Çağımız kirlenme çağı ve her şeyin hızla kirlendiği bir çağ. Kirliliğin birçok türü var: hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, gürültü kirliliği, ışık kirliliği, bilgi kirliliği... Bunların her birinin sağlığımız ve iyiliğimiz üzerinde olumsuz etkileri var.
Liberal kirlilik, diğer bir deyişle toplumcu düşüncenin liberal düşüncelerle kirlenmesi ise kirlilik türleri içinde ayrıcalıklı bir yere sahip. Liberal kirlilik bir yandan kendisi toplumsal yaşamı kirletirken, diğer yandan diğer kirlilik türlerinin oluşumuna ve gelişimine zemin hazırlıyor.
Liberal kirliliğin etkileri diğer kirlilik türlerinden daha güçlü ve kalıcı olup, kirlilikler içinde en çok radyoaktif kirliliğe benziyor. Liberal kirliliğin radyoaktif kirlilik gibi yozlaştırıcı etkisi var. Toplumcu düşünceyi yozlaştırarak, toplumsal hareketleri soysuzlaştırır ve yolundan çıkartıyor. Nasıl radyoaktif kirlenme atom içinde elektronları yörüngelerinden çıkartarak atomun davranışını değiştirirse, liberal kirlilik de toplumcu düşüncenin öğelerini değiştirerek toplumcu düşünceyi toplumcu olmaktan çıkartıyor.
Liberal kirlilik toplumcu düşünceyi “kimlik” siyaseti üzerinden yozlaştırır. İnsanların toplumsal cinsiyetlerini veya cinsel yönelimlerini, etnik aidiyetlerini, dinsel inanışlarını ve ten rengi özelliklerini öne çıkartarak, hayatı, olayları ve olguları bu eksenler üzerinden açıklamaya, insanın gerçek kimliğini, sınıfsal kimliğini önemsizleştirmeye çalışır.
Şüphesiz toplumsal yaşamdaki eşitsizlikler üzerinde toplumsal cinsiyet veya cinsel yönelim, etnik aidiyet, dinsel inanış ve ten rengi önemlidir; fakat bunlar kendi başlarına toplumsal eşitsizliklere neden olmazlar, bu eşitsizlikleri etkilerler. İnsanların kimlik özellikleri nedeniyle toplum içinde daha avantajlı veya dezavantajlı konuma gelmeleri esas olarak sınıfsal konumlarına bağlıdır. Bu kimlikler ezilen sınıfların bireylerin gündelik yaşamlarını, egemen sınıfların bireylerine göre çok daha fazla etkilemektedir.
Bireylerin diğer kimliklerinden farklı olarak sınıf kimliğini esas olarak üretim araçlarıyla olan ilişkileri belirler. Liberal kirlilik bu ilişkileri muğlaklaştırarak ve çarpıtarak toplumcu düşünceyi kirletir. Kimi zaman neredeyse işveren vekili konumundaki beyaz yakalıları üretim araçlarına sahip olmamalarını gerekçe göstererek işçi sınıfına dahil eder, kimi zaman işsizleri işçi sınıfından saymaz, kimi zaman da sömürünün kaynağını insanların diğer özelliklerine indirger.
Liberal kirliliğin panzehiri ideolojik mücadelenin diri tutulmasıdır. Toplumcu düşüncenin mimarlarının kendi düşüncelerinin birer dogma değil, eylem kılavuzu olduğunu ısrarla belirtmelerine karşın, günümüz toplumcuları hala “klasik” metinlerin yeni baskılarını yapmayı sürdürmektedir. Geçtiğimiz yüzyılda klasiklerin yeni baskıları yapılırken en azından uzun önsözler ve dipnotlar eklenerek toplumcu düşüncenin temel argümanları “güncellenirdi”. Uzun zamandır bu alışkanlık yitirilmiş, toplumcu düşünce durağanlığa terk edilmiştir.
Bugün toplumcu düşüncenin güncellenmesi zorunludur. Bu güncelleme güncel sorunların toplumcu argümanlarla yeniden açıklanmasını gerektirir. Yaşamın bütün alanlarında sürekli bir güncellenme gereksinimi vardır. Edebiyatta, sanatta, tıpta, mühendislikte, eğitimde, şehircilikte, yaşamın istisnasız her alanında emeğin bakışı oluşturulmalı ve geliştirilmelidir. Bir toplumcu kendi “mesleği” üzerinden emeğin yaklaşımını ortaya koyamıyorsa, “siyasal” yaklaşımları havada kalır, liberal kirliliğe karşı kendisini savunamaz.
Diğer kirlilik türleriyle mücadelede olduğu gibi liberal kirlilikle mücadelede başarının anahtarı, kirliğin kaynağının kurutulmasıdır. Liberal kirliliğin kaynağı özel mülkiyettir. Kuşkusuz özel mülkiyetin tamamen ortadan kaldırılması, özel mülkiyeti koruyan ve güçlendiren devlet aygıtının ele geçirilmesini gerektirir fakat bugünden ortaklaşa mülkiyeti teşvik edecek araçların geliştirilmesi, gündelik yaşamda dayanışmacılığı özendiren bir yaşam tarzının benimsenmesi de önemlidir.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder