Şüphesiz sağlık olayları içinde en
dramatik olanı ölümdür; özellikle de vakitsiz
ölüm... Diyalektik düşünce, insanın ana rahmine düştüğü veya diğer bir deyişle
yaşamaya başladığı andan itibaren ölmeye de başladığını söyler. İnsan hayata
adım attığı andan başlayarak hem yaşama, hem de kaçınılmaz sonuna doğru
yürümeye başlar. Fakat yine de insanlar ölüme değil, yaşama doğru
ilerlediklerini düşünmeyi tercih ederler.
Sağlık istatistikleri içinde ölüm istatistiklerinin
çok özel bir yeri vardır. Bu istatistikler, diğerlerine göre çok daha gerçek ve çok daha güvenilirdir. Bunlar
arasında en çok kullanılanlar bebek/çocuk ölüm hızlarıdır.
Kuşkusuz ölüm insanın karşısına her
an çıkabilir, fakat ölüm hızlarından yararlanılarak insanların doğuşta beklenen yaşam süreleri
hesaplanabilir. 2011 itibariyle doğuşta beklenen yaşam süresi OECD ülkelerinde
ortalama 79,8 yıl ve Türkiye’de 74,6 yıl olarak hesaplanmıştır (1). Bu süre
dolmadan gerçekleşen ölümlere erken veya vakitsiz
ölüm diyebiliriz.
Ölümün ve hastalıkların insanlar
arasında adil/eşit dağılmadığını ilk
fark edenler hekimlerdir. Halk
Sağlığı’nın babası olarak kabul edilen Johann Peter Frank, 5 Mayıs 1790
tarihinde Pavia Üniversitesi’nde düzenlenen mezuniyet töreninde yaptığı
konuşmasında hastalıklar ve ölümün yoksullar arasında daha yaygın olduğunu
vurgulamıştır (2).
Tarihte ölümün zenginleri kayırdığını
bilimsel olarak ortaya koyan ilk araştırmacı ise Louis-René Villermé’dir.
Paris’in zengin semtleri ile yoksul semtleri arasında ölüm hızları bakımından
anlamlı farklılıklar bulunduğunu sergileyen Villermé, yoksulluğun mortalite
üzerine etkili olduğunu daha 1800’lü yılların başlarında bilimsel olarak
kanıtlamıştır (3).
Sağlıkta toplumsal yokuş
Toplumsal eşitsizlikler ve sağlığa
odaklanan toplumsal yokuş (social
gradient) kavramı Marmot ve arkadaşları tarafından yürütülen Whitehall
çalışmalarından kaynaklanmaktadır (4, 7). Willms toplumsal yokuşu, “özgül bir
toplumda bireylerin sosyal çıktıları (social outcomes) ve sosyoekonomik
durumları arasındaki ilişki” olarak tanımlamıştır (5). Kawachi ve arkadaşları
da kavramın bireylerin sosyoekonomik durumu iyileştikçe sağlık durumlarının da
iyileştiğine işaret ettiğini ve yokuşun bireyin geliri, mesleği veya eğitim
durumu ile ölçülebileceğini belirtmişlerdir (6).
Marmot ve arkadaşları İngiltere’de
1967 – 1969 yılları arasında yaşları 40 ile 69 arasında değişen 18 bin kadar
erkek kamu görevlisini incelemişlerdir. Daha sonra Ulusal Sağlık Servisi
kayıtlarından bu bireyleri izlemeye başlayan ekip, çalışmaları sonunda hiç
beklenmedik sonuçlara ulaşmışlardır.
Daha önce de belirtildiği gibi
yoksulluk ve sağlık arasındaki ilişki insanlar için bir sır değildir; fakat
Whitehall çalışmasından önce bu ilişki “sağduyu” çerçevesinde yoksulların
“yoksunlukları” bağlamında açıklanıyordu. Bir başka deyişle yoksulların
ekonomik nedenlerle örneğin eğitim ve sağlık hizmetlerine erişemedikleri, iyi
beslenip barınamadıkları için hastalıklara ve ölümlere daha fazla maruz
kaldıkları düşünülüyordu. Oysa Whitehall çalışması kamu görevlileri
hiyerarşisindeki “her basamakta” sağlık çıktıları bakımından farklılıklar
ortaya koymaktadır. Kuşkusuz bir devlet dairesindeki müdür ile müstahdem
arasındaki sağlık farklılıkları eskiden olduğu gibi “yoksunluklar” ile
açıklanabilirdi; fakat örneğin müdür ile müdür yardımcısı arasındaki sağlık
farklılıklarını salt “yoksunlukla” açıklayabilmek olanaksızdır (7).
Navarro yoksunluk ile açıklanamayan
bu farkın nedenini, toplumsal mesafe
ve bu mesafenin insanlar tarafından nasıl algılandığı, buna ek olarak bu
mesafenin ürettiği toplumsal tutarlılık yokluğu olarak tanımlamaktadır. Bunu
açıklamak için Navarro şöyle bir örnek verir:
“Bu durum Amerikalı bir yoksul (yılda
12 bin dolar kazanır) ve Ganalı orta sınıf birinin yaşam beklentileri
karşılaştırıldığında açıkça görünür. Amerikalı yoksul muhtemelen Ganalı orta
sınıf bireyden (yılda 9 bin kazanır) daha fazla maddi olanağa sahiptir.
Amerikalının arabası, TV seti, büyük bir dairesi ve diğer eşyaları varken,
Ganalının yoktur. Aslında dünya tek bir toplum olarak kabul edilse Amerikalı
yoksul, dünyanın orta sınıf insanı ve Ganalı orta sınıf birey, dünyanın yoksulu
olurdu. Fakat Amerikalı yoksulun yaşam beklentisi, bu gerçeğe karşın, Ganalı
orta sınıf bireyden daha (tam olarak iki yıl) kısadır”.
Navarro bu farkı şöyle
açıklamaktadır:
“Amerika’da yoksul olmak, Gana’da
orta sınıf olmaktan daha güçtür. Amerikalı yoksul için varlığının en kötü ögesi
maddi kaynak yoksunluğu değil, toplumun geri kalanıyla arasındaki toplumsal mesafedir”.
Yoksul Amerikalı toplumun
beklentilerini karşılayamamış, hayatta “başarısız” olmuş, “Amerikan Rüyasının”
dışına düşmüştür. O halde patolojinin asıl kaynağı maddi yoksunluk değil, bu
“dışarıda kalmadır”. Bu güçsüzlük duygusu ve toplumsal dışlanmışlık Amerikalı
emekçiler arasındaki hastalıkların kaynağıdır.
Navarro bu görüşünü toplumsal
bakımdan daha tutarlı olan İsveç gibi ülkelerde sağlık göstergelerinin daha iyi
olmasıyla destekler. Genellikle sosyal demokrat ve sosyalist partilerin
iktidarda olduğu ve güçlü bir işçi sınıfı örgütlülüğüne sahip ülkelerde
emekçiler kendilerini Amerikalı emekçiler kadar güçsüz ve toplum dışına atılmış
hissetmemektedirler ve bu nedenle Amerikalı emekçilerden daha az maddi
olanaklara sahip olsalar da, onlardan daha sağlıklıdırlar (8).
Akif Akalın
Dipnotlar
1.
http://www.oecd-ilibrary.org/social-issues-migration-health/life-expectancy-at-birth-total-population_20758480-table8
(Erişim: 7 Ekim 2013).
2. Akalın,
MA. (2013). Toplumcu tıbba Giriş. İstanbul: Yazılama. Sayfa: 25 – 27.
3. Akalın,
MA. (2013). Toplumcu tıbba Giriş. İstanbul: Yazılama. Sayfa: 31.
4. Rowland,
DT. (2012). Population Aging: The Transformation of Societies. Springer. Sayfa:
58.
5. Willms, D. (2003). The Hypotheses
about Socioeconomic Gradients and Community Differences in Children’s
Developmental Outcomes: Final Report. Ottawa: HRDC. Sayfa: 3.
6. Kawachi, I., Subramanian, SV. ve
Almeida-Filho, N. (2002). A Glossary for Health Inequalities. Journal of
Epidemiology and Community Health, 56(9): 647 – 552.
7. Marmot, MG., Rose, G., Shipley, M. ve Hamilton, PJ. (1978). Employment Grade and Coronary Heart Disease in British Civil Servants. Journal of Epidemiology and Community Health, 32 (4): 244 – 249.
8. Navarro, V. (2004). Inequalities are Unhealthy. Monthly Review, 56(2): 26 – 30.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder