Şubat ayında her gelen günün daha
fazla ölüm getirdiği haftaları geride bırakarak, Mart ayına yaralarını sarmaya
başlayarak giren Çin’de yaşam hızla “normale” dönüyor. Salgın şimdi dünyanın
geri kalanının meselesi. Peki, diğer ülkeler de Çin gibi salgını durdurmayı
başarabilecekler mi? Bu soruya yanıt verebilmek için Çin’in salgını
durdurabilmeyi nasıl başardığına bakılması gerekiyor.
SALGININ KISA ÖYKÜSÜ
Gerçi öyküyü 17 Aralık 2019’a kadar
geriye götüren kaynaklar var, fakat “doğrulanabilir” kaynaklara göre 30 Aralık
2019’da – 2002/3 SARS salgını sırasında kabul edilen protokol çerçevesinde–
Wuhan kentindeki Jinyintan hastanesinde yatan bir nedeni bilinmeyen zatürre
hastasından alınan bronko-alveoler lavaj örneğinde “betakoronavirüs” tespit
edildi.
Çinli yetkililer 31 Aralık 2019’da
DSÖ’nün Çin Ofisi’ni, Hubei Eyaleti’nin Wuhan kentinde nedeni belirlenemeyen
zatürre (pnömoni) vakalarına rastlandığı konusunda bilgilendirdi. Ocak ayının
ilk haftasında 3 vaka daha tespit edildi. Vakalar Huanan Deniz Ürünleri
Pazarı’ndaki satıcılara işaret ediyordu.
DSÖ 4 Ocak 2020’de konuyu gündemine
aldığını açıkladı ve 5 Ocak 2020’de sosyal medya hesaplarından Çin’in nedeni
bilinmeyen zatürre vakaları bildirdiğini, henüz ölüm bulunmadığını ve
hastalığın nedenlerinin araştırıldığını duyurdu.
Çin 10 Ocak 2020’de DSÖ’nü virüsün
genetiği konusunda bilgilendirdi. DSÖ aynı gün bilgiyi yeni koronavirüsü tespit
edebilmeleri için diğer ülkelerle paylaştı. Bu bilgi ülkelerin tanı kitlerini
geliştirmeleri bakımından önemliydi. Artık virüs 2019 – nCoV olarak
adlandırılıyordu.
13 Ocak 2020’de Çin dışındaki ilk
vaka Tayland’da tespit edildi. Bu gelişme Çin yönetiminin hızla konuyu
gündemine almasına neden oldu. Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi ve Devlet
Konseyi acil olarak toplanarak, Ulusal Acil Yanıt çerçevesinde Başbakan Li
Keqiang başkanlığında Salgın Yanıtı Merkezi Liderlik Grubu ve Devlet Konseyi
Ortak Önleme ve Kontrol Mekanizması’nı örgütledi. Xi Jinping’in yönettiği bu
toplantıda durum “birinci derece öncelikli” olarak ilan edildi. Başbakan,
yardımcısı Sun Chunlan ile birlikte Wuhan’a giderek çalışmalara nezaret etti.
21 Ocak 2020’de bir DSÖ heyeti Çin’i
ziyaret ederek Çin’deki sürveyans çalışmalarını izledi: Wuhan Tianhe havaalanında
beden ısısı taraması, laboratuvarlar, Zhongnan hastanesi ve bağlı kliniklerde
enfeksiyon önleme ve kontrol tedbirleri, hastalık tanısı için geliştirilen
kitler. Çinli uzmanlar uluslararası rehberler geliştirilebilmesi için vaka
tanımlarını, klinik yönetim protokollerini ve enfeksiyon önleme ve kontrol
rehberlerini DSÖ yetkilileriyle paylaştı.
23 Ocak 2020’de Güney Kore, Japonya,
Thayland ve Singapur’da yeni vakalar tespit edildi. DSÖ henüz Uluslararası Halk
Sağlığı Acil Durumu ilan etmek için erken olduğuna karar verdi fakat 30 Ocak’ta
Acil Durum ilan edildi. Erken tanı, vakaların izole ve tedavi edilmesi,
temaslıların izlenmesi ve sosyal mesafe tedbirlerinin alınmasının önemi
vurgulandı.
10 Şubat 2020’de yabancı ülkelerden
13 ve Çin’den 12 uzmanın katıldığı bir DSÖ Çalışma Grubu göreve başladığında
2.478 vaka bildirilmişti. 11 Şubat 2020’de hastalığa COVID-19 adı kondu. İki
hafta kadar sonra grup görevini tamamladığında yeni vaka sayısı 409’a inmişti.
Grubun lideri Kanadalı epidemiyolog Bruce Aylward, yüzbinlerce Çinlinin COVID
19’dan korunmasının Çin hükumetinin aldığı saldırgan tedbirler sayesinde mümkün
olduğunu ifade etti.
ÇİN HÜKUMETİNİN SALGINLA MÜCADELEDE KULLANDIĞI ARAÇLAR
Çin hükumetinin salgınla mücadelede
kullandığı araçlar içinde şunlar öne çıkıyor:
• 23
Ocak 2020’den itibaren Hubei eyaletinde 50 milyon kadar insana zorunlu
karantina uygulanması.
• Hubei
eyaletine komşu yerleşimlerde yaşayanların hastalık belirtileri varsa
kendilerini karantinaya almalarının tavsiye edilmesi.
• Wuhan’da
iki hafta içinde yalnızca COVID 19 hastalarının teşhis, izolasyon ve tedavisi
için 2.500 yataklı iki prefabrik devasa hastane inşa edilmesi. 1,5 günde bir
karantina hastanesi hızıyla 13 bin yataklı 16 karantina hastanesi inşa edilerek
hizmete açılması.
• Ülkenin
diğer bölgelerinden Hubei eyaletine ilk anda 40 bin kadar sağlık emekçisi
takviyesi yapılması (salgın sürecinde toplam 120 bin sağlık emekçisi Hubei
eyaletine geldi).
• Doğrulanmış
vakalarla temaslı olanların izlenmesi için her biri en az 5 sağlık emekçisinden
oluşan 1.800 ekip görevlendirilmesi.
• Sosyal
mesafelendirme tedbirleri çerçevesinde okulların, işyerlerinin, sinemalar gibi
insanların toplu halde bulunabileceği kapalı alanların kapatılması, spor
karşılaşmalarının iptal edilmesi ve sonunda sokağa çıkma yasağı getirilmesi.
• İnsanlara
dışarıya çıktıklarında koruyucu maske takma zorunluluğu getirilmesi.
• Cep
telefonları uygulamalarıyla insan hareketleri izlenmesi, yapay zeka dahil yeni
yüksek teknolojilerin salgınla mücadelede başarıyla kullanılması.
DSÖ Çalışma Grubu, Çin’in salgın
yanıtını üç evreye ayırıyor:
Birinci evrede ana strateji
hastalığın Wuhan’dan dışarıya çıkmasını önlemeye ve kaynağı kontrol altına
almaya odaklanıyor: Pazar yerleri kapatılıyor, zoonotik kaynak tespit edilmeye
çalışılıyor, virüsün genetik yapısı ortaya konuyor ve tanı kitleri geliştirme
çalışmalarına ağırlık veriliyor, tanı – tedavi – sürveyans – epidemiyolojik
araştırma – temaslıların yönetimi ve laboratuvarlar için protokoller
oluşturuluyor.
İkinci evrede ana strateji salgının
hızını azaltmaya odaklanıyor: Hastalar tedavi ediliyor, ölümler azaltılmaya
çalışılıyor ve hastalığın eyalet sınırlarını aşması önlenmek isteniyor. Bu
evrede diğer eyaletlerde önleyici tedbirler alınıyor. Bütün yaban hayvanı satan
pazarlar kapatılıyor ve karantinaya alınıyor.
20 Ocak 2020’de COVID 19 “bildirimi
zorunlu hastalıklar” listesine alınıyor ve sınırlarda uygulanacak karantina
tedbirleri yayınlanıyor. 23 Ocak 2020’de Wuhan’da katı trafik kısıtlamaları
getirilerek insan hareketleri kontrol altına alınıyor. Bütün kitlesel
toplantılar iptal ediliyor. Salgın, önleme ve korunma tedbirleri hakkında
toplum düzenli olarak bilgilendiriliyor. Risk iletişimi ve sağlık eğitimi
güçlendiriliyor. Yeni hastaneler inşa ediliyor. İlaç, tıbbi malzeme ve gıda
temini garanti altına alınıyor.
Üçüncü evrede ana strateji vakaları
azaltmaya, salgını tamamen kontrol atına almaya, Çin’de normal yaşama dönmeye
odaklanıyor: Temaslı takibinde yapay zeka gibi yeni teknolojiler kullanılmaya
başlanıyor. Sağlık sigortası düzenlemelerinde Çinlilerin kayıplarını telafi
edici değişiklikler yapılıyor. Adım adım yaşam normalleştiriliyor. Fabrikalar
tekrar açılıyor.
DSÖ Çalışma Grubu Çin’in salgın
karşısında “tarihte” eşi görülmemiş bir saldırgan yaklaşım sergilediğini
belirtiyor. Başlangıçta beden ısısı kontrolü, maske ve el yıkama tavsiyesiyle
yola çıkıldığı, ancak bunun hızla risk – temelli bir yaklaşıma evrildiği ve
“genel” tedbirlerden çok her eyalet, şehir, hatta topluluklar bazında özgül
tedbirler tanımlandığı ifade ediliyor. Kırsal kesimdeki operasyonların yeni
kurulan 5G platform üzerinden yürütüldüğü belirtiliyor.
Çalışma Grubu Çin’in başarısında
etkili en önemli faktörün, Çin toplumunun tehdit karşısında “seferberlik”
içinde hareket etme alışkanlığı olduğunu belirtiyor. Toplum içinde dayanışma
düzeyinin yüksekliğinin dikkat çekici olduğu, bunun toplumun duyarlı
kesimlerinin korunmasında büyük rol oynadığı ifade ediliyor. “Milyonlarca”
insanın günlerce evlerine kapanarak, büyük bir sabırla beklemelerinin “seferberlik
ruhu” olmaksızın, yalnızca “zora” dayanarak sağlanamayacağı kabul
ediliyor.
BÜTÜN BUNLAR NASIL YAPILABİLDİ?
Bugün herkesin üzerinde uzlaştığı bir
konu var: Salgın sürecinde Çin hükumetinin çok büyük bir hızla yanıt
oluşturması, salgının kısa zamanda dizginlenmesini sağladı. Doğrudur, fakat bu
“nasıl” yapılabildi?
Yukarıda sıralanan tedbirlerden
hiçbiri, bu konularda daha önceden ciddi bir örgütlenme oluşturulmadan
başarılamazdı. Her biri en az 5 sağlık emekçisinden oluşan 1.800 ekip! Bu sağlık
emekçileri arasında epidemiyologlar var. Her ekipte 1 tane olsa, 1.800
epidemiyolog eder. Bu basit aritmetik bile Çin sağlık sisteminin “niteliğini”
ortaya koymaya yetiyor. Bu aritmetiği diğer tedbirler için de yapmak mümkün.
Bunun sırrını Çin tarihinde aramak gerekiyor.
Çin 1949 Devrimi sonrasında sağlık
hizmetlerinin finansmanı için “kolektivist” bir model benimsemişti. Bu modelde,
kentlerde devlet işletmeleri tarafından çalışanları için yatırılan sağlık
primlerinin toplandığı fon Çin Sendikalar Federasyonu tarafından yönetiliyordu.
Ordu, devlet memurları ve öğrenciler gibi kesimlerinin sağlık giderleri genel
bütçeden finanse ediliyordu (Ücretsiz Tıbbi Plan) ve sağlık hizmeti devlet
tarafından sunuluyordu. Kırsal alanlar için geliştirilen Kooperatif Tıbbi Plan,
“komün” düzeyinde örgütlenmişti. Komün üyeleri ortak fona katkıda bulunuyor ve
karşılığında gereksindiğinde komün sağlık kurumundan tıbbi hizmet alabiliyordu.
Sağlıkta toplumcu yaklaşımın
benimsendiği bu “sosyalist” süreçte sağlık hizmetlerinin ortalama yüzde 80
kadarının devlet bütçesinden karşılandığı hesaplanmıştır. Bu dönemde bebek ölüm
hızı binde 200’lerden 30’lara inerken, yaşam beklentisi ortalama 35 yıldan 70
yıla yükselmiştir.
1970’li yılların sonlarına doğru
Çin’in piyasa ekonomisini benimsemeye başlamasıyla birlikte kolektivist model
terk edildi ve 1980’li yıllarda sağlıkta tam bir kaos yaşandı. Sağlıkta
özelleştirmeler ve piyasalaştırma süreçleri, devletin sağlık hizmetlerinin
finansmanından hızla çekilmesiyle at başı gitti ve sağlık harcamalarında kamu
payı, ABD’dekinin dahi altına inerek yüzde 15’e kadar geriledi. Çinliler sağlık
harcamalarının yüzde 60’ını ceplerinden ödemeye başladılar.
1980’li yıllarda Çin’de özel sigorta
şirketleri kuruldu, fakat primler çok yüksek olduğu için kentlerdeki devlet
işletmeleri işçilerin sigorta primlerini ödeyemiyordu. Kentlerdeki işçilerin
büyük bir bölümü sağlık sigortasından yoksun kaldı. Kırsal kesimde ise devletin
desteğini çektiği Kooperatif Tıbbi Plan, 1970’lerin başında nüfusun yüzde 80’ini
kapsarken, bu kapsam 1993 yılında yüzde 6,6’ya düştü. Bu dönemde yalnızca ordu
mensuplarının, devlet memurlarının ve öğrencilerin yararlandığı Ücretsiz Tıbbi
Plan devlet tarafından desteklendi. Kırsal kesimde bir dönem DSÖ tarafından
dünyaya “örnek” gösterilen “yalınayak hekimler” uygulamasına son verildi.
2000’li yıllara gelindiğinde nüfusun
yüzde 50’sinin sağlık sorunları olduğunda hastanelere gidemediği, hekime
gidebilenlerin yüzde 30’unun reçetesini alamadığı ve kırsal kesimde nüfusun
yüzde 23,3’ünün sağlık harcamaları nedeniyle yoksul düştüğü bir Çin ortaya
çıktı ve sağlıkçılara şiddet uygulanması vakaları artmaya başladı. Toplum
içinde sağlık konusunda huzursuzluk artarken patlak veren 2002/3 SARS salgını,
Çin yönetiminin sağlığın piyasaya bırakılamayacağını anlamasını sağladı ve
bütün Çinlileri kapsamına almayı hedefleyen “sosyal sigorta” modeli benimsendi.
Çin’in sağlıkta ABD’yi bile geride
bırakan piyasacı bir anlayıştan, “sosyal devletçi” bir çizgiye gelmesinde, ekonomide
ABD ile girdiği yarışta geri kalmak istememesi büyük rol oynamıştır. SARS gibi beklenmedik
bir salgının “üretici güçler” ve dolayısıyla “üretim” üzerindeki olumsuz
etkileri, Çin yönetimini “sağlıklı emek-gücü” potansiyelini koruyacak tedbirler
almaya itmiştir. Çin’de sağlık harcamaları içinde kamu payının 2003 yılından
itibaren sürekli bir artış içinde olması bunun açık kanıtıdır.
2000’li yıllarda Çin yönetiminin
sağlık politikalarındaki köklü değişiklikleri sonucu ülkede çok katmanlı bir
sağlık sigortası sistemi ortaya çıkmıştır: Kent Emekçileri Temel Tıbbi Sigorta
(KETTS) ve Yeni Kooperatif Tıbbi Plan (YKTP) ile bu sigortaların kapsamına
girmeyenler için Kentsel Temel Tıbbi Sigorta ve Kritik Hastalık Sigortası
oluşturulmuştur. Ayrıca aslında KETTS ve YKTS kapsamında olup prim
ödeyemeyenler için Tıbbi Mali Yardım Sistemi (YMYS) örgütlenmiştir.
Bu süreçte 2011 yılında sigortalar
nüfusun yüzde 95,7’sini kapsamayı başarırken, sağlık harcamaları içinde
devletin payı 2012 yılında yüzde 56’ya ulaşmıştır. Kuşkusuz bu gelişmeler Çin’deki
sağlık sisteminin “kapitalist” niteliğini değiştirmemiştir, fakat sağlıkta
eşitsizlikler devam etse de, 1980 – 2000 döneminin yıkıcı etkileri bir ölçüde giderilmiş
ve ülkede sağlıklı bir emek-gücünü ayakta tutabilecek güçlü bir halk sağlığı
sistemi kurulmuştur. Diğer bir deyişle Çin’de yeni koronavirüs salgınını,
Çin’in 2000’li yıllarda yeniden benimsediği “kamucu” yaklaşım yenmiştir.
Akif Akalın
http://bilimveaydinlanma.org/guncel-bilimsel-verilerle-yeni-koronavirus-pandemisi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder