Küba’nın daha önce ana – çocuk
sağlığı gibi çeşitli ulusal sağlık programlarına teknolojik destek veren İmmünoessay Merkezi, altı hafta gibi kısa bir sürede COVID 19
tanısında kullanılacak Ultramikroanalitik
Sistemi geliştirdi. Umelisa SARS COV-2 IgG olarak
adlandırılan yeni sistemin oldukça iyi duyarlılık ve özgüllük düzeylerine sahip
olduğu belirtiliyor.
Yeni sistem öncelikle COVID 19 için erken
tanı olanağı getiriyor. Yaklaşık iki saatte sonuç alınabiliyor. Bir defada çok
sayıda örnek incelenebiliyor ve böylece test süreçleri hızlandırılıyor. Ayrıca
sistem sayesinde toplumun virüse maruz kalma düzeyi de belirlenebilecek. Bunun
virüsü daha iyi tanıyabilmek ve virüse karşı gerekli tedbirleri belirleyebilmek
için yürütülecek epidemiyolojik çalışmalar yönünden büyük önemi var
REKABET DEĞİL İŞBİRLİĞİ
Sermaye ideolojisi, “rekabet
inovasyonun anasıdır” der. Rekabet güdüsünün insanda “doğal bir içgüdü” olarak
bulunduğunu savunan sermaye ideolojisi, Adam Smith’in meşhur “görünmeyen el”
kuramıyla birleştirilerek şöyle bir ifadeye ulaşılır:
Ekonomi kendi haline bırakılırsa, “rekabet içgüdüsüyle”
bireysel çıkarlarının peşinden giden rasyonel bireyler piyasa sistemini en
iyiye götürecektir...
Oysa Küba bu iddiayı, inovasyon
alanındaki başarılarıyla temelinden sarsıyor. İmmünoessay Merkezi yeni
teknolojiyi “kolektif” çalışmayla gerçekleştirdi. Zaten tek başına altı hafta
içinde böyle bir teknoloji geliştirebilmesi olanaksızdı.
Öncelikle “kurum içinde” bir kolektif
çalışma söz konusu. Yeni teknolojinin yaratılmasında kapitalist ülkelerde
olduğu gibi birkaç “star” bilim insanı değil, İmmünoessay Merkezi’nin bütün
emekçileri eşit paya sahip.
Sonra “kurumlar arası” bir kolektif
çalışma söz konusu. Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi, Pedro Kouri
Tropikal Tıp Enstitüsü, Halk Sağlığı Bakanlığı ve BioCubaFarma, yeniliğin
onurunu İmmünoessay Merkezi ile birlikte paylaşıyor.
Umelisa SARS CoV-2 IgG, serum veya
plazma örneklerinde IgG tipi antikorları tespit edebilen bir test. Bunun için
virüsün immünodominant bölgelerinden sentetik peptitler kullanılmalı. Genetik
Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi olmasaydı, bunların sentezlenmesi mümkün
olmayacaktı.
Pedro Kouri Tropikal Tıp Enstitüsü ve
Halk Sağlığı Bakanlığı da Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi’ne
COVID 19’dan iyileşen hastalardan elde ettikleri plazmaları verdiler. BioCubaFarma
da Umelisa sisteminin ruhsatlandırılması ve sağlık sisteminin kullanabileceği
bir ürün haline getirilmesine katkı sağladı.
Peki, Küba kapitalist bir ülke ve örneğin
İmmünoessay Merkezi ve Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezi birer
devlet kuruluşu değil, kapitalist şirketler olsalardı, acaba bu işbirliği
gerçekleşebilir miydi? Küba sosyalist bir dünyada rekabet yerine işbirliği ile
bilim ve teknolojinin insanlığın önüne nasıl ufuklar açabileceğini gösteriyor.
TEKNOLOJİNİN “ÇÖZÜM” OLABİLMESİ İÇİN SOSYALİZM ŞART
Bu akşam COVID 19 aşısı üzerine çalışan
bir kapitalist şirket yetkilisi, aşı bulunursa bundan ilk olarak ABD’nin
yararlanacağını söyledi. Düdüğü parayı verenin çaldığı bir sosyal düzende,
teknolojik inovasyonlar insanların sağlığının iyileştirilmesinden çok,
sermayenin birikimine hizmet ediyor.
Oysa sosyalizmde teknoloji, devlet
tarafından finanse edilen ve devlet kurumları aracılığıyla herkese eşit ve
ücretsiz olarak sunulan “toplumcu” sağlık sisteminin bir parçası. Küba’nın
geliştirdiği Umelisa teknolojisinden bütün Kübalılar “eşit” yararlanabilecek,
düdüğü parayı verenler çalamayacak.
1960 yılının ilk günlerinde “Küba’nın
geleceğinin, bilim insanlarının geleceği” olacağını söyleyen Fidel Castro’yu
tarih bir kez daha haklı çıkartıyor. Piyasanın gereksinimleri yerine toplumun
gereksinimlerini önceleyen, kâr yerine sosyal faydayı esas alan ve rekabet
yerine işbirliğini yücelten Küba, bir kez daha dünyanın kapitalist
biyoteknoloji devlerini inovasyon konusunda geride bırakıyor.
Akif Akalın
Bu gelişmelerden bizi haberdar ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu da ancak Küba'ya yaraşır.
YanıtlaSil