Yetersiz beslenme hastalarda
kendisini çok farklı yakınmalarla gösterebilir. Bu yakınmalar anksiyete (kaygı)
ve depresyon gibi psikolojik durumlardan, adet düzensizliğine (bazen adetten
kesilmeye); üriner (böbrek ve idrar yolları) sorunlardan, aşırı yorgunluğa;
doğumsal anomalilerden, büyüme/gelişme geriliğine kadar çok geniş bir yelpazeye
yayılabilir. Ülkemizde yaşayan insanların önemli bir kısmının “açlık” sınırı
altında hayatta kalma mücadelesi verdiği göz önüne alındığında, yukarıda
sıralanan sorunlara ilişkin yakınmalarla hekimlere başvuran hastalarda ilk
sorgulanması gereken durum “gıda güvencesi”dir.
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü (FAO) “gıda güvencesini” şöyle tanımlamaktadır: “Bütün insanların, her
zaman, aktif ve sağlıklı bir yaşam için (gerekli) diyetsel gereksinimlerini ve
gıda önceliklerini karşılamakta yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya, fiziksel,
sosyal ve ekonomik olarak erişime sahip olması”. (FAO, 2009).
Bu tanımdan yola çıkılarak gıda
güvencesinin asgari koşulları şöyle belirlenmiştir:
- Besinsel olarak yeterli ve
güvenli gıdaların kolayca bulunabilmesi
- Besinsel olarak yeterli ve
güvenli gıdaların toplumsal olarak kabul edilen yöntemlerle
edinilebilmesinin garanti edilmesi
Bir insanın gıdaya erişimi olanaksız
hale geldiğinde ve bu durum bireyi etkilediğinde “gıda güvencesizliği” söz
konusudur. Besinsel olarak yeterli ve güvenli gıdaların kolayca bulunamadığı
veya toplumsal olarak kabul edilen yöntemlerle edinilemediği durumlarda gıda
güvencesizliği ortaya çıkar.
Gıda güvencesizliğine neden
olabilecek birçok etken vardır. Bunlar arasında en önemlileri “gıdaların fiyatı”
ve “bireyin geliri”dir. Bunlara aynı zamanda “gıda güvencesizliğinin toplumsal
belirleyicileri” de denir.
Gıda güvencesi dört ayak üzerine
oturur: bulunabilirlik, erişim, kullanım ve istikrar. Şüphesiz ilk önce gıda
“var” olmalıdır. Dünyanın bazı coğrafyaları bu konuda şanssızdır. Bu
coğrafyalarda insanların gereksindiği bazı gıdaların “dışarıdan” getirilmesi
gerekebilir. İkinci olarak insanlar bu gıdalara kolayca erişebilmeli, erişim
önünde fiziksel (uzaklık), mali ve sosyal (özellikle kültürel) engeller
olmamalıdır. İnsanların var olan ve erişebildikleri gıdaları yemek haline
getirebilmeleri, gıdalar içindeki besinlerden olabildiğince yararlanabilmeleri
gerekir. Son olarak bütün bunların istikrarlı olması gerekir, çünkü gıda
insanların ertelenemez ve vaz geçilmez bir gereksinimidir ve sürekliliği
şarttır.
GIDA GÜVENCESİZLİĞİ VE AÇLIK
Gıda güvencesizliği ile “açlık”
arasında yakın bir ilişki vardır ancak daha önce “Açlık:
En büyük sağlık sorunu” başlıklı makalemizde belirttiğimiz gibi henüz “açlık”
üzerine herkesin fikir birliğine ulaştığı bir tanım yapılamamıştır (Akalın,
2013). Kuşkusuz üzerinde uzlaşılmış bir tanımı olmayışı, açlığın “gerçekliğini”
azaltmaz ve herkes açlığın ne olduğunu bilir.
Halk arasında açlık “gıdaya karşı
güçlü istek” şeklinde tarif edilir. Toplumun daha eğitimli kesimleri açlığın
“insanların üretken ve etkin bir yaşam sürdürebilmesi için gereksindiği
besinleri (karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler mineraller ve su)
sağlayan yeterli gıda alamaması” olduğunu söyleyecektir. ABD Tarım Bakanlığı da
açlığı, “gıda yokluğuna bağlı rahatsız edici ve ıstırap verici duygu” olarak
tanımlamıştır (USDA, 2015). Bu tanımlardan yola çıkarak açlığın, “gıda
güvencesizliğinin” potansiyel bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.
ABD Tarım Bakanlığı bir hanenin gıda
güvencesi bakımından durumunu ölçmekte aşağıdaki ölçütleri kullanmaktadır:
- Yüksek gıda güvencesi: Yeterli gıdaya sürekli erişime ilişkin sorun veya kaygı olmaması
- Marjinal gıda güvencesi: Yeterli gıdaya sürekli erişime
ilişkin zaman zaman sorun veya kaygı olması fakat gıda alımının niteliği,
çeşitliliği ve miktarında azalma olmaması
- Düşük gıda güvencesi: Diyette niteliğin, çeşidin ve arzu edilirliğin
azalması fakat normal yemek yeme desenlerinin (öğünlerin) ve alınan gıda
miktarının kesintiye uğramaması
- Çok düşük gıda güvencesi: Yıl içinde zaman zaman yemek
yeme deseninin kesintiye uğraması (öğün atlama) ve alınan gıda miktarının
azalması
KLİNİK TABLO
Araştırmalar gıda güvencesizliğinin
sağlık etkilerinin hayatın farklı dönemlerinde farklı tablolar halinde
görülebildiğini ortaya koymaktadır.
Annenin gıda güvencesizliği,
“bebeklerde” belli doğumsal sorunların (yarık damak, büyük arter
transpozisyonu, Fallot tetralojisi, sipina bifida ve anansefali) görülme
riskini artırmaktadır (Carmichael, 2007).
Gıda güvencesizliği çeken “çocukların”
gıda güvencesizliği yaşamayan yaşıtlarına göre daha fazla yataklı tedaviye
muhtaç olduğu ve demir eksikliği anemisi yaşadığı bildirilmiştir.
“Erişkinlerde” gıda güvencesizliği
böbrek sorunları, beslenme yetersizliği, akıl sağlığı sorunları,
kardiyovasküler (dolaşım sistemi) sorunlar ve diyabet riskini arttırmaktadır.
Gıda güvencesizliğinin “yaşlılarda”
neden olduğu sağlık sorunları daha çok besin yetersizliğine bağlı sorunlardır.
Genellikle gıda güvencesizliği ile
kronik hastalıkların bir arada bulunduğu saptanmıştır. Bu arada bazı
araştırmalarda gıda güvencesizliğine obezitenin de eşlik edebildiği ortaya
konmuştur (Larson ve Story, 2011).
Gıda güvencesizliği yaşayan
hastalarda en sık rastlanan klinik belirti ve bulgular şöyle sıralanabilir
(sıralama görülme sıklığına göre değildir):
- Anksiyete (kaygı) ve/veya
depresyon
- Kilo alma veya kaybetme
- Demir eksikliği anemisi belirti
ve bulguları
- Çocuklarda büyüme/gelişme geriliği
- İshal veya kabızlık
- Enfeksiyonlara duyarlılık, yara
iyileşmesinde gecikme
- Yetersiz beslenmenin genel
belirtileri (yorgunluk, sinirlilik, baş dönmesi, cilt kuruluğu, saç
dökülmesi)
- Adet düzensizliği
- Vitamin ve mineral eksikliği
belirti ve bulguları
KLİNİSYEN HEKİMLERE DÜŞEN
Klinisyen hekimler (branşları ne
olursa olsun) kendilerine yukarıda sayılan yakınmalarla başvuran hastalarında
“gıda güvencesizliğini” mutlaka sorgulamalıdır. Anamnez alırken olası gıda
güvencesizliğini ortaya çıkartabilmek için hekim tarafından sorulması gereken
soru şöyle ifade edilebilir: “geçen yıl içinde hiç gıdasız kaldığınız veya gıda
satın alamadığınız zaman oldu mu?”
Hekimler hastanın bu soruya “evet”
yanıtı vermesi durumunda, hastanın yakınmalarını gıda güvencesizliğinin insan
üzerindeki bedensel, ruhsal ve sosyal etkileri yönünden değerlendirmelidir.
Bu noktada atlanmaması gereken en
önemli konulardan biri de, hekimin “tıbbi tanısının” kayıtlara geçmesinin
sağlanmasıdır. Hekimler mali kriz yaşayan veya gıda güvencesizliği
prevalansının yüksek olduğu toplumsal sınıflardan gelen hastalarını, “gıda
güvencesizliği riski” yönünden değerlendirmeli ve tanılarını ICD 10’da (Hastalıkların
Uluslararası Sınıflandırılması) Z59.4 kodu ile yer alan “yeterli gıdanın
olmayışı” şeklinde kaydetmelidir. Böylece sorunun “görünür” hale gelmesi
sağlanacaktır.
Hekimler kendilerine başvuran
hastaların beslenmeye ilişkin sosyal ve diyetsel davranışlarını öğrenmeli ve
gıda güvencesizliği tanısı koyduklarında hastalarını mutlaka izleme almaları ve
gerektiğinde destek alabilecekleri sosyal kurumlara sevk etmeleri gerekir. Gıda
güvencesinin yeniden sağlanması uzun vadede hastaların sağlığının iyileşmesine
yardımcı olacak ve klinik bakım gereksinimlerini azaltacaktır.
Hekimler gıda güvencesizliğinin
“önlenmesine” de çeşitli şekillerde katkıda bulunabilirler. Hizmet sundukları
bölgelerde mevcut “gıda yardımı” programlarını öğrenebilir, tanı koydukları
vakaları bu programlara sevk edebilirler, hatta olanaklıysa bu kurumlarla
işbirliğine gidebilirler. Yine gıda güvencesizliği çeken veya gıda
güvencesizliği tehlikesi altında olan hastalarını “hakları” konusunda
eğitebilir ya da bu eğitimi alabilecekleri kurumlara yönlendirebilirler.
Akif Akalın
KAYNAKLAR
Akalın, A. (2013). Açlık: En büyük sağlık sorunu. Toplumcu Tıp Sayfaları.
http://toplumcutip.blogspot.com.tr/2013/08/aclk-en-buyuk-saglk-sorunu.html
Carmichael, SL. ve ark. (2007). Maternal food insecurity is associated with increased risk
of certain birth defects. Journal of Nutrition, 137(9): 2087 – 92.
FAO. (2003).
Trade reforms and food security: conceptualizing the linkages. Rome.
FAO. (2009).
Declaration of the World Summit on Food Security. Rome. 16 – 18 November 2009.
Larson, NI. ve Story, MT. (2011). Food insecurity and weight status among U.S. children and
families: a review of the literature. American Journal of Preventive Medicine,
40(2): 166 – 73.
USDA. (2015).
Food Security in the U.S. Last updated: Tuesday, September 08, 2015.
http://www.ers.usda.gov/topics/food-nutrition-assistance/food-security-in-the-us/measurement.aspx
İLGİLİ MAKALELER
İLGİLİ MAKALELER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder