Translate

19 Haziran 2020 Cuma

İşçiler 21. yüzyılın İSG taleplerini oluşturmalı

İşçi sağlığı ve güvenliğinin (İSG) toplumsal bir sorun olarak belirginleşmesi, sanayi devriminde üretime makinaların girmesiyle işyerlerinin birer “mezbaha” haline gelmesine dayanır. İşçiler İSG talepleriyle ekonomik – demokratik ve politik örgütlerde bir araya gelerek mücadeleye başladılar.  

 

19. yüzyılın başlarında işçi sınıfının İSG talepleri henüz iyi formüle edilmemişti. Kimi ülkelerde işgününün 12 saate indirilmesi, kimilerinde 8 yaşının altındaki çocukların tehlikeli işlerde çalıştırılmalarının yasaklanması talepleri öne çıkıyordu. 1824 yılında ilk kez sendika hakkı elde eden işçiler, İSG taleplerini daha güçlü dile getirmeye başladılar.

 

Bu yüzyılda işçilerin İSG alanında en büyük kazanımları, 18 yaş altındaki çocukların günde 12 saatten fazla çalıştırılmasının ve kadınlar ile 10 yaşından küçük çocukların madenlerde çalıştırılmasının yasaklanması oldu. Elbette bu kazanımlar çok az sayıdaki batı Avrupa ülkesinde elde edilmişti, fakat zamanla bütün Avrupa’ya yayıldı.

 

Yüzyılın ikinci yarısına 1848 devrimleri ve Paris Komünü damgasını vurdu. İşçi sınıfı partileri kurulurken, İSG talepleri bu partilerin programlarına girdi ve politik talepler haline geldi. Bu dönemde dünya işçi sınıfının öncülüğünü üstlenen Alman Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin kararlı mücadelesiyle ilk sosyal sigorta düzenlemeleri ve işyeri sağlık birimleri oluşturuldu.

 

20. yüzyılın başında dünya işçi sınıfının öncülüğünü Rus işçi müfrezesi devralmıştı. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin porgramında İSG konusunda şu talepler yer alıyordu:

 

1. 8 saatlik işgünü

2. 15 yaş altındaki çocuklar için gece çalışmasının kaldırılması

3. Tatillerde çalışılmaması

4. İş kazalarında işverenin sorumlu tutulması

5. En az 42 saat kesintisiz hafta tatili

6. Mesai saatleri dışında çalışmanın kaldırılması

7. Kadınların sağlıklarına zararlı endüstrilerde çalıştırılmasının yasaklanması

 

Lenin Haziran 1917’de parti programını revize etmek üzere hazırladığı materyalde bunlara aşağıdaki maddeler eklenmiştir:

 

1. Öğle yemeği için 1 saat ara verilmesi

2. Tehlikeli ve sağlığa zararlı işlerde mesai saatlerinin kısaltılması

3. Kadınlara doğum öncesi ve sonrası ücretli izin verilmesi

4. Bütün çalışamamazlık durumları için sigorta

5. İşyerlerinde hijyen koşullarının iyileştirilmesi

6. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü yayınlanması

 

Proletarya partisinin 1900’lerin ilk çeyreğindeki bu talepler, işçi sınıfının 19. yüzyıldaki talepleriyle kıyaslandığında çok daha geniş kapsamlı oldukları görülür.    

 

20. yüzyılda sermaye işçi sınıfının hem sendikal, hem de politik örgütlü mücadelesiyle geriletildi ve Uluslararası Çalışma Örgütü gibi işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için çaba gösteren kurumlar örgütlendi. İşyerlerinde sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alınması için bütün ülkelerde mevzuatlar oluşturuldu.  Yüzyılın ikinci yarısında sosyalist ülkelerdeki işçilerin çalışma ve yaşam koşulları, kapitalist ülkeler için norm haline gelmeye başladı.

 

Yüzyılın son çeyreğinden itibaren işçilerin ve emekçilerin, 19. yüzyıldan beri birçok alanda kazanımlar elde etmelerini sağlayan ekonomik – demokratik (sendikalar) ve politik (işçi sınıfı partileri) örgütlerden uzaklaşmaya başlamalarıyla birlikte, sermaye 1848’lerden beri vermek zorunda kaldığı tavizleri hızla geri almaya başladı.

 

21. yüzyılda işçilerin ve emekçilerin sağlık ve güvenlik hakları “kağıt üzerinde” varmış gibi görünse de, dünyada işçi sınıfının hala örgütlü kalmayı başarabildiği çok az sayıdaki ülke dışında kullanılamamaktadır. 20. yüzyılın başlarında elde edilen 8 saatlik işgünü dünyanın birçok ülkesinde tarihe karışmıştır.

 

19. yüzyılda yasaklanan, 20. yüzyılda tarihe karıştığı düşünülen çocuk emeği, 21. yüzyılda giderek yaygınlaşmaktadır. Kadınları ve çocukları koruyan çalışma yasaları ciddi tehdit altındadır. Bugün ABD’nin çekilmesiyle durumu sallantıya giren Dünya Sağlık Örgütü savunulamazsa, 20. yüzyılda sosyalizmi durdurabilmek amacıyla kurulan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün de aynı akıbeti paylaşması kaçınılmazdır.

 

Bugün işçi sınıfı sermayenin karşısına 21. yüzyılın talepleriyle çıkmak zorundadır. Bu talepler şüphesiz 19. ve 20. yüzyılın taleplerinden geriye düşmemeli, aksine daha ileri gitmelidir. Örneğin bugün 8 saatlik işgünü talebi artık işçi sınıfını kesmez, 4 (dört) saatlik işgünü talep edilmelidir. İSG alanında söz, yetki ve karar sendikalarda olmalı, Çalışma Bakanlığı’nın yetkileri sendikalara devredilmelidir.  

 

Belki parasız sağlık hizmeti, sosyal güvenlik hakkı veya 8 saatlik işgünü 21. yüzyılda birçok işçi için hala erişilemez gibi duruyor, fakat geçtiğimiz yüzyıllarda “devrimci” nitelikte olan bu talepler, 21. Yüzyılın İSG talepleri olamaz. Bugün işçi sınıfı “yitirdiği” hakların telafisi için değil, 20. yüzyılda kazandığı hakları daha da genişletmek için mücadele etmelidir. İşçi sınıfı, 21. yüzyılın devrimci İSG taleplerini oluşturmalı ve bu taleplerin mücadelesini vermelidir. 


Akif Akalın


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder