davet
ettiler. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde BOH ile ilgili eylemlerde ısrarcı
olunması BOH üzerine tartışmayı saptırmaya ve hemen tamamen bireysel davranışla
ilişkili risk etmenlerini değiştirmeye odaklanırken, BOH’ın toplumsal ve
ekonomik belirleyicilerini görmezden gelmeye devam ediyor.
Obezite anormal
bir çevreye normal bir yanıttır. Çevre ne kadar şehirleşirse, nüfus üzerine o
kadar obezojenik baskı biner. Yaşam kendilerine karşı hızlı ve daha hızlı
akarken insanlardan daha iyi seçimler yapmalarını istemek beyhude ve
küçümseyicidir. Sağlıklı seçimi güç seçim haline getiren çevresel baskılar, birçok
insanın sağlıklı davranışlara nadiren rastlanan bir dünyada büyümesi anlamına
gelir ve insanlar yavaş yavaş fakat kesin olarak nasıl sağlıksız olunduğunu
öğrenir, uygular ve pekiştirir (1). Diğer bir deyişle uluslararası büyük tütün,
alkol, şeker, trans-yağ, fast food ve içecek şirketleri, halk sağlığında diğer
vektörlerin izlendiği şekilde izlenmesi gereken “hastalık vektörleridir”.
Hastalıkların ve
yoksulluğun yapısal nedenleri zenginleri ve güçlüleri ilgilendirmez. Aksine bu
nedenlerin altının çizilmesi, coğrafi ve ekonomik bakımlardan imtiyazlıları
ödüllendiren aşırı ve giderek büyüyen eşitsizliklere hitap ettiklerinden
statüko için bir tehdit oluşturur. BOH’da “risk etmenleri” teriminin
kullanımını ve gerçekte bütün risk kavramını sorgulamanın zamanıdır. Terim sanki
insanlar kendi yaşamları ve çevrelerini tamamen kontrol etme yeteneğine
sahiplermiş gibi, bireyi ve bireysel sorumlulukları ima etmektedir. Risk terimi,
alınan riskler ve hepimizin bildiği çarpık kapitalist güç ilişkilerine yol açan
farklı pazar manipülasyonlarının dayattığı riskler arasındaki kritik ayrımı
görmezden gelmektedir. “Katkıda bulunan etmenler” ve “belirleyiciler”
terimleri, “risk etmenleri” teriminden daha tarafsızdır. Nedensel yollar olarak
“risk etmenleri” yerine bunları kullanmak, nedenlerin bireysel veya yapısal
kaynaklarına ilişkin önyargılar olmaksızın, gerçek nedenlerin tanımlanmasına ve
analiz edilmesine izin verir.
Ajandayı büyük
tütün şirketlerinin yaptığı gibi büyük gıda ve içecek şirketleri kontrol
ettiğinden ve yolsuz lobicilik üzerinden hükümetlerin yalnızca bireysel
davranış değişikliğine dayalı programları uygulamalarını sağladıklarından, küresel
obezite ve bulaşıcı olmayan hastalıklar salgınının köküne inmek için gerçekten
etkili hiçbir şey yapılmamaktadır.
BOH politikası
tartışması üzerine daha kapsamlı bir tartışma için bkz: Non-communicable
diseases: is big business hijacking the debate? (Alternative World Health
Report, Global Health Watch 4).
Claudio Schuftan
Çeviren: Akif Akalın
Dipnot
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder