Sizce bugün dünyada ve Türkiye’de insanlar en çok hangi konuda konuşuyor?
Kasım 2018’de yayımlanan bir Gallup araştırması, Amerikalı seçmenin en çok (yüzde 80) önem verdiği konunun “sağlık” olduğunu bulmuş (1). Rusya’da da sağlık, “en çok konuşulan, en çok okunan ve internette en çok arama yapılan” konuymuş (2). 2012 yılında Facebook’ta sağlığın “en popüler üçüncü konu” (3) olduğunu biliyor muydunuz? Bugün kaçıncı sıradadır acaba?
Türkiye’de insanların en çok hangi konularda konuştuğunu bilmiyoruz fakat Sağlık Bakanlığı verilerinden, ülkemizde her gün (hafta sonları ve tatiller dahil) ortalama 1 milyon kişinin hekimlere muayene olduklarını biliyoruz (4). Diğer bir deyişle her gün 80 kişiden biri sağlığıyla ilgili bir soruna “aktif olarak” çözüm arıyor. Her sağlık sorunu olanın hemen hekime başvurmadığını da düşünürsek, sağlık sorunlarının bu kadar yaygın yaşandığı bir ülkede sağlığın en çok konuşulan konular arasında olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.
SAĞLIK NEDEN BU KADAR POPÜLERLEŞTİ?
Kuşkusuz sağlığın bu kadar popülerleşmesinin, TV’de hangi kanalı açsanız bir sağlık programıyla karşılaşmanızın (hatta tematik bir kanal yalnız sağlık üzerine yayın yapıyor), dahası bugün dünyada en çok tıp alanında bilimsel yayın yapılmasının birçok nedeni var.
Günümüzde sağlığın bu kadar çok konuşulmasında, bu alanda izlenen neoliberal politikaların payı küçümsenemez (5). Diğer yandan gündelik yaşamın “tıbbileştirilmesi” ve “ilaçsallaştırılması”, yani daha düne kadar sağlık sorunu olarak görülmeyen konuların, artık sağlık sorunu olarak kabul edilmeye ve ilaçlarla tedavi edilmeye başlanmasının da (6), sağlığın gündelik sohbetlere daha çok girmesinde etkisi var.
Ancak, sağlığın en popüler konu haline gelmesindeki en büyük etken, 1980’lerden beri sağlığın sistematik olarak bir “yaşam tarzı” sorunu olarak gösterilmesi ve insanlarda yaşam tarzlarını değiştirerek sağlıklarını iyileştirebilecekleri yanılsamasının yaratılmasıdır (7). Medya ve tıbbi–sanayi kompleks bu yanılsamayı sonuna kadar sömürmekte ve hemen her gün insanların önüne yeni bir tartışma konusu atmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda yayımlanan “Tıp Bu Değil” dizisinin ilk kitabında bir grup hekim, meslektaşlarına şöyle seslenmektedir:
“Sağlık alanında doğruyu yanlıştan ayırt etmek sadece halk için değil, hekimler için de zorlaştı. Hangisi bilimsel tıbbın gereğidir, hangisi ticari tıbbın, hangisi şarlatanlığın son numarasıdır… Bizler için bile ayırt etmesi güçleşti” (8).
SAĞLIK OKURYAZARLIĞI
Bu ortamda “sağlık okuryazarlığı” herkes için büyük önem taşıyor. Ancak hekimlerin dahi doğruyu yanlıştan ayırt edemediklerini itiraf ettikleri bir ortamda, sağlık alanında özel bir eğitime sahip olmayan biri, birkaç haftalık bir programla ne kadar “aydınlanabilir”?
Bu sorunun yanıtı, aslında sağlık üzerine konuşulanların ardında “neler” bulunduğunda yatıyor ve “Sağlık Okuryazarlığı Uzaktan Eğitim Programı”nın da içeriğini belirliyor.
Dikkatli bir okur/izleyici, sağlık üzerine “bütün” tartışmaların, konu ne olursa olsun, belirli varsayımlar üzerinden yürütüldüğünü ve aslında “tıbbın” ya da “bilimsel bilgilerin” değil, bu varsayımların karşı karşıya geldiğini fark edecektir. Tartışılan konu ister diyet, ister aşı olsun; ister kanser, ister yüzdeki kırışıklıklar olsun, aslında konuşulan bunlar değil, bu konulara “nasıl yaklaşıldığıdır”.
Acaba tartışılan konular gerçekten sağlığımızla ne kadar ilgili, sağlığımız üzerinde ne kadar etkili? Bu soruların yanıtı da, sağlıktan ne anladığımızla ve sağlığımızı nelerin belirlediğini düşündüğümüzle ilişkilidir. Yukarıda belirttiğimiz varsayım ve yaklaşım farklılıkları da bunlarla ilişkilidir ve neredeyse tamamen “ideolojik” içeriktedir. O halde aslında ortada tıbbi değil, “ideolojik” bir tartışma vardır.
Bir grup araştırmacı, televizyonlardaki sağlık programlarında yaşamın her alanının sağlık konusu olarak sunulduğunu ve sağlık alanının toplumsal bağlamından kopartılıp, salt bireysel sorumluluk alanına indirgendiğini, bunun da “yeni liberal ve yeni muhafazakâr ideolojilerin” söylemi olduğunu saptamışlar (9).
O halde tartışılan konu ne olursa olsun, savunulanların ardındaki varsayımları (ideolojik konumlanışı), dolayısıyla aslında neyin konuşulduğunu anlayabilmek için, sağlık kavramının ve sağlığı nelerin belirlediğinin öğrenilmesi yeterli olacaktır.
Bilim ve Aydınlanma Akademisi tarafından sunulan Sağlık Okuryazarlığı Uzaktan Eğitim Programı’nın içeriğini aşağıda veriyoruz. Detaylara Akademi’nin web sayfasından (10) erişilebilir.
KONULAR
Hastalık kavramının evrimi (A. Akalın)
Sosyal yapı, stres ve sağlık (E. Brunner, M. Marmot)
Erken yaşam (M. Wadsworth, S. Butterworth)
Yaşam seyri, sosyal gradyan ve sağlık (D. Blane)
Gıda politik bir meseledir (A. Robertson, E. Brunner, A. Sheiham)
Ulaşım ve sağlık (M. NcCarthy)
Sağlık ve emek piyasası (M. Bartley, J. Ferrie, S.M. Montgomery)
Mahalleler, konutlar ve sağlık (M. Stafford, M. McCarthy)
Sağlık ve işyerlerindeki psikososyal ortam (M. Marmot, J. Siegrist, T. Theorel)
Kişisel sağlık davranışlarında sosyal kalıplanma: Sigara içme durumu (M.J. Jarvis, J. Wardle)
Yoksulluk, toplumsal dışlanma ve azınlıklar (M. Shaw, D. Dorling, G. D. Smith)
KAYNAKLAR
2. Krasheninnikova, Y. (2017). Informal Healthcare in Contemporary Russia: Sociographic Essays on the Post-Soviet Infrastructure for Alternative Healing Practices. Stuttgart: Ibidem-Verlag.
5. Gönç, T. (2017). Neoliberal Politikaların Küresel Düzeyde Sağlık Üzerindeki Etkileri. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 17(1): 159 – 178.
6. Welch, H.G., Schwartz, L.M. ve Woloshin, S. (2013). Aşırı teşhis: Sağlık adına hasta etmek. İstanbul: İNSEV.
7. Navarro, V. ve Muntaner, C. (2016). The Financial and Economic Crises and Their Impact on Health and Social Well-Being. Taylor and Francis.
8. Arslanoğlu, İ. (Ed.). (2012).Tıp Bu Değil. İstanbul: İthaki.
9. Atabek, Ü., Atabek, G. ve Bilge, D. (2015). Televizyon Sağlık Programlarında İdeolojik Söylemler. Galatasaray Üniversitesi İletişim Dergisi. (Özel Sayı 3): 11 – 29.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder