Translate

15 Mayıs 2020 Cuma

Küba dünyaya salgınlarla mücadele dersi verdi


COVID 19 salgınının ilk günlerinden itibaren yayınladığımız yazılarda, sorunu “toplumcu” bir mercekten değerlendirmeye ve mücadelede öne çıkan toplumcu tıp pratiklerini aktarmaya çalıştık.  2 Şubat 2020’de yayınladığımız Ölüm hep bize mi düşüyor?” başlıklı yazımızda, yaklaşan felakette insanları virüsün değil, eşitsizliklerin öldüreceğinin altını çizdik. 25 Şubat’ta Koronavirüs sınavıbaşlıklı yazımızda, salgının ülkelerin sağlık sistemleri için bir “sınav” olacağını belirttik.


18 Mart’ta Çin’de koronavirüsü kamucu yaklaşım yendi başlıklı yazımızda Çin’in salgını nasıl kontrol altına aldığını öykülerken, Bireyci tıp salgınla baş edemez başlıklı yazımızda da Küba’nın salgına ilişkin ilk eylemlerini aktardık. 31 Mart’ta Koronavirüsün politik ekonomisibaşlıklı yazımızda insan sağlığının gereksinimleriyle, sermaye birikiminin gereksinimlerinin nasıl “taban tabana” bir çelişki içinde olduğunu göstermeye çalıştık.

Son olarak 3 Nisan’da Koronavirüsle nasıl mücadele edilir? Küba örneği başlıklı yazımızda, hastalığı kısa sürede kontrol altına almayı başaran Küba’nın salgın sürecinde neler yaptığını aktarmaya çalıştık. Bu yazımız, son yazımızın bir devamı niteliğinde. Bazı kaçınılmaz tekrarlar var fakat bu yazımızda konuyu daha derinliğine ele almaya çalıştık.

PANDEMİ SÜRECİNDE KÜBA

1. Çinli yetkililerin Ocak ayı başında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yetkililerini olası bir salgına ilişkin uyarmasıyla harekete geçen Küba Halk Sağlığı Bakanlığı ve Sivil Savunma Örgütü tarafından, Ulusal Salgın Kontrol Planı’nı gözden geçirmek üzere çok-sektörlü bir çalışma grubu (Ulusal Sektörler-arası Komisyon) oluşturuldu. Çalışma grubu üç konuya yoğunlaştı:


a. Vakaların erken tespiti ve ulusal bildirim sistemi içinde değerlendirilmesi

b. Vakalarla temaslıların izlenmesi

c. Toplumun salgın konusunda bilgilendirilmesi

Ocak sonunda ilgili Bakanlıklar, Ulusal Spor ve Rekreasyon Enstitüsü, Gümrükler İdaresi ve Ulusal Medya Kuruluşları bir araya gelerek yeni koronavirüsle mücadele için bir protokol oluşturdular ve çok – fazlı bir kontrol ve yanıt mekanizması tanımladılar: salgın öncesi, sınırlı yerel bulaş ve salgın (Küba halen ikinci fazda bulunuyor).

Bu dönemde Pan Amerikan Sağlık Örgütü (DSÖ’nün Amerika kıtası kolu) Pedro Kouri Tropikal Tıp Enstitüsü’ne yalnızca sınırlı sayıda gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyon (RT – PCR) testi sağlamıştı. Henüz “hızlı test” üretilmediğinden topluma yönelik bir taramanın mümkün olamayacağına karar verildi. Erken tanıda Küba’nın birinci basamak sağlık kurumlarına dayanan bir strateji oluşturuldu.

Kurulduğu günden beri Küba’nın “sağlık” alanındaki bütün etkinliklerinde aktif rol alan Küba Kadınlar Federasyonu hemen harekete geçerek, poliklinikler düzeyinde sağlık kurumlarına nasıl yardımcı olabileceğini tartışmaya başladı. Federasyon birinci önceliğini yaşlılara destek olmaya verdi. Sosyal çalışma uzmanlarıyla birlikte salgın sürecinde yaşlıların yemek dahil gereksinimlerini nasıl karşılayacaklarını planladılar.  Tek başına yaşayanlar ve engelliler de bu kapsamda ele alındı.

Devrimi Savunma Komiteleri, Küçük Çiftçiler Birliği, Üniversite Öğrencileri Federasyonu ve Lise Öğrencileri Federasyonu gibi hükumet dışı kuruluşlar, kendi olanaklarını salgınla mücadele bakımından gözden geçirerek, salgın sürecinde üstlenebilecekleri görevleri tartıştılar.

1 Şubat 2020’de Bakanlar Kurulu bir “Covid – 19 Ulusal Önleme ve Kontrol Planı” kabul ederek ilgili bütün kurumlara gönderdi.

26 Şubat 2020^de Küba sağlık ağı Infomed, COVID-19-InfoCU adı altında ücretsiz bir Android uygulama ile güvenilir bilgi akışını garanti altına aldı. Bu daha sonra “Juventud Técnica infographics dashboard” ile desteklendi.



Küba’nın sağlık alanında “örgütsel” düzeyde salgına yönelik çok özel bir hazırlık içine girmesine gerek olmadı, çünkü zaten bütün ülkeye yayılmış bir ulusal tanı ve sürveyans ağı (poliklinikler ve consultoriolar ile Hijyen ve Epidemiyoloji birimleri) vardı. Bu ağ, eyaletler düzeyinde örgütlü Hijyen, Epidemiyoloji ve Mikrobiyoloji Merkezleri, DSÖ tarafından onaylanmış ulusal tanı laboratuvarları ağı ve Pedro Kouri Tropikal Tıp Enstitüsü’nün Havana’daki Bulaşıcı Hastalıklar Ulusal Merkez Referans Laboratuvarı tarafından destekleniyordu.

Bu ne anlama geliyor? Yani Küba’daki sağlık emekçileri daha Ocak ayı sonunda, henüz yeni koronavirüs Çin’deyken, şüpheli bir durumla karşılaştıklarında, hastadan alacakları örneği nereye göndereceklerini biliyorlardı.

2. Küba salgını enfeksiyon hastalıkları uzmanları, mikrobiyologlar, eğitilmiş laboratuvar teknisyenleri ve 13 binden fazla Kapsamlı Genel Tıp Uzmanı hekim (aile hekimleri) ve hemşireleriyle beklemeye başladı. Bu süreçte üç basamaklı bir eğitim süreci gerçekleştirildi:

a. Her eyalettin seçilmiş uzmanlar, Pedro Kouri Tropikal Tıp Enstitüsü’nde virüs ve hastalık konusunda “eğitici eğitimine” alındılar.  

b. Eğitimciler eyaletlerine dönerek, poliklinik ve hastane yöneticilerinin eğitimini örgütlediler.

c. Poliklinikler ve hastaneler, kendi bünyelerinde çalışan sağlık emekçilerini eğittiler.

Böylece Küba’da hastalarla temas kurma olasılığı olan bütün sağlık emekçileri virüs ve hastalık konusunda eğitilmiş oldu. Ancak eğitimler burada bitmedi. Bütün poliklinikler, hizmet sundukları bölgelerde “toplum eğitimleri” başlattılar. Okullarda, işyerlerinde eğitimler örgütlendi. Otel sahipleri, toplu taşıma araçlarında görevli personel gibi risk grupları eğitildi.

Ayrıca hazırlanan COVID 19 tanı ve tedavi protokolleri ile önleme tedbirleri protokolleri bütün sağlık kurumlarında düzenlenen eğitimlerde tartışıldı.




3. Şubat ayında DSÖ Çin’e bir heyet göndermiş ve Çin’in salgınla mücadelesini izleyerek bir rapor hazırlamıştı. Küba’da DSÖ ve Çin tarafından yayınlanan bu rapor incelendi ve Çin’in salgını kontrol altına almak için “ilaç-dışı halk sağlığı tedbirleri” uyguladığı görüldü:

a. Aktif sürveyans

b. Vakaların hızlı tespiti ve izolasyonu

c. Temaslıların sıkı takibi

d. Toplum katılımı

Kübalı enfeksiyon hastalıkları ve halk sağlığı uzmanları Çin’in aldığı tedbirlerin doğru olduğunu değerlendirdiler ve Küba’da da yeni koronavirüste enfeksiyon zincirinin önleme, sürveyans ve hızlı vaka tespitiyle kırılabileceğini saptadılar. Ancak bunun için çok daha fazla sağlık emekçisine gereksinim vardı.

Küba gereksinim duyduğu sağlık emekgücü kaynağını “tıp fakültesi öğrencilerinde” buldu. Tıp fakültelerinde eğitim gören 28 bin öğrencinin, “gönüllülük esasına göre” ülkenin her köşesine dağılmış olan consultoriolarda (aile hekimi ve hemşire ofisleri) görevlendirilmelerine karar verildi.

4. Öğrenciler zaten aktif sürveyans konusunda deneyimliydi, eğitimlerinin bir parçası olarak zaten yaz stajlarında polikliniklerde ve consultoriolarda aktif sürveyans çalışmalarına katılıyorlardı. Öğrencilere yalnızca yeni koronavirüse yönelik aktif sürveyansa ilişkin iki aşamalı bir oryantasyon eğitimi verildi.

Birinci aşamada virüsün özellikleri, hastalığın belirti ve bulguları, bulaşma yolları anlatıldı ve ikinci aşamada diğer ülkelerin deneyimlerinden elde edilen sonuçlarla bilgiler güncellendi, aktif sürveyansın nasıl örgütleneceği tartışıldı, hangi öğrencinin nerede görev alacağı belirlendi. Öğrencilere “kendilerini” nasıl koruyacakları (fiziksel mesafe, maske, eldiven, dezenfektan kullanımı vb) öğretildi.

a. Aktif sürveyans sürecinde dikkat edilmesi gereken etik ilkeler

b. Aktif sürveyansta sorulacak sorular

c. Aktif sürveyansta hangi bilgilerin rapor edileceği, bilgilerin nasıl rapor edileceği

Önce 17 Mart 2020’de üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıf tıp öğrencileri aktif sürveyans için sahaya indiler. Nisan ayının ilk haftasında Küba’da “yerli” vaka görülmesiyle mücadelede “ikinci aşamaya” geçilince, bütün tıp öğrencileri sahaya indi.



5. Küba’nın ülkenin her yanına yayılmış, bölgesel bazda örgütlü polikliniklere bağlı consultoriolardan (aile hekimi – hemşire ekiplerinden) oluşan entegre birincil sağlık bakımı sistemi sayesinde aktif sürveyans kısa sürede başarıya ulaştı.

a. Poliklinikler ile tıp fakülteleri arasında hızlı bilgi akışı ile öğrencilerin consultoriolara dağıtımı büyük bir hızla gerçekleştirildi. Küba’da zaten tıp, diş hekimliği, hemşirelik ve sağlık teknisyenliği  ile tıpta uzmanlık eğitiminin (Kapsamlı Genel Tıp uzmanlığı)  bir bölümü polikliniklerde verildiğinden, yani poliklinikler zaten aynı zamanda öğretim görevlilerinin bulunduğu birer eğitim kurumu olduklarından, bu ilişkide herhangi bir sorun yaşanmadı.



b. Öğrenciler sahaya “ekipler” halinde çıkartıldılar. Her ekibe consultoriolar tarafından “günlük” olarak ziyaret edecekleri evlerin ve işyerlerinin adresleri verildi. Her 10 ekip, bir hekim ve hemşire gözetiminde görev yaptı. Sürveyans 08.00 – 12.00 saatleri arasında evler ve işyerleri (varsa okullar) dolaşılarak gerçekleştirildi.

c. Sürveyansta yurtdışına çıkma veya yurtdışına çıkmış biriyle temas öyküsü, ateş, solunum sıkıntısı vb gibi belirti ve bulgular sorgulanarak öğleden sonra gruptan sorumlu aile hekimine rapor edildi. Consultoriolar da öğrencilerden gelen verileri toplayıp aynı gün içinde polikliniklerdeki koordinatör öğretim görevlilerine rapor ettiler. Toplanan bütün veriler poliklinik bazında veritabanına girilerek, “günlük” istatistiksel raporlar oluşturuldu.

d. Sürveyans sırasında hastalık şüphesi uyandırabilecek belirti ve bulgular gösterenler, yurtdışı çıkış veya temas öyküsü olanlar consultoriodaki aile hekimi tarafından izleme alındı ve hızlı test yapıldı. Consultorioya bağlı nüfus içinde dispanserizasyon süreciyle “risk” gruplarına alınanlar (kronik hastalıkları olanlar, engelliler, 60 yaş üzerindekiler, hamileler, yalnız yaşayanlar vb) da daha yakın takibe alındı.

e. COVID 19 tanısı alan biriyle temas ettiği belirlenen herkes, önce poliklinikte muayene edildi ve şüpheli bulunduğu takdirde izole edildi. Daha sonra bölgenin bağlı olduğu izolasyon merkezi ile (Küba’da toplam 36 izolasyon merkezi açıldı) iletişim kurularak bu merkeze sevk edildi. Burada diğer 26 viral solunum sistemi hastalığı ve COVID 19 yönünden testler yapılan şüpheliler eğer COVID 19 yönünden pozitif bulurlarsa bu merkezde 14 gün karantinaya alındı, diğer hastalar 14 gün evlerinde condultorio gözetiminde ve poliklinik denetiminde karantinaya alındılar.  

Bu sayılanların hiçbiri Küba için zor olmadı, çünkü zaten consultoriolar “normal mesailerinde”, öğleden sonraları “ev ziyaretleri” yapıyorlardı. Yani aslında COVID 19 ile mücadele ederken “normalde” yaptıklarından farklı bir şey yapmadılar. Yalnızca evlere ve işyerlerine öğleden sonra gitmek yerine sabahları gittiler.


Bu süreçte üzerinde en çok durulan konulardan biri, “sağlık emekçilerinin sağlığı” oldu. Sağlık emekçilerinin sağlığının korunması için bütün polikliniklerde özel bir birim oluşturularak, COVID 19 mücadelesinde görev alan bütün sağlık emekçileri salgında görev aldıkları sürece  “gündelik” sağlık kontrolünden geçirildiler. Sağlık emekçilerinin bütün kişisel koruyucu donanımları ve dezenfektanlar poliklinikler tarafından sağlandı.

Sağlık emekçileri maskelerini her 4 saatte bir değiştirdiler. ABD ablukası nedeniyle maske sıkıntısı yaşandığı için, maskeler yıkandı, kaynatıldı, ütülendi ve yeniden kullanıma hazır hale getirildi. Sağlık emekçilerinin çalıştıkları bütün mekanlar ve evleri gündelik olarak dezenfekte edildi. Sağlık emekçileri bu süreçte ayakkabılarını evlerine sokmadılar ve giysilerini hemen değiştirerek yıkadılar.

Polikliniklerin ve consultorioların önemli görevlerinden biri de “temaslıların” takibiydi. Hastalar veya şüphelilerle teması olduğu öğrenilen herkes takibe alındı. Polikliniklerin örgütlediği bu süreç, başka illeri de kapsayabiliyordu. Bu eşgüdümün sağlanabilmesi için belediye ve eyalet yetkilileriyle, ülkeye giren herkesten kalacağı yerin adresini alan havaalanı ve liman yetkilileriyle yakın temas içinde olan poliklinik “Komuta Merkezleri” kuruldu.

Son olarak hasta, şüpheli ve temaslıların evlerinin dezenfeksiyonu da birinci basamakta örgütlü “hızlı yanıt” ekipleri tarafından gerçekleştirildi. Gerekli durumlarda bu ekiplere hekim ve/ye hemşireler nezaret ettiler.

6. Küba’da hastaneler zaten sağlık sorunlarının çözümünde “birincil” rol oynayan kurumlar değildi. Hastanelere yalnızca birinci basamakta çözülemeyen sorunlar gönderiliyordu. COVID 19 salgınında da bu durum değişmedi. Hastanelere yalnızca solunum desteğine, yoğun bakıma gereksinim duyan çok az sayıda hasta gönderildi ve hastaneler “salgından korundu”.

Nisan ayında solunum sorunları yaşayan hastalar için hastanelerde “ayrı” bölümler açıldı ve “hastaneler dışında” bir acil odası, doğrulanmış vaka koğuşları, olası vaka koğuşları ve gözlem koğuşları ile yoğun bakım biriminden oluşan “COVID 19 Merkezleri” kuruldu.Hastanelerde ve COVID 19 Merkezlerinde sağlık emekçileri 24 saat kesintisiz çalışma ve izleyen üç tam gün istirahat düzeniyle çalıştılar.


Hastaneler iyileşen COVID 19 vakalarını taburcu ederken, takiplerinin yapılması için bağlı bulundukları polikliniklere bildirdiler. Poliklinikler bu hastaların evlerinde 14 gün daha karantinada kalmaları için gerekli tedbirleri aldı. Daha sonra bu hastalar PCR testi ile virüs taşımadıkları belirlendikten sonra “epidemiyolojik” olarak taburcu edildiler.

7. Sürecin başından itibaren toplum her konuda (vakaların nerelerde görüldüğü dahil) Başkan Miguel Díaz-Canel, Sağlık Bakanı Dr. José Ángel Portal ve Ulusal Epidemiyoloji Direktörü Dr. Francisco Durán tarafından günlük olarak bilgilendirildi.

Halk Sağlığı Bakanlığı, hastalığın insidans ve prevalans bilgilerinin, izole edilen vaka sayısının, şüpheli vakaların ve hasta durumunun her gün güncellenerek kamuoyuna çeşitli mekanizmalarla (radyo, TV, web sayfaları vb) bir merkez oluşturdu.

Ülke içinde daha önceden belirlenmiş ve üretim hatlarında gerekli düzenlemeler yapılmış olan fabrikalarda kişisel koruyucu donanım (maske vb) ve dezenfektan üretimi arttırıldı.


Yeni koronavirüs salgını Küba için dünyanın birçok ülkesinden daha büyük bir tehdit oluşturuyordu. Bunun başlıca iki nedeni vardı: oldukça yaşlı nüfusa sahip olması ve ABD ablukası.

Küba nüfusunun yüzde 20’sinin 60 yaş üzerinde olması nedeniyle Küba COVID 19 salgınında en büyük risk altındaki ülkelerden biri oldu. Özellikle bu yaş grubu için “erken tanı” yaşam kurtarıcı bir tedbir haline geldi.

ABD ablukası da salgınla mücadeleyi güçleştirici bir faktör oldu. ABD Çin'in Küba'ya gönderdiği tıbbi malzemeleri taşıyan bir geminin adaya yanaşmasını engelledi. 

Sonuç olarak salgınlarla mücadelede başarının sırrı dört maddede özetlenebilir:

1. Sermayenin çıkarlarını değil, toplumun sağlığını her şeyin önüne koyan bir hükumete sahip olunması (politik irade).

2. Ülkede beklenmedik salgınları anında göğüsleyebilecek, toplum temelli, evrensel, ücretsiz ve erişilebilir bir sağlık altyapısı ile yüksek nitelikli eğitilmiş, deneyimli sağlık emekçilerinin bulunması.

3.  Önleyici tedbirlerin alınması ve uygulanmasında geniş toplum katılımı ve sektörler-arası işbirliği.

4. Vakaların erken tespiti ve erken tedavisi.

KÜBA SAĞLIK SİSTEMİNİN BİRİNCİ BASAMAĞI

Küba’da (ve sosyalizmde) sağlık hizmetlerinin omurgasını kapitalist toplumlardaki gibi hastaneler değil, “birincil sağlık bakımı” oluşturur. Toplumun sağlık sorunlarının yüzde 80 kadarı birinci basamakta çözülür ve hastanelere sorunların yalnızca yüzde 20’si kalır.

Küba’nın birincil sağlık bakımı veya temel sağlık hizmeti ağı, toplum temelli olarak yani belirli bir bölgede ve nüfus esasına göre (20 – 40 bin kişi) örgütlenmiş sosyalizme özgü sağlık kurumları olan 449 poliklinik ve bu polikliniklere bağlı çalışan yine sosyalizme özgü sağlık kurumları olan consultoriolardan oluşur. Bir polikliniğe hizmet sunduğu nüfusa göre 15 – 40 consultorio bağlıdır. Küba’da bugün 10 binden fazla consultorio bulunmaktadır.

Polikliniklerde aralarında dahiliye, çocuk, göz, kulak – burun – boğaz, dermatoloji, fizik tedavi gibi toplam 12 ayrı branştan uzman hekimler görev yapar. Polikliniklerde biyokimya, radyolojik tetkikler, ultrason, endoskopi gibi tetkikler yapılabilmektedir. Her polikliniğin 24 saat hizmet sunan bir acil servisi ve ambulansı bulunmaktadır. Her poliklinikte bütün diş tedavilerinin yapıldığı ve bölgeye koruyucu ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin sunulduğu ağız ve diş sağlığı klinikleri de bulunur. Polikliniklere kısaca “yataksız” hastaneler demek mümkündür.

“Aile hekimi – hemşire ofisi” olarak da bilinen consultoriolarda da Kapsamlı Genel Tıp “uzmanı” hekimler görevlidir. Yani Küba’da “mahalle” hekimleri tıp fakültesini bitirdikten sonra ihtisas yapmış uzman hekimlerdir. Geçen yıl yapılan yeniden örgütlenmeyle bugün Küba’da consultoriolar, azami 300 aileye önleyici, sağlığı teşvik edici (geliştirici), tedavi edici ve rehabilitasyon hizmetleri sunmak üzere örgütlenmişlerdir. Consultorio, hizmet sunduğu mahallede bulunur. Hekim ve hemşire consultorionun üst katında kendilerine tahsis edilmiş lojmanlarda oturur. Genellikle hemşireler, o mahallede oturan ailelerden birinin üyesidir.

Sosyalizme özgü birinci basamak sağlık kurumları olduklarını belirttiğimiz poliklinikler, aynı zamanda birer eğitim merkezidir. Polikliniklerde eğitim işlevlerini sürdürmek için öğretim görevlileri bulunmaktadır. Tıp, diş hekimliği, hemşirelik ve sağlık teknisyenliği öğrencileri eğitimlerinin bir bölümünü polikliniklerde alırlar. Ayrıca polikliniklerde Kapsamlı Genel Tıp uzmanlık eğitiminin de bir bölümü verilmektedir.

Tamamen sosyalizme özgü bu eğitim modelinde öğrenciler daha ilk yıldan itibaren ileride hizmet sunacakları sağlık kurumlarında “çalışmaya” başlarlar. Çünkü polikliniklerdeki eğitim “topluma dayalı” eğitimdir. Öğrenciler sağlık sorunlarını kitaplardan önce, hastalardan öğrenme şansı bulurlar.

Belirli bir bölgeye hizmet sunan poliklinikler, yalnızca bölgelerindeki consultoriolardan değil, aynı zamanda bölgelerinde örgütlü doğumevi, yaşlılar için gündüz bakım evi, yaşlılar için yatılı bakım evi, eczaneler ve diğer toplum temelli sağlık kurumlarından da sorumludur.

Küba’da sağlık hizmetinin temelini oluşturan birincil sağlık bakımında, sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde iki yöntem kullanılmaktadır: toplumun sağlık değerlendirmesi ve dispanserizasyon yöntemi.

Toplumun sağlık değerlendirmesinde, “bölgenin” (mahalle, işyeri veya okul olabilir) genel sağlık koşullarının, çevresel koşullarının ve sosyal koşullarının aile hekimleri ve poliklinikler tarafından değerlendirmesi yapılarak, bölgede yaşayanlara sunulacak hizmetlerin “genel” karakteri belirlenir. Burada tamamen sosyalizme özgür bir tarzda, kapitalist tıbbın birbirinden ayırdığı klinik tıp ve halk sağlığı bütünleştirilmektedir. Bu değerlendirme yapıldığında, consultorioda görevli sağlık emekçileri, bölgede yaşayanların hangi “genel” sağlık risklerine (örneğin hava kirliliği) maruz kaldıklarını, dolayısıyla hangi sorunlarla karşılaşabileceklerini bilecekler ve buna yönelik tedbirleri önceden alabileceklerdir.

Dispanserizasyon yöntemi, kapitalist ülkelerdeki sağlık emekçilerinin pasif olarak hasta bekledikleri ve sağlık hizmeti talebinin hastadan geldiği veya hastanın aktif olduğu geleneksel Hipokrat tarzı yöntemden farklı olarak, sağlık emekçilerinin aktif olduğu ve insanların evlerine ve işyerlerine giderek “hasta aradıkları” bir yöntemdir.

Consultoriolarda sağlık hizmetleri, sosyalizme özgü bir sağlık hizmeti sunum yöntemi olan “dispanserizasyon” yöntemiyle sunulur. 1920’li yılların başlarında Sovyetler Birliği’nde Moskova Sovyeti Sağlık Departmanı tarafından geliştirilen model, 1980’li yıllarda Küba’nın özgül koşullarına uyarlanarak uygulanmaya başlamıştır. 

Dispanserizasyon yönteminin esası, consultorionun hizmet sunduğu bütün bireyleri, “risk temelli” bir sağlık kontrolünden geçirerek, dört izlem kategorisinden (sağlam, risk altında, hasta ve engelli) birine alarak, bu kategoriye ait izlem rehberlerine göre “sürekli ve düzenli” olarak izlemesidir. Örneğin hamile olduğu tespit edilen bir kadın, Halk Sağlığı Bakanlığı tarafından hazırlanmış gebe izlemi protokollerine göre izlenir.  

Sosyalizme özgü sağlık kurumları olan consultoriolarda bireyler yalnızca tıbbi olarak değil, aynı zamanda “sosyal” olarak da değerlendirilir. Bu bağlamda örneğin bir bireyin evinde “yalnız” yaşıyor olması da “risk” olarak değerlendirilmektedir. Yine fiziksel çevresinde ve/ya işyerinde karşılaştığı fiziksel, kimyasal, biyolojik ve psikososyal maruziyetler de değerlendirmelerde hesaba katılır. Consultoriolarda bu işlevler için sosyal çalışma uzmanları görevlidir.

Sosyalist toplumda hekimin birinci görevi sağlığı teşvik etmek ve hastalıkları önlemektir. Kapitalist toplumlarda yalnızca belirli hekim gruplarına bırakılan bu işlevler, Küba’da uzmanlığı ve çalışma alanı ne olursa olsun bütün hekimlerin birincil görevidir. Bu bağlamda sosyalist toplumlarda tıp eğitimi de, hekimlere sağlığı teşvik etmek ve hastalıkları önlemek için gerekli bilgi ve becerileri kazandırmak amacıyla kapitalist ülkelerde olduğundan çok farklı bir biçimde yapılandırılmıştır. 

Akif Akalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder