Ülkeler içinde ve arasında
ağlar kurma ve dayanışma inşası süreci, Topluma
Dayalı Sağlık Bakımı Hareketi’nin en önemli stratejik çıktılarından biri
olmuştur. Halkın Sağlık Hareketi (People’s
Health Movement) bunun en son ve en uzun-erimli başarısıdır.
Ağ, organik bir şekilde ve aşağıdan yukarıya adım adım gelişmiştir.
Latin Amerika’da yalnızca bir avuç, küçük, izole hükumet-dışı toplum sağlığı
programı vardı. Her biri yakıcı yerel gereksinimlere yanıt olarak
birbirlerinden bağımsız ortaya çıkmıştı. Çoğu baskıcı rejimler altında ayakta
kalabilmek için düşük bir profil sergilediler ve çoğu, hatta aynı bölgede
çalışanlar dahi birbirinin varlığından habersizdi.
Örneğin batı Meksika’da Piaxtla
Projesi’nin ilk yıllarında, 1960’larda başlamasına yardımcı olduğum köylülerin
yürüttüğü sağlık programı sırasında, bu tür başka programların var olduğunu
bilmiyorduk. Elektriği olmayan, köyler arasında katırla seyahat edilebilen
izole bir dağlık alandaydık. 1970’lerin başında “Hekimin Olmadığı Yerde”yi yazdığımda, kitabın Sierra Madre’nin vahşi coğrafyası dışında kullanılabileceğini asla
hayal etmemiştik. İlk baskıyı yerel yerli sözcükler kullandığım, yerel bir
İspanyolca lehçesiyle yapmıştık. Fakat bir şekilde kitap Meksika’da ve başka
ülkelerde diğer taban hareketi sağlık programlarına yayıldı. Zamanla farklı
programlar iletişim kurmaya, düşüncelerini paylaşmaya ve nihayet birbirlerini
ziyaret etmeye başladılar.
Enternasyonal dayanışma
Latin Amerika’da sağlık ve özgürlük
için taban hareketi mücadelelerinin en esinlendirici boyutlarından biri, bu
mücadelelerden sınırları aşan bir halklar arası dayanışmanın gelişmesidir.
Örneğin sosyal adalet ve kendi
kaderinin kendileri tarafından belirlenmesi hakkı için ayaklanan gerillalara
sempati duyan farklı ülkelerden geniş bir yelpazede idealist gönüllüler, halk
ayaklanmasını desteklerken yaşamlarını tehlikeye attıkları El Salvador’a
gittiler. Tıp cephesinde en iyi bilinenler arasında Kuzey Amerikalı hekim Charlie Clements vardı. Vietnam savaşına
katılmış eski bir Amerikan askeri olan Charlie, bu savaşta ülkesinin şeytani
rolünü görmüş ve buna katılmayı reddetmişti. Daha sonra tıp fakültesini
bitirdiğinde ABD’nin El Salvador’daki acımasız diktatörlüğü desteklemesine
karşı çıkarak, El Salvador’da sağlıkçı ve sağlık eğitimcisi olarak gerilla
güçlerine katıldı. Deneyimlerini Savaşın
Tanığı başlıklı kitabında yayınladı.
Uluslararası dayanışmanın böyle birey
düzeyinde birçok örneği vardır. Örneğin PROJIMO Projesi (Meksika’da Piaxtla
Projesi’nden gelişen bir Topluma Dayalı Rehabilitasyon projesi) Guatemala’da
özgürlük mücadelesi veren dışlanmış köylülere yakınlık duymuştur. 1980’lerin
sonlarında ve 1990’ların başlarında PROJIMO ekibi Guatemala’dan ciddi ölçüde
sakatlanmış gerillaların Meksika’da Sinaloa’daki merkeze getirilmesini
örgütledi. Burada gerillalara ücretsiz rehabilitasyon hizmetleri ve protezler
sağlandı. Sakatlanmış yoldaşlar iyileştikten sonra Guatemala’ya mücadeleye geri
döndüler.
Benzer şekilde genç bir Meksikalı
hekim olan Carlos Miyazaki,
1980’lerde El Salvador’da üç yıl kurtarılmış bölgelerde gönüllü hekimlik yaptı.
Burada 300’den fazla sağlık teşvikçisi eğitti ve her birine Hekimin Olmadığı Yerde’nin bir kopyasını
verdi. Halen Dr. Miyazaki, Sinaloa -Meksika’da bir kliniği yönetiyor ve
PROJIMO’nun benim de aktif olarak çalıştığım “Çocuklara Tekerlekli Sandalye” programıyla işbirliği yapıyor.
Nikaragua ve Meksika arasında taban hareketleri paylaşımı
Nikaragua’daki uzun özgürlük
mücadelesi sırasında gerillalar Meksika’da Piaxtla Projesi’nde gelişen iki
kitabı kullandılar: Hekimin Olmadığı
Yerde ve Sağlık Emekçilerinin
Öğrenmesine Yardımcı Olmak. Bu el kitaplarında sunulan katılımcı yöntemleri
uygulamak isteyen yeni Sandinist Sağlık Bakanlığı (MINSA), Meksika dağlarında
köylülerin yürüttüğü sağlık programına ziyaretçi gönderdi. Sonra MINSA,
Meksika’dan küçük bir grup köy sağlık emekçisini, yaparak öğrenme yöntemi
üzerine bir atölye çalışmasında kolaylaştırıcılık üstlenmeleri için
Nikaragua’ya davet etti.
Ciudad Sandino’da yapılan bu çığır açıcı uluslararası karşılıklı değişim
programında Meksikalı teşvikçilere eşlik ettiğim için şanslıydım. Sağlıkta
toplum katılımını sağlamak için altta yatan belirleyicileri analiz ettik ve
eylem için pratik alternatifleri araştırdık. Öyküleme (story-telling),
oyunlaştırma (role playing) ve “fakat neden” (but why) oyunları ve katılımcı
“nedenler zinciri” uygulamasını kullandık.
Diğer programları öğrenmek için bir eğitim gezisi
1970’lerde Meksika’daki Piaxtla
Projesi, büyük ölçüde “Hekim Olmayan
Yerde”nin enformel dağıtımı yoluyla Latin Amerika’daki toplum sağlığı
programlarıyla ilişki kurdu. 1974 yılında Piaxtla’dan bir grup Meksika, Orta
Amerika ve Güney Amerika’nın kuzeyine değişik programlarla ziyaret ve düşünce
paylaşımı için bir eğitim gezisi planlamaya başladı. Gezi bir yıl sonra
gerçekleştirildi. Kendi olanaklarımızla finanse ettiğimiz bu eğitim gezisi ilk
ağ kurma süreci için bir katalizör oldu.
Eğitim gezisinde dokuz Latin Amerika
ülkesinde (Meksika, Guatemala, Honduras, El Salvador, Nikaragua, Kosta Rika,
Venezuela, Kolombiya ve Ekvador) devlete bağlı ve hükumet-dışı yaklaşık 40
kırsal sağlık projesini ziyaret ettik. Amacımız çeşitli gruplar arasında
diyalogu yüreklendirmek ve sağlık planlamacıları ile sağlık eğitimcileri için
ilgili yaklaşım, yöntem, içgörü ve sorunları bir saha rehberinde bir araya
getirmeye çalışmaktı. Böylece hepimiz birbirimizin deneyimlerinden
öğrenebilecektik. Özellikle yerel, mütevazi bir eğitim almış sağlık
emekçilerinin kullanıldığı veya halkın sağlığa etkin katılımını sağladığı
bildirilen proje ve programları ziyaret etmeyi tercih ettik.
Gördüğümüz şeylerin bazılarından
esinlendik ve diğerlerinden derinden etkilendik. Ziyaret ettiğimiz bazı
projelerde insanlar hastalıkları kontrol altına almakta bir kaynak olarak
görülürken, diğerlerinde hastalıkların insanları kontrol etmekte bir araç
olarak kullanıldığını gördük. Farklı programlara ve işlevlere iki kutup
arasında (toplumu destekleyen ve toplumu baskı altına alan) uzanan bir yelpaze içinde
görmeye başladık.
·
Toplumu destekleyen programlar veya işlevler, toplumun uzun erimli
refahını etkileme lehinde olan programlardır. Bu programlar toplumun kendi
ayakları üzerinde durmasına yardımcı olur, samimiyetle toplum düzeyinde
sorumluluk almayı, inisiyatif üstlenmeyi, karar almayı, ve kedine güvenmeyi
yüreklendirir, insan onuru üzerine inşa edilir.
·
Toplumu baskı altına alan programlar veya işlevler, yukarıda sayılanlara
ilişkin göstermelik etkinlikler gösterirken, temelde otoriter, korumacı veya
daha fazla bağımlılığı, esareti ve dışsal düzenleme ve kararları sorgusuz kabul
etmeyi yüreklendirmek üzere yapılandırılan ve yürütülen programlardır; uzun
vadede toplum dinamiklerini sakat bırakırlar.
Birkaç istisna dışında daha toplumu
destekleyici programların, genellikle kendi yağlarında kavrulan, az çok
yeraltında faaliyet gösteren, küçük, hükumet dışı çabalar olduklarını gördük.
Büyük bölgesel veya ulusal
programlara gelince, bütün uluslararası finansmana, önde gelen yabancı
danışmanlara ve kalın, toplum katılımını sergileyen iki dilli broşürlerine karşın,
sahada ne yaptıklarına baktığımızda, bu programların genellikle asgari düzeyde
bir etkin toplum katılımı ve azami düzeyde bağımlılık yaratıcı yardımlar,
korumacılık içerdiğini ve inisiyatif almayı ortadan kaldıran normlar
dayattıklarını gördük.
Ziyaret ettiğimiz farklı programlarda
toplum sağlığı emekçisinin rolünü ortaya koymak için sorduğumuz kilit sorular şunlardı:
·
Köy sağlık emekçilerinin uygulayabileceği beceriler nelerdir?
·
Köy sağlık emekçisi bunları ne kadar iyi uygulayabiliyor?
· Köy sağlık emekçisinin yapabileceklerini ve yapamayacaklarını
belirleyen sınırlayıcı etmenler nelerdir?
Köy sağlık emekçilerinin
uyguladıkları becerilerin, programdan programa büyük ölçüde değiştiğini gördük.
Bazı programlarda asgari formel eğitime sahip yerel sağlık emekçileri,
iyileştirici ve önleyici tıbba ilişkin geniş çeşitlilikte hizmetlerde dikkat
çekici bir yetkinlik göstermenin yanında, tarımsal etkinliklerde, köy
kooperatiflerinde ve toplum eğitimi ve toplumun harekete geçirilmesi
alanlarında yetkinlerdi.
Genellikle sağlık departmanlarının
desteklediği diğer programlarda köy sağlık emekçilerinin çok az tıbbi beceri
uygulamasına izin veriliyordu. Önleyici hizmetlerin, iyileştirici hizmetlerden
çok daha önemli olduğu şeklindeki standart argümanı kullanarak, tıp mesleğinin
iyileştirici hizmetleri üzerindeki tekelini koruyan eğitimciler, genellikle köy
sağlık emekçilerine zaten kendi başlarına da öğrenebilecekleri çok az beceri
öğretiyorlardı. Bazen önleyici hizmetlerde dahi sağlık emekçisinin yeterince
etkin olamayacağı ve dolayısıyla halkın bu emekçilere yetenekleri nedeniyle
saygı beslemeyecekleri kadar az beceriler anlamına gelebiliyordu.
Çoğu durumda birinci basamak sağlık
emekçisinin neler yapabileceğini, içsel etmenlerden çok dışsal etmenlerin
belirlediğini gördük. Farklı programlardaki köy sağlık emekçileri tarafından
uygulanan becerilerin genişliği ve türünde büyük değişkenlik olmasının, kişisel
potansiyeller, yerel koşullar veya finansman olanaklarından çok, sağlık
programı planlamacılarının, danışmanların ve eğitimcilerin önyargılı
tutumlarıyla ilişkili olduğu yargısına vardık. Sıklıkla yinelenen “toplumun
asıl kararı kendisinin verdiği” şeklindeki süslü sözlere rağmen, köylülerin
kendilerine hizmet sunan sağlık emekçilerine ne öğretildiği ve söylendiği
üzerine çok az söz hakkı vardı veya hiç söz hakları yoktu.
Birinci Basamak Sağlık Emekçisinin Neler Yapabileceğini Etkileyen
Faktörler
|
|
İçsel
|
Dışsal
|
Köy sağlık emekçisinin kişisel potansiyelini etkileyen faktörler
|
Dışsal kararlar ve kontrol
|
Kültürel arkaplan
Eğitim düzeyi
Kişisel etmenler (Şefkat, bağlılık, yargı, inisiyatif,
sezgi, özel yetenekler, öğrenme kapasitesi
|
Köy sağlık emekçisine nelerin öğretilmesi gerektiğine ve
neler yapabileceğine ilişkin açık veya gizli tutumlar
Eğitimin süresi, içeriği, niteliği ve uygunluğu
Dışsal otoriteler tarafından sağlık emekçilerine dayatılan
“normların” sınırlılığı
Eğitimcilerin ve gözetmenlerin köy sağlık emekçisinin
mevcut bilgi, beceri ve kültürel perspektifleri üzerine inşa edebilme
becerisi
Finansman olanakları (toplum dışından)
|
Yerel koşullar
|
|
Köy sağlık emekçisi programının toplum tarafından kabul
edilmesi
Toplum içindeki sağlık öncelikleri
Finansman olanakları (toplum içinden)
|
Köy sağlık emekçisinin sınırlılıkları
ve potansiyelleri (yapmasına izin verilen ve buna karşılık izin verilmiş olsa
yapabilecekleri) en iyi, toplumsal ve politik bağlamındaki rolüne bakılırsa
anlaşılabilir. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Latin Amerika’da yoksul
insanların yüksek mortalite ve morbiditesinden kötü beslenme, kötü hijyen ve
yüksek doğurganlık sorumludur. Fakat hepimizin bildiği gibi altta yatan neden,
ya da daha doğrusu asıl hastalık sağlıkta, toprakta, eğitimde, politik
temsiliyette ve temel insan haklarında eşitsizliktir. Böyle eşitsizlikler
köylülerin kendi kendilerine bakım sağlama kapasitesinin altını oymaktadır.
Sonuç olarak, artan ölçüde korumacı duruş alan politik/ekonomik güçler
karşısında kır yoksulları hem yardımlar hem de sömürü için politik bakımdan sessiz
yığınlar haline gelmektedir.
Yardım ve kalkınma alanındaki ulusal,
yabancı ve uluslararası duruşlara karşın Latin Amerika’da zenginler daha
zengin, yoksullar daha yoksul olmayı sürdürmektedir. Ekmeğini köylüler veya
varoş sakinleriyle paylaşan herkesin iyi bildiği gibi, insanların sağlığı
hastalıkların tedavisi veya önlenmesinden çok, politika ve güç gruplarından,
toprağın ve zenginliğin dağılımından etkilenmektedir.
Politik etmenler toplumu destekleyici
programların önündeki en büyük engellerden birini oluşturur. Birinci basamak
sağlık emekçisinin eğitimi ve işlevi üzerine etkilere bu bağlamda bakıyoruz:
Köy sağlık emekçisine geniş bir
yelpazeye yayılan beceriler öğretilirse, düşünmeye, inisiyatif almaya ve kendi
kendine öğrenmeyi sürdürmeye yüreklendirilirse, yargılarına saygı gösterilirse,
sınırları neyi bilip, neyi bilmediğiyle belirlenirse, gözetimi destekleyici ve
eğitici olursa, emekçinin enerji ve adanmışlıkla çalışma, toplumuna büyük
katkılarda bulunma, toplumun güvenini ve sevgisini kazanma şansı büyük
olacaktır. Emekçi, komşuları için bir rol modeli olacaktır. Komşuları da yeni
beceriler öğrenecek, yeni sorumluluklar alacak, kendi durumlarını kendilerinin
iyileştirmesi olanaklı olacaktır. Böylece köy sağlık emekçisi yalnızca sağlık
bakımı için değil, insanlarını kendi insani potansiyelleri ve insan hakları
konusunda uyandırmakta içsel bir değişim ajanı haline gelir.
Fakat sosyal reformlar ve toprak
reformuna çok gereksinim duyulan, yoksullara baskının ve zenginlik farkının
kader olduğuna inanılan, tıbbi kurumların ve politik kurumların güçlerini
kıskançlıkla sakındığı ülkelerde, yukarıda niteliklerini sıraladığım sağlık
emekçisi çok şey yapabilir. Böyle biri tehlikelidir. Bunlar toplumsal değişimin
tohumlarıdır.
Bu nedenle belirli programlarda
farklı bir köy sağlık emekçileri neslinin yetiştirildiğini görüyoruz; acınası
düzeyde sınırlı becerilerle donatılmış, düşünmemek fakat bir dizi özgül kural
ve normu izlemek üzere eğitilmiş, temiz üniformalı, fiyakalı bir diploması
olan, standart çimento bloklarda çalışan, kısıtlayıcı gözetim altında iş gören,
sınırlılıkları katı biçimde tanımlanmış sağlık emekçileri. Böyle bir sağlık
emekçisinin sağlık üzerine etkisi sınırlıdır ve toplum kalkınması üzerine
etkisi daha da sınırlıdır. Zamanının çoğunu formları doldurmakla geçirir.
Ulusal ve bölgesel ağlar kurmak
Eğitim gezileri ve karşılıklı
değişimlerin başlamasıyla taban hareketlerinin, hükumet-dışı toplumu
destekleyici programların üyeleri birçok ortak noktaları olduğunu,
birbirlerinden öğrenebilecekleri çok şey olduğunu ve zor zamanlarda
birbirlerine destekleyici olmaları gerektiğini anladılar. Birlikler ve ağlar
kurulmaya başladı.
İlk birlikler ülkelerin içinde
kuruldu. Meksika’da PRODUS-SEP, Guatemala’da ASECSA, Nikaragua’da CISAS ve PROSALUD
kuruldu. Kısa zamanda ulusal birlikler uluslararası buluşmalar düzenlemeye
başladılar. Bu buluşmalarda bir dayanışma duygusu gelişti. Bütün Latin
Amerika’da sağlığın toplumsal belirleyicilerinin aynı olduğu açıktı. Bazı
ülkelerde ismen demokrasi vardı, diğerlerinde tartışmasız diktatörlükler. Fakat
her birinde zengin, güçlü bir egemen sınıf hükumeti yürütüyordu ve baskı
altındaki çoğunluk üzerinde boğucu bir kontrol uyguluyorlardı. Dahası baskıcı
devlet yöneticileri genellikle ABD tarafından iktidara getirilmiş ve yönetilmekteydi
ve Latin Amerika politikalarında ve iş yaşamında çıkarları kontrol eden güçlü
uluslarüstü şirketlerin yanında yer alıyorlardı. Birbiri ardına ülkelerde
yoksul çoğunluk, insanların sağlığını ve haklarını uluslarüstü şirketlerin
karlarının üstüne koyan liderler seçmeye cesaret ettiğinde, ABD devlet-şirket
kompleksi açıkça veya örtülü müdahale etti. CIA silahlı çeteler veya askeri
darbelerle ilerici liderleri devirerek, yerlerine işadamı dostu, kukla
tiranları getirdi. Bu ajandaya sahip olan Unided Fruit Company (Birleşik Meyve
Şirketi) Guatemala’da başkan Jacobo Arbenz’in devrilmesini tezgahlarken, ABD
Anaconda Bakır endüstrisi Şili’de seçilmiş başkan Salvador Allende’nin
katledilmesini ve yerine acımasız diktatör Pinochet’nin getirilmesini
tezgahladı. Birbiri ardına ülkelerde bu öykü yinelendi.
Toplum sağlığı programlarının
uluslararası buluşmasında katılımcılar kendi ülkelerindeki sağlıksızlığın kök
nedenlerini analiz ederken, sağlığın önde gelen belirleyicisinin, en küçük, en
izole köyde dahi, çok küçük fakat inanılmaz ölçüde güçlü egemen sınıflar
tarafından kontrol edilen eşitsiz küresel ekonomik sitem olduğu açıkça ortaya
çıktı. Ücra bir köydeki veya küçük bir ülkedeki insanlar sağlıklarını etkileyen
yerel koşulları iyileştirmek için birlikte çalışabilirler. Fakat birbirlerine
karşılıklı bağlı küresel krizlerimiz (politik, ekonomik ve çevresel) daha yoğun
bir hale gelirken, dünya ölçeğinde birleşik bir halk cephesi gereksinimi daha
da büyümektedir.
Orta Amerika’da ulusal birlikleri
güçlerini birleştirmeye iten, sağlığın en büyük belirleyicisi olan sosyal
adaletsizliğe ilişkin ortak kaygıydı. 1975 yılında Guatemala’nın Emaus kentinde
çığır açan bir toplantı örgütlendi. Bu toplantıdan Meksika, Orta Amerika ve
Karayipleri kapsayan Toplum Sağlığı
Teşviki Bölgesel Komitesi doğdu. Bu yeni koalisyonun ajandası radikaldi
(burada radikal sorunların kök nedenlerine inmek anlamında kullanılmıştır).
Herkes, “Herkese Sağlık”ın yalnızca egemen neoliberal sosyoekonomik sistemi
dönüştürmek için yerel ve uluslararası kolektif bir insan odaklı çaba ile
mümkün olabileceğini kabul etti. İmtiyazlı azanlığa muazzam insani ve çevresel
maliyet pahasına fayda sağlamak üzere tasarlanmış egemen paradigma, herkese
fayda sağlayacak uyumlu bir yaklaşıma geçit vermek zorundaydı: evrensel insan
haklarına dayalı gerçekten demokratik, eşitlikçi ve insani bir sistem.
Bu isyankar 60’lardan türemiş
ütopyacı bir rüya mıydı? Belki. Fakat uzun erimde, bunun insanlığın geleceği
olduğunu anladık. Gerçekten de insan türünün hayatta kalması, açgözlülük
taşıyan mevcut süper-maço toplumsal düzenin, ortak gereksinimlere yanıt veren
daha nazik, daha kadınsı bir düzene çevrilmesine bağlıdır. Hepimizin ortak
fayda için kolektif ve merhametli bir yaşam sürdüğü her bakımdan eşitlikçi bir
sistem kurmamıza bağlıdır.
Dünyanın diğer bölgelerine yardım etmek
Zaman içinde Toplum Sağlığı Teşviki Bölgesel Komitesi daha çok Karayip ülkesini
ve Güney Amerika’daki programlardan temsilcileri kapsayacak şekilde kademeli
olarak genişledi. Aynı zamanda dünyanın diğer bölümlerindeki aynı düşüncedeki
programlar ve ağlarla karşılıklı değişimlere başladılar.
Örneğin 1980 yılında Piaxtla köy
sağlık emekçileri liderlerinden biri olan Martin
Reyes, Hindistan’da yapılan “Köy
İşitsin” başlıklı uluslararası bir sağlık konferansına katılma şansı
olmuştu. Konferansta Martin’in konferansa katılan birkaç köylüden bir olduğu
ortaya çıktı. Ancak konferans üzerinde dönüştürücü bir etkili oldu: Martin,
köylülerin sorunlarının konuşulması yerine, daha fazla köylünün kendi sorunları
üzerine konuşmasına gereksinim olduğuna vurgu yaptı – biz olmadan bize ilişkin
hiçbir şey olamaz kavramı. Konferans resmi olarak ismini “Köy
İşitsin” yerine “Köy İşitilsin”
şeklinde değiştirme kararı alarak kapandı.
Sonraki yıl, 1981 Ağustos’unda Orta
Amerika ve Filipinlerin köy sağlık emekçileri arasında özgün bir karşılıklı
değişim örgütlendi. Guatemala, Honduras ve Meksika’daki programlardan bir grup
sağlık emekçisi, ülke çapında Topluma Dayalı Sağlık Bakımı programları ağında
yer alan sağlık emekçileriyle görüş alış verişinde bulundukları Filipinlere
gittiler.
Bu karşılıklı değişim Pasifik’in her
iki yanındakiler için büyük bir uyarıcı oldu. Latin Amerika ülkeleri ve
Filipinler arasında tarihsel olarak ve halihazırda ne kadar çok ortak yön
bulunduğunu anladık: önce İspanya tarafından fethedilme ve sömürgeleştirilme,
sonra ABD tarafından yeni-sömürgeleştirilme. Amerikalarda Birleşik Meyve’nin ve
Filipinlerde Del Monte’nin toprağın ve köylülerin ırzına geçişi arasında güçlü
paralellikler vardı. Her ikisinde de ABD askeri-şirket kompleksi kendi
neoliberal ajandasına boyun eğen kukla diktatörleri işbaşına getirmişti.
Uzak ülkelerden sağlık emekçileri
arasındaki karşılıklı değişimler ve kendi ülkelerine ilişkin sundukları “durum
analizleri”, yeni bir uluslararası ve kıtalararası dayanışma duygusu yarattı.
Benzer sıkıntı ve mücadele öykülerini paylaşarak, herkes bütün ülkelerde
sağlıksızlığın ana belirleyicisinin artan ölçüde küreselleşen, acımasızca
eşitsiz ekonomik sistemden kaynaklandığını görebildi. Açıkça “serbest piyasa”,
göstermelik demokratik işleyişine karşın, zengin ve güçlülerin lehine
tasarlanmıştır. Bütün zengin ülkelerin “uluslararası yardım” jestlerine ve
Birleşmiş Milletlerin bağlayıcı olmayan yaptırımlarına karşın, ülkeler arasında
ve ülkeler içinde zengin ve yoksul arasındaki uçurum genişlemiştir. “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ne
rağmen en temel haklar, özellikle yeterli beslenme ve herkese sağlık bakımı
hakkı rutin olarak ihlal edildi ve yaptırımsız kaldı.
Uluslararası ağlar ve küresel güçlükler
Sağlığın toplumsal belirleyicileri
daha merkezi ve ağır basar hale gelirken, Orta Amerika’da ağlar, dünyanın diğer
kısımlarındaki paralel gruplarla daha geniş iletişim ve dayanışma arayışına
girdiler. Yıllar içinde Bölgesel Komite ve bağlı örgütlerin çalışmalarının
öncülük ettiği daha uzun erimli koalisyonlar oluşturuldu.
70’ler ve 80’lerde Dünya Bankası ağır
borç yükü altındaki ülkelerin boğazlarını neoliberal ticaret politikaları ve
Yapısal Uyum Anlaşmaları ile sıktığında, ulusal egemenlerin aldığı sert
tedbirler, halkın direniş ateşi üzerine benzin döktü. Latin Amerika’da
dışlanmışlar, güçlü egemen sınıflarından kurtulmak için bir mücadele
veriyorlardı.
Halkların bu kurtuluş mücadelelerinde
topluma dayalı taban hareketi ağları önemli bir rol oynadı. Bu mücadelelerden
bir kısmı başarıya ulaştı – en azından geçici olarak. Birkaç ülkede eski
plütokrasilerin yerini daha demokratik, daha halkçı hükumetler aldı. Diğer
ülkelerde özgürlük mücadelesi taban kazandı.
Latin Amerika ile birçok ortak yönü
bulunan Filipinlerde ABD destekli despot Marcos hükumetine karşı uzun zamandır için
için yanan bir direniş vardı. Sonunda Ferdinand Marcos “Çiçek Devrimi” denen
yaygın, büyük ölçüde şiddetsiz bir halk ayaklanmasıyla devrildi. Binlerce insan
askerlerin üstüne çiçeklerle yürüyerek, namlularına çiçek koydu. Şaşkın
askerler yürekleri dinlediler ve halkın yanında yer aldılar. Fakat bu gökten
zembille inmedi. Hemen hemen bütün kent ve köylere ulaşan sağlık emekçileriyle
Topluma Dayalı Sağlık Bakımı Hareketi insanların hazırlanması ve harekete
geçirilmesinde yeraltından güçlü bir rol oynadı. Çok sayıda toplumcu doktor,
hemşire ve rahibe, toplum sağlığı emekçileriyle birlikte hapse atıldı veya
öldürüldü. Fakat bunlar yalnızca halkın kararlılığını güçlendirdi. Sonunda
kukla diktatör devrildi.
Kuşkusuz halkın zaferi, kısmi bir
zaferdi. Küresel güç sistemi, emperyalizm yerinde duruyordu ve kısa zamanda
yeni bir kukla grubu kontrolü ele aldı. Bu öykü dünyanın birçok yerinde
yinelenen bir öyküdür. Ancak en azından insanlar uyanıyor ve emperyalist güçler
giderek daha fazla savunmaya geçiyor. Savaş devam ediyor.
David Werner
Çeviren: Akif Akalın
Kaynak
Werner, D. (2013). People’s Struggle
for Health and Liberation In Latin America: A Historical Perspective. Cuenca,
Ecuador: Arte y Diseno. Pp. 21 – 31.
Ülkeler içinde ve arasında
ağlar kurma ve dayanışma inşası süreci, Topluma
Dayalı Sağlık Bakımı Hareketi’nin en önemli stratejik çıktılarından biri
olmuştur. Halkın Sağlık Hareketi (People’s
Health Movement) bunun en son ve en uzun-erimli başarısıdır.
Sosyal değişim mücadelesinde kısmi gerilemeler
Orta Amerika’da Kurtuluş Savaşı’nın
en başarılı –en azından bir süre için- göründüğü ülke Sandinistlerin 1979
yılında Somoza hanedanını yıktığı Nikaragua’ydı. Bu “halk güçlerinin” parlak
bir başarı öyküsüydü. Herkese sağlık bakımının heyecan verici şekilde
iyileştirilmesi ve ülke çapında okur-yazarlığın iyileştirilmesi ve çocuk felci,
sıtma ve deng hastalığı gibi endemik hastalıkların ortadan kaldırılması
kampanyalarıyla, Nikaragua 80’lerin ortalarında temel sağlık göstergelerinde
(çocuk yaşamı, ana mortalitesi, yaşam beklentisinde artış) şaşkınlık uyandıran
başarılar elde etti.
Bu büyük başarıları kutlamak ve bu
başarılardan bir şeyler öğrenmek ve değişim mücadelesinde toplumu harekete
geçirmenin oynadığı kilit rolü incelemek için Bölgesel Komite’dekilerden bir
kısmı, dünyanın diğer bölgelerinden toplum sağlığı öncüleriyle birlikte
uluslararası bir sempozyum planlamaya başladık. “Geçiş Toplumlarında Sağlık Bakımı” sempozyumunun 1990 yılında
Managua’da yapılması planlandı. Dünyanın sağlık ve sosyal adalet için mücadele
veren ülkelerin, Nikaragua’dan öğreneceği çok şey olduğunu düşündük. Bu amaçla
değişim için taban hareketi mücadelesinin sürdüğü çeşitli ülkelerden sağlık
eylemcilerini davet ettik – özellikle Güney Afrika, Hindistan, Bangladeş,
Filipinler, Filistin ve çeşitli Latin Amerika ülkelerinden.
Aslında sempozyumun 1988 yılında
yapılması planlanmıştı, fakat 1990’a kadar tekrar tekrar ertelendi. Bu
sıkıntılı iki yılda küresel durum kötüye doğru değişti. Nikaragua’nın zaferi,
küresel elitlerin savunduğu modeli tehdit eden, topluma daha üstün sağlık,
refah ve eğitim fırsatları sunan alternatif bir modeldi. Nikaragua’nın yalnızca
küçük bir ülke olmasına rağmen, ortaya böyle bir alternatif koymasının uzun
erimli sonuçları olabilirdi. Bu durum küresel elit tarafından hoş görülemezdi ve
ne pahasına olursa olsun son verilmeliydi. Böylece Ronald Reagan yönetimindeki
ABD ekonomik ambargo ve Kontra’lar tarafından yürütülen karşı devrimci bir
terörist program başlattı. Bu eylemler birçok uluslararası yasanın açık
ihlaliydi:
·
Nürnberg İlkeleri
·
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
·
Amerikalar-arası Karşılıklı Yardım Anlaşması (Rio Paktı)
·
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Şartı
Gerçekten ABD’nin uluslararası
yasalara riayet etmesini istemenin radikallik olarak görüldüğü garip bir
dünyada yaşıyoruz. Bunun ötesinde, Kontraların büyük ölçüde, İran-Kontra
skandalı olarak bilinen Ortadoğu yoluyla silah satışından sağlanan kara para
ile finanse edildiğini de söylemek gerek.
Nikaragua’ya ve diğer orta ve güney
Amerika ülkelerine yapılan bu saldırıyı, daha geniş dünya ekonomik sistemi
bağlamında görmek önemlidir. ABD’de odaklanan ve çok-uluslu bankalar ve
şirketler tarafından tahakküm altına alınan mevcut ekonomik sistem, insanlığın
kolektif sağlığını ve geleceğini şimdiye dek görülmemiş ölçüde ciddi bir tehlikeye
atmıştır. Açgözlülüğün motive ettiği, tahakküm için örgütlenmiş ve yetersiz
düzenlenmiş bir ekonomik sistemin, paradoksal olarak dünyaya ve dünyada yaşayan
insanlara sağlık ve iyilik sunmasını beklemek saçmalık olurdu. Aksine, bu
sistem şimdi iyiliği ve türümüzün dünya üzerindeki varlığını yarattığı Pandora
kutusu sorunlarıyla tehdit etmektedir:
- Zengin ve yoksul
arasındaki büyüyen uçurum
- Zaten kısıtlı olan
demokratik sürecin aşındırılması
- Kamusal sağlık ve sosyal
güvenlik sistemlerinden çekilmek yoluyla sağlık üzerindeki yükün büyümesi
- Sonu gelmeyen
konvansiyonel savaş ve nükleer savaş
- Ekonomik erimeler
- Kitlesel medyanın,
haber, propaganda ve eğlencenin birleştirilmesi yoluyla insanların
dikkatini başka yönlere çekmek ve yanlış bilgilendirmek için kullanılması
- Genetiği değiştirilmiş
ürünlerin düzenlemesiz ve deneysel olarak yaratılması yoluyla besin
sistemimize zarar verilmesi
- Temiz su kıtlığının
büyümesi
- Çevremizin nükleer ve
kimyasal atıklarla karsinojen bir havuza çevrilmesi
- Yenilenemez enerji kaynaklarının
dizginsiz sömürüsü
İnsanların ve çevrenin bu sınırsız
sömürüsünün bir sonucu olarak, insanlık ve gezegen üzerindeki yaşam için en
büyük tehdit ortaya çıktı: küresel ısınma.
Bu krizlerin büyüklüğü ve birbirleriyle
etkileşimleri, bir çaresizlik ve şiddet pandemisine yol açmaktadır. Bu
korkularla dolu bir Pandora kutusudur. Hızla geri dönüşü olmayan bir noktaya
doğru yaklaşıyoruz. Fakat dünyanın çok-uluslu bankalar ve şirketler tarafından
satın alınmış veya tehdit edilmiş önde gelen politikacıları gerekli radikal adımları
atmakla hiç ilgilenmemektedirler.
Katolik kilisesinin etkisi de
Nikaragua ve diğer yerlerde elde edilen kazanımların bir kısmının
yitirilmesinde rol oynamıştır. Kilise güçlü statükoyu savunan gelenekselcilerle,
muhalefetin yanında yer alarak İsa’nın öğretisini izleyen Özgürlük Teolojisini
savunanlar arasında ikiye bölünmüştür. Özgürlük teolojisinden esinlenen birçok
rahip ve rahibe, daha adil bir toplumsal düzen için güçlü bir ses olmuş,
bazıları bu cesaretlerinin bedelini yaşamlarıyla ödemişlerdir. Ancak, açıkçası
kilise hiyerarşisi halkın hakları için mücadelesine soğuk kalmıştır.
Nikaragua’da ABD tarafından
örgütlenen kurumsal terörizm, ambargo ve diğer daha sofistike sosyal kontrol
stratejileri rol oynamıştır. 1990 yılında, sempozyumun yapılmasından kısa bir
süre önce Sandinistler seçimlerde yenilmiş, CIA tarafından desteklenen
muhafazakar UNO partisi iktidara gelmiştir. Bu Amerikan emperyalizminin tanıdık
bir öyküsüdür. ABD, Nikaragualıları, yıkıcı “karşı-devrimin” Sandinistler
devrilene kadar sürecek olmasıyla tehdit etmiştir. Sonu gelmeyen silahlı
şiddetten yılan ve UNO’nun sahte sözleriyle kandırılan Nikaragua halkı, sonunda
teslim olmuş ve yenilgiye oy vermişlerdir.
UNO iktidara gelir gelmez, eski
rejimin eşitsizliklerinin çoğu yeniden su yüzüne çıktı. Kamusal hizmetlerde
kesintiler yapıldı, tıbbi bakım özelleştirildi ve bunların sonucu olarak sağlık
göstergeleri hızla kötüleşti.
NİKARAGUA’DA SAĞLIK
POLİTİKALARI
|
|||
SOMOZA (Muhafazakar)
|
SANDİNİSTLER (Devrimci)
|
CHAMORRO (Piyasa Yönelimli)
|
|
İYİLEŞTİRİCİ BOYUT
|
Kent zenginleri için hekim ve
hastaneler
Çok maliyetli ve yoksul çoğunluğun
erişimi dışında
|
Topluma dayalı kırsal ve toplum
sağlığı birimleri
Herkese ücretsiz erişilebilir
hizmet
|
Neoliberal, sağlık birimleri azaldı
Özelleştirme ve maliyetin hastalara
yansıtılması erişimi azalttı
|
ÖNLEYİCİ HİZMETLER
|
Çok az hizmet
|
Önleyici kampanyalar
|
Önleyici hizmetler için toplumu
harekete geçirememe
|
SAĞLIĞA ETKİ
|
Sağlıksızlık yüksek çocuk ölümü
|
Sağlıkta hızlı iyileşme
|
Duraklama ve geri dönüş, çocuk
ölümü
|
Başlangıçta daha eşitlikçi, sağlığı
teşvik eden yönetimin olumlu dönüşümlerini tartışmak için planlanmış olan, uzun
süredir ertelenen Geçiş Toplumlarında
Sağlık Bakımı Sempozyumu, Nikaragua’daki gelişmeler karşısında temasını
değiştirdi. Mevcut olumsuz dönüşümlerin analiz edilmesi ve dalganın geriye
dönerek, işlerin sağlıksız bir yöne gerilemesi öncesinde elde edilen
kazanımların nasıl korunabileceği stratejilerinin tartışılması şeklinde
değiştirildi.
Bu sıkıntı verici gerilemelere rağmen
Managua Sempozyumu yeni bir ufuk açtı. Etkileyici analizler yapıldı ve yerel ve
uluslararası eylem için somut öneriler getirildi. Asya, Afrika, Ortadoğu ve
Amerikalardan sağlık eylemcileri arasındaki açık görüş alışverişleri, dünyanın
farklı köşelerinde karşılaşılan sorunların benzerliğini ortaya koydu. Güçlü bir
uluslararası dayanışma duygusu ortaya çıktı. Kapanış sırasında grup, başlayan
karşılıklı değişimin devam etmesi ve genişletilmesi gereği üzerinde anlaştı. Bu
amaçla “Uluslararası Halkın Sağlık
Konseyi” (UHSK) adıyla yeni bir kıtalararası koalisyon kuruldu.
UHSK 1990’lar boyunca Güney Afrika,
Avrupa ve Avustralya’da periyodik uluslararası toplantılar düzenledi.
Toplantılarla birlikte Değişim İçin Sağlık Eğitimi, Çocuktan – Çocuğa
Etkinlikler, taban hareketi örgütlenmesi ve diğer eylem odaklı konularda kısa
kurslar düzenlendi.
20. yüzyılın sonuna doğru UHSK ve
Bölgesel Komite’deki kilit oyuncular, diğer ulusal ve uluslararası sağlık
ağlarıyla birlikte yüzyıl sonunda Halkın Sağlık Meclisi (HSM) adı altında bir
konferans planlamaya başladılar. Konferans Kasım 2000’de Bangladeş, Gonasthaya
Kendra’da toplandı. HSM’ne 70’den fazla ülkeden 1.400’ün üzerinde sağlık
emekçisi ve eylemci katıldı. Bu çığır açıcı Meclis’ten halen devam etmekte olan
ve daha sonra Güney Afrika ve Ekvador’da Meclis toplantısı yapan Halkın Sağlık
Hareketi (HSH) ortaya çıktı.
Halen HSH, binlerce üyesi, farklı
ulusal ve bölgesel programları, çok sayıda izlem grupları Dünya Sağlık
Meclisi’ndeki ayağı ile sağlığa ilişkin konularda, dünyanın en yetkili
planlamacıları ve karar vericilerinin tartışmalarına “halkın aklı-başında
sesini” katmaktadır.
Devrimin parçası olarak evrim gereksinimi
Maalesef yirminci yüzyılın sonunda
baskıcı rejimlerin devrilmesini takiben daha sağlıklı, daha demokratik bir
yönetim beklentileri hayal kırıklığıyla karşılaştı. Nikaragua’da Somoza’dan
sonra, Filipinlerde Marcos’tan sonra ve Güney Afrika’da ırkçı rejimden
kurtulunduktan sonra halkların radikal değişim umudu yüksekti. Fakat birkaç yıl
içinde eskinin tepeden inmeci, acımasızca kutuplaşmış toplumsal düzenine geriye
dönüşler başladı. Nelson Mandela dahi küresel plutokrasi karşısında geriledi.
1990’ların sonundaki eski rejimler
üzerine kazanılan zaferler, bütün Birleşmiş Milletler üyeleri tarafından
imzalanan 2000 Yılında Herkese Sağlık hayali, birçok toplum örgütü ve toplum
sağlığı programı süngülerini düşürdü. Uzun yıllardır mücadele veren birçok
taban hareketi sağlık programı sessizce kayboldu veya Meksika’daki “Halk Güvencesi”
ve “Dayanışma” gibi ilerici isimler altındaki yeni hükumet uzantısı programlar
içinde soğuruldu.
Baskıcı rejimleri alt ettikten sonra
yeni tiranlarla kademeli olarak eski rejimlere dönen birçok “Özgürlük
Mücadelesi” gerçeğinden ne öğrenebiliriz? Belki de ana ders, evrimsiz devrimin
fazla bir şey değiştiremeyeceğidir – veya en azından uzun bir süre için
değiştiremeyeceği. Radikal bir yönetim değişimi istiyorsak, önce sıradan
insanların kendilerini diğer insanlar ve doğa ile nasıl ilişkilendirdiklerine
ilişkin düşüncelerinde radikal bir değişim inşa etmeliyiz. İnsanlara bunlar
çocukluklarından başlayarak öğretiliyor. Bu nedenle daha sağlıklı, daha iyi,
daha sürdürülebilir bir toplumsal düzene doğru dönüştürücü bir evrimci mücadele
yoluyla ilerlemek istiyorsak, çocuklarımızla başlamak zorundayız – özellikle
çocuklarımızın nasıl öğrendikleriyle.
Meydan okuma
Bugün 21. yüzyılda geçmişte
olduğundan daha farklı ve daha tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz. Kadın hakları
ve eşcinsel hakları gibi bazı alanlarda, en azından bazı yerlerde iyileşmeler
görmüş görebiliriz. Fakat insanlık zenginlik ve güç bakımından daha da
kutuplaşmış bir hale gelmiştir. Ve çevresel olarak, küresel ısınma tsunamisi
yaklaşırken, bir felaketin kıyısındayız. Ancak dünyanın egemenleri, megalomanilerinin
yarattığı korkunç tehlikelere karşı kör görünüyorlar. Kuzey Amerika
yeni-emperyalizmi sınır tanımıyor – aynı kendi açgözlülüğünün bataklığına batan
bir büyük dinozor gibi.
Fakat bazı sağlıklı şeyler de oluyor.
Bu yüzyılın Latin Amerika’nın öncülük ettiği yüreklendirici bir ilerlemesi
yüzyıllardır sömürgeci ve yeni sömürgeci baskı altında kalmış artan sayıda
toplumların ayağa kalkmaya ve “Yeter!” demeye başlamasıdır. Nesillerdir
efendilerine boyun eğmeleri ve sessizlik içinde acı çekmeleri için beyinleri
yıkanmış insanlar sonunda kurumsallaşmış sömürü zincirlerinden kurtulmaya
başladılar. Bu, Latin Amerika için büyük bir adımdır. Ve kısa zamanda bunun
insanlık için olmasını umalım!
Fakat bu değişim momenti gökten
zembille inmedi. Zemin çalışması, on yıllardır kendi temel gereksinimlerini
karşılamak, sağlıklarını iyileştirmek ve son olarak kendi kaderlerini
kendilerinin belirlemesi temel hakkını talep etmek için birlikte çalışan sıradan
insanların taban hareketleri çabaları tarafından inşa edildi. Şüphesiz topluma
dayalı sağlık programları ağı ve bundan doğan hareketler, kaynakların değişim
için harekete geçirilmesinde büyük bir rol oynadılar. Bu güçlendirici süreci
tetiklemeye yardımcı olan farkındalık yaratmanın kilidi, Paulo Freire’nin
“Özgürlük Pedagojisi” ve biz sağlık eylemcilerinin “Değişim İçin Eğitim”
dediğimiz şeydir.
Bir ulusun sağlığındaki
iyileştirmeler üzerine konuştuğumuzda, Küba bir örnektir. Küba, insanlarını
beslemek için çözümler bulmaktaki yaratıcılığıyla, dünyanın yoksul halklarıyla
dayanışmasıyla ve herkes için mükemmel sağlık bakımıyla, tıpta ve
biyoteknolojideki ilerlemeleriyle esinlendiricidir.
Artık başlangıçta olduğumuz gibi naif
değiliz. Ekonomik elitin karlarını bütün insanların iyiliğinin arkasına koyacak
her şeye muhalefet edeceğini biliyoruz. Dünyanın dev, kara aç şirketleri,
dünyanın ülkelerinin çoğundan veya Birleşmiş Milletler’den daha fazla
zenginliğe ve karar gücüne sahiptir; bu nedenle umut kırıcı bir görevle karşı
karşıyayız. İktidardakilerin gereksinim duyulan değişimi başlatmayacakları
açıktır.
İtici gücün aşağıdan gelmesi
gerekiyor. Dünya halklarının, Latin Amerika halkları gibi ayağa kalkma ve
“Yeter!” diye bağırma zamanı gelmiştir. Fakat böyle bir küresel dayanışma
kaynağının ortaya çıkması için, örgütlü bir eylem kaynağı gereklidir. Bölgesel
ve küresel düzeyde Halkın Sağlık Hareketi bu süreçte kritik bir rol
oynamaktadır.
Fakat çoğumuz yaşlanıyoruz. Mücadele
ettik, fedakarlık yaptık ve öğrendik. Bazı şeyleri iyi yaptık. Yanlışlar da
yaptık. Şimdi genç insanların başarılarımızdan ve başarısızlıklarımızdan
öğrenme ve mücadeleyi ileriye taşıma zamanı. Bunun için özgürleştirici eğitim
yaklaşımının önemine vurgu yapıyorum. Yalnızca öğrenmeye böyle bir eşitlikçi,
açık-uçlu yaklaşım yoluyla biz, Homo sapiens türü, kendi içsel sevgili doğamız
ve Evrenin çeşitlilik gösteren doğasıyla denge içinde yaşama umuduna sahip
olabiliriz.
“Sumak Kausay” ve Herkese Sağlık hayali
Uzun zamandır egemen “kalkınma” ve
“ilerleme” kavramları, insanların sömürülmesi ve doğal kaynakların dizginsiz
kullanımı yoluyla sınırsız büyüme şeklindeki kapitalist paradigmaya bağlandı.
Fakat sanki biz dünyaya ait değilmişiz, dünya bize aitmiş gibi kalkınmaya bu
açgözlü yaklaşım şimdi bir bumerang gibi geri dönüyor.
Sonunda Latin Amerika’da ve dünyanın
her yerinde mücadelemiz “ya herkese sağlık” ya da “herkese ölüm” halini aldı.
Şuna vurgu yapmak isterim ki, “Herkese Sağlık”taki “herkes” yalnızca “biz”den
ibaret değil, bütün canlılardır. Antik bir Ekvador kavramı olan “Sumak Kausay”,
“iyi yaşam” anlamına gelir. Amerika’nın yerli insanları çevre ile daha uyumlu
yaşamışlardır ve insanların da dünyanın bir parçası olduğuna (sahibi değil)
inanmışlardır.
David Werner
Çeviren: Akif Akalın
Kaynak
Werner, D. (2013). People’s Struggle
for Health and Liberation In Latin America: A Historical Perspective. Cuenca,
Ecuador: Arte y Diseno. Pp. 31 – 35; 65 – 67.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder