Norveç dendiğinde herhalde akla ilk
gelenler “zenginlik” ve “sosyal demokrasi” olur. Fakat bu zenginlik, adı Norveç’le
özdeşleşen sosyal demokrasi nedeniyle “farklı” bir zenginliktir. Öyle ABD’deki
gibi kimileri kiliselerde çorba sırasındayken, kimilerinin dünya nüfusunun
yarısının gelirini aşan serveti olduğu bir zenginlik değil… Norveç’te yoksul
yoktur, “herkes” zengindir. Norveç “refah toplumudur”.
Vikipedia’ya bakarsanız insan
hakları, kadın hakları, hayvan hakları, hatta “hak” dendiğinde Norveç dünyada
bir numaradır ve eşcinsellerin evlenebildiği özgürlükler diyarıdır. Norveç
halkının “genel özelliği” zenginlikten kaynaklanan rahatlıkları ve
sakinlikleridir. Hatta kimilerine göre Norveç’te intihar oranının yüksek
olmasının nedeni insanların akla gelebilecek her şeye sahip olması, yaşamak
için bir amaç bulamamalarıdır.
Oysa dostumuz Dr. Selçuk Görmez’in bu
hafta gönderdiği bir makale, yaldız kazındığında altından çok farklı bir Norveç
çıktığını söylüyor. Norveç hiç de “ekşi sözlük” yazarlarının iddia ettiği gibi
dünyanın en demokrat, en uygar, en eşit ülkesi değilmiş.
NORVEÇ EŞİTSİZLİKTE ABD İLE YARIŞIYOR
Başlığın çok rahatsız edici olduğunun
farkındayım. Hani “ezber bozmak” diye moda bir deyiş vardır, başlığımız bu
deyişi bile aşıyor. Norveç gibi “dünyanın en eşit ülkesi” olarak bildiğimiz bir
ülke, nasıl “dünyanın en eşitsiz ülkesiyle” eşitsizlikte yarışabilir?
Gerçekten de dünyada “eşitsizlik”
dendiğinde akla ilk gelen ülke ABD’dir. ABD bunu hiç gizlemeye çalışmaz ve
gocunmaz. ABD’de toplumun ezici çoğunluğuna egemen olan ideolojiye göre zaten
“doğal” olan eşitsizliktir. “Survival of the fittest” deyişi bu ideolojiyi
yansıtır.
ABD’de en zengin yüzde birlik
dilimdeki bir erkek, en yoksul yüzde birlik dilimdeki erkekten tam 14,6 yıl
fazla yaşar. Kadınlar için bu fark 10,1 yıldır. Ve ortalama bir Amerikalı için
bu farklar normaldir. Yoksul, zengin kadar uzun yaşamak istiyorsa çalışmalıdır.
ABD bir fırsatlar ülkesidir ve herkes en zengin yüzde bire girmek için “eşit”
şansa sahiptir.
Elbette bunların hepsinin safsata
olduğunu biliyoruz. Aklı başında hiç kimse yoksulun zenginden ortalama 12 yıl
daha kısa yaşamasını ahlaki ve vicdani olarak “normal” görmüyor. Literatürde bu
durumun “doğal” olduğunu savunan tek bir bilim insanı yok. Aslına bakılırsa ABD
Sağlık Bakanlığı dahi bu durumu iyileştirmek için çaba gösterdiklerini
söylüyor.
Peki, Norveç’te durum ne?
Araştırmacılar Norveç’te en zengin
yüzde birlik dilimdeki bir erkeğin, en yoksul yüzde birlik dilimdeki bir erkekten
13,8 yıl ve en zengin yüzde birlik dilimdeki bir kadının, en yoksul yüzde
birlik dilimdeki bir kadından 8,4 yıl daha uzun yaşadığını bulmuş. Yani
ortalamada yoksul Norveçliler, zengin Norveçlilerden neredeyse 11 yıl daha kısa
yaşıyor. ABD ile aradaki fark sadece 1 yıl.
Araştırma birçok konuda ezber
bozuyor. Öncelikle “intiharların” yoksul Norveçliler arasında daha yaygın
olduğuna dikkat çekiliyor. Yani bugüne kadar yanlış biliyormuşuz. Hayatta elde
edilebilecek her şeye ulaşmış, yaşamın amacını yitirmiş zengin Norveçliler değil,
yoksul Norveçliler intihar ediyorlarmış.
Araştırmacılar 2000’li yıllarda
işlerin daha kötüleştiğini bulmuşlar. 2005 – 2015 yılları arasında zengin
Norveçliler ile yoksul Norveçliler arasındaki yaşam beklentisi farkı, zenginler
lehine daha da açılmış.
KISSADAN HİSSE
Bu dünyada sosyalizm olmadan da
“insanca” yaşanabileceğine inanmak isteyen çok sayıda “sosyal demokrat”
dostumuz var. İskandinav ülkeleri son yıllara kadar “sosyal demokrat”
dostlarımızın inançlarını besleyen en büyük kaynaktı. Bisikletleriyle parlamentoya
giden sosyal demokrat başbakanları örnek gösterir, “devrim olmadan da mümkün”
derlerdi.
Yıllardır sosyal demokrat
dostlarımıza varlıklarını, sosyalizmin kapitalistler için bir “tehdit” olmasına
borçlu olduklarını söyler, fakat inandıramaz, ikna edemezdik. Şimdi takke
düştü, kel göründü. 1980’li yıllardan beri işçiler ve emekçiler sosyalizmden
uzaklaştıkça, işçi sınıfı hareketi zayıflayıp, faşizm tırmandıkça,
kapitalistlerin veya daha genel bir ifadeyle sermayenin sosyal demokrasiye,
sosyal demokrat politikalara gereksinimi kalmadı.
Sermaye 1871 Paris Komünü’nde
iktidarının nasıl tehdit altında olduğunu görünce, işçileri bölmek, devrimden
vazgeçirmek için sosyal demokrasiyi yaratmıştı. İkinci Paylaşım Savaşı sonrası
dünyanın üçte biri kapitalizmin boyunduruğundan kurtulunca yine telaşa
kapılarak, sosyal demokrasiyi komünistlerin karşısına çıkartmıştı. Şimdi de
işinin bittiğini düşünüp kubura atıyor. Belki Norveç örneği uyanmalarına vesile
olur.
Akif Akalın
Kaynak:
Kinge JM ve ark. (2019). Association
of Household Income With Life Expectancy and Cause-Specific Mortality in
Norway, 2005-2015. JAMA, 321 (19) : 1916 – 1925.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder