Türkiye'de yazarlık kolaylaştı, çünkü “herhangi bir konu” üzerine bir yazı yazıyorsunuz, daha sonra sorun yeniden gündeme geldiğinde, sorunun çözümü için asla tek adım atılmamış olduğu için yeni bir yazı kaleme almanıza gerek kalmıyor.
Herhangi bir yazarın, herhangi bir konu üzerine son beş, onbeş veya yirmibeş yılda yayınladığı yazılara bakarak bunu apaçık görebilirsiniz. Mesela son beş yılda “asgari ücret” konusunda yayınladığım yazılara baktığımda bunu görebiliyorum.
2020 yılında kaleme aldığım bir yazıma şöyle başlamışım:
“2021 yılının asgari ücretini belirleyecek olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmeleri veya daha doğru bir ifadeyle geleneksel yıllık Sendika - Patron - Devlet “ortaoyunu” şöleni 4 Aralık'ta başladı. Komisyon’un görevi, Aralık ayı boyunca işçileri ve emekçileri aslında sermaye tarafından çoktan belirlenmiş olan asgari ücreti kabullenmeye hazırlamak ve süreci meşru göstermeye çalışmak”.
Bugün böyle bir yazı kaleme almak istesem, olayı bundan daha iyi özetleyecek bir giriş yapabilir miyim? Belki bu yıl ortaoyununda sendika yok, fakat ekranlarda izlediniz, oyun aynı oyun...
Yazımız şu tümcelerle bitmiş:
“Sendika başkanlarının oyun içinde “doğaçlama” yapmalarına ve bu şekilde kendilerine aidat veren işçilere onlar için mücadele ediyorlarmış gibi görünmelerine izin veriliyor. Nitekim bugünlerde sendikalar 2021 yılı için asgari ücretin ne kadar olması gerektiğine ilişkin doğaçlamalar yapıyorlar. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde henüz Türk-İş ve Hak İş bir rakam telaffuz etmemiş, DİSK asgari ücretin net 3.800 TL olması gerektiğini söylemişti.
Muhtemelen bu yılki oyun da asgari ücretin birkaç yüz TL artmasıyla sona erecek. Sendikalar işçilere dönüp, “gördünüz elimizden geleni yaptık” derken, patronlar “ekonominin daha fazlasını kaldıramayacağını” söyleyecek. Devlet de emek - sermaye uzlaşmasının bu yıl da tamamlanmasından memnuniyetini ifade edecek”.
Anımsayacaksınız, sonuç aynen dediğimiz gibi (veya her yıl olduğu gibi) oldu ve 2020 yılında 2.324 TL olan asgari ücrete yüzde 21,56 oranında artış yapılarak, işçiye 2.825 lira 90 kuruş verildi.
Hemen 2021 başında kaleme aldığımız diğer bir yazıya da şöyle başlamışız:
“2021’de asgari ücret net 2 bin 825 lira 90 kuruş olacak. Böylece Türkiye’de çalışma yaşamında “yağma” veya “emek yağması” dönemi perçinlendi”.
Bu ifademizle de, Türkiye'de emek sömürüsünün, geleneksel “artı-değer sömürüsü” sınırlarının çok ötesinde, “emek yağması” biçiminde gerçekleştiğini yazmışız. Bu gün de Türkiye'deki emek sömürüsünü tanımlamak isteseniz, bundan daha iyi bir tanım bulamazsınız.
Bu yazımızı da, naçizane şu çözüm önerisiyle bitirmişiz:
“Türkiye’deki sendikaların, DİSK, Türk-iş ve Hak-iş konfederasyonlarının, yalnızca son asgari ücret pazarlığındaki tutumlarına bakıldığında dahi, işçilerden çok işverenlere hizmet eden kurumlar haline geldikleri apaçık görülebiliyor. Belki de Türkiye’de işçilerin önce yıllardır bu sendikaların yönetimlerine çöreklenmiş sendika ağalarından kurtulmaları gerekiyor”.
Peki, bugün işçiye önerebileceğiniz başka bir çözüm var mı? Kılavuzu karga olana başka ne önerebilirsiniz ki?
Gelelim 2023 sonunda kaleme aldığımız yazıya. Bu kez konjonktür biraz farklı gibi. 2024 Mart'ında seçim var. Bu nedenle “herkes” 2024 yılı için yapılacak asgari ücret görüşmelerinden umutlu. Hükumetin bir “rüşvet” vereceğini, asgari ücrete biraz daha zam yapacağını umuyorlar.
Peki, biz ne demişiz?
“AKP’nin yerel seçimleri kazanmak, özellikle İstanbul’u almak için seçim öncesinde kesenin ağzını açacağını düşünenler yanılıyor mu? Evet yanılıyorlar. Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çok ağır bir hezimet yaşayan muhalefet kendisini bir türlü toparlayamıyor. Yani bu seçimlerde AKP’nin karşısında korkacağı bir rakip olmayacak. Bu nedenle kesenin ağzını açması gerekmiyor”.
Yani asgari ücretin asıl belirleyicisi emekçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyidir. Kapitalist iktidarlar, emekçilere yalnızca ve yalnızca iktidarlarına yönelik bir tehdit hissederlerse taviz verirler. Bu tarih boyunca da böyle oldu, bugün de böyle ve maalesef yarın da böyle kalmaya devam edecek.
O halde şimdi oturup 2026 yılı için yapılan asgari ücret ortaoyunu üzerine ne yazacaksınız?
Emekçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyinde 2025 yılına göre bir kıpırdanma var mı? Mesela işçiler yıllardır tepelerine çöreklenen DİSK, Türk İş ve Hak İş'ten kurtulabilmek için ne yapıyorlar? Ya işçi sınıfına rehber olması, öncülük etmesi beklenen sol örgütlerin hali pür melali?
Yani asgari ücret cephesinde yine değişen bir şey yok. Emek yağması, yani patronun işçiye ödediği emek-gücü fiyatının, “emek-gücünün değerinin altında kalması” 2026 yılında da sürecek
Toplumcu Tıp. Asgari ücret ve sağlık. 10 Aralık 2020
https://toplumcutip.blogspot.com/2020/12/asgari-ucret-ve-saglk.html
Toplumcu Tıp. Emek yağması. 1 Ocak 202
https://toplumcutip.blogspot.com/2021/01/emek-yagmas.html
Toplumcu Tıp. 2024 yılında emekçileri neler bekliyor. 8 Aralık 2023
https://toplumcutip.blogspot.com/2023/12/2024-ylnda-emekcileri-neler-bekliyor.html

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder