ÖZET
Sovyetler Birliği Ekim Devrimi’nden
sonra önleyici tıbbı ve birincil sağlık bakımını önceleyen yeni bir sağlık
bakımı politikası benimsedi. Bu halk sağlığı alanında, kapitalizm altında alınması
olanaksız olan bir dizi tedbirin alınmasını olanaklı kıldı. Sovyetler Birliği
çiçek virüsünü kalıcı olarak eradike etmek için etkin tedbirler aldı. Nihayet
çiçek hastalığı, Sovyetler Birliği tarafından başlatılan, o zamana kadar görülmemiş olan ve dünyanın
en büyük halk sağlığı başarılarından biri olarak kalan bir bağışıklama
kampanyası sayesinde eradike edildi.
Anahtar sözcükler: Bağışıklama, sosyalist sağlık hizmeti, önleyici tıp, Sovyetler Birliği
SUMMARY
After the October Revolution, the
Soviet Union adopted a new healthcare policy that prioritized preventive
medicine and primary health care. This has rendered possible the introduction
of a number of measures in the domain of public health which were impossible
under capitalism. The
Soviet Union has taken effective measures to eradicate smallpox virus on permanent basis. Finally, smallpox was eradicated in 1980
thanks to an unprecedented immunization campaign that launched by the Soviet
Union, and remains one of the world’s greatest public health achievements.
Key words: Immunization, socialist health service, preventive medicine,
Soviet Union
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
bağışıklamayı “bireyin, genellikle bir aşı uygulanarak, bir bulaşıcı hastalığa
karşı bağışıklandığı veya dirençli hale getirildiği süreç” olarak tanımlıyor (WHO,
2020). Süreç kabaca şöyle gelişiyor:
Bağışıklık aslında vücudumuzun
kendisini korumak için geliştirdiği “doğal” bir süreç. Bulaşıcı bir hastalığa
yakalandığımızda vücudumuzun hastalıkla savaşmak için ürettiği antikorlar,
hastalığı yendikten sonra da bedenimizde kalmaya ve bizi bu hastalığa karşı
korumaya devam ediyor ve buna bağışıklık
diyoruz.
Ancak hastalıklara karşı bağışıklık
kazanmak için mutlaka hastalanarak “doğal” yoldan bağışıklık kazanmamız
gerekmiyor. Bağışıklığı, aşılarla vücudumuzun hastalıklara karşı antikor
üretmesini sağlayarak, “yapay” yoldan geliştirmek de mümkün. Aşıyla hastalığı
tanıyan vücudumuz, ileride bu hastalıkla bir daha karşılaşırsa hemen yanıt
vererek hastalanmamızı önlüyor.
TIP, HEKİMLİK VE HASTALIKLARIN ÖNLENMESİ
Antik Yunanistan’ın tıp geleneğini
temsil eden Aesculape tapınaklarından birinin duvarında, “Aesculape kendisine
başvuranların yaralarını, hummalarını, sancılarını ve diğer acılarını çok güzel
efsanelerle etkileyip, rahatlatıcı şuruplar içirerek ve yaralarını deşerek,
dıştan ilaçlar sürerek iyileştirir” yazılıdır (Eren, 1996: 100).
Buradan tıbbın ve hekimliğin tarihsel
olarak “hastaları iyileştirmek” üzerine örgütlendiğini görebiliriz. Bunun
nedeni, insanlığın çağlar boyunca hastalıkların “nedenleri” konusunda yeterli
bilgiye sahip olmayışıdır. Hastalarının ağrılarının gerçek nedenini bilmeyen
hekimler, ağrıyı önlemekten çok iyileştirmenin yollarını aramışlardır.
19. yüzyıla gelindiğinde bilimde ve
teknolojide kat edilen ilerlemeler sayesinde tıbbın birçok hastalığın
“nedenlerini” ortaya koymaya başladığını görüyoruz. Böylece nedeni belli olan
hastalıkların “önlenmesi” de mümkün hale geliyordu, fakat bunun için binlerce
yıldır kendisine başvuran hastaları “iyileştirmek” üzere örgütlenen tıbbın ve
hekimliğin değişmesi gerekliydi.
DEĞİŞİM İHYİYACI
Bu konuyu yine aşılama – bağışıklama
üzerinden açıklayalım. Çiçek hastalığı en az üç bin (WHO, 2011: 5) yıldır
hekimlerin “iyileştirmekte” başarılı olamadıkları bir hastalık iken, Edward
Jenner’in 1796 yılında “çiçek aşısını” bulmasıyla önlenebilir bir hastalık
haline geldi. Geldi gelmesine, fakat bu “nasıl” olacaktı?
19. yüzyılda sağlığın örgütlenmesini
hayal edin. Hekimler ya muayenehanelerinde, ya da hastanelerde, gelen
“hastaları” iyileştirmeye çalışıyor. Yani örneğimizde bireyler çiçek
hastalığına yakalanıyorlar ve hekime geliyorlar. Maalesef artık yapacak bir şey
yok. Oysa Jenner bu hastalığın aşısını buldu. Fakat aşı hastada işe yaramıyor
ki, hastalanmadan “önce” yapılması lazım. O halde ya insanlar hasta olmadıkları
halde aşı yaptırmak için hekimlere başvuracak, ya da insanları hastalıklardan
koruyabilmek için sağlığı “yeniden örgütlemek” gerekecekti.
Bu sorun yine tarihte ilk kez çiçek
aşısının bulunduğu İngiltere’de çözülmeye çalışıldı. 1800 Ocak’ında Dr. Pearson
İngiltere’deki ilk aşı istasyonunu hizmete açtı (Didgeon, 1963: 1367). Ancak kısa sürede bu
“yeni hizmetin”, tıbbın ve hekimliğin “eski örgütlenme tarzıyla” sunulamayacağı
ortaya çıktı. Aşılama çalışmaları için farklı bir örgütlenme ve yeni yasal
düzenlemeler gerekliydi. Bu çerçevede 1840 yılında tarihteki ilk “Aşı Yasası”
yayınlandı.
TIBBIN VE HEKİMLİĞİN ÖNLEYİCİLİK TEMELİNDE YENİDEN ÖRGÜTLENMESİ
Kapitalist toplumlarda sermaye, bütün
yaşamı ve dolayısıyla tıbbı ve sağlık hizmetini kendi gereksinimleri
doğrultusunda, özel mülkiyet temelinde ve “iyileştiriciliğe” ağırlık vererek örgütlemişti
(Akalın, 2015: 17 – 21). Toplumun gereksinimleri ise sağlık hizmetinin kamusal
örgütlenmesini ve herkese eşit ve ücretsiz sunulmasını gerektiriyordu, ancak
kapitalist toplumlarda bunun sağlanabilmesi olanaksızdı (Akalın, 2010: 34).
Tarihte toplumun gereksinim duyduğu
“önleyici” sağlık tedbirleri ilk kez, sağlık hizmeti sunumunda motivasyonun kâr
değil toplumsal fayda olduğu sosyalist toplumlarda başarıyla uygulanabildi.
Sağlık emekçileri, sağlık kuruluşları, tıbbi teknoloji vb dahil bütün sağlık
kaynaklarının “piyasa mekanizmaları” ile eşitsiz dağıldığı toplumlarda,
önleyici hizmetlerin başarıya ulaşabilme şansı yoktu.
Tarihteki ilk sosyalist toplumu
örgütleyen Sovyetler Birliği’nde sağlık sistemi, Komünist Partisi’nin 18 – 23 Mart
1919 tarihlerinde gerçekleştirdiği 8. Kongresi’nde kabul ettiği parti
programında belirlenen ilkeler üzerine inşa edildi. Buna göre Sovyetler
Birliği’nde sağlık hizmetlerinde öncelik, hastalıkların “önlenmesine” yönelik
tedbirlere verilecekti (Akalın, 2010: 36).
Sovyetler Birliği tıbbı ve hekimliği
yeniden örgütlerken, sağlık kurumlarını sağlık hizmetinde “önleyiciliğe”
ağırlık vermeyi mümkün kılacak şekilde tasarladı. Birinci basamakta önleyici ve
iyileştirici hizmetlerin bir arada sunulduğu topluma dayalı sağlık kuruluşları
ilk kez Sovyetler Birliği’nde kuruldu. Bu kuruluşlar kapitalist toplumlardaki
sağlık kuruluşları gibi yalnızca kendilerine başvuranlara hizmet sunmakla yetinmiyor,
hizmeti insanlara götürüyorlardı. Aşılama – bağışıklama çalışmalarının başarısı
için de böyle, hizmeti insanların ayağına götüren bir örgütlenmeye gereksinim
vardı.
SOVYETLER BİRLİĞİ DENEYİMİ
Daha önce belirtildiği gibi çiçek
aşısı 1796 yılında bulunmuş ve kısa bir süre sonra uygulanmaya başlamıştı. Rusya’da
da çiçek aşısı 1801 yılında uygulanmaya başladı. Hatta Çariçe 2. Katerina daha
aşı bulunur bulunmaz kendisini bir İngiliz hekime aşılatmıştı (Akalın, 2010:
12; Newsholme ve Kingsbury, 2014: 169). Fakat aşıdan toplumun yalnızca sağlık
hizmetine erişebilen “elit” kesimleri yararlanabiliyordu. Bu dönemde Rusya
topraklarının onda dokuzunda insanların çiçek aşısı yaptırabilecekleri bir
sağlık kuruluşu bulunmuyordu (Akalın, 2010: 13;
Reshetnikov ve ark, 2019: 16).
1900’lü yıllara gelindiğinde yüz
yıldır aşısı olan, önlenebilir bir hastalık olmasına rağmen, çiçek hastalığı
hala Rusya’nın önemli sağlık sorunları arasındaydı. Yalnızca 1909 yılında 32
bin kişi çiçek hastalığı nedeniyle yaşamını yitirmişti (Reshetnikov ve ark,
2019: 17).
1919 yılında daha önce belirtilen
yeni parti programıyla sağlık hizmetlerinin “önleyiciliğe” dayalı örgütlenmeye
başlamasından sonra, hızla yasal düzenlemelere gidilmiş, 10 Nisan 1919’da çiçek
aşılaması zorunlu kılınmıştır. İç savaş koşullarına rağmen aşılama çalışmaları
hızla yaygınlaştırılmış ve çok kısa sürede başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
Çiçek hastalığı görülme sıklığı 1912’de
onbinde 5, 1914’te 6, 1919’da 30 iken, 1922’de 7, 1924’te 2, 1928’de 0,6 ve
1929’da çarpıcı şekilde düşük sayılabilecek 0,37 düzeyine gerilemiştir (Newsholme
ve Kingsbury, 2014: 237). Bu hız 1936 yılında onbinde 0,2’ye gerilemiş, 1937
yılında hiçbir vaka bildirilmemiştir (Sigerist, 1937: 233). Sovyetler Birliği
çiçek hastalığını dünyada eradike edildiği 1980 yılından 43 yıl önce yenmeyi
başarmıştır (WHO, 2011: 18).
1929 yılına gelindiğinde çiçek
hastalığı, kapitalist toplum ile sosyalist toplum arasındaki farkı oldukça dramatik
biçimde sergilemiştir: Sağlık hizmetinin kâr güdüsüyle örgütlendiği
İngiltere’de, dünya üzerinde çiçek aşısının ilk bulunduğu, ilk uygulandığı,
1853 yılında “zorunlu” kılındığı ülke olmasına rağmen 1929 yılında 10.796 vaka
bildirmiş; buna karşılık Sovyetler Birliği, iç savaşı ancak 20 Aralık 1922’de
bitirebildikten sonra sağlık örgütlenmesini bütün ülkeye yayabilmesine ve
nüfusu İngiltere’nin çok üzerinde olmasına rağmen, yalnızca 6.099 vaka
kaydetmiştir (Newsholme ve Kingsbury, 2014: 167).
Sovyetler Birliği’nin çiçek
hastalığına karşı aşılama – bağışıklama çalışmasının başarısı, her yıl
milyonlarca insanın enfekte olmaya devam ettiği dünyada büyük bir ilgi
uyandırdı. Sovyetler Birliği Sağlık Bakanı Yardımcısı Dr. Viktor Mikhailovich
Zhdanov, 1958 yılında DSÖ’nü dünyada çiçek hastalığını eradike etmek için 4
yıllık bir kampanya düzenlemeye çağırdı. Çağrı ABD’nin muhalefetine rağmen 1959
yılında kabul edildi.
Kampanya çok iyi başladı ve birkaç
yıl içinde Çin (Mart 1961’de) ve Hindistan, Pakistan ve Endonezya dahil birçok
Üçüncü Dünya Ülkesi hastalığı elimine etmeyi başardı. Bu sırada ABD, DSÖ’ne
yardımı kesti ve kampanya mali krize girerek yarıda kaldı. 1966 yılında çiçek
hastalığı hala 31 ülke için sorun olmaya devam ediyordu (WHO, 2011: 16 – 20).
Bu süreçte yalnızlaşan ABD, DSÖ’ne verdiği desteği sürdürmek zorunda kaldı ve
başta Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkeler olmak üzere birçok ülke el ele
vererek çiçek hastalığını tarih yaptılar.
DSÖ 1980’de çiçek hastalığının
eradike edildiğini ilan etmeden önce çiçek aşılamasına 1810 yılında başlayan
ABD’de son çiçek vakası 1972 yılında ve çiçek aşısını bulan ve dünyada çiçek
aşısı uygulamasını ilk başlatan İngiltere’de 1978 yılında bildirildi (Burbach,
2013). Dünya kapitalizminin beşiğinden 126 ve liderliği ondan devralan ABD’den
112 yıl sonra rutin çiçek aşılamasına başlayan Sovyetler Birliği, yalnızca 15
yılda, ABD’den 35 ve İngiltere’den 41 yıl önce çiçek hastalığını tarihe gömmeyi
başardı.
Akif Akalın
KAYNAKLAR
Akalın, A. (2010). Toplumcu Tıp:Sovyetler Birliği Deneyimi. İstanbul: Yazılama.
Akalın, A. (2015). Sağlığa ve HastalığaToplumcu Yaklaşım. İstanbul: Yazılama.
Burbach, K. (2013). Volunteering for
the smallpox vaccination. University of Nebraska Medical Center. https://www.unmc.edu/news.cfm?match=811.
Erişim: 25 Nisan 2014.
Didgeon, JA. (1963). Development of
Smallpox Vaccine in England in the Eighteenth and Nineteenth Centuries. BMJ, 25;
1(5342): 1367–1372. doi: 10.1136/bmj.1.5342.1367
Eren, N. (1996). Çağlar Boyunca
Toplum, Sağlık ve İnsan. Ankara: Somgür.
Newsholme, John Adams Kingsbury.
(2014). Kızıl Tıp: Sovyet Rusya’da Toplumsallaştırılmış Sağlık. Çev: S. Görmez.
İstanbul: Yazılama.
Reshetnikov, VA ve ark. (2019). The
history of public healthcare in Russia. Medicina Historica, 3(1): 16 – 24.
Sigerist, HE. (1937). Socialized
Medicine in the Soviet Union. London: Victor Gollancz
WHO. (2011). Bugs, drugs and smoke:
stories from public health. Geneva: WHO https://www.who.int/about/history/publications/public_health_stories/en/
(Erişim: 25 Nisan 2020).
WHO. (2020). Health Topics:
Immunization. Geneva: WHO. https://www.who.int/topics/immunization/en/
(Erişim: 25 Nisan 2020).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder