Dün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun
ülkemizde yabancı turistlerin sağlığı ve güvenliği için alındığını söylediği
önlemleri duyanlar, özellikle Mayıs sonuna kadar “turistin göreceği herkes
aşılanacak” dediğini işitenler, “acaba bu yaz kendi ülkemizde yaz tatili
yapabilecek miyiz” diye kaygılanmaya başladı.
Acaba gerçekten bu yaz bazı turistik tesislerin kapısında “aşısız TC vatandaşları giremez” levhaları görecek miyiz?
EMEĞİN KENDİNİ YENİDEN ÜRETİMİ
Biz turizme sadece kendi turizm gelirlerimiz
açısından bakıyoruz, fakat madalyonun bizim hiç konuşmadığımız diğer bir yüzü
daha var.
Türkiye, başta Almanya olmak üzere
Avrupa ülkelerinin işçileri için “en ucuz” tatil destinasyonlarından biridir. Yaz
aylarında çok tercih edilen iklimi ve oldukça yüksek sayıda yatak kapasitesi nedeniyle
diğer ucuz destinasyonlara göre birçok avantaj sunmaktadır.
İşçinin yaz tatilinin “ucuza” gelmesi
aslında Avrupalı emekçilerden çok, işverenler için önemlidir. Çünkü Avrupalı
işçi için “yaz tatili”, emeğin kendisini yeniden üretmesinin bir parçası haline
gelmiştir.
Diğer bir deyişle Avrupalı işçinin ertesi
gün işine gidebilmesi için barınma, beslenme, eğitim veya sağlık hizmeti gereksinimi
ne ise, yaz tatili gereksinimi de odur.
Eğer işçinin yaz tatilinin maliyeti
artarsa, bu artış Avrupalı işverenlerin önüne eninde sonunda “ücret artışı
talebi” olarak gelecektir. Bu nedenle Avrupalı işveren açısından, işçilerinin
yaz tatillerinin olabildiğince ucuza getirilmesi önemlidir.
UCUZ AMA AYNI ZAMANDA GÜVENLİ TATİL
Avrupalı işçinin yaz tatili
olabildiğince ucuz, fakat aynı zamanda güvenli olmalıdır.
Türkiye bu konuda tam turizm sezonu açılırken,
tedbirsizliği nedeniyle çok kötü bir performans sergileyerek, vaka sayısı
bakımından Avrupa şampiyonu olmuştur. Bu durum Avrupalı işçilerin korkmasına ve
yaz tatili için Türkiye’yi tercih etmemelerine neden olabilir.
Türkiye bu olumsuz imajı düzeltmek için
hemen bir “alaturka” kapanma uygulaması icat ederek, vaka sayılarını hızla
turizm acentelerini ve Avrupalı işçileri ürkütmeyecek düzeylere çekmeye
başlamıştır.
Turizm Bakanı 17 Mayıs’a kadar günlük
vaka sayısının 5 bine indirileceğini ilan etmiştir. İlgililer mesajı almıştır.
Gereği yapılacaktır.
Ancak turizm acenteleri, turist
götürecekleri ülkelerde sadece günlük vaka sayısına değil, aynı zamanda
bağışıklama yüzdesine de bakmaktadır. Türkiye’nin Haziran ayına kadar turizm acentelerinin
istediği düzeyde bir aşılama yapamayacağı ortadadır.
İşte Çavuşoğlu’nun “turistin göreceği
herkes aşılanacak” demesi bu kaygının giderilmesine yöneliktir. Turizm
acentelerine açıkça, “siz Türkiye ortalamasına değil, tatil beldelerindeki aşılanma
düzeylerine bakın” denmektedir.
BU İŞİN UCU BİZE DOKUNUR MU?
Bu makaleyi değil 10 veya 20 yıl
önce, geçen sene bile yazıyor olsaydık, asla Türkiye’de turistik tesislerin
kapısına, üzerinde “aşısız TC vatandaşları giremez” yazılı bir levha
asılabileceği kaygımız olmazdı. Hatta böyle bir olasılık aklımızın ucundan
geçmezdi.
Ancak son bir yıl içinde, pandemi
sürecinde yaşadıklarımız, bizi bugün bu konuda kaygılandırıyor.
Geçtiğimiz yıldan beri yaşadıklarınızı
şöyle bir düşünün. Umreden dönenlerin Anadolu’ya dağılması, özel okul sahiplerinin
velilerden ücretlerini tahsil edebilmeleri için aç – kapa eğitim sistemine
geçilmesi, parklar – bahçeler ve açık alanlar “kapatılırken” AVM’ler gibi kapalı
alanların “açılması”…
Peki, Avrupa’dan gelecek turistlere “merak
etmeyin tesislerimizde aşısız TC vatandaşı olmayacak” güvencesi verilmesi sizi
şaşırtır mı? Emin olun beni şaşırtmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder