Translate

30 Mart 2025 Pazar

Üniversite gençliği düzeni değiştirmek değil, ehlileştirmek istiyor

 


Uzun yıllar sonra üniversiteli gençlerin apansız sokaklara dökülmesi, yalnızca iktidarı değil, muhalefeti de çok şaşırttı. İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin barikatları yıktığı görüntüler, İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle başlayan sürecin yeni bir “Gezi” dalgası yaratacağının müjdesiydi. Nitekim eylemler saatler içinde diğer üniversitelere yayıldı ve valiliklerin yasaklarına rağmen her gün daha da artarak devam etti.

Ancak, ilk bakışta 12 Eylül öncesini anımsatan görüntülere yakından bakıldığında, bugünkü eylemlerin, geçmiştekilerden çok farklı olduğu hemen fark ediliyor. Gençlerin sloganları 12 Eylül öncesindeki gibi bir “düzen değişikliği” talep etmiyor, gençler yalnızca “daha adil bir düzen” istiyorlar.

Alanlardaki üniversiteli gençlerle konuştuğunuzda, hemen hepsinin gündelik yaşamlarında karşılaştıkları haksızlıklardan ve adaletsizliklerden yakındıklarını ve çok öfkeli olduklarını görüyorsunuz. Nitekim alanlarda duyulan en güçlü sloganlardan biri “hak, hukuk, adalet” sloganı. Kendilerini haksızlığa uğramış hisseden gençler, hükumetin hukuka uygun davranmasını ve adil olmasını istiyorlar.

Üniversiteli gençlerin en büyük korkuları, üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamamak. Bu ülkede yalnızca “arkası olanların” iş bulabildiğine inanıyorlar. “Okulu birincilikle bitirsen de, KPSS’de birinci olsan da, dayın yoksa mülakatta eleniyorsun” diyorlar. Tek istedikleri haklarının yenmemesi, başka bir şey istemiyorlar.

Türkiye’de doğmuş oldukları için kendilerini çok şanssız hissediyorlar. Türkiye yerine herhangi bir Avrupa ülkesinde doğmuş olsalar, çok daha iyi bir hayatları olacağını düşünüyorlar. Avrupa ülkelerinde Türkiye’de yaşanan haksızlıkların olmadığına, hatta asla olamayacağına inanıyorlar.

Meydanlarda atılan her slogana hiç sorgulamadan, ikirciksiz katılıyor, hançereleri yırtılırcasına haykırıyorlar. En çok sevdikleri sloganlardan biri “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı. Hükumetin Mustafa Kemal’e karşı olduğuna inanan gençler, bu sloganla hükumete karşı olduklarını ifade ettiklerini düşünüyorlar.

Diğer yandan daha birkaç dakika önce “faşizme karşı omuz omuza” sloganı atan gençlerin, hemen ardından “Ümit Özdağ yalnız değildir” sloganı attıklarını görüyorsunuz. Acaba üniversiteli gençler faşizm dendiğinde ne anlıyorlar veya Zafer Partisi’nin lideri Ümit Özdağ’ın neleri savunduğunu sanıyorlar?

Alanlarda kendilerini solcu, sosyalist veya komünist olarak tanımlayan örgütler de var. Üniversiteli gençler sol örgütlerle yan yana olmaktan rahatsız görünmüyor, hatta sloganlarına katılmakta da sakınca görmüyorlar, fakat sol örgütlerin arasına karışmamaya da dikkat ediyorlar.

Tabii eski tüfek gözüyle bakıldığında bugünün gençlerini anlayabilmek kolay değil. Kendisini acımasızca coplayan polise, “sen şehit olsaydın, senin için ağlardım” diyen bir genci veya bir eliyle sola mal olmuş zafer işareti yaparken, diğer eliyle bozkurt selamı veren bir başkasını görünce kendinizi Fellini’nin Amarcord filminde hissediyorsunuz.

Hükumet yıllar sonra kabaran bu dalgayı dindirmek için son dakikada bayram tatilini dokuz güne uzattı. Muhtemelen üniversiteli gençlerin tatilde evlerine döneceğini ve tatil sonrası biraz daha yatışmış olacaklarını hesapladı.

Açıkçası hükumetin hesabı tutar mı, tutmaz mı bilemiyoruz. İdeolojik formasyonu olmayan, bilinç ve örgütlülük düzeyleri oldukça düşük üniversite gençliğinin tatil dönüşü “nerede kalmıştık” diyerek yeniden alanlara çıkmamaları, CHP’nin de insanları sokağa dökmeye devam etmek konusunda çok istekli olmaması kuvvetle muhtemel.

Ancak gençlerin içindeki derin öfkenin dineceğini, mağduriyet duygusunun yatışacağını hiç sanmıyoruz. Önümüzdeki günlerde üniversiteli gençleri herhangi bir nedenle yeniden sokaklarda görmek bizi hiç şaşırtmayacak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder