Translate

18 Aralık 2015 Cuma

Hastanızın yakınmaları ‘açlıktan’ olabilir

Yetersiz beslenme hastalarda kendisini çok farklı yakınmalarla gösterebilir. Bu yakınmalar anksiyete (kaygı) ve depresyon gibi psikolojik durumlardan, adet düzensizliğine (bazen adetten kesilmeye); üriner (böbrek ve idrar yolları) sorunlardan, aşırı yorgunluğa; doğumsal anomalilerden, büyüme/gelişme geriliğine kadar çok geniş bir yelpazeye yayılabilir. Ülkemizde yaşayan insanların önemli bir kısmının “açlık” sınırı altında hayatta kalma mücadelesi verdiği göz önüne alındığında, yukarıda sıralanan sorunlara ilişkin yakınmalarla hekimlere başvuran hastalarda ilk sorgulanması gereken durum “gıda güvencesi”dir.


KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) “gıda güvencesini” şöyle tanımlamaktadır: “Bütün insanların, her zaman, aktif ve sağlıklı bir yaşam için (gerekli) diyetsel gereksinimlerini ve gıda önceliklerini karşılamakta yeterli, güvenli ve besleyici gıdaya, fiziksel, sosyal ve ekonomik olarak erişime sahip olması”. (FAO, 2009).

Bu tanımdan yola çıkılarak gıda güvencesinin asgari koşulları şöyle belirlenmiştir:

  • Besinsel olarak yeterli ve güvenli gıdaların kolayca bulunabilmesi
  • Besinsel olarak yeterli ve güvenli gıdaların toplumsal olarak kabul edilen yöntemlerle edinilebilmesinin garanti edilmesi

Bir insanın gıdaya erişimi olanaksız hale geldiğinde ve bu durum bireyi etkilediğinde “gıda güvencesizliği” söz konusudur. Besinsel olarak yeterli ve güvenli gıdaların kolayca bulunamadığı veya toplumsal olarak kabul edilen yöntemlerle edinilemediği durumlarda gıda güvencesizliği ortaya çıkar.

Gıda güvencesizliğine neden olabilecek birçok etken vardır. Bunlar arasında en önemlileri “gıdaların fiyatı” ve “bireyin geliri”dir. Bunlara aynı zamanda “gıda güvencesizliğinin toplumsal belirleyicileri” de denir.

Gıda güvencesi dört ayak üzerine oturur: bulunabilirlik, erişim, kullanım ve istikrar. Şüphesiz ilk önce gıda “var” olmalıdır. Dünyanın bazı coğrafyaları bu konuda şanssızdır. Bu coğrafyalarda insanların gereksindiği bazı gıdaların “dışarıdan” getirilmesi gerekebilir. İkinci olarak insanlar bu gıdalara kolayca erişebilmeli, erişim önünde fiziksel (uzaklık), mali ve sosyal (özellikle kültürel) engeller olmamalıdır. İnsanların var olan ve erişebildikleri gıdaları yemek haline getirebilmeleri, gıdalar içindeki besinlerden olabildiğince yararlanabilmeleri gerekir. Son olarak bütün bunların istikrarlı olması gerekir, çünkü gıda insanların ertelenemez ve vaz geçilmez bir gereksinimidir ve sürekliliği şarttır.
 
GIDA GÜVENCESİZLİĞİ VE AÇLIK

Gıda güvencesizliği ile “açlık” arasında yakın bir ilişki vardır ancak daha önce “Açlık: En büyük sağlık sorunu” başlıklı makalemizde belirttiğimiz gibi henüz “açlık” üzerine herkesin fikir birliğine ulaştığı bir tanım yapılamamıştır (Akalın, 2013). Kuşkusuz üzerinde uzlaşılmış bir tanımı olmayışı, açlığın “gerçekliğini” azaltmaz ve herkes açlığın ne olduğunu bilir.

Halk arasında açlık “gıdaya karşı güçlü istek” şeklinde tarif edilir. Toplumun daha eğitimli kesimleri açlığın “insanların üretken ve etkin bir yaşam sürdürebilmesi için gereksindiği besinleri (karbonhidratlar, yağlar, proteinler, vitaminler mineraller ve su) sağlayan yeterli gıda alamaması” olduğunu söyleyecektir. ABD Tarım Bakanlığı da açlığı, “gıda yokluğuna bağlı rahatsız edici ve ıstırap verici duygu” olarak tanımlamıştır (USDA, 2015). Bu tanımlardan yola çıkarak açlığın, “gıda güvencesizliğinin” potansiyel bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.

ABD Tarım Bakanlığı bir hanenin gıda güvencesi bakımından durumunu ölçmekte aşağıdaki ölçütleri kullanmaktadır:

  • Yüksek gıda güvencesi: Yeterli gıdaya sürekli erişime ilişkin sorun veya kaygı olmaması
  • Marjinal gıda güvencesi: Yeterli gıdaya sürekli erişime ilişkin zaman zaman sorun veya kaygı olması fakat gıda alımının niteliği, çeşitliliği ve miktarında azalma olmaması
  • Düşük gıda güvencesi: Diyette niteliğin, çeşidin ve arzu edilirliğin azalması fakat normal yemek yeme desenlerinin (öğünlerin) ve alınan gıda miktarının kesintiye uğramaması
  • Çok düşük gıda güvencesi: Yıl içinde zaman zaman yemek yeme deseninin kesintiye uğraması (öğün atlama) ve alınan gıda miktarının azalması

KLİNİK TABLO

Araştırmalar gıda güvencesizliğinin sağlık etkilerinin hayatın farklı dönemlerinde farklı tablolar halinde görülebildiğini ortaya koymaktadır.

Annenin gıda güvencesizliği, “bebeklerde” belli doğumsal sorunların (yarık damak, büyük arter transpozisyonu, Fallot tetralojisi, sipina bifida ve anansefali) görülme riskini artırmaktadır (Carmichael, 2007).

Gıda güvencesizliği çeken “çocukların” gıda güvencesizliği yaşamayan yaşıtlarına göre daha fazla yataklı tedaviye muhtaç olduğu ve demir eksikliği anemisi yaşadığı bildirilmiştir.

“Erişkinlerde” gıda güvencesizliği böbrek sorunları, beslenme yetersizliği, akıl sağlığı sorunları, kardiyovasküler (dolaşım sistemi) sorunlar ve diyabet riskini arttırmaktadır.

Gıda güvencesizliğinin “yaşlılarda” neden olduğu sağlık sorunları daha çok besin yetersizliğine bağlı sorunlardır.

Genellikle gıda güvencesizliği ile kronik hastalıkların bir arada bulunduğu saptanmıştır. Bu arada bazı araştırmalarda gıda güvencesizliğine obezitenin de eşlik edebildiği ortaya konmuştur (Larson ve Story, 2011).

Gıda güvencesizliği yaşayan hastalarda en sık rastlanan klinik belirti ve bulgular şöyle sıralanabilir (sıralama görülme sıklığına göre değildir):

  • Anksiyete (kaygı) ve/veya depresyon
  • Kilo alma veya kaybetme
  • Demir eksikliği anemisi belirti ve bulguları
  • Çocuklarda büyüme/gelişme geriliği
  • İshal veya kabızlık
  • Enfeksiyonlara duyarlılık, yara iyileşmesinde gecikme
  • Yetersiz beslenmenin genel belirtileri (yorgunluk, sinirlilik, baş dönmesi, cilt kuruluğu, saç dökülmesi)
  • Adet düzensizliği
  • Vitamin ve mineral eksikliği belirti ve bulguları

KLİNİSYEN HEKİMLERE DÜŞEN

Klinisyen hekimler (branşları ne olursa olsun) kendilerine yukarıda sayılan yakınmalarla başvuran hastalarında “gıda güvencesizliğini” mutlaka sorgulamalıdır. Anamnez alırken olası gıda güvencesizliğini ortaya çıkartabilmek için hekim tarafından sorulması gereken soru şöyle ifade edilebilir: “geçen yıl içinde hiç gıdasız kaldığınız veya gıda satın alamadığınız zaman oldu mu?”

Hekimler hastanın bu soruya “evet” yanıtı vermesi durumunda, hastanın yakınmalarını gıda güvencesizliğinin insan üzerindeki bedensel, ruhsal ve sosyal etkileri yönünden değerlendirmelidir.

Bu noktada atlanmaması gereken en önemli konulardan biri de, hekimin “tıbbi tanısının” kayıtlara geçmesinin sağlanmasıdır. Hekimler mali kriz yaşayan veya gıda güvencesizliği prevalansının yüksek olduğu toplumsal sınıflardan gelen hastalarını, “gıda güvencesizliği riski” yönünden değerlendirmeli ve tanılarını ICD 10’da (Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırılması) Z59.4 kodu ile yer alan “yeterli gıdanın olmayışı” şeklinde kaydetmelidir. Böylece sorunun “görünür” hale gelmesi sağlanacaktır. 

Hekimler kendilerine başvuran hastaların beslenmeye ilişkin sosyal ve diyetsel davranışlarını öğrenmeli ve gıda güvencesizliği tanısı koyduklarında hastalarını mutlaka izleme almaları ve gerektiğinde destek alabilecekleri sosyal kurumlara sevk etmeleri gerekir. Gıda güvencesinin yeniden sağlanması uzun vadede hastaların sağlığının iyileşmesine yardımcı olacak ve klinik bakım gereksinimlerini azaltacaktır.

Hekimler gıda güvencesizliğinin “önlenmesine” de çeşitli şekillerde katkıda bulunabilirler. Hizmet sundukları bölgelerde mevcut “gıda yardımı” programlarını öğrenebilir, tanı koydukları vakaları bu programlara sevk edebilirler, hatta olanaklıysa bu kurumlarla işbirliğine gidebilirler. Yine gıda güvencesizliği çeken veya gıda güvencesizliği tehlikesi altında olan hastalarını “hakları” konusunda eğitebilir ya da bu eğitimi alabilecekleri kurumlara yönlendirebilirler.


Akif Akalın


KAYNAKLAR

Akalın, A. (2013). Açlık: En büyük sağlık sorunu. Toplumcu Tıp Sayfaları. http://toplumcutip.blogspot.com.tr/2013/08/aclk-en-buyuk-saglk-sorunu.html

Carmichael, SL. ve ark. (2007). Maternal food insecurity is associated with increased risk of certain birth defects. Journal of Nutrition, 137(9): 2087 – 92.

FAO. (2003). Trade reforms and food security: conceptualizing the linkages. Rome.

FAO. (2009). Declaration of the World Summit on Food Security. Rome. 16 – 18 November 2009.

Larson, NI. ve Story, MT. (2011). Food insecurity and weight status among U.S. children and families: a review of the literature. American Journal of Preventive Medicine, 40(2): 166 – 73.


USDA. (2015). Food Security in the U.S. Last updated: Tuesday, September 08, 2015. http://www.ers.usda.gov/topics/food-nutrition-assistance/food-security-in-the-us/measurement.aspx


İLGİLİ MAKALELER


Açlık: En büyük sağlık sorunu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder