Translate

29 Mart 2021 Pazartesi

Aşının çare olamayacağı baştan belliydi

 


Nasıl sermaye profesörlerinin salgına karşı ürettiği maske – mesafe – temizlik formülü kısa sürede iflas ettiyse, aşının da çare olamayacağı daha üçüncü ayda anlaşıldı.

 

ÜÇÜNCÜ AYIN SONUNDA DURUM

 

Her şeyden önce ortada aşı yok.

 

Hesap ortada. Dünya nüfusu 7.8 milyar. Kişi başına 2 dozdan en az 15 milyar doz aşı gerekiyor. Oysa dünyanın aşı üretebilme kapasitesi “yıllık” 3,5 milyar doz. Diğer bir deyişle ayda ortalama 300 milyon doz aşı üretilebiliyor. İlkokul düzeyinde aritmetik becerilere sahip biri, 2021 sonuna kadar bu üretim hızıyla dünyanın aşı gereksiniminin karşılanamayacağını hesaplayabilir.

 

İkincisi aşıyı bulabilenler yeterince hızla uygulayamıyor.

 

Hesap yine ortada. 3,5 ayda dünyada sadece 117 milyon kişi, diğer bir deyişle dünya nüfusunun yüzde 1.5’i bağışıklanabildi. 527 milyon kişiye de birinci doz yapılmış. Yine ilkokul düzeyinde aritmetik becerisiyle bugüne kadar toplam 760 milyon doz aşı yapıldığını hesaplayabiliriz. Oysa bu süreçte 1 milyar dozdan fazla aşı üretildi. Demek ki daha elimizdeki aşıları bitirememişiz.

 

Üçüncüsü, eldeki aşıların dörtte üçü dünya nüfusunun sadece yüzde 14’ünü oluşturan zengin ülkelere yapılırken, dünya nüfusunun üçte birini oluşturan, 2,5 milyar insanın yaşadığı 130 ülkede henüz tek kişi dahi aşı olamadı.  

 

Bunları duyunca şaşırdık mı? Elbette hayır! Hatta bunun böyle olacağını baştan beri biliyorduk, aylar önce söylemiştik.

 

AŞININ ÇARE OLAMAYACAĞINI SÖYLEMİŞTİK

 

Birçoklarının bugün hayal kırıklığı ile karşıladığı bu durumu, henüz aşıların Faz 3 çalışmalarına yeni geçildiği günlerde öngörmüştük. Salgınla mücadelede en etkili yöntemin işyerlerinin kapanmasını da içeren tam kapanma olduğunu, aşı bulunsa bile, kapanma olmaksızın tek başına salgını bitirmeye yetmeyeceğini, bu nedenle aşıya bel bağlanmaması gerektiğini söylemiştik.

 

14 Ekim 2020 tarihinde yaptığımız bir söyleşide aşının salgını bitirmeye yetmeyeceğini ifade etmiştik:

Diyelim ki bugün çok iyi bir aşı var elimizde… Dünya üzerinde bu aşıyı üretecek kapasite yok ki. Dünya üzerinde 8 milyar insan yaşıyor, dünya üzerinde 8 milyar aşı üretebilecek bir fabrikamız yok”.

 

Aynı günlerde bu sorunu dünya da fark etmişti. Soruna çözüm bulunması ve dünyada aşı üretiminin arttırılması için, ellerinde aşı üretebilecek tesisleri bulunan Hindistan ve Güney Afrika liderliğinde 58 ülke, Dünya Ticaret Örgütü’ne COVID aşısında patentlerin askıya alınması için başvurdu. Eğer şirketler buldukları aşının formülünü paylaşırlarsa, aşı üretimi arttırılabilecekti.

 

Bu başvuru, dünyanın en büyük ilaç şirketlerinin bulunduğu zengin ülkelerin, İngiltere, Norveç, ABD ve Avrupa Birliği’nin oylarıyla reddedildi.

 

Aşı üreten şirketler, indirim yaparız, maliyetine satarız, hatta ihtiyacı olana bedava veririz ama patent hakkımızdan vazgeçmeyiz diyorlardı. Patent hakkımız askıya alınırsa, bir sonraki salgında hiçbir şirket aşı işine girmez diye tehdit ettiler. Formülü paylaşmanın üretimi arttırmayacağını, diğer ülkelerin aşıyı üretemeyeceğini iddia ettiler.

 

Böylece Kanada, Güney Afrika ve Bangladeş gibi ülkelerde bulunan aşı üretim tesisleri, patent sahibi şirketler bu ülkelere izin vermediği için aşı üretimine geçemediler. Bunun yerine Hindistan Serum Enstitüsü yıllık 1,5 milyar doz aşı üretme kapasitesini 2021 sonuna kadar 2,5 milyar doza çıkartacağını, Çin 1 milyar dozdan 3 milyar doza çıkacağını ilan etti.  

 

AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ

 

Hal böyle olunca dünyada bir “aşı milliyetçiliği” başladı. Ellerinde patent olan ve aşı üretebilen ülkeler, “önce can – sonra canan” demeye başladılar.

 

ABD, aşı üretimlerinin ancak kendi halkının ihtiyacını karşılayabileceğini, kimseye aşı satmayacağını ilan etti. Daha sonra Avrupa Birliği İngiltere’yi, aşı ihracatını yasaklamakla suçladı. İtalya, Avusturalya’nın satın aldığı 250 bin doz Oxford Astra Zeneca aşısının ihracatını engelledi.  

 

Bu hafta sonu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da, Sinovac aşısı tedarikindeki aksamanın nedeninin, Çin hükümetinin aşı firmalarına ihracat sınırlaması getirmesi olduğunu söyledi. Avrupa Birliği’nin de her an AB dışına aşı satışına sınırlama ve hatta yasak getirebileceğini ifade etti.

 

DÜNYADA AŞILAMA EN ERKEN 2023 SONU BİTEBİLİR

 

Artık her şey yolunda gitse, Hindistan, Çin ve Avrupa Birliği aşı üretimini arttırma taahhütlerini yerine getirebilse bile, bütün dünyada aşılamanın tamamlanmasının en iyimser tahminlerle 2023 sonunu bulacağı söyleniyor. Bunun nedeni Avrupa Birliği’nin kesenin ağzını kısması.

 

Dünyada yüze yakın ülkenin aşı satın almaya gücünün yetmeyeceği bir sır değildi. Dünya Sağlık Örgütü bu ülkelere aşı sağlanması için COVAX adı altında bir inisiyatif başlattı ve Avrupa Birliği de bu inisiyatifi maddi olarak destekleme sözü verdi.

 

Ancak daha sonra AB, COVAX için sadece 2 milyar dolar ayırdığını açıkladı. Bu miktarla 92 ülkeye 2021 sonuna kadar ancak 1 milyar doz aşı sağlanabilecekti ve bu çerçevede başlatılan çalışmalarda sadece Gana, Fildişi Sahili, Nijerya ve Angola gibi ülkelerde sağlıkçılar aşılanabildi. Oysa COVAX inisiyatifi 2021 sonuna kadar 2 milyar doz aşı sağlamayı hedeflemişti.

 

Avrupa Birliği’nin mevcut yardımlarına bakıldığında, yoksul ülkelerde bağışıklamanın ancak 2023 sonunda gerçekleşebileceği tahmin ediliyor.

 

EKONOMİ TIKIRINDA

 

Kapitalist dünyada aşı üretimi, son derece acımasız patent yasalarıyla kontrol ediliyor. Bu düzenlemelerle ilaç şirketleri yeni ürünler geliştirdiklerinde, bunların başkaları tarafından üretilmemesini koruma altına alıyor.

 

Bu durum kapitalist ilaç şirketlerinin, hem üretimi, hem de fiyatları kontrol ederek, bu ilaçların yoksul ülkeler için erişilemez hale gelmesine yol açıyor. Fakat kendi açılarından ekonomi tıkırında.

 

Artık dünyanın 2021 sonuna kadar aşılanamayacağı kesinleşti fakat kendilerini patent korumasıyla güvence altına alan şirketler 2021 sonunda köşeyi dönecekler.

 

Alman BioNTech ve ABD’li Pfizer şirketi, mevcut anlaşmalara göre 2021 yılında 15 milyar dolar kazanacak. Yine ABD’de üretilen Moderna aşısı da, bu yılki satışlarından 18,4 milyar dolar kazanmayı bekliyor.

 

Johnson & Johnson şirketi 2021 sonuna kadar 1 milyar doz aşı teslim etmeyi taahhüt ederken, bu satıştan 10 milyar dolar kazanacak. Oxford Üniversitesi tarafından geliştirilen aşı için bu yıl 1,9 milyar dolarlık satış öngörüyor.

 

Sadece bu birkaç şirketin 2021 yılında COVID 19 aşısından 50 milyar dolara yakın kazanç sağlayacağı anlaşılıyor. Kim bilir bu rakam salgının sonunda nereye varacak? Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış, yalnızca dünyanın ilk 20 ekonomisi arasındaki Türkiye’nin 2021 bütçesinin 170 milyar doların altında olduğunu anımsatalım.

 

HALKLAR İÇİN TEHLİKE, ŞİRKETLER İÇİN FIRSAT

 

Son olarak önümüzdeki aylarda dünya halklarını çok büyük bir tehdidin beklediğini belirtelim.

 

Bilindiği gibi mevcut aşıların Faz 3 süreci devam ediyor. Hiç kimse aşıların koruyuculuğunun ne kadar süreceğini bilmiyor. Bilim insanları aşının koruyuculuğunun 1 yıl kadar sürebileceğini tahmin ediyorlar.

 

O halde aşılamanın 2021 sonuna kadar bitirilememesi durumunda “başa dönme” tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz. Dünyada COVID 19 tehdidi devam edecek, fakat 2021 başında aşılananalar hastalık karşısında yeniden savunmasız duruma düşecekler.

 

Diğer yandan her an mevcut aşılara karşı dirençli mutasyonların ortaya çıkabileceğini ve elimizdeki aşıların artık işe yaramayabileceğini de biliyoruz. Zaten bu nedenle aşıyla bir an önce sürü bağışıklığı oluşturup, tehlikeyi ortadan kaldırmak istemiyor muyduk? Diğer yandan Türkiye’de yaygın kullanılan Sinovac aşısının mutantlara etkisi konusunda hiçbir şey bilmiyoruz.

 

Tabii madalyonun bir de diğer yüzü var: dünya halkları için tehdit olarak tanımladığımız bu olası gelişmeler, şirketler için “fırsat” olacak. Eğer bir yıl sonunda yapılan aşılar etkisini yitirirse “yeni doz(lar)” gerekebilecek ki bu şirketler açısından pazarın aniden “ikiye katlanması” anlamına geliyor.

 

Mevcut aşılara dirençli mutasyonlar gelişmesi durumunda da şirketler köşeyi dönecek. Bu kez mevcut deneyimleriyle yeni mutasyonlara karşı çok daha kolay ve ucuza yeni aşılar geliştirebilecekler ve kazanacakları yeni milyar dolarlar ikramiyeleri olacak.

 

KAPANMA – KAPANMA – KAPANMA

 

Bu nedenle, nasıl maske – mesafe – temizlik formülü kapanmanın “alternatifi” olamadıysa, aşının da kapanmaya alternatif olamayacağını söylüyoruz. Tek çözüm sosyal tedbirler alınarak işyerlerinin de tatil edilmesini kapsayan tam bir kapanma ile virüsün toplum içinde dolaşmasının durdurulmasıdır.

 

Tarihte hiçbir salgın ilelebet sürmedi. Antik dünyada uygarlıkları bitiren, ortaçağda ülkelerin nüfusunu yarıya indiren salgınlar dahi gün geldi bitti. Elbette bu salgın da bir gün şu veya bu şekilde bitecek. Ancak sermayenin “üretim her ne pahasına olursa olsun sürecek” inadı kırılamazsa, bu salgın çok daha fazla yaşama mal olacak.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder