Hani psikolojik testlerde bireylere bir sözcük verilir ve aklına gelen ilk sözcüğü ifade söylemesi istenir. Muhtemelen böyle bir durumda birçok insanın “doktor” dendiğinde aklına gelecek ilk sözcük “hasta” veya “hasta” dendiğinde aklına gelecek ilk sözcük “doktor” olacaktır. Bunun nedeni insanların çoğunun “doktor” ve “hasta” sözcüklerini başka bir “bağlamda” düşünememeleridir.
Kapitalist düzen, burjuva ideolojisi, kendi “sağlık paradigması” içinde doktoru “hastalara” bakan profesyonel olarak tanımlar ve insanlara da doktorları böyle tanıtır. Burjuva tıbbı tıp eğitiminden sağlık hizmetlerinin sunumuna kadar bütün yönleriyle burjuvazinin gereksinimlerine göre ve burjuva sağlık paradigması çerçevesinde örgütlenmiştir.
Bu paradigma içinde insanlar “hasta” olduklarında doktora gider, doktor da hastayı iyileştirmeye çalışır. Bu durum kendisini en somut biçimde, doktorların ofislerine gelen insanları “şikayetiniz nedir?” sorusuyla karşılamasıdır. Öyle ya, bir “şikayetiniz” yoksa doktorun ofisinde ne işiniz var?
Aslında bir başka doktorluk daha vardır. Fakat bu doktorluk, yalnızca maddi olanakları iyi olanlara hizmet eder. Bu nedenle “kamu” hastanelerinde pek rastlanmaz, fakat “özel” hastanelerde oldukça yaygındır.
Bütün özel hastaneler, insanlara “hasta” değilken veya “hiçbir şikayetleri yokken” de hastaneye gelmelerini, “check-up” yaptırmalarını önerir. Ancak SGK bu hizmetin bedelini ödemez, ödemeyi cepten yapmanız istenir. Sağlık Bakanlığı da düzenli olarak check-up yaptırmanızı salık verir fakat nedense (!) bu hizmeti kendi hastanelerinde sunmaz.
CHECK–UP SOSYALİST SAĞLIK HİZMETİNİN İNGİLİZCESİDİR
Tarihsel olarak hasta olmayan, hiçbir şikayetleri olmayan yurttaşların sürekli ve düzenli olarak muayene edilmesi ve sağlık yönünden kontrol edilmesi uygulaması ilk kez 1920’li yılların başlarında Moskova Sağlık Departmanı tarafından başlatılmış, başarılı sonuçlar alınması üzerine yaygınlaştırılmış ve giderek Sovyetler Birliği’nde sağlık hizmetlerinin “temeli” haline getirilmiştir.
Türkçeye “sağlık gözetimi” olarak çevirebileceğimiz bu hizmetin Rusçası “dispanserizatsiya” olarak bilinir. Bu terimle “tedavi edici” değil, “önleyici” tıbbi muayene anlatılır. Sovyetler Birliği’nde ve bütün sosyalist ülkelerde, bugün de Küba’da, bütün yurttaşlara, beşikten (hatta ana rahmine düştüğü andan itibaren) mezara kadar sürekli ve düzenli check – up hizmeti sunulur.
Bu hizmet, yukarıda da belirtildiği gibi “önleyicilik” amaçlı bir hizmettir. Birçok sağlık sorunu önlenir, bazı sorunlar daha ortaya çıkmadan tedbir alınır, bazı sorunlar ise henüz başlangıç halinde yakalanır ve kolayca tedavi edilir. Üstünlüğü “tartışılmaz” ve herkes tarafından kabul edilmiştir. Ancak çok, ama gerçekten çok “pahalı” bir hizmettir.
CHECK–UP VE SINIF MÜCADELESİ
Check–up yaptıranlar veya medyada check – up ilanlarını izleyenler bilir. Bugün Türkiye’de doğru dürüst bir hastanede “kapsamlı” bir check–up yaptırmanın maliyeti en az 2 bin liradan başlar. Eğer sahtekarların “bizde check–up 300 lira” ilanlarına kanarsanız, hastaneye gittiğinizde ya çok yetersiz bir check–up yapıldığını, ya da birçok işlem için ilave ücret talep edildiğini görürsünüz.
En az 2 bin lira dedik, fakat genellikle 2 bin lira sadece “temel” tetkikleri kapsar. Hekim herhangi bir sonuçtan şüphelenir, biraz daha ileri tetkik isterse, faturanız 5 bin liraya kadar çıkabilir.
Elbette bu rakamlar, kâr amaçlı özel sağlık kuruluşlarının rakamları olduğundan çok şişirilmiş rakamlardır, fakat bu hizmetleri “kamusal” olarak sunmak da, maliyetler düşse de oldukça pahalıdır. Öncelikle “bütün yurttaşlara” böyle bir hizmet sunulabilmesi için çok sayıda sağlıkçı ve sağlık merkezi gereklidir. Sosyalist ülkelerde sağlıkçıların sayılarının dünya ortalamalarının çok üzerinde olmasının nedeni budur. Örneğin bugün Küba’da 120 kişiye bir hekim düşmektedir. Bu durum maliyetleri önemli ölçüde arttırmaktadır.
Bir ülkede check–up uygulamasının devlet veya sosyal sigortalar tarafından karşılanma oranı ve check–up kapsamından sunulan hizmetler, o ülkede işçi sınıfının bilinç ve örgütlülük düzeyi ile doğru orantılıdır. Türkiye gibi işçi sınıfının bilinç ve örgütlülük düzeyinin çok düşük olduğu ülkelerde check–up, yalnızca maddi durumu iyi olanların yararlanabildiği bir hizmettir.
İşçi sınıfının bilinç ve örgütlülük düzeyinin daha yüksek olduğu Kuzey Avrupa ülkelerinde, emekçilerin çoğu (hepsi değil) check – up hizmetlerinden daha geniş ölçüde yararlanabilmektedir. Küba gibi işçi sınıfının “iktidarda” olduğu ülkelerde ise check – up bütün yurttaşlar için doğuştan kazanılmış bir haktır.
CHECK–UP HAYAT KURTARABİLİR
Sosyalist ülkelerde bütün yurttaşların, kapitalist ülkelerde ise yalnızca maddi gücü olanların yararlanabildiği check–up hizmeti “hayat kurtarıcı” olabilir. Bu durum özellikle kanser gibi mortalitesi yüksek hastalıklar için geçerlidir.
Bugün artık herkes kanserde “erken teşhisin” ne kadar hayati önem taşıdığını biliyor. Birçok kanser türü ilk evresinde, henüz içinde bulunduğu dokuyu tam olarak teslim alıp, çevresine yayılmaya başlamadan teşhis edilebilirse, gerçekten çok büyük bir başarıyla tedavi edilebiliyor.
İşte check–up muayenelerinin önemi burada. Kanserleri bu kadar erken teşhis edebilmenin en başarılı yöntemi sürekli ve düzenli, elbette aynı zamanda “kapsamlı” check–up muayeneleridir. İnsanların hasta değilken, hiçbir şikayetleri yokken doktora gittikleri bu muayeneler, adı üzerinde “önleyici” muayenelerdir ve hayat kurtarıcı olabilirler.
KAPİTALİZMİN CHECK–UP ALDATMACASI
Daha önce de belirttiğimiz gibi kapitalist ülkelerde eğer paranız varsa, sosyalist ülkelerdeki gibi sürekli ve düzenli check–up yaptırmanız mümkündür. Ancak kapitalist ülkelerde bu olanağa toplumun çok küçük bir kısmı sahiptir. Bu durumda özel hastaneler insanları kandırmak için çeşitli yöntemler geliştirirler: “Paket programlar.”
Örneğin özel bir hastanenin web sayfası “paketinizi oluşturun” diyerek size “seçenekler” sunmaktadır: hemşirelik hizmetleri mi istersiniz, sağlık desteği mi, laboratuvar desteği mi? Elbette “hepsini” istemelisiniz, fakat parayı kim ödeyecek?
Diyelim ufak tefek pansumanları ben kendim yaparım, laboratuvar tetkiklerimi de SGK ile bir kamu hastanesinde yaptırırım, bana “sağlık desteği” yeter dediniz. Bu durumda karşınıza yine üç seçenek çıkıyor: “Evde hemşire desteği”, “Bebek bakım hemşire desteği” ve “Fizyoterapist ziyareti.”
Bu kez “günde kaç saat” istediğinizi, başka bir sağlık gereksiniminiz olup olmadığını soruyorlar. Bir hastanın, hatta uzmanlık alanı fizik tedavi değilse bir tıp doktorunun günde kaç saat fizyoterapist gereksinimi olduğunu bilmesi mümkün mü? Fakat hastane size aynı manavlar gibi “ne kadar” istersiniz diye soruyor.
İşte kapitalist ülkelerde “her şey dahil” hizmet satın alacak parası olmayanlar, böyle soytarılıklara muhatap olmak zorunda kalırlar.
Sosyalist ülkelerde “bütün” yurttaşların ana rahmine düştükleri andan itibaren, ölene kadar yararlandıkları “kapsamlı” check–up programı çok pahalı olduğundan, kapitalist ülkelerde özel hastaneler “cebinize göre” paketler hazırlar. Bu paketlerden “cüzdanınıza” uygun olanları satın alarak, kendinizi belirli durumlara karşı koruyabilirsiniz. Paketinizin dışında kalan durumlar için yapacak bir şey yoktur. Keşke zengin bir ailenin çocuğu olarak doğsaydınız…
Diğer taraftan kapitalist ülkelerde işçi sağlığı hizmetleri çerçevesinde “sağlık gözetimi” uygulaması yürütülmektedir. Bu çerçevede işçilere işe giriş muayeneleri, periyodik muayeneler gibi check – up hizmetleri sunulur. Ancak bu sağlık gözetiminde istenilen başarıya ulaşılabilmesi için hekimlerin ve sağlıkçıların işçi sağlığı alanında uzmanlaşmış olmaları gerekir. Aksi halde Türkiye’de olduğu gibi bu alanda “uzmanlık” eğitimi almamış profesyoneller tarafından sunulduğunda, hizmet “check–up” olmaktan çıkar, hekimin karşısına gelene “şikayetiniz nedir?” sorusunu sorduğu, “yok” yanıtı alınca önündeki kağıdı imzaladığı “bürokratik” bir işleme dönüşür.
TIBBIN EMEKÇİLERİN DE HAYATINI KURTARABİLMESİ İÇİN
Evet, başka bir doktorluk daha vardır, fakat bu doktorluğa erişebilmek için ya sosyalist bir ülkede yaşamanız, ya da cebinizde çok para olması gerekir. Elbette bir alternatif daha var: Sınıf mücadelesini yükseltmek.
Emekçilerin sendikalaşma ve işçi sınıfı partilerine katılımlarındaki her yüzde 1’lik artış, “başka doktorluğu” görebildikleri pencereyi biraz daha aralayacaktır. Check–up maddi güçleri olanlar için bir “imtiyaz” olmaktan çıkıp, bütün emekçiler için “hak” haline gelecektir. O günler geldiğinde, emekçilerin kanserleri de tedavi edilebilecek kadar erken evrelerde teşhis edilebilecek, tıp emekçilerin de hayatlarını kurtarabilecektir.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder