İşçi sağlığı ve güvenliğinin (İSG) toplumsal
bir sorun olarak belirginleşmesi, sanayi devriminde üretime makinaların girmesiyle
işyerlerinin birer “mezbaha” haline gelmesine dayanır. İşçiler İSG talepleriyle
ekonomik – demokratik ve politik örgütlerde bir araya gelerek mücadeleye başladılar.
19. yüzyılın başlarında işçi sınıfının İSG talepleri henüz iyi formüle edilmemişti.
Kimi ülkelerde işgününün 12 saate indirilmesi, kimilerinde 8 yaşının altındaki
çocukların tehlikeli işlerde çalıştırılmalarının yasaklanması talepleri öne çıkıyordu.
1824 yılında ilk kez sendika hakkı elde eden işçiler, İSG taleplerini daha
güçlü dile getirmeye başladılar.
Bu yüzyılda işçilerin İSG alanında en
büyük kazanımları, 18 yaş altındaki çocukların günde 12 saatten fazla
çalıştırılmasının ve kadınlar ile 10 yaşından küçük çocukların madenlerde
çalıştırılmasının yasaklanması oldu. Elbette bu kazanımlar çok az sayıdaki batı
Avrupa ülkesinde elde edilmişti, fakat zamanla bütün Avrupa’ya yayıldı.
Yüzyılın ikinci yarısına 1848
devrimleri ve Paris Komünü damgasını vurdu. İşçi sınıfı partileri kurulurken, İSG
talepleri bu partilerin programlarına girdi ve politik talepler haline geldi.
Bu dönemde dünya işçi sınıfının öncülüğünü üstlenen Alman Sosyal Demokrat İşçi
Partisi’nin kararlı mücadelesiyle ilk sosyal sigorta düzenlemeleri ve işyeri
sağlık birimleri oluşturuldu.
20. yüzyılın başında dünya işçi sınıfının öncülüğünü Rus işçi müfrezesi devralmıştı. Rusya
Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin porgramında İSG konusunda şu talepler yer
alıyordu:
1. 8 saatlik işgünü
2. 15 yaş altındaki çocuklar için
gece çalışmasının kaldırılması
3. Tatillerde çalışılmaması
4. İş kazalarında işverenin sorumlu
tutulması
5. En az 42 saat kesintisiz hafta
tatili
6. Mesai saatleri dışında çalışmanın
kaldırılması
7. Kadınların sağlıklarına zararlı
endüstrilerde çalıştırılmasının yasaklanması
Lenin Haziran 1917’de parti
programını revize etmek üzere hazırladığı materyalde bunlara aşağıdaki maddeler
eklenmiştir:
1. Öğle yemeği için 1 saat ara
verilmesi
2. Tehlikeli ve sağlığa zararlı
işlerde mesai saatlerinin kısaltılması
3. Kadınlara doğum öncesi ve sonrası
ücretli izin verilmesi
4. Bütün çalışamamazlık durumları
için sigorta
5. İşyerlerinde hijyen koşullarının
iyileştirilmesi
6. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü
yayınlanması
Proletarya partisinin 1900’lerin ilk çeyreğindeki
bu talepler, işçi sınıfının 19. yüzyıldaki talepleriyle kıyaslandığında çok
daha geniş kapsamlı oldukları görülür.
20. yüzyılda sermaye işçi sınıfının hem
sendikal, hem de politik örgütlü mücadelesiyle geriletildi ve Uluslararası
Çalışma Örgütü gibi işçilerin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi
için çaba gösteren kurumlar örgütlendi. İşyerlerinde sağlık ve güvenlik
tedbirlerinin alınması için bütün ülkelerde mevzuatlar oluşturuldu. Yüzyılın ikinci yarısında sosyalist
ülkelerdeki işçilerin çalışma ve yaşam koşulları, kapitalist ülkeler için norm
haline gelmeye başladı.
Yüzyılın son çeyreğinden itibaren
işçilerin ve emekçilerin, 19. yüzyıldan beri birçok alanda kazanımlar elde
etmelerini sağlayan ekonomik – demokratik (sendikalar) ve politik (işçi sınıfı
partileri) örgütlerden uzaklaşmaya başlamalarıyla birlikte, sermaye 1848’lerden
beri vermek zorunda kaldığı tavizleri hızla geri almaya başladı.
21. yüzyılda
işçilerin ve emekçilerin sağlık ve güvenlik hakları “kağıt üzerinde” varmış
gibi görünse de, dünyada işçi sınıfının hala örgütlü kalmayı başarabildiği çok
az sayıdaki ülke dışında kullanılamamaktadır. 20. yüzyılın başlarında elde
edilen 8 saatlik işgünü dünyanın birçok ülkesinde tarihe karışmıştır.
19. yüzyılda yasaklanan, 20. yüzyılda
tarihe karıştığı düşünülen çocuk emeği, 21. yüzyılda giderek yaygınlaşmaktadır.
Kadınları ve çocukları koruyan çalışma yasaları ciddi tehdit altındadır. Bugün
ABD’nin çekilmesiyle durumu sallantıya giren Dünya Sağlık Örgütü savunulamazsa,
20. yüzyılda sosyalizmi durdurabilmek amacıyla kurulan Uluslararası Çalışma
Örgütü’nün de aynı akıbeti paylaşması kaçınılmazdır.
Bugün işçi sınıfı sermayenin
karşısına 21. yüzyılın talepleriyle çıkmak zorundadır. Bu talepler şüphesiz 19.
ve 20. yüzyılın taleplerinden geriye düşmemeli, aksine daha ileri gitmelidir.
Örneğin bugün 8 saatlik işgünü talebi artık işçi sınıfını kesmez, 4 (dört)
saatlik işgünü talep edilmelidir. İSG alanında söz, yetki ve karar sendikalarda
olmalı, Çalışma Bakanlığı’nın yetkileri sendikalara devredilmelidir.
Belki parasız sağlık hizmeti, sosyal
güvenlik hakkı veya 8 saatlik işgünü 21. yüzyılda birçok işçi için hala
erişilemez gibi duruyor, fakat geçtiğimiz yüzyıllarda “devrimci” nitelikte olan
bu talepler, 21. Yüzyılın İSG talepleri olamaz. Bugün işçi sınıfı “yitirdiği”
hakların telafisi için değil, 20. yüzyılda kazandığı hakları daha da
genişletmek için mücadele etmelidir. İşçi sınıfı, 21. yüzyılın devrimci İSG taleplerini
oluşturmalı ve bu taleplerin mücadelesini vermelidir.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder