Biden dün Rusya'dan ithal edilen petrol ve doğalgazı yasaklayacağını açıklayarak savaşın galibini ilan etti. Şimdi sıra bu hafta Versay’da toplanacak olan Avrupa Birliği (AB) liderlerinde. Muhtemelen AB liderleri Biden kadar “kesin” bir tutum alamayacak, fakat toplantıda Avrupa’nın Rus fosil yakıtlarına (petrol, doğal gaz ve kömür) bağımlılığına son verilmesi için “ilkesel” kararlar alınacak.
BİR TAŞLA KUŞ SÜRÜSÜ VURMAK
Rusya’yı Ukrayna
üzerine yürümeye zorlayarak, hatta kimilerine göre “mecbur bırakarak” Biden’a
dünkü kararı aldıran Exxon Mobil, Shell ve BP gibi dev fosil yakıt tekelleri,
bu süreci en az 10 yıldır ilmek ilmek örüyorlardı.
Daha savaşın
üçüncü gününde önce BP Rusya’nın enerji devi Rosneft’teki yüzde 20’lik payını
satacağını açıklamıştı. “Normalde” BP’nin en büyük rakibi olan Shell’in bu
açıklamayı duyunca, BP’nin Rusya’da boşalttığı yeri doldurması beklenir. Ancak
tam tersi oldu ve Shell de Rusya’daki operasyonlarını durduracağını açıkladı.
Hemen aynı saatlerde ExxonMobil ve Equinor (Norveç) da Rusya’daki
faaliyetlerini durduracağını açıklayınca işin rengi belli oldu.
Bu şirketler Rusya’ya
en az 25 yıldır yatırım yapıyor ve bu ani Rusya’dan çekilme kararları şirketlere
gerçekten çok pahalıya patlayacak, fakat demek ki işin sonunda çok daha büyük
bir “kâr” görüyorlar.
Hesap ortada. Shell,
BP, Exxon ve diğerleri için Rusya’yı, yani dünyanın ikinci büyük petrol
üreticisini (birinci Suudi Arabistan) “piyasadan silmek” demek, Rusya’nın sahip
olduğu pazarları elde etmek demek. Yine eğer “tam zamanında” müdahale edilerek
Rus doğal gazının Baltık denizinden Almanya’ya inmesi önlenemeseydi, ABD’nin
zaten çok daha pahalıya mal olan doğal gazı Avrupa’da hiçbir alıcı
bulamayacaktı.
SUUDİ ARABİSTAN, VENEZUELA VE İRAN
Kuşkusuz fosil
yakıt tekellerinin planlarının başarıya ulaşması, Suudi Arabistan, Venezuela ve
İran gibi aktörlerin bu oyunda benimseyecekleri role bağlı. Çünkü ABD’nin tek
başına dünyanın gereksinimlerine yanıt verebilmesi mümkün değil ve kaş yapayım
derken, göz çıkartmak da güçlü bir olasılık.
ABD, Rusya’yı
ancak Suudi Arabistan, Venezuela ve İran’ı yanına alabilirse pazardan silebileceğini
iyi biliyor. ABD için Suudi Arabistan hiçbir zaman “sorun” olmadı, fakat
Venezuela ve İran’ı elde etmek çok kolay değil.
ABD’nin
özellikle Avrupalıları “telaşlandırmamak” için diğer petrol üreticisi ülkeleri
üretimlerini arttırmaya ve Rusya’ya uygulanacak ambargonun tedarik zincirinde
yaratacağı olumsuz etkileri hafifletmeye ikna etmesi gerekiyor. Aksi takdirde
oyun bozulabilir.
Nitekim Avrupa
Birliği ülkeleri “söylemlerinde” ABD yanında tutum alırken, “eylemlerinde” çok
hızlı davranmıyor, gelişmeleri izlemeyi tercih ediyorlar. Hiçbirinin Rusya’ya
uygulanacak ambargonun ceremesini çekmeye niyeti yok. ABD’nin Rusya’ya
ambargoyla oluşacak tedarik açığını kısa sürede kapatmayı garantileyeceğinden
emin olmak istiyorlar.
KAZANAN BELLİ DE, KAYBEDEN KİM?
İlk bakışta
savaşın kaybedeni çatışmalarda yaşamlarını yitiren, yaralanan, perişan olan ve
ülkelerini terk etmek zorunda kalan Ukraynalılar gibi görünüyor. Ukraynalı
mülteci sayısı şimdiden 2 milyona yaklaşıyor ve eğer kısa sürede bir ateşkes
sağlanamazsa bu rakam “katlanarak” büyüyecek.
Fakat bu hafta
petrol fiyatlarında yaşanan hızlı artış (bu yazı yazılırken Brent petrol 130
dolardı), kaybedenlerin Ukraynalılar ile sınırlı kalmayacağını gösteriyor.
Nitekim Türkiye savaşın ilk etkilerini benzin ve mazot fiyatlarındaki “gündelik”
artışlarla hissetmeye başladı. Bu artışların Türkiye ile sınırlı olmadığını,
dünyanın her yerinde yaşandığını da belirtelim.
Artık hemen
hepimiz, benzin ve mazot fiyatlarındaki artışın, kullandığımız “bütün” mal ve
hizmetlerin fiyatlarında artış demek olduğunu biliyoruz. Yani Mart ayının
sonuna doğru muhtemelen cebimizdeki parayla Şubat ayında alabildiklerimizin ancak
yarısını alabileceğimizi göreceğiz.
O halde savaşın
kaybedeni, Türkiye’nin ve dünyanın geçimlerini emekgüçlerini satarak sağlamak
zorunda olan kesimleri, yani emekçiler olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder