Hafta sonu yine seçim var. İnsanlar
sanki 31 Mart hiç olmamış, yaşanmamış gibi sandıklara gidecek, oy verecek.
Verecek mi? Muhtemelen. Belki vermeyenler de çıkar. Kim bilir?
Peki, ya seçimin sonucu yine “istendiği”
gibi çıkmazsa ne olacak? Bu sorunun yanıtını kimse konuşmuyor ve tartışmıyor. İnsanlar
bu sorunun yanıtını tartışmaktan korkuyor. Çünkü ellerinde sadece seçim kalmış,
o da giderse ne olacak?
Fakat bence bunlardan daha önemli
başka bir şey var: insanların hayallerinin teslim alınması. İnsanların
hayalleri seçime giren “iki” adayla sınırlanmış. Başka bir seçeneğin “hayali”
dahi yasak. Diğer adaylar “fasulyeden” oynuyor…
“Gerçekçi” olanlar, “durum budur”
diyor, “ya birini, ya da diğerini seçeceksin”. Bundan kaçış yok. Hatta kaçmaya
kalkmak dahi, diğer adayın hesabına yazılıyor. Kapana kısılmış durumdasın: “no
way out”!
Bazıları “ilkesel” olarak hayal
kurmaya karşı olmamakla birlikte, “şimdi hayal kurma zamanı değil” diyorlar.
Peki, hayal kurma zamanı ne zaman gelecek? Gelecek mi? Ben kendi adıma 60
yaşıma geldim, bu arkadaşların bugüne kadar bir kez “haydi bu sefer de hayal
kuralım” dediklerini duymadım. Fakat yiğidi öldür ama hakkını ver: “ilkesel”
olarak hayale karşı değiller…
Peki, sosyalistler “gerçekten” ne
istiyor? Nasıl bir dünya hayal ediyor, nasıl bir dünyada yaşamak istiyorlar? Eskiler
“ehven-i şer” derdi, kötünün iyisi… Sosyalistler “şimdilik dahi olsa” kötünün
iyisine razı olmayı içine sindirebilir mi? İnsanlara “kötünün iyisine oy verin”
diyebilirler mi?
Meşhur deyiştir: “kendi ajandası
olmayanlar, başkalarının ajandasının parçası olurlar”. Bugün tam da bu oluyor.
Oysa bir sosyalist için “belediye”
demek, “sağlık” demektir. Sağlığın istisnasız bütün sosyal belirleyicileri,
belediyelerin görev alanına girer. Temel belediye hizmetlerinin istisnasız
hepsi sağlıkla doğrudan ilgilidir. Başta temiz içme suyu temini, kanalizasyon,
atıkların güvenli bir şekilde uzaklaştırılması olmak üzere, sağlığın temel
altyapısını belediyeler kurar.
Eğer bir lokantada zehirlenmekten
korkmadan yemek yemek istiyorsanız, çarşıdan – pazardan aldığınız gıdaların
güvenliliğinden emin olmak istiyorsanız, belediyenize ilişkin ajandanız olması
gerekir. Olası bir depremde oturduğunuz yerin başınıza çökmemesi, belediyenizin
sizin yaşamınıza ne kadar önem verdiğiyle ilişkilidir.
Tabii, bunları boş verip, filanca
kazanırsa erkeklerin yüzdüğü havuzlara kadınları da sokup sokmayacağını veya
belediye tesislerinde içkiyi serbest bırakıp bırakmayacağını da
tartışabilirsiniz. Eğer “hayalleriniz” bu kadarına yetiyorsa, diyecek başka laf
kalmaz elbette.
Yenilmek, esir düşmek değil de,
şairin dediği gibi, bütün mesele “teslim olmamakta”. Çünkü hayalleriniz yoksa
siz de yoksunuz.
Akif Akalın
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder