Dün Sol Portal’da yayınlanan “Kapitalizmin sahte cenneti dökülüyor: Norveç eşitsizlikte ABD ile yarışıyor” başlıklı yazımız büyük ilgiyle
karşılanmış ve yazıya ilişkin “sosyal medya” üzerinden çok sayıda yorum yapılmış.
Yazımızı eleştiren yorumlardan, zihinlerde
Norveç’in bir “yeryüzü cenneti” olduğu algısının köklü bir biçimde yerleştiği
anlaşılıyor. Yazıdaki veriler (özellikle zenginler ile yoksullar arasında
ortalama 11 yıllık bir yaşam beklentisi farkı) bu algıyla örtüşmemek bir yana,
neredeyse taban tabana zıt olduğundan, insanlar bunlara pek “inanmak” istememiş
görünüyor.
Gerçi Facebook ve Twitter’da
yazımızın yayınlanma saatiyle, bazı yorumların giriş saatleri
karşılaştırıldığında, yorum sahiplerinin yazının “kaynağını” okumaya zahmet
etmeden “ideolojik” tepki verdikleri anlaşılıyor, fakat kamuoyunun bu kadar
ilgi gösterdiği bir konuda insanları daha geniş aydınlatmak ve onlara daha çok
“kaynak” sunmak gerektiği de ortada.
Yazının kaynağını dahi okumadan hemen
klavyeye sarılanların şimdi sunacağımız somut bilimsel kanıtlar (hem de
sermayenin tıp dergilerinde, komünist olmayan bilim insanları tarafından
yayınlanmış kanıtlar) karşısında “düşüncelerini” değiştireceklerini sanmıyoruz.
Bu bir “süreç” işidir. Fakat bir yerden başlamak gerektiğine inanıyoruz.
HANGİ NORVEÇ?
İki Norveç var: birincisi 1945 – 1990
arası Norveç, ikincisi 1990 sonrası Norveç. Yazımızı eleştiren okurlarımızın
Norveç algısı, 1990 öncesi Norveç’tir. Bu Norveç, “sosyal demokrat”, İşçi
Partisi’nin iktidarda olduğu, refah politikalarının uygulandığı ve sosyal
yardımlarla zenginlerden yoksullara cömert kaynak aktarımlarının olduğu
Norveç’tir. Yazımızda da çok açık bir şekilde ifade ettiğimiz gibi, Norveç
sermayesi işçi sınıfının sosyalizme yönelmemesi için çok büyük tavizler vermiş
ve Norveç emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarında iyileştirmeler yapmıştır.
Sahte cennet böyle yaratılmıştır.
Bizim anlattığımız Norveç, 1990
sonrası Norveç’tir. İşçilerin ve emekçilerin Norveç gibi sahte cennetlerdeki
yaşamı görüp, “demek devrim olmadan da oluyormuş” yanılsamasına düştükleri ve
sosyalizme sırt çevirdikleri dönemden bahsediyoruz. Bu dönem hala devam ediyor.
Norveç sermayesi bu dönemde “sosyalizm” tehdidi ortadan kalkınca, 1945 – 1990
yılları arasında işçilere ve emekçilere verdiği tavizleri geri almaya başladı.
Bu gelişmeyi ilk fark edenler,
Avrupalı bilim insanları oldu. Mackenbach ve arkadaşlarının 1997 yılında Lancet
dergisinde yayınladığı bir araştırma, Sol Portal’daki yazımızın bazı
okurlarımızı “şok” ettiği gibi, Norveçlileri, Avrupalıları ve bilim çevrelerini
şok etti. Mackenbach ve arkadaşları, 1990 sonrasında Norveç’in “sağlıkta
eşitsizliklerde” diğer Avrupa ülkelerinden daha iyi “olmadığını” kanıtlıyordu.
Bir. Ne Mackenbach, ne de araştırmada
imzaları olan diğer bilim insanları komünist parti üyesi veya komünist militan değil.
Her biri dünyaca ünlü bilim insanları ve Google arama motoruna isimlerini
yazarak CV’lerine erişilebilir.
İki. The Lancet, “sermayenin” tıp
alanındaki en eski ve saygın dergilerinden biridir. Böyle bir dergide Norveç’te
sağlıkta eşitsizliklere ilişkin “yalanlar” uydurulması olasılığı yoktur. Kaldı
ki Mackenbach ve arkadaşları Norveç’e ilişkin yalanlar söyleselerdi, geçen 22
yıl içinde mutlaka birileri yanıt verirdi. Hatta Lancet okurlarından özür
dileyip araştırmayı yayınından kaldırırdı.
Tekrar “özetleyelim”. Yazımıza konu
olan Norveç, işçi sınıfı mücadelesinin gerilediği, sermayenin artık sosyal
demokrasiye gereksiniminin kalmadığı 2000’li yılların Norveç’idir ve kaynağındaki
veriler de 2005 – 2015 yıllarına aittir.
İNKAR POLİTİKALARI
Norveç ve diğer birkaç kuzey Avrupa
ülkesi, yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde işçilerin ve
emekçilerin hayallerini süsleyen sahte cennetlerdir. 2000’li yıllarda sermaye
için artık bu tür “cennetlere” ihtiyaç kalmasa da, işçilerin ve emekçilerin
algısında eski Norveç algısını diri tutmanın bir mahzuru yoktu. Bu nedenle
Norveç’te sağlıkta eşitsizlikler önceleri “inkar edilmeye” çalışıldı.
Norveçli Akademisyen Dahl, 2002
yılında yayınladığı bir makalede, “sıra Norveç’e gelene kadar…” diyordu, fakat
beş yıl sonra, 2007’de Norveç hükumeti artık inkar edilemez hale gelen
“sağlıkta eşitsizlikleri” gündemine almak zorunda kaldı. Bir şey yaptı mı?
Hayır, fakat en azından “inkar” dönemi sona erdi.
Norveç Sağlık Bakanlığı’nın 2007
yılında yayınladığı 20 numaralı “National strategy to reduce social inequalities
in health” başlıklı raporuna aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
EŞİTLİK TUTKUSU
Alexis de Tocqueville, 1835’te
yayınlanan Amerika’da Demokrasi başlıklı kitabında Norveçlilerde “eşitlik
tutkusu” olduğunu yazar. Gerçekten de Norveç tarihinde “eşitlikçilik”, diğer
Avrupa ülkelerine göre çok büyük bir yer tutar. Zaten eşitlikçiliğin toplum
içinde bu denli derin köklere sahip olması nedeniyle Norveç, Avrupa’da işçi
sınıfı hareketinin ilk geliştiği ülkelerden biridir.
Avrupa’daki ilk işçi sınıfı partisi
1875’de Almanya’da örgütlenmiş ve bunu Danimarka ve Norveç izlemiştir. Dünya
üzerinde ilk sosyal sigorta uygulaması Almanya’da başlamıştır ve yine Norveç,
Almanya’yı ilk izleyen birkaç ülkeden biridir. Norveç’te “sosyalizm” kılıcı,
daha 1905’lerde sermayenin başı üzerinde sallanmaya başlamıştır.
Bunları neden anlatıyoruz? Çünkü
bazıları Norveçli egemen sınıfların, diğer ülkelerdekilerden (örneğin
Türkiye’deki egemen sınıflardan) daha “uygar” olduğunu, bu nedenle işçilere ve
emekçilere daha “insanca” yaşama koşulları bağışladıklarını sanıyor. Oysa
Norveç’teki eşitlik tutkusu işçi sınıfının tutkusudur. Ne zaman Norveçli
işçiler bu tutkuyu yitirmeye başladılar, sağcı partilere oy verdiler, faşist
hareketlere katılmaya başladılar, o zaman “eşitsizlikler” fışkırmaya
başladı.
Van der Wel ve arkadaşları, Norveç’te
bugün dahi sürmekte olan “resmi” eşitlikçi söyleme rağmen, son yıllarda
yoksulluk sınırı altında kalan nüfusun yüzde 8’e ulaştığını, kağıt üzerinde
bütün çocukların “anaokuluna gitme hakkı” bulunmasına rağmen bu haktan
“zenginlerin daha fazla yararlandığını”, yoksullarda liseyi bırakma oranının
çok yüksek olduğunu söylüyorlar. Gelir eşitsizliğini ölçen Gini katsayısı 0.24,
fakat yazarlara göre bu katsayı yıllardır azalmıyor, artıyor ve bunun en büyük
nedeni son on yılda ücretler arası farkın açılmaya başlaması. Norveç’in
zenginliğinin yarısı, en tepedeki yüzde 10’luk dilimde yer alan kapitalistlerin
elinde.
Belki tekrar belirtmek gerekiyor. Bu
veriler bize ait değil, Norveçlilerin verileri. Hem de komünist olmayan, hatta
komünizme herhangi bir sempati duymayan Norveçli bilim insanlarına. Tabii bizim
sosyal medya yorumcularımızın elinde Norveç’e ilişkin Norveçlilerinkilerden
daha güvenilir veriler varsa bilemem. Belki bu yazıya yorumlarında ellerindeki
Norveç verilerini ve kaynaklarını paylaşırlar da, Oslo Üniversitesi’ndeki bilim
insanlarını aydınlatırız.
NORVEÇ ARTIK BİLDİĞİNİZ NORVEÇ DEĞİL
Kusura bakmasınlar, hayalleri yıkmak
istemeyiz, fakat maalesef Norveç artık “eski” Norveç değil. Artık işçi sınıfı
hareketinden, sosyalizmden korkmayan Norveç, 2014 yılından beri “servetten” vergi
almamaya başladı. 2014 – 2016 yılları arasında servetten alınan vergilerde 5,4
milyar NOK azalma var. Peki, buna karşılık Norveç’in vergi gelirlerinde bir
azalma oldu mu? Hayır! O halde sizce bu 5,4 milyar NOK bütçeye nereden girmiş
olabilir? Zengin Norveçlilerden olmadığını biliyoruz, geriye kimler kalıyor?
Hayallerdeki Norveç’te kaynaklar
“zenginden yoksula” akıyordu, 2016 yılında ise Norveç’te en zengin 1.400
Norveçlinin servetine, kişi başına ortalama 42.300 dolar daha fazla servet
kattığı hesaplandı, yani şimdi kaynaklar “yoksuldan zengine” akıyor. Elbette bu
verilere rağmen, “olsun, Norveçli yoksullar hala bizden daha iyi yaşıyor”
diyerek hayallerini sürdürmeye devam etmek isteyenler olabilir. Onlara tek
söyleyeceğimiz şu: zaten konu biz değiliz, yoksul Norveçliler…
SOSYALİZM BİTER DE SOSYAL DEVLET KALIR MI?
Sanki sözcük oyunu gibi duruyor,
fakat emin olun “sosyalizm” ile “sosyal” arasındaki ilişki, bundan çok daha
fazlasını ifade ediyor. Bunu en iyi Norveçliler biliyor olmalı. Geçen yıl
Norveç hükumeti “sakatlık yardımı” alan ailelerin, aynı zamanda “çocuk yardımı”
alamayacaklarına karar verdi. Ne alakası var diye “bana” sormayın, Norveç
hükumetine sorun. Fakat ben size bu
durumun “yoksul” Norveçlileri nasıl daha fazla etkilediğini açıklayabilirim.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi,
bazı okurlarımız inanmak istememekte direnseler de, Norveç’te de kır – kent
ayrımı var ve kırsal kesimlerde yaşayanlar, kentlerde yaşayanlara göre
“ortalamada” daha yoksul. Kimilerine inanmak imkansız görünebilir, fakat
demografik verilere göre Norveç’te de kırsal kesimde yaşayanlar “daha çok çocuk
sahibi oluyor”.
Gerisi basit aritmetik. Genellikle
bir çocuğu olan şehirli aileler, hane içinde sakat biri varsa, az bir
kesintiyle de olsa çocuk yardımı almaya devam ederken, çok çocuklu aileler
“limiti aşacağından”, daha fazla maddi kayba uğruyorlar. Oysa “sosyal devlet”
olmanın gereği, zaten daha çok çocuğu olana, daha çok gereksinim duyana daha
fazla yardım etmek değil miydi? Evet, fakat o günler geride kaldı ve işçi
sınıfının yeniden aklını başına alacağı günlere kadar “hayallerde” kalmaya
devam edecek.
BİR YORUM ÜZERİNE NOTLAR
Bir okurumuz sosyal medya üzerinden
yaptığı yorumda, “Norveç’te yaşayayım da, zenginden 15 yıl az yaşayayım” demiş.
Buna benzer çok yorum var. Bu arkadaşlar Norveç’te zenginlerle yoksullar, daha
doğru bir ifadeyle kapitalistlerle işçiler arasında sağlıkta eşitsizlik
olduğunu kabul ediyor, fakat “Türkiye’den” bakarak, buna razı olduklarını ifade
ediyorlar.
Eğer Türkiye’den bakarsanız, sadece
Norveç değil, örneğin işçi cinayetleri bakımından dünya üzerindeki adını
bilmediğiniz Afrika ülkeleri dahil 193 ülkeden 190’ı (bildiğiniz gibi Türkiye
işçi cinayetlerinde ölümde dünya üçüncüsü) ve Avrupa’daki 43 ülkenin,
Arnavutluk, Sırbistan, Estonya’sı vb dahil “hepsi” Türkiye’den daha iyidir
(yine bildiğiniz gibi işçi cinayetlerinde açık ara Avrupa şampiyonuyuz).
Diğer yandan Türkiye’den daha iyi
koşullarda yaşamak için Norveç’in soğuğuna, gecesi gündüzü belli olmayan hayatına
katlanmaya hiç gerek yok. Mesela İspanya veya İtalya’da, hem Türkiye’ye daha
yakın bir iklimde, hem de oraların zenginlerinden yalnızca 5 – 6 yıl daha kısa
(Norveç’e göre en az 5 yıl daha uzun) yaşayabilirsiniz. Fakat bana sorarsanız
en iyisi, kendi ülkenizde sınıf farklarını ortadan kaldırmak ve biraz daha uzun
ya da kısa olması önemli değil, fakat gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde
aç yatılmayan bir yaşam sürmek.
Akif Akalın
Akif Akalın
KAYNAKLAR
Dahl, E. (2002). Health Inequalities
and Health Policy: The Norwegian Case. Norsk Epidemiologi, 12(1), 69–75.
de Tocqueville, A. (2019). Amerika’da
Demokrasi. Çev. S.S. Özdemir. 2. Baskı. İstanbul: İletişim.
Mackenbach, J.P., Kunst, A.E.,
Cavelaars, A.E., Groenhof, F., & Geurts, J.J. (1997). Socioeconomic
inequalities in morbidity and mortality in Western Europe. The EU Working Group
on Socioeconomic Inequalities in Health. Lancet, 349(9066), 1655–1659.
Måseide, P. (1990). Health and social
inequity in Norway. Social Science & Medicine, 31(3), 331-342.
Skaftun E.K. ve ark. (2018). Geographic
health inequalities in Norway: a Gini analysis of cross-county differences in
mortality from 1980 to 2014. Int. J. Equity Health, 17:64. doi:10.1186/s12939-018-0771-7
van der Wel KA, Dahl E, Bergsli H. (2016).
The Norwegian policy to reduce health inequalities: key challenges. Nordisk
Välfärdsforskning, 1(1): 19-29.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder