Translate

9 Aralık 2014 Salı

Latin Amerika’da sağlık enternasyonalizmi: Halkın Sağlık Hareketi


Ülkeler içinde ve arasında ağlar kurma ve dayanışma inşası süreci, Topluma Dayalı Sağlık Bakımı Hareketi’nin en önemli stratejik çıktılarından biri olmuştur. Halkın Sağlık Hareketi (People’s Health Movement) bunun en son ve en uzun-erimli başarısıdır.






Ağ, organik bir şekilde ve aşağıdan yukarıya adım adım gelişmiştir. Latin Amerika’da yalnızca bir avuç, küçük, izole hükumet-dışı toplum sağlığı programı vardı. Her biri yakıcı yerel gereksinimlere yanıt olarak birbirlerinden bağımsız ortaya çıkmıştı. Çoğu baskıcı rejimler altında ayakta kalabilmek için düşük bir profil sergilediler ve çoğu, hatta aynı bölgede çalışanlar dahi birbirinin varlığından habersizdi.

Örneğin batı Meksika’da Piaxtla Projesi’nin ilk yıllarında, 1960’larda başlamasına yardımcı olduğum köylülerin yürüttüğü sağlık programı sırasında, bu tür başka programların var olduğunu bilmiyorduk. Elektriği olmayan, köyler arasında katırla seyahat edilebilen izole bir dağlık alandaydık. 1970’lerin başında “Hekimin Olmadığı Yerde”yi yazdığımda, kitabın Sierra Madre’nin vahşi coğrafyası dışında kullanılabileceğini asla hayal etmemiştik. İlk baskıyı yerel yerli sözcükler kullandığım, yerel bir İspanyolca lehçesiyle yapmıştık. Fakat bir şekilde kitap Meksika’da ve başka ülkelerde diğer taban hareketi sağlık programlarına yayıldı. Zamanla farklı programlar iletişim kurmaya, düşüncelerini paylaşmaya ve nihayet birbirlerini ziyaret etmeye başladılar.

Enternasyonal dayanışma

Latin Amerika’da sağlık ve özgürlük için taban hareketi mücadelelerinin en esinlendirici boyutlarından biri, bu mücadelelerden sınırları aşan bir halklar arası dayanışmanın gelişmesidir.

Örneğin sosyal adalet ve kendi kaderinin kendileri tarafından belirlenmesi hakkı için ayaklanan gerillalara sempati duyan farklı ülkelerden geniş bir yelpazede idealist gönüllüler, halk ayaklanmasını desteklerken yaşamlarını tehlikeye attıkları El Salvador’a gittiler. Tıp cephesinde en iyi bilinenler arasında Kuzey Amerikalı hekim Charlie Clements vardı. Vietnam savaşına katılmış eski bir Amerikan askeri olan Charlie, bu savaşta ülkesinin şeytani rolünü görmüş ve buna katılmayı reddetmişti. Daha sonra tıp fakültesini bitirdiğinde ABD’nin El Salvador’daki acımasız diktatörlüğü desteklemesine karşı çıkarak, El Salvador’da sağlıkçı ve sağlık eğitimcisi olarak gerilla güçlerine katıldı. Deneyimlerini Savaşın Tanığı başlıklı kitabında yayınladı.

Uluslararası dayanışmanın böyle birey düzeyinde birçok örneği vardır. Örneğin PROJIMO Projesi (Meksika’da Piaxtla Projesi’nden gelişen bir Topluma Dayalı Rehabilitasyon projesi) Guatemala’da özgürlük mücadelesi veren dışlanmış köylülere yakınlık duymuştur. 1980’lerin sonlarında ve 1990’ların başlarında PROJIMO ekibi Guatemala’dan ciddi ölçüde sakatlanmış gerillaların Meksika’da Sinaloa’daki merkeze getirilmesini örgütledi. Burada gerillalara ücretsiz rehabilitasyon hizmetleri ve protezler sağlandı. Sakatlanmış yoldaşlar iyileştikten sonra Guatemala’ya mücadeleye geri döndüler.

Benzer şekilde genç bir Meksikalı hekim olan Carlos Miyazaki, 1980’lerde El Salvador’da üç yıl kurtarılmış bölgelerde gönüllü hekimlik yaptı. Burada 300’den fazla sağlık teşvikçisi eğitti ve her birine Hekimin Olmadığı Yerde’nin bir kopyasını verdi. Halen Dr. Miyazaki, Sinaloa -Meksika’da bir kliniği yönetiyor ve PROJIMO’nun benim de aktif olarak çalıştığım “Çocuklara Tekerlekli Sandalye” programıyla işbirliği yapıyor.

Nikaragua ve Meksika arasında taban hareketleri paylaşımı

Nikaragua’daki uzun özgürlük mücadelesi sırasında gerillalar Meksika’da Piaxtla Projesi’nde gelişen iki kitabı kullandılar: Hekimin Olmadığı Yerde ve Sağlık Emekçilerinin Öğrenmesine Yardımcı Olmak. Bu el kitaplarında sunulan katılımcı yöntemleri uygulamak isteyen yeni Sandinist Sağlık Bakanlığı (MINSA), Meksika dağlarında köylülerin yürüttüğü sağlık programına ziyaretçi gönderdi. Sonra MINSA, Meksika’dan küçük bir grup köy sağlık emekçisini, yaparak öğrenme yöntemi üzerine bir atölye çalışmasında kolaylaştırıcılık üstlenmeleri için Nikaragua’ya davet etti.

Ciudad Sandino’da yapılan bu çığır açıcı uluslararası karşılıklı değişim programında Meksikalı teşvikçilere eşlik ettiğim için şanslıydım. Sağlıkta toplum katılımını sağlamak için altta yatan belirleyicileri analiz ettik ve eylem için pratik alternatifleri araştırdık. Öyküleme (story-telling), oyunlaştırma (role playing) ve “fakat neden” (but why) oyunları ve katılımcı “nedenler zinciri” uygulamasını kullandık.

Diğer programları öğrenmek için bir eğitim gezisi

1970’lerde Meksika’daki Piaxtla Projesi, büyük ölçüde “Hekim Olmayan Yerde”nin enformel dağıtımı yoluyla Latin Amerika’daki toplum sağlığı programlarıyla ilişki kurdu. 1974 yılında Piaxtla’dan bir grup Meksika, Orta Amerika ve Güney Amerika’nın kuzeyine değişik programlarla ziyaret ve düşünce paylaşımı için bir eğitim gezisi planlamaya başladı. Gezi bir yıl sonra gerçekleştirildi. Kendi olanaklarımızla finanse ettiğimiz bu eğitim gezisi ilk ağ kurma süreci için bir katalizör oldu.

Eğitim gezisinde dokuz Latin Amerika ülkesinde (Meksika, Guatemala, Honduras, El Salvador, Nikaragua, Kosta Rika, Venezuela, Kolombiya ve Ekvador) devlete bağlı ve hükumet-dışı yaklaşık 40 kırsal sağlık projesini ziyaret ettik. Amacımız çeşitli gruplar arasında diyalogu yüreklendirmek ve sağlık planlamacıları ile sağlık eğitimcileri için ilgili yaklaşım, yöntem, içgörü ve sorunları bir saha rehberinde bir araya getirmeye çalışmaktı. Böylece hepimiz birbirimizin deneyimlerinden öğrenebilecektik. Özellikle yerel, mütevazi bir eğitim almış sağlık emekçilerinin kullanıldığı veya halkın sağlığa etkin katılımını sağladığı bildirilen proje ve programları ziyaret etmeyi tercih ettik.

Gördüğümüz şeylerin bazılarından esinlendik ve diğerlerinden derinden etkilendik. Ziyaret ettiğimiz bazı projelerde insanlar hastalıkları kontrol altına almakta bir kaynak olarak görülürken, diğerlerinde hastalıkların insanları kontrol etmekte bir araç olarak kullanıldığını gördük. Farklı programlara ve işlevlere iki kutup arasında (toplumu destekleyen ve toplumu baskı altına alan) uzanan bir yelpaze içinde görmeye başladık.

·         Toplumu destekleyen programlar veya işlevler, toplumun uzun erimli refahını etkileme lehinde olan programlardır. Bu programlar toplumun kendi ayakları üzerinde durmasına yardımcı olur, samimiyetle toplum düzeyinde sorumluluk almayı, inisiyatif üstlenmeyi, karar almayı, ve kedine güvenmeyi yüreklendirir, insan onuru üzerine inşa edilir.
·         Toplumu baskı altına alan programlar veya işlevler, yukarıda sayılanlara ilişkin göstermelik etkinlikler gösterirken, temelde otoriter, korumacı veya daha fazla bağımlılığı, esareti ve dışsal düzenleme ve kararları sorgusuz kabul etmeyi yüreklendirmek üzere yapılandırılan ve yürütülen programlardır; uzun vadede toplum dinamiklerini sakat bırakırlar.

Birkaç istisna dışında daha toplumu destekleyici programların, genellikle kendi yağlarında kavrulan, az çok yeraltında faaliyet gösteren, küçük, hükumet dışı çabalar olduklarını gördük.

Büyük bölgesel veya ulusal programlara gelince, bütün uluslararası finansmana, önde gelen yabancı danışmanlara ve kalın, toplum katılımını sergileyen iki dilli broşürlerine karşın, sahada ne yaptıklarına baktığımızda, bu programların genellikle asgari düzeyde bir etkin toplum katılımı ve azami düzeyde bağımlılık yaratıcı yardımlar, korumacılık içerdiğini ve inisiyatif almayı ortadan kaldıran normlar dayattıklarını gördük.  

Ziyaret ettiğimiz farklı programlarda toplum sağlığı emekçisinin rolünü ortaya koymak için sorduğumuz kilit sorular şunlardı:

·         Köy sağlık emekçilerinin uygulayabileceği beceriler nelerdir?
·         Köy sağlık emekçisi bunları ne kadar iyi uygulayabiliyor?
·       Köy sağlık emekçisinin yapabileceklerini ve yapamayacaklarını belirleyen sınırlayıcı etmenler nelerdir?

Köy sağlık emekçilerinin uyguladıkları becerilerin, programdan programa büyük ölçüde değiştiğini gördük. Bazı programlarda asgari formel eğitime sahip yerel sağlık emekçileri, iyileştirici ve önleyici tıbba ilişkin geniş çeşitlilikte hizmetlerde dikkat çekici bir yetkinlik göstermenin yanında, tarımsal etkinliklerde, köy kooperatiflerinde ve toplum eğitimi ve toplumun harekete geçirilmesi alanlarında yetkinlerdi.

Genellikle sağlık departmanlarının desteklediği diğer programlarda köy sağlık emekçilerinin çok az tıbbi beceri uygulamasına izin veriliyordu. Önleyici hizmetlerin, iyileştirici hizmetlerden çok daha önemli olduğu şeklindeki standart argümanı kullanarak, tıp mesleğinin iyileştirici hizmetleri üzerindeki tekelini koruyan eğitimciler, genellikle köy sağlık emekçilerine zaten kendi başlarına da öğrenebilecekleri çok az beceri öğretiyorlardı. Bazen önleyici hizmetlerde dahi sağlık emekçisinin yeterince etkin olamayacağı ve dolayısıyla halkın bu emekçilere yetenekleri nedeniyle saygı beslemeyecekleri kadar az beceriler anlamına gelebiliyordu.

Çoğu durumda birinci basamak sağlık emekçisinin neler yapabileceğini, içsel etmenlerden çok dışsal etmenlerin belirlediğini gördük. Farklı programlardaki köy sağlık emekçileri tarafından uygulanan becerilerin genişliği ve türünde büyük değişkenlik olmasının, kişisel potansiyeller, yerel koşullar veya finansman olanaklarından çok, sağlık programı planlamacılarının, danışmanların ve eğitimcilerin önyargılı tutumlarıyla ilişkili olduğu yargısına vardık. Sıklıkla yinelenen “toplumun asıl kararı kendisinin verdiği” şeklindeki süslü sözlere rağmen, köylülerin kendilerine hizmet sunan sağlık emekçilerine ne öğretildiği ve söylendiği üzerine çok az söz hakkı vardı veya hiç söz hakları yoktu.

Birinci Basamak Sağlık Emekçisinin Neler Yapabileceğini Etkileyen Faktörler
İçsel
Dışsal
Köy sağlık emekçisinin kişisel potansiyelini etkileyen faktörler
Dışsal kararlar ve kontrol
        Kültürel arkaplan
        Eğitim düzeyi
          Kişisel etmenler (Şefkat, bağlılık, yargı, inisiyatif, sezgi, özel yetenekler, öğrenme kapasitesi
          Köy sağlık emekçisine nelerin öğretilmesi gerektiğine ve neler yapabileceğine ilişkin açık veya gizli tutumlar
        Eğitimin süresi, içeriği, niteliği ve uygunluğu
         Dışsal otoriteler tarafından sağlık emekçilerine dayatılan “normların” sınırlılığı
          Eğitimcilerin ve gözetmenlerin köy sağlık emekçisinin mevcut bilgi, beceri ve kültürel perspektifleri üzerine inşa edebilme becerisi
        Finansman olanakları (toplum dışından)
Yerel koşullar
          Köy sağlık emekçisi programının toplum tarafından kabul edilmesi
        Toplum içindeki sağlık öncelikleri
        Finansman olanakları (toplum içinden)

Köy sağlık emekçisinin sınırlılıkları ve potansiyelleri (yapmasına izin verilen ve buna karşılık izin verilmiş olsa yapabilecekleri) en iyi, toplumsal ve politik bağlamındaki rolüne bakılırsa anlaşılabilir. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Latin Amerika’da yoksul insanların yüksek mortalite ve morbiditesinden kötü beslenme, kötü hijyen ve yüksek doğurganlık sorumludur. Fakat hepimizin bildiği gibi altta yatan neden, ya da daha doğrusu asıl hastalık sağlıkta, toprakta, eğitimde, politik temsiliyette ve temel insan haklarında eşitsizliktir. Böyle eşitsizlikler köylülerin kendi kendilerine bakım sağlama kapasitesinin altını oymaktadır. Sonuç olarak, artan ölçüde korumacı duruş alan politik/ekonomik güçler karşısında kır yoksulları hem yardımlar hem de sömürü için politik bakımdan sessiz yığınlar haline gelmektedir.       


Yardım ve kalkınma alanındaki ulusal, yabancı ve uluslararası duruşlara karşın Latin Amerika’da zenginler daha zengin, yoksullar daha yoksul olmayı sürdürmektedir. Ekmeğini köylüler veya varoş sakinleriyle paylaşan herkesin iyi bildiği gibi, insanların sağlığı hastalıkların tedavisi veya önlenmesinden çok, politika ve güç gruplarından, toprağın ve zenginliğin dağılımından etkilenmektedir.

Politik etmenler toplumu destekleyici programların önündeki en büyük engellerden birini oluşturur. Birinci basamak sağlık emekçisinin eğitimi ve işlevi üzerine etkilere bu bağlamda bakıyoruz:

Köy sağlık emekçisine geniş bir yelpazeye yayılan beceriler öğretilirse, düşünmeye, inisiyatif almaya ve kendi kendine öğrenmeyi sürdürmeye yüreklendirilirse, yargılarına saygı gösterilirse, sınırları neyi bilip, neyi bilmediğiyle belirlenirse, gözetimi destekleyici ve eğitici olursa, emekçinin enerji ve adanmışlıkla çalışma, toplumuna büyük katkılarda bulunma, toplumun güvenini ve sevgisini kazanma şansı büyük olacaktır. Emekçi, komşuları için bir rol modeli olacaktır. Komşuları da yeni beceriler öğrenecek, yeni sorumluluklar alacak, kendi durumlarını kendilerinin iyileştirmesi olanaklı olacaktır. Böylece köy sağlık emekçisi yalnızca sağlık bakımı için değil, insanlarını kendi insani potansiyelleri ve insan hakları konusunda uyandırmakta içsel bir değişim ajanı haline gelir.

Fakat sosyal reformlar ve toprak reformuna çok gereksinim duyulan, yoksullara baskının ve zenginlik farkının kader olduğuna inanılan, tıbbi kurumların ve politik kurumların güçlerini kıskançlıkla sakındığı ülkelerde, yukarıda niteliklerini sıraladığım sağlık emekçisi çok şey yapabilir. Böyle biri tehlikelidir. Bunlar toplumsal değişimin tohumlarıdır.    

Bu nedenle belirli programlarda farklı bir köy sağlık emekçileri neslinin yetiştirildiğini görüyoruz; acınası düzeyde sınırlı becerilerle donatılmış, düşünmemek fakat bir dizi özgül kural ve normu izlemek üzere eğitilmiş, temiz üniformalı, fiyakalı bir diploması olan, standart çimento bloklarda çalışan, kısıtlayıcı gözetim altında iş gören, sınırlılıkları katı biçimde tanımlanmış sağlık emekçileri. Böyle bir sağlık emekçisinin sağlık üzerine etkisi sınırlıdır ve toplum kalkınması üzerine etkisi daha da sınırlıdır. Zamanının çoğunu formları doldurmakla geçirir.

Ulusal ve bölgesel ağlar kurmak

Eğitim gezileri ve karşılıklı değişimlerin başlamasıyla taban hareketlerinin, hükumet-dışı toplumu destekleyici programların üyeleri birçok ortak noktaları olduğunu, birbirlerinden öğrenebilecekleri çok şey olduğunu ve zor zamanlarda birbirlerine destekleyici olmaları gerektiğini anladılar. Birlikler ve ağlar kurulmaya başladı.

İlk birlikler ülkelerin içinde kuruldu. Meksika’da PRODUS-SEP, Guatemala’da ASECSA, Nikaragua’da CISAS ve PROSALUD kuruldu. Kısa zamanda ulusal birlikler uluslararası buluşmalar düzenlemeye başladılar. Bu buluşmalarda bir dayanışma duygusu gelişti. Bütün Latin Amerika’da sağlığın toplumsal belirleyicilerinin aynı olduğu açıktı. Bazı ülkelerde ismen demokrasi vardı, diğerlerinde tartışmasız diktatörlükler. Fakat her birinde zengin, güçlü bir egemen sınıf hükumeti yürütüyordu ve baskı altındaki çoğunluk üzerinde boğucu bir kontrol uyguluyorlardı. Dahası baskıcı devlet yöneticileri genellikle ABD tarafından iktidara getirilmiş ve yönetilmekteydi ve Latin Amerika politikalarında ve iş yaşamında çıkarları kontrol eden güçlü uluslarüstü şirketlerin yanında yer alıyorlardı. Birbiri ardına ülkelerde yoksul çoğunluk, insanların sağlığını ve haklarını uluslarüstü şirketlerin karlarının üstüne koyan liderler seçmeye cesaret ettiğinde, ABD devlet-şirket kompleksi açıkça veya örtülü müdahale etti. CIA silahlı çeteler veya askeri darbelerle ilerici liderleri devirerek, yerlerine işadamı dostu, kukla tiranları getirdi. Bu ajandaya sahip olan Unided Fruit Company (Birleşik Meyve Şirketi) Guatemala’da başkan Jacobo Arbenz’in devrilmesini tezgahlarken, ABD Anaconda Bakır endüstrisi Şili’de seçilmiş başkan Salvador Allende’nin katledilmesini ve yerine acımasız diktatör Pinochet’nin getirilmesini tezgahladı. Birbiri ardına ülkelerde bu öykü yinelendi.

Toplum sağlığı programlarının uluslararası buluşmasında katılımcılar kendi ülkelerindeki sağlıksızlığın kök nedenlerini analiz ederken, sağlığın önde gelen belirleyicisinin, en küçük, en izole köyde dahi, çok küçük fakat inanılmaz ölçüde güçlü egemen sınıflar tarafından kontrol edilen eşitsiz küresel ekonomik sitem olduğu açıkça ortaya çıktı. Ücra bir köydeki veya küçük bir ülkedeki insanlar sağlıklarını etkileyen yerel koşulları iyileştirmek için birlikte çalışabilirler. Fakat birbirlerine karşılıklı bağlı küresel krizlerimiz (politik, ekonomik ve çevresel) daha yoğun bir hale gelirken, dünya ölçeğinde birleşik bir halk cephesi gereksinimi daha da büyümektedir.

Orta Amerika’da ulusal birlikleri güçlerini birleştirmeye iten, sağlığın en büyük belirleyicisi olan sosyal adaletsizliğe ilişkin ortak kaygıydı. 1975 yılında Guatemala’nın Emaus kentinde çığır açan bir toplantı örgütlendi. Bu toplantıdan Meksika, Orta Amerika ve Karayipleri kapsayan Toplum Sağlığı Teşviki Bölgesel Komitesi doğdu. Bu yeni koalisyonun ajandası radikaldi (burada radikal sorunların kök nedenlerine inmek anlamında kullanılmıştır). Herkes, “Herkese Sağlık”ın yalnızca egemen neoliberal sosyoekonomik sistemi dönüştürmek için yerel ve uluslararası kolektif bir insan odaklı çaba ile mümkün olabileceğini kabul etti. İmtiyazlı azanlığa muazzam insani ve çevresel maliyet pahasına fayda sağlamak üzere tasarlanmış egemen paradigma, herkese fayda sağlayacak uyumlu bir yaklaşıma geçit vermek zorundaydı: evrensel insan haklarına dayalı gerçekten demokratik, eşitlikçi ve insani bir sistem.

Bu isyankar 60’lardan türemiş ütopyacı bir rüya mıydı? Belki. Fakat uzun erimde, bunun insanlığın geleceği olduğunu anladık. Gerçekten de insan türünün hayatta kalması, açgözlülük taşıyan mevcut süper-maço toplumsal düzenin, ortak gereksinimlere yanıt veren daha nazik, daha kadınsı bir düzene çevrilmesine bağlıdır. Hepimizin ortak fayda için kolektif ve merhametli bir yaşam sürdüğü her bakımdan eşitlikçi bir sistem kurmamıza bağlıdır.

Dünyanın diğer bölgelerine yardım etmek

Zaman içinde Toplum Sağlığı Teşviki Bölgesel Komitesi daha çok Karayip ülkesini ve Güney Amerika’daki programlardan temsilcileri kapsayacak şekilde kademeli olarak genişledi. Aynı zamanda dünyanın diğer bölümlerindeki aynı düşüncedeki programlar ve ağlarla karşılıklı değişimlere başladılar.

Örneğin 1980 yılında Piaxtla köy sağlık emekçileri liderlerinden biri olan Martin Reyes, Hindistan’da yapılan “Köy İşitsin” başlıklı uluslararası bir sağlık konferansına katılma şansı olmuştu. Konferansta Martin’in konferansa katılan birkaç köylüden bir olduğu ortaya çıktı. Ancak konferans üzerinde dönüştürücü bir etkili oldu: Martin, köylülerin sorunlarının konuşulması yerine, daha fazla köylünün kendi sorunları üzerine konuşmasına gereksinim olduğuna vurgu yaptı – biz olmadan bize ilişkin hiçbir şey olamaz kavramı. Konferans resmi olarak ismini  “Köy İşitsin” yerine “Köy İşitilsin” şeklinde değiştirme kararı alarak kapandı.

Sonraki yıl, 1981 Ağustos’unda Orta Amerika ve Filipinlerin köy sağlık emekçileri arasında özgün bir karşılıklı değişim örgütlendi. Guatemala, Honduras ve Meksika’daki programlardan bir grup sağlık emekçisi, ülke çapında Topluma Dayalı Sağlık Bakımı programları ağında yer alan sağlık emekçileriyle görüş alış verişinde bulundukları Filipinlere gittiler.

Bu karşılıklı değişim Pasifik’in her iki yanındakiler için büyük bir uyarıcı oldu. Latin Amerika ülkeleri ve Filipinler arasında tarihsel olarak ve halihazırda ne kadar çok ortak yön bulunduğunu anladık: önce İspanya tarafından fethedilme ve sömürgeleştirilme, sonra ABD tarafından yeni-sömürgeleştirilme. Amerikalarda Birleşik Meyve’nin ve Filipinlerde Del Monte’nin toprağın ve köylülerin ırzına geçişi arasında güçlü paralellikler vardı. Her ikisinde de ABD askeri-şirket kompleksi kendi neoliberal ajandasına boyun eğen kukla diktatörleri işbaşına getirmişti.

Uzak ülkelerden sağlık emekçileri arasındaki karşılıklı değişimler ve kendi ülkelerine ilişkin sundukları “durum analizleri”, yeni bir uluslararası ve kıtalararası dayanışma duygusu yarattı. Benzer sıkıntı ve mücadele öykülerini paylaşarak, herkes bütün ülkelerde sağlıksızlığın ana belirleyicisinin artan ölçüde küreselleşen, acımasızca eşitsiz ekonomik sistemden kaynaklandığını görebildi. Açıkça “serbest piyasa”, göstermelik demokratik işleyişine karşın, zengin ve güçlülerin lehine tasarlanmıştır. Bütün zengin ülkelerin “uluslararası yardım” jestlerine ve Birleşmiş Milletlerin bağlayıcı olmayan yaptırımlarına karşın, ülkeler arasında ve ülkeler içinde zengin ve yoksul arasındaki uçurum genişlemiştir. “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ne rağmen en temel haklar, özellikle yeterli beslenme ve herkese sağlık bakımı hakkı rutin olarak ihlal edildi ve yaptırımsız kaldı.

Uluslararası ağlar ve küresel güçlükler

Sağlığın toplumsal belirleyicileri daha merkezi ve ağır basar hale gelirken, Orta Amerika’da ağlar, dünyanın diğer kısımlarındaki paralel gruplarla daha geniş iletişim ve dayanışma arayışına girdiler. Yıllar içinde Bölgesel Komite ve bağlı örgütlerin çalışmalarının öncülük ettiği daha uzun erimli koalisyonlar oluşturuldu.         

70’ler ve 80’lerde Dünya Bankası ağır borç yükü altındaki ülkelerin boğazlarını neoliberal ticaret politikaları ve Yapısal Uyum Anlaşmaları ile sıktığında, ulusal egemenlerin aldığı sert tedbirler, halkın direniş ateşi üzerine benzin döktü. Latin Amerika’da dışlanmışlar, güçlü egemen sınıflarından kurtulmak için bir mücadele veriyorlardı.

Halkların bu kurtuluş mücadelelerinde topluma dayalı taban hareketi ağları önemli bir rol oynadı. Bu mücadelelerden bir kısmı başarıya ulaştı – en azından geçici olarak. Birkaç ülkede eski plütokrasilerin yerini daha demokratik, daha halkçı hükumetler aldı. Diğer ülkelerde özgürlük mücadelesi taban kazandı.

Latin Amerika ile birçok ortak yönü bulunan Filipinlerde ABD destekli despot Marcos hükumetine karşı uzun zamandır için için yanan bir direniş vardı. Sonunda Ferdinand Marcos “Çiçek Devrimi” denen yaygın, büyük ölçüde şiddetsiz bir halk ayaklanmasıyla devrildi. Binlerce insan askerlerin üstüne çiçeklerle yürüyerek, namlularına çiçek koydu. Şaşkın askerler yürekleri dinlediler ve halkın yanında yer aldılar. Fakat bu gökten zembille inmedi. Hemen hemen bütün kent ve köylere ulaşan sağlık emekçileriyle Topluma Dayalı Sağlık Bakımı Hareketi insanların hazırlanması ve harekete geçirilmesinde yeraltından güçlü bir rol oynadı. Çok sayıda toplumcu doktor, hemşire ve rahibe, toplum sağlığı emekçileriyle birlikte hapse atıldı veya öldürüldü. Fakat bunlar yalnızca halkın kararlılığını güçlendirdi. Sonunda kukla diktatör devrildi.

Kuşkusuz halkın zaferi, kısmi bir zaferdi. Küresel güç sistemi, emperyalizm yerinde duruyordu ve kısa zamanda yeni bir kukla grubu kontrolü ele aldı. Bu öykü dünyanın birçok yerinde yinelenen bir öyküdür. Ancak en azından insanlar uyanıyor ve emperyalist güçler giderek daha fazla savunmaya geçiyor. Savaş devam ediyor.

David Werner

Çeviren: Akif Akalın

Kaynak
Werner, D. (2013). People’s Struggle for Health and Liberation In Latin America: A Historical Perspective. Cuenca, Ecuador: Arte y Diseno. Pp. 21 – 31. 


Ülkeler içinde ve arasında ağlar kurma ve dayanışma inşası süreci, Topluma Dayalı Sağlık Bakımı Hareketi’nin en önemli stratejik çıktılarından biri olmuştur. Halkın Sağlık Hareketi (People’s Health Movement) bunun en son ve en uzun-erimli başarısıdır.





Sosyal değişim mücadelesinde kısmi gerilemeler

Orta Amerika’da Kurtuluş Savaşı’nın en başarılı –en azından bir süre için- göründüğü ülke Sandinistlerin 1979 yılında Somoza hanedanını yıktığı Nikaragua’ydı. Bu “halk güçlerinin” parlak bir başarı öyküsüydü. Herkese sağlık bakımının heyecan verici şekilde iyileştirilmesi ve ülke çapında okur-yazarlığın iyileştirilmesi ve çocuk felci, sıtma ve deng hastalığı gibi endemik hastalıkların ortadan kaldırılması kampanyalarıyla, Nikaragua 80’lerin ortalarında temel sağlık göstergelerinde (çocuk yaşamı, ana mortalitesi, yaşam beklentisinde artış) şaşkınlık uyandıran başarılar elde etti.

Bu büyük başarıları kutlamak ve bu başarılardan bir şeyler öğrenmek ve değişim mücadelesinde toplumu harekete geçirmenin oynadığı kilit rolü incelemek için Bölgesel Komite’dekilerden bir kısmı, dünyanın diğer bölgelerinden toplum sağlığı öncüleriyle birlikte uluslararası bir sempozyum planlamaya başladık. “Geçiş Toplumlarında Sağlık Bakımı” sempozyumunun 1990 yılında Managua’da yapılması planlandı. Dünyanın sağlık ve sosyal adalet için mücadele veren ülkelerin, Nikaragua’dan öğreneceği çok şey olduğunu düşündük. Bu amaçla değişim için taban hareketi mücadelesinin sürdüğü çeşitli ülkelerden sağlık eylemcilerini davet ettik – özellikle Güney Afrika, Hindistan, Bangladeş, Filipinler, Filistin ve çeşitli Latin Amerika ülkelerinden.

Aslında sempozyumun 1988 yılında yapılması planlanmıştı, fakat 1990’a kadar tekrar tekrar ertelendi. Bu sıkıntılı iki yılda küresel durum kötüye doğru değişti. Nikaragua’nın zaferi, küresel elitlerin savunduğu modeli tehdit eden, topluma daha üstün sağlık, refah ve eğitim fırsatları sunan alternatif bir modeldi. Nikaragua’nın yalnızca küçük bir ülke olmasına rağmen, ortaya böyle bir alternatif koymasının uzun erimli sonuçları olabilirdi. Bu durum küresel elit tarafından hoş görülemezdi ve ne pahasına olursa olsun son verilmeliydi. Böylece Ronald Reagan yönetimindeki ABD ekonomik ambargo ve Kontra’lar tarafından yürütülen karşı devrimci bir terörist program başlattı. Bu eylemler birçok uluslararası yasanın açık ihlaliydi:

·         Nürnberg İlkeleri
·         Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
·         Amerikalar-arası Karşılıklı Yardım Anlaşması (Rio Paktı)
·         Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Şartı

Gerçekten ABD’nin uluslararası yasalara riayet etmesini istemenin radikallik olarak görüldüğü garip bir dünyada yaşıyoruz. Bunun ötesinde, Kontraların büyük ölçüde, İran-Kontra skandalı olarak bilinen Ortadoğu yoluyla silah satışından sağlanan kara para ile finanse edildiğini de söylemek gerek.

Nikaragua’ya ve diğer orta ve güney Amerika ülkelerine yapılan bu saldırıyı, daha geniş dünya ekonomik sistemi bağlamında görmek önemlidir. ABD’de odaklanan ve çok-uluslu bankalar ve şirketler tarafından tahakküm altına alınan mevcut ekonomik sistem, insanlığın kolektif sağlığını ve geleceğini şimdiye dek görülmemiş ölçüde ciddi bir tehlikeye atmıştır. Açgözlülüğün motive ettiği, tahakküm için örgütlenmiş ve yetersiz düzenlenmiş bir ekonomik sistemin, paradoksal olarak dünyaya ve dünyada yaşayan insanlara sağlık ve iyilik sunmasını beklemek saçmalık olurdu. Aksine, bu sistem şimdi iyiliği ve türümüzün dünya üzerindeki varlığını yarattığı Pandora kutusu sorunlarıyla tehdit etmektedir:

  • Zengin ve yoksul arasındaki büyüyen uçurum
  • Zaten kısıtlı olan demokratik sürecin aşındırılması
  • Kamusal sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinden çekilmek yoluyla sağlık üzerindeki yükün büyümesi
  • Sonu gelmeyen konvansiyonel savaş ve nükleer savaş
  • Ekonomik erimeler
  • Kitlesel medyanın, haber, propaganda ve eğlencenin birleştirilmesi yoluyla insanların dikkatini başka yönlere çekmek ve yanlış bilgilendirmek için kullanılması
  • Genetiği değiştirilmiş ürünlerin düzenlemesiz ve deneysel olarak yaratılması yoluyla besin sistemimize zarar verilmesi
  • Temiz su kıtlığının büyümesi
  • Çevremizin nükleer ve kimyasal atıklarla karsinojen bir havuza çevrilmesi
  • Yenilenemez enerji kaynaklarının dizginsiz sömürüsü
 
İnsanların ve çevrenin bu sınırsız sömürüsünün bir sonucu olarak, insanlık ve gezegen üzerindeki yaşam için en büyük tehdit ortaya çıktı: küresel ısınma.

Bu krizlerin büyüklüğü ve birbirleriyle etkileşimleri, bir çaresizlik ve şiddet pandemisine yol açmaktadır. Bu korkularla dolu bir Pandora kutusudur. Hızla geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru yaklaşıyoruz. Fakat dünyanın çok-uluslu bankalar ve şirketler tarafından satın alınmış veya tehdit edilmiş önde gelen politikacıları gerekli radikal adımları atmakla hiç ilgilenmemektedirler.

Katolik kilisesinin etkisi de Nikaragua ve diğer yerlerde elde edilen kazanımların bir kısmının yitirilmesinde rol oynamıştır. Kilise güçlü statükoyu savunan gelenekselcilerle, muhalefetin yanında yer alarak İsa’nın öğretisini izleyen Özgürlük Teolojisini savunanlar arasında ikiye bölünmüştür. Özgürlük teolojisinden esinlenen birçok rahip ve rahibe, daha adil bir toplumsal düzen için güçlü bir ses olmuş, bazıları bu cesaretlerinin bedelini yaşamlarıyla ödemişlerdir. Ancak, açıkçası kilise hiyerarşisi halkın hakları için mücadelesine soğuk kalmıştır.

Nikaragua’da ABD tarafından örgütlenen kurumsal terörizm, ambargo ve diğer daha sofistike sosyal kontrol stratejileri rol oynamıştır. 1990 yılında, sempozyumun yapılmasından kısa bir süre önce Sandinistler seçimlerde yenilmiş, CIA tarafından desteklenen muhafazakar UNO partisi iktidara gelmiştir. Bu Amerikan emperyalizminin tanıdık bir öyküsüdür. ABD, Nikaragualıları, yıkıcı “karşı-devrimin” Sandinistler devrilene kadar sürecek olmasıyla tehdit etmiştir. Sonu gelmeyen silahlı şiddetten yılan ve UNO’nun sahte sözleriyle kandırılan Nikaragua halkı, sonunda teslim olmuş ve yenilgiye oy vermişlerdir.

UNO iktidara gelir gelmez, eski rejimin eşitsizliklerinin çoğu yeniden su yüzüne çıktı. Kamusal hizmetlerde kesintiler yapıldı, tıbbi bakım özelleştirildi ve bunların sonucu olarak sağlık göstergeleri hızla kötüleşti. 

NİKARAGUA’DA SAĞLIK POLİTİKALARI

SOMOZA (Muhafazakar)
SANDİNİSTLER (Devrimci)
CHAMORRO    (Piyasa Yönelimli)
İYİLEŞTİRİCİ BOYUT
Kent zenginleri için hekim ve hastaneler

Çok maliyetli ve yoksul çoğunluğun erişimi dışında
Topluma dayalı kırsal ve toplum sağlığı birimleri

Herkese ücretsiz erişilebilir hizmet
Neoliberal, sağlık birimleri azaldı

Özelleştirme ve maliyetin hastalara yansıtılması erişimi azalttı
ÖNLEYİCİ HİZMETLER
Çok az hizmet
Önleyici kampanyalar
Önleyici hizmetler için toplumu harekete geçirememe
SAĞLIĞA ETKİ
Sağlıksızlık yüksek çocuk ölümü
Sağlıkta hızlı iyileşme
Duraklama ve geri dönüş, çocuk ölümü

Başlangıçta daha eşitlikçi, sağlığı teşvik eden yönetimin olumlu dönüşümlerini tartışmak için planlanmış olan, uzun süredir ertelenen Geçiş Toplumlarında Sağlık Bakımı Sempozyumu, Nikaragua’daki gelişmeler karşısında temasını değiştirdi. Mevcut olumsuz dönüşümlerin analiz edilmesi ve dalganın geriye dönerek, işlerin sağlıksız bir yöne gerilemesi öncesinde elde edilen kazanımların nasıl korunabileceği stratejilerinin tartışılması şeklinde değiştirildi.

Bu sıkıntı verici gerilemelere rağmen Managua Sempozyumu yeni bir ufuk açtı. Etkileyici analizler yapıldı ve yerel ve uluslararası eylem için somut öneriler getirildi. Asya, Afrika, Ortadoğu ve Amerikalardan sağlık eylemcileri arasındaki açık görüş alışverişleri, dünyanın farklı köşelerinde karşılaşılan sorunların benzerliğini ortaya koydu. Güçlü bir uluslararası dayanışma duygusu ortaya çıktı. Kapanış sırasında grup, başlayan karşılıklı değişimin devam etmesi ve genişletilmesi gereği üzerinde anlaştı. Bu amaçla “Uluslararası Halkın Sağlık Konseyi” (UHSK) adıyla yeni bir kıtalararası koalisyon kuruldu.

UHSK 1990’lar boyunca Güney Afrika, Avrupa ve Avustralya’da periyodik uluslararası toplantılar düzenledi. Toplantılarla birlikte Değişim İçin Sağlık Eğitimi, Çocuktan – Çocuğa Etkinlikler, taban hareketi örgütlenmesi ve diğer eylem odaklı konularda kısa kurslar düzenlendi.

20. yüzyılın sonuna doğru UHSK ve Bölgesel Komite’deki kilit oyuncular, diğer ulusal ve uluslararası sağlık ağlarıyla birlikte yüzyıl sonunda Halkın Sağlık Meclisi (HSM) adı altında bir konferans planlamaya başladılar. Konferans Kasım 2000’de Bangladeş, Gonasthaya Kendra’da toplandı. HSM’ne 70’den fazla ülkeden 1.400’ün üzerinde sağlık emekçisi ve eylemci katıldı. Bu çığır açıcı Meclis’ten halen devam etmekte olan ve daha sonra Güney Afrika ve Ekvador’da Meclis toplantısı yapan Halkın Sağlık Hareketi (HSH) ortaya çıktı.

Halen HSH, binlerce üyesi, farklı ulusal ve bölgesel programları, çok sayıda izlem grupları Dünya Sağlık Meclisi’ndeki ayağı ile sağlığa ilişkin konularda, dünyanın en yetkili planlamacıları ve karar vericilerinin tartışmalarına “halkın aklı-başında sesini” katmaktadır.

Devrimin parçası olarak evrim gereksinimi

Maalesef yirminci yüzyılın sonunda baskıcı rejimlerin devrilmesini takiben daha sağlıklı, daha demokratik bir yönetim beklentileri hayal kırıklığıyla karşılaştı. Nikaragua’da Somoza’dan sonra, Filipinlerde Marcos’tan sonra ve Güney Afrika’da ırkçı rejimden kurtulunduktan sonra halkların radikal değişim umudu yüksekti. Fakat birkaç yıl içinde eskinin tepeden inmeci, acımasızca kutuplaşmış toplumsal düzenine geriye dönüşler başladı. Nelson Mandela dahi küresel plutokrasi karşısında geriledi.

1990’ların sonundaki eski rejimler üzerine kazanılan zaferler, bütün Birleşmiş Milletler üyeleri tarafından imzalanan 2000 Yılında Herkese Sağlık hayali, birçok toplum örgütü ve toplum sağlığı programı süngülerini düşürdü. Uzun yıllardır mücadele veren birçok taban hareketi sağlık programı sessizce kayboldu veya Meksika’daki “Halk Güvencesi” ve “Dayanışma” gibi ilerici isimler altındaki yeni hükumet uzantısı programlar içinde soğuruldu.    

Baskıcı rejimleri alt ettikten sonra yeni tiranlarla kademeli olarak eski rejimlere dönen birçok “Özgürlük Mücadelesi” gerçeğinden ne öğrenebiliriz? Belki de ana ders, evrimsiz devrimin fazla bir şey değiştiremeyeceğidir – veya en azından uzun bir süre için değiştiremeyeceği. Radikal bir yönetim değişimi istiyorsak, önce sıradan insanların kendilerini diğer insanlar ve doğa ile nasıl ilişkilendirdiklerine ilişkin düşüncelerinde radikal bir değişim inşa etmeliyiz. İnsanlara bunlar çocukluklarından başlayarak öğretiliyor. Bu nedenle daha sağlıklı, daha iyi, daha sürdürülebilir bir toplumsal düzene doğru dönüştürücü bir evrimci mücadele yoluyla ilerlemek istiyorsak, çocuklarımızla başlamak zorundayız – özellikle çocuklarımızın nasıl öğrendikleriyle.

Meydan okuma

Bugün 21. yüzyılda geçmişte olduğundan daha farklı ve daha tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz. Kadın hakları ve eşcinsel hakları gibi bazı alanlarda, en azından bazı yerlerde iyileşmeler görmüş görebiliriz. Fakat insanlık zenginlik ve güç bakımından daha da kutuplaşmış bir hale gelmiştir. Ve çevresel olarak, küresel ısınma tsunamisi yaklaşırken, bir felaketin kıyısındayız. Ancak dünyanın egemenleri, megalomanilerinin yarattığı korkunç tehlikelere karşı kör görünüyorlar. Kuzey Amerika yeni-emperyalizmi sınır tanımıyor – aynı kendi açgözlülüğünün bataklığına batan bir büyük dinozor gibi.

Fakat bazı sağlıklı şeyler de oluyor. Bu yüzyılın Latin Amerika’nın öncülük ettiği yüreklendirici bir ilerlemesi yüzyıllardır sömürgeci ve yeni sömürgeci baskı altında kalmış artan sayıda toplumların ayağa kalkmaya ve “Yeter!” demeye başlamasıdır. Nesillerdir efendilerine boyun eğmeleri ve sessizlik içinde acı çekmeleri için beyinleri yıkanmış insanlar sonunda kurumsallaşmış sömürü zincirlerinden kurtulmaya başladılar. Bu, Latin Amerika için büyük bir adımdır. Ve kısa zamanda bunun insanlık için olmasını umalım!

Fakat bu değişim momenti gökten zembille inmedi. Zemin çalışması, on yıllardır kendi temel gereksinimlerini karşılamak, sağlıklarını iyileştirmek ve son olarak kendi kaderlerini kendilerinin belirlemesi temel hakkını talep etmek için birlikte çalışan sıradan insanların taban hareketleri çabaları tarafından inşa edildi. Şüphesiz topluma dayalı sağlık programları ağı ve bundan doğan hareketler, kaynakların değişim için harekete geçirilmesinde büyük bir rol oynadılar. Bu güçlendirici süreci tetiklemeye yardımcı olan farkındalık yaratmanın kilidi, Paulo Freire’nin “Özgürlük Pedagojisi” ve biz sağlık eylemcilerinin “Değişim İçin Eğitim” dediğimiz şeydir.

Bir ulusun sağlığındaki iyileştirmeler üzerine konuştuğumuzda, Küba bir örnektir. Küba, insanlarını beslemek için çözümler bulmaktaki yaratıcılığıyla, dünyanın yoksul halklarıyla dayanışmasıyla ve herkes için mükemmel sağlık bakımıyla, tıpta ve biyoteknolojideki ilerlemeleriyle esinlendiricidir.

Artık başlangıçta olduğumuz gibi naif değiliz. Ekonomik elitin karlarını bütün insanların iyiliğinin arkasına koyacak her şeye muhalefet edeceğini biliyoruz. Dünyanın dev, kara aç şirketleri, dünyanın ülkelerinin çoğundan veya Birleşmiş Milletler’den daha fazla zenginliğe ve karar gücüne sahiptir; bu nedenle umut kırıcı bir görevle karşı karşıyayız. İktidardakilerin gereksinim duyulan değişimi başlatmayacakları açıktır.

İtici gücün aşağıdan gelmesi gerekiyor. Dünya halklarının, Latin Amerika halkları gibi ayağa kalkma ve “Yeter!” diye bağırma zamanı gelmiştir. Fakat böyle bir küresel dayanışma kaynağının ortaya çıkması için, örgütlü bir eylem kaynağı gereklidir. Bölgesel ve küresel düzeyde Halkın Sağlık Hareketi bu süreçte kritik bir rol oynamaktadır.

Fakat çoğumuz yaşlanıyoruz. Mücadele ettik, fedakarlık yaptık ve öğrendik. Bazı şeyleri iyi yaptık. Yanlışlar da yaptık. Şimdi genç insanların başarılarımızdan ve başarısızlıklarımızdan öğrenme ve mücadeleyi ileriye taşıma zamanı. Bunun için özgürleştirici eğitim yaklaşımının önemine vurgu yapıyorum. Yalnızca öğrenmeye böyle bir eşitlikçi, açık-uçlu yaklaşım yoluyla biz, Homo sapiens türü, kendi içsel sevgili doğamız ve Evrenin çeşitlilik gösteren doğasıyla denge içinde yaşama umuduna sahip olabiliriz.

“Sumak Kausay” ve Herkese Sağlık hayali

Uzun zamandır egemen “kalkınma” ve “ilerleme” kavramları, insanların sömürülmesi ve doğal kaynakların dizginsiz kullanımı yoluyla sınırsız büyüme şeklindeki kapitalist paradigmaya bağlandı. Fakat sanki biz dünyaya ait değilmişiz, dünya bize aitmiş gibi kalkınmaya bu açgözlü yaklaşım şimdi bir bumerang gibi geri dönüyor.

Sonunda Latin Amerika’da ve dünyanın her yerinde mücadelemiz “ya herkese sağlık” ya da “herkese ölüm” halini aldı. Şuna vurgu yapmak isterim ki, “Herkese Sağlık”taki “herkes” yalnızca “biz”den ibaret değil, bütün canlılardır. Antik bir Ekvador kavramı olan “Sumak Kausay”, “iyi yaşam” anlamına gelir. Amerika’nın yerli insanları çevre ile daha uyumlu yaşamışlardır ve insanların da dünyanın bir parçası olduğuna (sahibi değil) inanmışlardır.     

David Werner

Çeviren: Akif Akalın

Kaynak
Werner, D. (2013). People’s Struggle for Health and Liberation In Latin America: A Historical Perspective. Cuenca, Ecuador: Arte y Diseno. Pp. 31 – 35; 65 – 67. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder