Dünyada en çok çocuk işçi çalıştıran
ülkeler arasında ilk sıralarda yer alan Hindistan’da hükumetin 12 Haziran Dünya
Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde çalışma yaşını 14 yaş altına indirmek için
kolları sıvadığını açıklaması, sözcüğün tam anlamıyla bir ironi oluşturdu. Diğer
yandan başta ILO olmak üzere dışarıda ve içeride birçok kurum ve kuruluş timsah
gözyaşları döktüler. Her zaman olduğu gibi çocuk işçiliğinin kaynağına değil,
sonuçlarına hitap eden açıklamalar yapıldı, soruna “düzen içi” çözümler
önerildi.
KAPİTALİZM ÇOCUK EMEĞİ ÜZERİNE İNŞA EDİLDİ
Kapitalizmin tarihini bilenler,
kapitalizmin çocuk emeği üzerinde yükseldiğini de bilirler. Çağdaş kapitalizmin
beşiği İngiltere’de 1816 yılında yayınlanan Emek Raporu’nda, ülkedeki fabrika
işçilerinin yarısının çocuk olduğu belirtilmişti. 1833 yılında kabul edilen
Fabrika Yasası’nda 10 yaş altı çocukların çalıştırılmasının yasaklanmasına
rağmen, resmi kayıtlara göre Manchester’daki 12.940 işçinin 793’ü 10 yaşının
altında, 5.640’ı 10 – 18 yaş grubundaydı.
Amerikan kapitalizmi de çocuk
emeğiyle kurulmuştu. 19. yüzyıl başlarında Amerikan fabrikalarında çalışan
emekçilerin üçte biri çocuktu. Dahası 20. yüzyıla girerken ABD’de 10 – 16 yaş
grubu çocukların beşte biri fabrikalarda tam-zamanlı çalışmaktaydı. Oysa 1839
yılında kabul edilen bir yasayla, 15 yaş altındaki çocuklara eğitimlerini
aksatmamaları için çalışma yasağı getirilmişti.
American Economic Association
tarafından 1890 yılında yayınlanan Çocuk Emeği başlıklı bir raporda çocukların
çalıştırılmalarının dört nedeni sıralanmıştı: çocuk emeğinin ucuzluğu, emek
rekabeti, pazar rekabeti ve ailelerin yaşam standardını korumak için çocuk
emeğine gereksinim duymaları.
Batı uygarlığının beşiği Kıta Avrupa’sında
da konu çocuk emeği olduğunda durum çok farklı değildi. Fransa’da 1841 yılında
kabul edilen İş Yasası, yalnızca 8 yaş altındaki çocukların çalıştırılmasını
yasaklamış, 8 – 12 yaş grubu için günde 8 ve 12 – 16 yaş grubu için günde 12
saat çalışmayı kabul etmişti. Yasaya göre 13 yaş altı çocukların geceleri ve
tehlikeli işlerde çalıştırılmaları yasaklanmıştı.
Fransa’da çocukların durumunda ancak
Paris Komünü sonrasında kısmi iyileştirmeler yapılabilmişti. İş Yasası’nda 1874
yılında yapılan revizyonla, 12 yaş altındaki çocukların çalıştırılması
yasaklanmış, ancak bu yasağın etkin bir denetimi yapılmamıştı. Çocukların hiç
değilse maden ocaklarında çalıştırılmasının yasaklanması başarı gibi görüldü.
Kapitalizmin geç ulaştığı ülkelerden
Rusya’da 12 yaş altında çocukların çalıştırılması ancak 1870 yılında yasaklanabilmişti.
Çocukların gece çalıştırılmaları yasaklanmış, 12 – 15 yaş grubundaki çocukların
günde 8 saat çalıştırılmaları kabul edilmişti. Rusyalı çocuklar, çocukluklarını
yaşayabilmek, kova ve küreği inşaatlarda değil oyun bahçelerinin kum
havuzlarında görebilmek için 1917 Ekim devrimini beklemek zorundaydı.
BUNLAR TARİHTE Mİ KALDI?
Çoğu insan bu patron vahşetinin en
azından gelişmiş kapitalist ülkeler için tarihte kaldığını düşünür. Oysa iş
adamlarının ve iş kadınlarının çocuk emeği sömürüsü dünyanın zengin – yoksul
bütün coğrafyalarında günümüzde de devam ediyor. Belki gelişmiş kapitalist
ülkelerde doğan çocuklar diğerlerinden biraz daha şanslı fakat kapitalizm
onları bugün de çalıştırmaya devam ediyor. Çünkü 1890 yılında Çocuk Emeği
raporunda çocukların neden çalıştırıldığına ilişkin ortaya konan nedenler bugün
de kapitalist dünyada güncelliğini koruyor ve kapitalizm çocuk emeği olmadan
varlığını sürdüremiyor.
Gelişmiş kapitalist ülkelerde çocuk
işçiliğinin yalnızca “ismi” değişir, patronlar çocukları çalıştırmak için
şirinleştirilmiş veya akılcılaştırılmış sözcükler seçer: gönüllü çalışma,
sosyal sorumluluk, çıraklık eğitimi vb.
ABD, Kanada ve Batı Avrupa
ülkelerinde çocukların gönüllü çalışmaya teşvik edilmesi oldukça yaygın bir
uygulamadır. Gönüllü çalışma genellikle okullarda “ödev” olarak verilir.
Çocuklar bu kapsamda kamusal, özel veya kar amacı gütmeyen kurumlarda “gönüllü”
olarak patronların hizmetine koşulur ve bunun çocukların gelişimine ve
toplumsal tutarlılığa katkı yapacağı söylenir. Gönüllü çalışan çocuklar medyada
öne çıkartılır, övülür ve ödüllendirilir. Ancak çocukların “gönüllü”
çalışmalarının patronların karına ne kadar katkı sağladığı üzerine tek kelime
edilmez. Sosyal sorumluluk projelerinde de çocuklar “gönüllü” çalışmaya benzer
bir mantıkla işe koşulurlar.
Gelişmiş kapitalist ülkelerde çocuk
emeği sömürüsü bunlarla sınırlı değil. Yakınlarda İngiltere’de yapılan bir
araştırmada 10 – 16 yaş grubu okul çocuklarının büyük bir bölümünün,
“harçlığını çıkartmak” görüntüsüyle patronlar tarafından yarım-zamanlı işlerde
çalıştırıldıkları ortaya konmuştur. İngiltere’de bugün çoğu hizmet sektöründe olmak
üzere 1,5 – 2 milyon çocuğun çalıştırıldığı tahmin edilmektedir.
Orta düzeyde gelişmiş kapitalist
ülkelerde çocuk işçiliğinin adı “çıraklık eğitimi” olarak karşımıza çıkar.
Çocuklar erken yaşlarda sanayide “eğitim” adı altında istihdam edilir.
Çıraklığın mesleki gelişime katkısı öne çıkartılır, fakat bugüne kadar şeytanın
aklına gelmeyecek konularda bilimsel araştırmalar yapmaktan geri kalmayan burjuva
bilim dünyası, çıraklık eğitiminin çocukların mesleki gelişimlerine katkısı
olup olmadığını araştırmayı aklına getirmemiştir. Oysa çok basit bir
retrospektif, kontrollü çalışma ile bu katkı (varsa) istatistiksel olarak
ortaya konabilir. Diğer yandan çocukların erken yaşta çalışma ortamlarına
girmesi ile meslek hastalıkları arasındaki ilişki birçok araştırmayla
kanıtlanmıştır.
Az gelişmiş ülkelerde ise çocuk
işçiliğine isim arama zahmetine gerek yoktur. Bu ülkelerde çocuk işçiliğinin
adı zaten geleneksel olarak “aile ekonomisine katkı” olarak tanımlanmıştır.
Orta ve ileri kapitalist ülkelerde belki çok hoş görülmeyecek olan bu “isim”,
az gelişmiş kapitalist ülkelerde “anlayışla” karşılanır ve “hayatın gerçeği”
olarak kabul edilir. Birçok burjuva akademisyen ve aydın bu ülkelerde
çocukların çalıştırılmasını veri kabul eder ve dikkatini “değiştiremeyeceği” bu
olguya değil, çalışma yaşamının çocukların sağlığı ve gelişimi üzerine olumsuz
etkilerini “azaltacak” önlemlere odaklar, vicdanını temizler.
2011 yılında yayınlanan bir raporda 5
– 14 yaş grubu çocukların Mali’de yüzde 63’ünün, Etyopya’da yüzde 53’ünün,
Somali’de yüzde 49’unun, Sierra Leone’de yüzde 48’inin çalıştırıldığı belirtilmiştir.
ILO son raporlarından birinde dünyada 78 milyonu Asya – Pasifik bölgesinde, 59
milyonu Sahra-altı Afrika’da olmak üzere 168 milyonun üzerinde çocuğun çalıştırıldığını
açıklamıştır.
Çalışan çocukların 1 milyona yakını da
Türkiye’dedir. TÜİK’e göre iki yıl önce Türkiye’de patronlar 292 bini 6 – 14
yaş grubunda olmak üzere 893 bin çocuk çalıştırıyordu. Bakan Çelik 2014 yılında
Türkiye’de 958 bin çocuğun ücretli işçi olduğunu açıkladı ve bu çocuklardan
61’i emek-kırımlarda yaşamını yitirdi. Eğitimde 4 + 4 + 4 sistemine
geçilmesiyle birlikte çocuk işçi sayısının daha da artması, çocuk işçi yaşının fiilen
13’e inmesi bekleniyor.
KAPİTALİST BİR TOPLUMDA ÇOCUKLARI PATRONLARDAN KORUMAK MÜMKÜN MÜ?
Çocuk emeği oldukça “hassas” bir konu
ve hemen kimse bu konuda sessiz kalmayı kendisine yakıştıramıyor. İş adamları
ve iş kadınları dahil toplumun bütün kesimlerinden çocukların korunması için
farklı öneriler geliyor. Bunlar arasında en yaygın olanlar çocuk çalıştırmayı
yasaklamaya yönelik yasal tedbirler alınması ve zorunlu öğretimin 18 yaşa kadar
uzatılmasıdır.
Aslında tarih boyunca kapitalist
üretim biçimini değiştirmeyi hedeflemeyen bu tür “düzen içi” önerilerin
çocukları korumakta başarısız olduğu defalarca kanıtlandı. Tarihte çocukların
çalıştırılmalarını yasaklayan ilk yasanın kabul edilmesi üzerinden 600 yıl
(Venedik devleti 1396 yılında çocukların çalıştırılmasını yasaklamıştır),
çocukların zorunlu eğitiminin yasalaştırılması üzerinden 150 yıl geçti. Buna
rağmen çocukları korumak için hala benzer öneriler getirilmeye devam ediliyor.
Daha da korkunç olan bazı aydınların
ve akademisyenlerin geçimlerini bu konudaki çalışmalarından kazanıyor oluşu.
Bunlarda dolaylı olarak ürettikleri çalışmalarla çocukların sırtından para
kazanıyorlar. Avrupa Birliği veya UNICEF fonlarından beslenen bu aydınlar, iş
adamları ve iş kadınlarıyla birlikte timsah gözyaşları akıtarak, çocukları
koruyacak projeler geliştiriyor gibi yapıyorlar.
Diğer yandan konuya daha “gerçekçi”
yaklaşanlar da var. Örneğin Bolivya’da “madem çocuk işçiliğinin önüne
geçemiyoruz, bari çocukların haklarını koruyalım” diyerek, her üç çocuktan
birinin sanayide çalıştığı ülkede 2009 yılında Bolivya Çocuk ve Genç İşçiler
Birliği (UNATSBO) adında bir sendika kuruldu. Sendikanın kurulmasından 5 yıl
sonra 2014 Temmuz’unda Bolivya hükumeti çalışma yaşını 10’a indirerek, dünyanın
yasal çalışma yaşı en düşük ülkesi oldu.
Günümüzde çocukların çalışma yaşamı
dışında tutulabildiği tek ülke sosyalist Küba’dır. Küba’da da çocuklar çalışma
yaşı ve zorunlu eğitim süresi gibi düzenlemelerle korunmaktadır, fakat
kapitalist ülkelerde çocukları koruyamayan bu tedbirlerin Küba’da etkili
olmasının sırrı, Küba’da üretimin amacının kar olmaktan çıkartılmış olmasıdır.
Bu nedenle sosyalizm çocuk emeğine gereksinim duymamaktadır ve çocuklar
çocukluklarını yaşayabilmektedir.
Akif Akalın
http://haber.sol.org.tr/blog/sinifin-sagligi/akif-akalin/patronlar-cocuklarimizi-yemeye-devam-ediyor-119764
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder