Salgın hız kesmiyor. Hastalık Sağlık
Bakanlığı verilerine göre dahi her gün bin kişiye daha bulaşıyor. Bütün
veriler, Eylül ayından itibaren salgının daha da hızlanacağını gösteriyor.
Bunların hepsi daha salgının ilk
günlerinde öngörülmüştü. Altı ay önceki yazılarımız okunursa, daha o günlerde
COVID 19 salgınında toplumun sağlık talebi ile sermaye birikiminin taleplerinin
taban tabana zıt olduğunu ve salgının, “sermayenin başı ezilmeden” kontrol
altına alınamayacağını belirttiğimiz görülecektir.
Hal böyleyken TV haberlerinde, haber programlarında, istisnasız bütün kanallarda kameralar plajlarda, düğünlerde ve belediye otobüslerinde toplu halde bulunan insanlar üzerinde dolaşırken, spikerler haykırıyor: “Bakın, şu sorumsuzlara bakın. Hani maske, hani sosyal mesafe? Sorumsuz insanlar yüzünden vaka sayısı azalmıyor”.
Ekran profesörleri
Profesörler hiç eksik kalır mı?
Salgın sayesinde belki hayatlarında ilk kez ekranlarda boy gösterme şansı bulan
profesörler de mağduru suçlama yarışında.
Ah şu maskeleri kollarına takanlar
var ya… Bütün kabahat onlarda. Oysa sayın profesörlerimizin dediği gibi herkes maskesini
“ağzını ve burnunu kapatacak şekilde” taksa salgın çoktan bitecekti. Fakat
sorumsuz “halk” maskeyi gerektiği gibi takmıyor.
“Sosyal mesafe” terimine bayılıyorum.
Hele bağzı profesörler sosyal mesafeyi öyle bir vurguyla, tonlamayla söylüyorlar
ki…
Fakat bu profesörlerin sosyal mesafesi
yalnız toplu taşıma araçlarında geçerlidir. İşçiler sabahları işlerine
gidebilmek için 14 kişilik minibüse 36 kişi tıkışarak sosyal mesafeyi “ihlal”
ediyor, fakat toplu taşıma aracından inip, işyerlerinde, tezgah başında “popo –
popoya mesafede” çalışırken sosyal mesafeye halel gelmiyor.
Sol gösterip, sağ vuranlar
Bir de sol gösterip, sağ vuranlar
türedi. Bunlar “bizden” yana görünüyor. Tamam, haklısınız, fakat hükumet
sermayenin hükumeti ve asla alması gereken “toplumsal” tedbirleri almayacak
diyorlar.
O halde “halk” kendi göbeğini kendi
kesmeli diyorlar. Madem hükumet üstüne düşeni yapmıyor, o halde vatandaşın
üstüne düşeni yapması daha da önem kazanıyor diyorlar.
Biz de diyoruz ki, bu iş bireylerin
maske takmasıyla, mesafe ve el yıkamakla OLMUYOR. Test yapılması, hastaların
bulunup izole edilmesi lazım. Hastalarla teması olanların, şüphelilerin karantina
altına alınması lazım. Bunları da Ayşe teyze yapamaz.
Sorun bireysel değil toplumsal tedbirlerin alınmamasında
Tecavüze uğradığı için kadını
suçlamakla, salgının yayılmasında “maske, mesafe, hijyen” kuralına uymayanları suçlamak
arasında hiçbir fark yoktur. Salgının bitmemesinin asıl nedeni “bireysel” tedbirlerin
değil, “toplumsal” tedbirlerin alınmamasıdır.
Dünya Sağlık Örgütü, bilim, tıp, konu
üzerinde iki satır okumuş herkes biliyor ki, salgının bitmesi için hastaların
bulunması lazım.
Dün Sağlık Bakanlığı’na göre bin kişi
hastalandı. Nasıl hastalandı? Bu insanlara virüs nereden bulaştı? Mental yönden
bir sorunu olmayan herkes, bu insanlara hastalığı, aramızda dolaşan hastaların
bulaştırdığını biliyor artık. Hastalık “kendiliğinden”
oluşmuyor. O halde bu hastalar bulunacak ki, hastalığı başkalarına
bulaştırmasınlar.
Peki, nasıl bulunacak bu hastalar? İnanamayacağınız
kadar basit: test yaparak. Dünya Sağlık Örgütü bu nedenle “test – test – test”
diyor. Test yapacaksınız ki hastaları bulasınız, izole edesiniz ve hastalığı
başkalarına bulaştırmalarını önleyebilesiniz.
İstikbalim olmasa
Peki, neden TV spikerleri, ekran
profesörleri zavallı mağdurları gösterip, “bak, bak, maske takmamış” diyor da,
Sağlık Bakanlığı’nı gösterip, “bak, bak, yeterli test yapmıyor” diyemiyor?
Ekran profesörleri neden günde 50 bin yerine en az 100 bin test yapılmalı
diyemiyor?
Çünkü mağduru suçlamak kolay. Mağdur
güçsüz, kendisini savunamaz. Karşılık veremez. Fakat “günde 100 bin test
yapılmalı” derseniz “istikbaliniz” tehlikeye düşebilir.
Anımsadınız mı? Hani Aziz Nesin’in “İhtilali
nasıl yaptık” kitabındaki öykü. İşte profesörlerimiz de Aziz Nesin’in
öyküsündeki “kahraman” gibi “istikballerini” düşünüyor. Daha yaşları çok genç.
Önlerinde çok uzun bir “istikbal” var. Şimdi test – mest diyerek istikbal
tehlikeye atılır mı? En iyisi salgın için mağduru suçlamak.
Nerede bakıyim senin masken? Hani
sosyal mesafe?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder