Translate

15 Haziran 2021 Salı

Çaresiz insanlar diyarı Türkiye

 


Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, 4 Haziran 2021 tarihli köşesinde son yirmi yılda gerçekleştirilen doğa talanını özetlemiş. Özdil’e teşekkürler, fakat zaten hepimiz her şeyi canlı yayında izliyoruz, hiçbir şey gizli – saklı değil.

 

Herkes her şeyin farkında, fakat insanlar “çaresiz”. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu talanı asla durduramayacaklarını düşünüyorlar.  Durdurabilirler mi?

 

HERKES HER ŞEYİ GÖRÜYOR, BİLİYOR

 

Çanakkale ve Balıkesir’de yaşayan yurttaşlarımız Kaz dağlarının nasıl talan edildiğini bilmiyor olabilirler mi? Burdurlular Salda’nın kumunun renk değiştirdiğini, Kuzey Marmara Otoyolu’nu kullananlar bölgede ne kadar ağacın kesildiğini görmüyor olabilirler mi? Meke, Akgöl, Akşehir, Tecer göllerinin kuruduğunu, Eber gölünün haritadan silindiğini hepimiz biliyoruz.

 

Belki Özdil bunları “bilanço” halinde ortaya koyunca daha etkileyici oluyor fakat sorun bunları “bilmemek” veya bu gelişmeler karşısında “duyarsızlık” değil. Çaresizlik!

 

Biliyoruz, biliyoruz da ne yapalım?

 

BAŞKA ŞEYLERİ DE BİLİYORUZ

 

Son günlerde “ikinci – üçüncü – dördüncü maaş ihbarı” furyası başladı. Evet, AKP’nin bürokratlarının toplam kaç maaş aldıklarını belki kuruşu kuruşuna bilmiyorduk, fakat yaşadıkları hayatın “tek maaşla” mümkün olamayacağını hepimiz biliyorduk. Hem de yıllardır biliyorduk. Biliyorduk da, ne yapabilirdik? Haydi, şimdi her akşam ekranlarda açıklanıyor, kim ne yapabiliyor?

 

Bugün Türkiye’de üniversitelerin ne hale geldiğini görmeyen tek kişi kalmış olabilir mi? Üniversitelerin aslında üniversite, üniversitedeki hocaların aslında hoca olmadığını, dolayısıyla bu sözde üniversitelerden mezun olanların asla iş bulamayacağını bilmiyor olabilir miyiz? Madem biliyoruz, neden hala çocuklarımızı üniversiteye göndermeye çalışıyoruz? Çaresizlikten! Çocuğumuzu sözde üniversitelere göndermeyelim de ne yapalım?

 

Herhangi bir sağlık kuruluşuna gidin, doktor sırası bekleyenlerden birine şu soruyu sorun: “bu şikâyetlerin için şimdiye kadar kaç doktor gezdin”? Yanıtı hepiniz biliyorsunuz. Peki, insanlar dertlerine çare bulamayacaklarını bildikleri halde neden hastanelerde sürünüyor? Çaresizlikten! Ağrısı var, hastaneye gitmesin de nereye gitsin?

 

PEKER’İN AÇIKLADIKLARI DA BİLİNİYORMUŞ

 

Belki Peker’in açıkladıklarını yukarıdaki örneklerdeki gibi “hepimiz” bilmiyorduk, fakat bilenlerin sayısı hiç de az değilmiş.

 

Ekranlara çıkanlar, Peker’in açıkladıklarını yıllardır bildiklerini, fakat ellerinde “kanıt” olmadığı için açıklayamadıklarını söylüyorlar. Peker ne kadar çok şey açıklarsa açıklasın, hiç kimse “Aaaa” demiyor. Herkes açıklamaları “normal” karşılıyor.

 

Peki, şimdi her şeyi öğrendik diyelim. Eeee? Ne olacak? Ne yapacaksınız?

 

GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…

 

Şanlı 15 – 16 Haziran direnişinden yarım asır sonra böyle bir “çaresizlik” yazısı kaleme almak gerçekten çok acı.

 

Hele, 1970 yılında yüzbinlerce işçiyi ve emekçiyi sokaklara döken nedenin, yukarıda sayılanlar karşısında “incir çekirdeğini” dahi dolduramayacak bir şey olduğunu bilmek, insanın gözlerini yaşartıyor.

 

İnanmakta güçlük çekebilirsiniz fakat 15 – 16 Haziran 1970’te yüzbinlerin sokağa dökülmesinin nedeni, birkaç yasada yapılan değişiklikle işçilerin sendika seçme hakkının kısıtlanmasıydı. Bunun için işçiler ve emekçiler İstanbul’da iki gün boyunca hayatı durdurdular.

 

NE DEĞİŞTİ?

 

Çünkü onlar kendilerini bugün bizim hissettiğimiz kadar “çaresiz” hissetmiyorlardı. Örgütlenerek ve mücadele ederek daha adil bir dünya kurabileceklerine inanıyorlardı. Bir başka dünyanın mümkün olduğuna, hayatı değiştirebileceklerine içtenlikle inanıyorlardı.  

 

Bugün artık bir “çaresiz insanlar diyarına” dönüşen Türkiye’de gençler “çareyi” yaban ellere kaçmakta arıyor. Gençlerin yüzde 76’sı, “çare bu ülkeyi terk etmek” diyor. Sadece demiyorlar, yapıyorlar da. Her yıl bir önceki yıldan daha fazla genç yurt dışına göç ediyor.

 

Bu sürecin tersine dönebilmesi veya en azından durdurulamasa da yavaşlatılabilmesi için, insanların yeniden çaresiz olmadıklarına, hayatlarını değiştirebileceklerine, Kaz dağlarının, Salda gölünün, Kuzey Marmara ormanlarının kurtarılabileceğine, suçluların yakalanıp yargılanabileceğine, eğitim ve sağlığın düzelebileceğine, gençlerin Türkiye’de de bir geleceğe sahip olabileceklerine inandırılmaları gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder