Merhaba,
Çanakkale Düşünce Topluluğu olarak
önümüzdeki hafta Çarşamba akşamı (15 Eylül) yapacağımız ikinci söyleşimizde “Göç”
konusunu ele alacağız.
Bildiğiniz gibi söyleşilerimizin amacı hepimizi yakından ilgilendiren sorunlar üzerine konuşmak ve “anlamaya” çalışmak. Söyleşilerde ülkemizde düşün iklimine hakim olan “taraftar” kültürünün dışına çıkarak, tartışmanın taraflarının iddialarını ve bu iddiaların dayanaklarını öğrenmeye, sorunları tarihsel ve toplumsal bir çerçeve içinde değerlendirmeye çalışıyoruz.
4 Ağustos’ta gerçekleştirdiğimiz “Aşı
Karşıtlığı” söyleşimizde olduğu gibi, söyleşilerimizi gerçekten “söyleşi”
tarzında yürütüyoruz. Söyleşilerimizde konunun “uzmanı” sunum yapmıyor, “kolaylaştırıcı”
katılımcılara sorular soruyor, herkesin düşüncelerini ifade etmesine yardımcı
oluyor.
Şüphesiz birkaç saatlik bir söyleşide
“göç” gibi devasa bir konu bütün yönleriyle ele alınamaz. Yine de konuyu “gündelik
yaşamımızı” en çok etkileyen yönleriyle ele almaya çalışacağız. Bu durumda
belki de sohbetimizin odağında “göçmenler” olacak.
Nasıl olmasın? Geçtiğimiz haftalarda
banyo ve mutfak tadilatı için yolumuz sanayiye düştü. Kepez sanayide eşik için
mermeri bir Suriyeli göçmen kesti, banyonun yıkımı sırasında ustanın yardımcısı
ve mutfak tezgâhını yerleştiren de Afgan göçmeniydi.
Diğer yandan ilimiz coğrafi konumu
nedeniyle göçmenlerin Avrupa’ya geçiş yollarından biri. Maddi durumu daha iyi
olan göçmenler Çanakkale’de kol gücüyle çalışmak yerine, birkaç gün AVM’lerde, pahalı
lokantalarda boy gösteriyor, sonra “karanlık gecelerde” Ayvacık sahillerinde
gözlerden kayboluyorlar.
Son olarak göçmenlerin Avrupa Birliği’ne
karşı bir “silah” olarak kullanılması meselesi var. Hükumet “kapıları açma”
tehdidiyle batı dünyasını “hizaya” sokuyor. Hükumetin göçmenler sayesinde özellikle
Avrupa Birliği nezdinde bir tür “dokunulmazlık” elde ettiğini söyleyebiliriz.
Gördüğünüz gibi konuşulacak çok şey
var. O halde işin aslını merak ediyorsanız, söyleyecek sözünüz varsa, gelin
birlikte konuşalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder