Cengiz Holding ve ortaklarının bir bakır madenciliği projesi olarak kamuoyuna sunduğu “87513 Ruhsat Numaralı Sahada Halilağa Bakır Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi” projesi, 2012’den bu yana yöre halkına yapılan baskıya rağmen yol alınamayan, kamuflaj amaçlı değişiklikler, el değişiklikleri ve ruhsat birleştirmelerine gidilen bir proje.
Dün protestolar sonucunda yapılmayan
ÇED kamuoyu bilgilendirme toplantısına ilgi yoğundu.
Toplantıya katılmak üzere
Hacıbekirler köyüne erişmeye çalışan yurttaşlar yol üzerinde en az dört kez
durdurularak GBT sorguları yapıldı. Devletin bölgedeki olanaklarının katılımın
engellenmesi için seferber edildiği izlenimini uyandıran bu teyakkuz durumu, söz
konusu projenin Kirazlı Altın Madeni projesinden çok daha derin bir iktidar
desteği olabileceğini düşündürüyor.
Özellikle yöre kadınlarının proje
karşısındaki kararlılığı ve bilinci görülmeye değer bir umut kaynağı.
Madencilik şirketinin iş vaadiyle yanına almaya çalıştığı genç nüfusa da
bulaşmasını isteyeceğimiz türden bir isyan var. “Köyümüzden başka yerde yaşamak
istemiyoruz” diyor kadınlar.
ÇED sunum dosyasına göre geçmişte
altın ve bakır madeni olarak ruhsatlandırılmış iki farklı projenin ruhsatları
birleştirilerek mevcut ruhsat edinilmiş. Ruhsat alanı 5166 hektar (51 kilometrekare-Sapanca
gölünden biraz daha büyük), ÇED alanı ise 603 hektar (6 km2).
Proje sunum dosyasına göre 19 yıllık faaliyet süresi içinde 90 milyon ton cevher ve bundan daha fazla miktarda niteliksiz hafriyat (pasa) çıkarılacak. Toplam 200 milyon tonu aşan bir açık havza kazısı yapılacak. Bu, kilometreler ölçeğinde bir hacmin kazılarak çıkarılması ve işlenmesi anlamına geliyor.
Bu kazının yapılması sırasında sürekli olarak
patlatma, taşıma, kırma ve öğütme işlemleri söz konusu olacak. Daha sonra
flotasyon(yüzdürme) yöntemiyle cevher zenginleştirme sırasında yörede tarım
yapanların bugünlerde tümden yoksun kaldıkları su kaynakları ve sodyum siyanid (siyanür)
kullanımı söz konusu olacak. Proje sunum dosyasında Uzunalan deresi ve adı belirtilmeyen
bir gölet projenin su kaynakları olarak gösterilmiş.
Sunum dosyası ne kullanılacak su
miktarından, ne flotasyonda kullanılacak kimyasallardan, ne de patlayıcı
miktarından bahsetmiyor. Devasa miktarda patlayıcı kullanılacak olmasına
ilişkin tek ipucu ÇED sunumunda belirtilen 6.000 m2’lik bir yer tahsisi.
ÇED Komedisi
Ülkemizde ÇED süreçleri çoğu zaman
yetkilendirilmiş profesyonel şirketler eliyle çevresel zararlara ilişkin
engellemeyle karşılaşmadan üretime geçilmesini güvence altına alan bir arzuhalcilik
haline getirilmiş durumda. ÇED süreçlerinin atlatılmasını sağlayan çok bilinen
ve çok kullanılan yöntemlerden bazıları:
- proje alanının ilk başta küçük gösterilerek,
izin alınmasının hemen sonrasında genişletme aşamasına geçilmesi,
- projenin üretim başlığının yanlış
yönlendirmeye uygun şekilde manipüle edilmesi,
- yapılması gereken analizlerin kes
yapıştır ve öykü-anlatımı yoluyla hacmen dolgun ancak içeriksiz ve ilgisiz
şekilde dökümanlara monte edilmesi,
- kendisi kritik çözülmesi sorunlu
başlıkların tümüyle yok sayılarak analize dahil edilmemesi,
- kendisi kritik çözülmesi sorunlu
başlıklara “gereği hassasiyetle ve mevzuata uygun olarak yerine getirilecektir”
tarzında arkası doldurulmamış yoruma açık yanıtlar verilmesi,
- iktidar baskısı altında davranan
kamu kurumları işin içine dahil edilerek olumlu görüş alınması şeklinde hayata
geçiriliyor.
ÇED sürecinde belirtilen çözümlerin
uygulanabilirliği ve fiiliyata geçiyor olmasını takip eden bir mekanizma
bulunmadığı için onaya biçimsel olarak uygun ancak arkası doldurulmamış
yanıtlar verilebilmesi mümkün hale geliyor.
Zafer Anayurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder