Geçtiğimiz haftalarda medyaya birbiri
ardına aşı karşıtı hekimlere ilişkin haberler düştü. Aslında “aşı karşıtı” ve
“hekim” asla yan yana gelemeyecek iki sıfat. Tam bir oksimoron. Fakat bu
sıfatların sık sık birlikte anılmaya başlaması kimseyi şaşırtmıyor. Kimse “bir
hekim nasıl aşı karşıtı olur?” diye sormuyor. Neden acaba?
Örneğin COVID 19 nedeniyle yaşamını yitiren patoloji uzmanı bir hekimin, salgına “inanmadığı” ve aşı için de “emperyalist oyun” dediği söyleniyor. Bunlar gerçekten ne anlama geliyor?
HASTALIK YOK, AŞI EMPERYALİST OYUN
Birinci olarak, salgın veya salgına
neden olan hastalık bir inanç konusu değil, bilimin konusudur. Örneğin siz
tanrının varlığına inanabilirsiniz veya inanmayabilirsiniz. Bilimin bu konuda
söyleyebileceği hiçbir şey yoktur. Çünkü tanrının varlığı veya yokluğu bilimsel
olarak kanıtlanamaz.
Fakat bir hastalığın var olup
olmadığı kesinlikle bir inanç konusu değildir. Tıbbın veya bilimin konusudur ve
bilimsel olarak kanıtlanabilir. Dahası bir hastalığın varlığı veya yokluğunun
kanıtı, en çok da patolojinin yani hastalık biliminin konusudur.
O halde bir patoloji uzmanı “ben
salgının varlığına inanmıyorum” diyebilir mi? Uzman sensin. Patoloji uzmanısın.
Eğer gerçekten bir salgın olmadığını düşünüyorsan, vakalar önünde,
laboratuvarın var, otur kanıtla! İnanmıyorum ne demek?
İkincisi, aşının “emperyalist oyun”
olması. Meslekdaşımızın da emperyalistlerin oyununa gelmemek için aşı olmadığı
anlaşılıyor. Meslekdaşımız şöyle akıl yürütmüş olmalı: COVID 19 diye bir
hastalık yok; olmayan hastalığın aşısı da olamaz; demek ki bize aşı diye başka
bir şey yapıyorlar…
Olabilir. Meslekdaşımız belki de
haklıdır. Fakat bunu araştıracak, ortaya koyacak, kanıtlayacak olan kim? Kasap
Cemil bey mi, manav Hüseyin bey mi? Uzman sensin. Hem de patoloji uzmanısın.
Eğer COVID 19 diye bir hastalık (patoloji) yoksa bunu mahallenin kasabı mı,
yoksa manavı mı kanıtlayacak?
MESELE AŞI DEĞİL
Şimdi bu meslekdaşımızın burada
yazdıklarımızı düşünemeyecek biri olduğunu söyleyebilir miyiz? Asla!
Meslekdaşımız Hacettepe Tıp Fakültesi’ni bitirmiş. Bu, onun üniversite
sınavında en üst dilime girdiğini gösteriyor. İhtisas sınavını kazanmış, uzman olmuş.
Bu da onu meslekdaşları arasında belirli bir yere koyuyor. O halde mesele
nedir?
Aslında mesele sadece aşı değil.
Meslekdaşımız aslında “salgın yok”, “aşı emperyalist oyun” derken başka bir şey
anlatmak istiyor. Belki kendisi de çok farkında değil fakat karşı çıktığı aşı
değil aslında. Aşı başka bir şeyi sembolize ediyor. O aşıya değil, başka bir
şeye karşı aslında. Bunu diğer aşı karşıtlarının söylemlerinde de görmek
mümkün.
Geçtiğimiz ay Çanakkale Düşünce
Topluluğu tarafından örgütlenen Aşı Karşıtlığı konulu söyleşide, aşı
karşıtlığının bir değil, birçok farklı nedeni olduğu ortaya kondu. Toplumun çok
farklı kesimlerinden insanların, çok farklı gerekçelerle aşı konusunda
tereddütten – karşıtlığa uzanan çok geniş bir yelpazede yer aldıkları söylendi.
Meselenin siyasi, ekonomik,
sosyolojik, ideolojik ve kültürel boyutları olduğuna dikkat çekilerek, bütün
aşı karşıtlarını aynı kefeye koymanın ve “toptancı” yaklaşımların meselenin
özünün kavranmasını zorlaştıracağı belirtildi.
ASIL MESELE GÜVENSİZLİK
Yirmi birinci yüzyılda asıl mesele
“güven” meselesidir. Hayattaki en yüce değerin para olduğu bir toplumda artık
herkesin birer Dr. Faust’a dönüştüğü bu süreçte, hemen hemen her gün
haberlerde, sosyal hayatta insanların para için her şeyi yapabildiklerine
ilişkin olaylar birbiri ardına ekranlara düşerken arka fondan yükselen ses şu:
Kimsenin kimseye güveni kalmadı.
Yani insanlar gerçekte aşıya değil,
aşının temsil veya sembolize ettiği şeylere karşı çıkıyor. Zaten birçok insanın
devlete, siyasilere, şirketlere, doktorlara vb güvenmediğini biliyorduk, fakat
son örnek artık eşin kocasına (veya karısına), çocuğun babasına güvenmediğini
ortaya koydu.
Bir gazeteci aşı yaptırmayarak COVID
19 nedeniyle yaşamını yitiren patoloji uzmanının öyküsünü araştırdığında, diş hekimi
olan eşinin ve kızının aşı yaptırdıkları, fakat oğullarının aşı yaptırmadığı
bilgisine ulaşmış. Tam bir aile faciası…
Biz de çevremizde böyle çok sayıda
örnek görmüyor muyuz? Aynı aile içinde, yakın akrabalar arasında benzer
durumlar yaşanmıyor mu? Bir kardeş her gün insanlar aşılansın diye mücadele
ederken, diğeri insanlar aşı yaptırmasınlar diye yırtınmıyor mu?
Yani mesele sadece aşı değil. Aşı
karşıtlığı devasa bir buz dağının sadece görünen tepesi. Onun altında çok daha
derin meseleler var ve bunun odağında da güvensizlik sorunu yatıyor.
Güvensizliği yaratan koşular
sorgulanmadan aşı karşıtlığı yok edilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder