Çoğu insan tıptaki ana ayrımın modern
(bilimsel) tıp ile alternatif (geleneksel) tıp arasında olduğunu düşünür.
İnsanların böyle düşünmesinin nedeni, günümüzün en önemli “bilgi”
kaynaklarından biri olan medyanın sorunu bu şekilde tanımlamasıdır. Medyada genellikle
modern tıp ve alternatif tıp birbirinin karşıtı olarak gösterilir, fakat ikisi
arasında uzlaşı arayanlar veya her iki yaklaşımın da üstünlükleri ve zaafları
bulunduğunu savunanlar da vardır. Oysa bu tartışma tamamen yapay bir
tartışmadır ve tıptaki “gerçek” ayrımın üzerini örtmekten başka hiçbir amaca
hizmet etmemektedir.
GERÇEK AYRIM
Gerçekte tıpta iki farklı yaklaşım
vardır: “önleyiciliği” önceleyen tıp ve “iyileştiriciliği” önceleyen tıp.
Bu ayrımın kökleri eski Yunan
uygarlığına kadar uzanır. Orijinal Hipokrat yemininde isimleri geçen
Aesculap’ın kızları sağlık tanrıçaları Hygieia ve Panacea bu ayrımın tarihsel
simgeleridir. Hijyen insanlara sağlıklı olmaları ve sağlıklı kalmaları için
öğüt verirken, Panase hastaları iyileştirmektedir.
Şüphesiz önleyicilik ve
iyileştiricilik birbirini “reddeden” yaklaşımlar değildir ve tıp bu
yaklaşımların her ikisini de bir arada kullanır. Tartışma konusu tıpta “önceliğin”
bu yaklaşımlardan hangisine verileceği sorusudur.
Oysa sorun “modern tıp mı, alternatif
tıp mı?” şeklinde tanımlandığında, tıbbın gerçek ayrımının üzeri örtülmektedir.
Örneğin toplumcu tıp ve kapitalist (biyomedikal) tıp “bilimsel” kulvarda yer
almalarına karşın, birbirleriyle taban tabana zıt yaklaşımlardır. Toplumcu
tıpta öncelik “önleyiciliğe” verilirken, kapitalist tıbbın önceliği
“tedavi”dir.
Bu açıdan bakıldığında kapitalist
(biyomedikal) tıp ile alternatif (geleneksel) tıbbın birbirine rakip değil,
aksine aynı kulvarda oldukları görülür. Her ikisinin de ilk sorusu “şikayetiniz
nedir?” olarak karşımıza çıkar. Yani ikisinde de ortada “tedavi” edilmesi
gereken bir hasta ve hastalık vardır. Yöntemleri farklı olsa da, ikisinin de
amacı hasta olan bireyi “tedavi” etmektir.
Toplumcu tıbbın “öznesi” ise
kapitalist (biyomedikal) ve alternatif tıptan farklı olarak, “hasta” değil
“sağlıklı” bireydir. Toplumcu tıpta hekim, bireylerle ve toplumla, insanların
herhangi bir yakınması olmadan ilişki kurar. Bu sözcüğün tam anlamıyla ana
rahmine düşüldüğü andan, mezara dek süren, sürekli bir ilişkidir. Amaç
insanların sağlıklı olmaları ve sağlıklı kalmalarıdır. Bütün tedbirlere rağmen
hastalık ortaya çıktığında elbette hastalar tedavi edilir. Ancak insanlara
yardımcı olmak için kapitalist (biyomedikal) veya alternatif tıpta olduğu gibi
insanların hasta olmaları beklenmez.
Diğer yandan kapitalist tıp da
önleyiciliği tamamen dışlamamaktadır. Aşılama – bağışıklama, çeşitli
hastalıklara yönelik taramalar, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi önleyici
yaklaşımlar kapitalist tıpta da vardır. Ancak kapitalist tıp bu yaklaşımlara
“öncelik” vermemektedir. Öncelik hastaların tedavisine verilmekte, fakat
hastalıkların içinde oluştuğu ve geliştiği sosyal ve ekonomik koşullara
(sağlığın toplumsal belirleyicileri) yönelik tedbirler ile hekimlik
uygulamaları arasına sınır konmaktadır.
Yine hem toplumcu tıp, hem de
kapitalist tıp, alternatif (geleneksel) tıbbın bazı uygulamalarını
benimsemiştir. Örneğin akupunktur toplumcu tıpta ve kapitalist tıpta anestezi
gibi bazı alanlarda kullanılmaktadır.
Açıkçası alternatif (geleneksel)
tıbba karşı kapitalist tıbbın gösterdiği muhafazakar yaklaşım, toplumcu tıpta
yoktur. Aksine toplumcu tıp toplumun geleneklerine önem verir ve uygulamalarını
bu gelenekler üzerine inşa eder. Örneğin Kübalı hekimler deniz aşırı ülkelerde
görevlendirildiklerinde öncelikle hizmet sunacakları toplumun geleneksel
hekimlik uygulamalarını incelemekte ve hekimlik pratiklerini bu uygulamalarla
olabildiğince örtüştürmeye çabalamaktadır. Oysa kapitalist tıbbın geleneksel
uygulamalara yaklaşımı daha çok aşağılayıcı ve hor görücüdür.
MODERN TIBBA ELEŞTİRİLER
Modern (bilimsel) tıp eleştirilerinin
çoğu aslında bilinçli ya da bilinçsiz “kapitalist” tıbba yönelik
eleştirilerdir. 1990’lı yıllarda sosyalizmin çözülmesiyle birlikte yeryüzünde
toplumcu tıp uygulanan ülkelerin azalması nedeniyle modern tıp dendiğinde
genellikle kapitalist (biyomedikal) tıp akla gelmektedir.
Örneğin Kemal Yeşilmen bir yazısında
(1), “Doktorların riskli işlemlerden kaçınması, performans nedeniyle yüksek
puan getiren işlemlere yönelmesi, para hırsı nedeniyle tanı ve tedavinin aşırı
kullanımı, bilimsel araştırmalar için hastaların konu mankeni yapılması, ilaç
yan etkilerinin gizlenmesi, bilimsel rehberleri etkileme, paket ücretler nedeniyle
işlemlerin eksik veya baştan savma yapılması gibi sakıncalar modern tıbbın
karanlık yüzü” derken aslında kapitalist (biyomedikal) tıbbın karanlık yüzünü
sergilemektedir. Yeşilmen’in saydığı uygulamalar kapitalizme özgü uygulamalar
olup, toplumcu tıbba yabancıdır.
Osman Müftüoğlu ise modern tıbbı
eleştiren bir yazısında (2), “modern tıp, hastalıkların ‘patogenetik’ yapısıyla
(patos: anormak; genos: gelişme) daha çok alakalanmaktadır. Modern tıp,
hastalıkları önleyen ya da sağlığı geliştiren güçle yani sorunları koruyucu ve
güçlendirici tıpla, ‘sanogenetik’ süreçle (sanos: sağlık; genos: gelişme)
yeteri kadar ilgilenmez. Oysa sorun sağlıksa eğer, mücadele sanogenetik ve
patogenetik güçler arasındadır” derken, aslında kapitalist tıbbı eleştirmekte ve
toplumcu tıp yaklaşımını övmektedir.
Pek çok başka yazar gibi bu
yazarlarında yanılgısı soruyu “yanlış” sormalarıdır. Oysa yalnızca “modern”
yerine “kapitalist” sözcüğü kullanılsa, yazarların cümleleri “doğru” bir anlam
kazanacak ve tıptaki “gerçek” ayrım netleşecektir.
Sonuç olarak toplumcu tıp ve
kapitalist (biyomedikal) tıbbı “modern” ya da “bilimsel” tıp başlığı altında
kaynaştırmak ve alternatif (geleneksel) tıbbın karşısındaymış gibi göstermek
yanlış bir tutumdur.
Akif Akalın
http://haber.sol.org.tr/blog/sinifin-sagligi/akif-akalin/modern-tip-mi-alternatif-tip-mi-126921
Dipnotlar
(1)
http://superhaber.tv/kemal-yesilcimen-modern-tip-bilimsel-tip-degildir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder