Bugünlerde insanlık muhtemelen tarihin hiçbir döneminde yaşamadığı bir karmaşanın ortasında, neye inanacağını bilemez bir halde, oradan oraya savruluyor. Gerçek ile hayal öylesine iç içe geçmiş ki, psikiyatristlerin bu ortamda hastalarına hangi kriterlere göre şizofreni teşhisi koyduklarını hakikaten çok merak ediyorum.
ÇELİŞKİLİ GÖRÜNTÜLER
Bir gazeteye baktığınızda, aynı sayfa
içinde hem NASA’nın Meksika körfezinin bir ucundaki Cape Canaveral üssünden
havalanan uzay aracı Perseverance (Azim) “Mars yüzeyine indi” haberini, hem de körfezin
diğer ucundaki Houston’da geçen Çarşamba ilan edilen “su kaynatma uyarısının”
Pazartesi gününe kadar uzatıldığını okuyabiliyorsunuz.
Aynı günlerde Türkiye Cumhuriyeti’nin
Cumhurbaşkanı da “Ay'a gitmek” için çalışmaların başlatıldığını müjdelerken, gazeteler
Edirne’de Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı bir öğrenci yurdunda COVID 19
şüphesiyle karantinaya alınan 40 kişinin gıda zehirlenmesi nedeniyle hastaneye
kaldırıldığını yazıyor.
Bir tarafta Samanyolu, diğer tarafta ortaçağ görüntüleri.
Yukarıdaki resimde 18 Şubat 2021 tarihinde Houston’da bir
park çeşmesinde su doldurmak için sıra bekleyen Houston sakinleri görülüyor.
Fotoğrafı Associated Press fotoğrafçısı David J. Phillip çekmiş. Fotomontaj
filan yok, internette Houston ile ilgili buna benzer birçok fotoğrafa erişebilirsiniz.
SU KAYNATMA UYARISI NEDİR?
Su kaynatma uyarısı (boil-water advisory)
halk sağlığının “tarihi” konularından biridir. Bir yerleşim yerinde sular
herhangi bir nedenle kontamine olduğunda, sağlık otoriteleri su ile
bulaşabilecek bir salgın hastalığı önlemek için, halka sularını kaynatmadan
içmemelerini tavsiye eder.
Tarihte ilk “su kaynatma uyarısı”,
1866 yılında İngiltere’de ilan edilmiştir. Kolera salgınına karşı bir tedbir
olarak Londralılardan sularını kaynatmadan içmemeleri istenmiştir. Yirminci
yüzyılda kentlerin “altyapıları” iyileştirilince, kolera gibi su ile bulaşan
birçok hastalık tarihe karışmıştır.
HOUSTON NEDEN SU KAYNATMA UYARISI VERDİ?
Houston’da su kaynatma uyarısı verilmesinin
nedeni, su şebekesindeki basıncın kritik eşiğin altına düşmesidir. Şebekede su
basıncı düşünce bir vakum oluşur ve şebekeye dışarıdan sızmalar meydana gelir. Sağlık
otoriteleri bir salgın patlak vermesin diye sorun giderilene kadar halka
sularını kaynatarak içmelerini tavsiye eder.
Houston’da geçen Çarşamba su şebekesi
basıncı 20 PSI altına düşünce Belediye Başkanı Sylvester Turner su kaynatma uyarısı
ilan etmek “zorunda kalmış”. Burada “zorunda kalmış” tabirinin altını
çiziyoruz, çünkü bir belediye başkanı için 21. yüzyılda, uzay araçları Mars’a
inerken, su kaynatma uyarısı ilan etmek çok “utanç verici” bir durumdur.
Bir yerde su kaynatma uyarısı
verilmesi, orada “temel altyapının” sorunlu olduğu anlamına gelir. “Perseverance
Mars’a inerken” su kaynatma uyarısı ilan ederseniz, “ayranı yok içmeye,
tahtırevanla gider tuvalete” derler…
TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜLEMEYEN BİR SORUNU: GIDA ZEHİRLENMELERİ
Aslında gıda zehirlenmeleri de, su
ile bulaşan hastalıklar gibi çoktan tarihe karışmıştır. Yirminci yüzyılda gıda
güvenliliğinin sağlanması konusunda atılan adımlar sayesinde gıda zehirlenmeleri
sorunu büyük ölçüde çözülmüştür. Ülkemizde
ise gıda zehirlenmeleri kanayan bir yaradır.
Belki biraz “kaba” görünecek fakat
gıda zehirlenmesinin tek nedeni “pisliktir”. Gıdanın tarladan – tabağa yolculuğu
sürecinde gerekli önlemler alınmazsa gıdalar kontamine olur ve bu gıdaları
yiyenler de zehirlenir. Edirne’deki 40 kişi, yedikleri tavuğun sıhhi şartlara
uygun olarak, “temiz” bir biçimde önlerine konmaması nedeniyle “pislikten”
zehirlenmişlerdir.
Ülkemizde her yıl binlerce insan “pis”
gıdalardan zehirlenmektedir. Gıda zehirlenmelerinin yüzde 70’i işyerlerinde
meydana gelmektedir. İşyerlerine çok ucuz yemek sağlayan özel yemek şirketleri,
maliyetlerini azaltmak için en basit sağlık şartlarını dahi yerine
getirmediklerinden, verdikleri yemekleri yiyenler zehirlenerek hastaneye
kaldırılmaktadır.
ÇELİŞKİ Mİ, TERCİH Mİ?
Aslında ne Florida’dan Mars’a uzay
aracı gönderilmesiyle Houston’da su kaynatma uyarısı verilmesi, ne de Türkiye’de
her yıl binlerce insan pislikten zehirlenirken Ay’a seyahat planları yapılması
bir “çelişkidir”. Burada doğru sözcük çelişki değil, “tercihtir”.
Burada bir tarafta gıda / su
güvenliliği, diğer tarafta uzay programından bahsediyoruz. Bunların ikisi de “kamusal
kaynaklarla” finanse edilirler. Kamusal kaynakları harcama yetkisine sahip
olanlar (hükumetler), bu kaynakları gıda / su güvenliliğini iyileştirmek için
de, Mars’a veya Ay’a gitmek için de harcayabilirler.
Görünen o ki, ABD’de hükumetler
kaynakları su şebekesinin ıslahı yerine Mars’a gitmeye, Türkiye’de de gıda
güvenliliğinin iyileştirilmesi yerine Ay’a gitmeye harcamayı “tercih”
etmektedirler.
Burada asıl sorun hükumetlerde değil,
park çeşmesinde sıra beklerken “Mars’a indik” diye sevinen Houstonlılarda ve
yediği yemek nedeniyle midesi yıkanırken “Ay’a gidiyoruz” diye övünen
Türkiyelilerdedir.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder