Nasıl sermaye profesörlerinin salgına karşı ürettiği maske – mesafe – temizlik formülü kısa sürede iflas ettiyse, aşının da çare olamayacağı daha üçüncü ayda anlaşıldı.
ÜÇÜNCÜ AYIN SONUNDA DURUM
Her şeyden önce ortada aşı yok.
Hesap ortada. Dünya nüfusu 7.8 milyar. Kişi başına 2 dozdan en az
15 milyar doz aşı gerekiyor. Oysa dünyanın aşı üretebilme kapasitesi “yıllık”
3,5 milyar doz. Diğer bir deyişle ayda ortalama 300 milyon doz aşı
üretilebiliyor. İlkokul düzeyinde aritmetik becerilere sahip biri, 2021 sonuna
kadar bu üretim hızıyla dünyanın aşı gereksiniminin karşılanamayacağını
hesaplayabilir.
İkincisi aşıyı bulabilenler yeterince
hızla uygulayamıyor.
Hesap yine ortada. 3,5 ayda dünyada
sadece 117 milyon kişi, diğer bir deyişle dünya nüfusunun yüzde 1.5’i
bağışıklanabildi. 527 milyon kişiye de birinci doz yapılmış. Yine ilkokul
düzeyinde aritmetik becerisiyle bugüne kadar toplam 760 milyon doz aşı
yapıldığını hesaplayabiliriz. Oysa bu süreçte 1 milyar dozdan fazla aşı
üretildi. Demek ki daha elimizdeki aşıları bitirememişiz.
Üçüncüsü, eldeki aşıların dörtte üçü
dünya nüfusunun sadece yüzde 14’ünü oluşturan zengin ülkelere yapılırken, dünya
nüfusunun üçte birini oluşturan, 2,5 milyar insanın yaşadığı 130 ülkede henüz
tek kişi dahi aşı olamadı.
Bunları duyunca şaşırdık mı? Elbette
hayır! Hatta bunun böyle olacağını baştan beri biliyorduk, aylar önce söylemiştik.
AŞININ ÇARE OLAMAYACAĞINI SÖYLEMİŞTİK
Birçoklarının bugün hayal kırıklığı ile
karşıladığı bu durumu, henüz aşıların Faz 3 çalışmalarına yeni geçildiği
günlerde öngörmüştük. Salgınla mücadelede en etkili yöntemin işyerlerinin
kapanmasını da içeren tam kapanma olduğunu, aşı bulunsa bile, kapanma
olmaksızın tek başına salgını bitirmeye yetmeyeceğini, bu nedenle aşıya bel
bağlanmaması gerektiğini söylemiştik.
14 Ekim 2020 tarihinde yaptığımız bir
söyleşide aşının salgını bitirmeye yetmeyeceğini ifade etmiştik:
Aynı günlerde bu sorunu dünya da fark
etmişti. Soruna çözüm bulunması ve dünyada aşı üretiminin arttırılması için,
ellerinde aşı üretebilecek tesisleri bulunan Hindistan ve Güney Afrika
liderliğinde 58 ülke, Dünya Ticaret Örgütü’ne COVID aşısında patentlerin askıya
alınması için başvurdu. Eğer şirketler buldukları aşının formülünü
paylaşırlarsa, aşı üretimi arttırılabilecekti.
Bu başvuru, dünyanın en büyük ilaç
şirketlerinin bulunduğu zengin ülkelerin, İngiltere, Norveç, ABD ve Avrupa
Birliği’nin oylarıyla reddedildi.
Aşı üreten şirketler, indirim
yaparız, maliyetine satarız, hatta ihtiyacı olana bedava veririz ama patent
hakkımızdan vazgeçmeyiz diyorlardı. Patent hakkımız askıya alınırsa, bir
sonraki salgında hiçbir şirket aşı işine girmez diye tehdit ettiler. Formülü
paylaşmanın üretimi arttırmayacağını, diğer ülkelerin aşıyı üretemeyeceğini
iddia ettiler.
Böylece Kanada, Güney Afrika ve
Bangladeş gibi ülkelerde bulunan aşı üretim tesisleri, patent sahibi şirketler
bu ülkelere izin vermediği için aşı üretimine geçemediler. Bunun yerine
Hindistan Serum Enstitüsü yıllık 1,5 milyar doz aşı üretme kapasitesini 2021
sonuna kadar 2,5 milyar doza çıkartacağını, Çin 1 milyar dozdan 3 milyar doza
çıkacağını ilan etti.
AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ
Hal böyle olunca dünyada bir “aşı
milliyetçiliği” başladı. Ellerinde patent olan ve aşı üretebilen ülkeler, “önce
can – sonra canan” demeye başladılar.
ABD, aşı üretimlerinin ancak kendi
halkının ihtiyacını karşılayabileceğini, kimseye aşı satmayacağını ilan etti.
Daha sonra Avrupa Birliği İngiltere’yi, aşı ihracatını yasaklamakla suçladı.
İtalya, Avusturalya’nın satın aldığı 250 bin doz Oxford Astra Zeneca aşısının
ihracatını engelledi.
Bu hafta sonu Sağlık Bakanı Fahrettin
Koca da, Sinovac aşısı tedarikindeki aksamanın nedeninin, Çin hükümetinin aşı
firmalarına ihracat sınırlaması getirmesi olduğunu söyledi. Avrupa Birliği’nin
de her an AB dışına aşı satışına sınırlama ve hatta yasak getirebileceğini
ifade etti.
DÜNYADA AŞILAMA EN ERKEN 2023 SONU BİTEBİLİR
Artık her şey yolunda gitse, Hindistan,
Çin ve Avrupa Birliği aşı üretimini arttırma taahhütlerini yerine getirebilse
bile, bütün dünyada aşılamanın tamamlanmasının en iyimser tahminlerle 2023
sonunu bulacağı söyleniyor. Bunun nedeni Avrupa Birliği’nin kesenin ağzını
kısması.
Dünyada yüze yakın ülkenin aşı satın
almaya gücünün yetmeyeceği bir sır değildi. Dünya Sağlık Örgütü bu ülkelere aşı
sağlanması için COVAX adı altında bir inisiyatif başlattı ve Avrupa Birliği de
bu inisiyatifi maddi olarak destekleme sözü verdi.
Ancak daha sonra AB, COVAX için
sadece 2 milyar dolar ayırdığını açıkladı. Bu miktarla 92 ülkeye 2021 sonuna
kadar ancak 1 milyar doz aşı sağlanabilecekti ve bu çerçevede başlatılan
çalışmalarda sadece Gana, Fildişi Sahili, Nijerya ve Angola gibi ülkelerde
sağlıkçılar aşılanabildi. Oysa COVAX inisiyatifi 2021 sonuna kadar 2 milyar doz
aşı sağlamayı hedeflemişti.
Avrupa Birliği’nin mevcut
yardımlarına bakıldığında, yoksul ülkelerde bağışıklamanın ancak 2023 sonunda
gerçekleşebileceği tahmin ediliyor.
EKONOMİ TIKIRINDA
Kapitalist dünyada aşı üretimi, son
derece acımasız patent yasalarıyla kontrol ediliyor. Bu düzenlemelerle ilaç
şirketleri yeni ürünler geliştirdiklerinde, bunların başkaları tarafından
üretilmemesini koruma altına alıyor.
Bu durum kapitalist ilaç
şirketlerinin, hem üretimi, hem de fiyatları kontrol ederek, bu ilaçların
yoksul ülkeler için erişilemez hale gelmesine yol açıyor. Fakat kendi
açılarından ekonomi tıkırında.
Artık dünyanın 2021 sonuna kadar
aşılanamayacağı kesinleşti fakat kendilerini patent korumasıyla güvence altına
alan şirketler 2021 sonunda köşeyi dönecekler.
Alman BioNTech ve ABD’li Pfizer
şirketi, mevcut anlaşmalara göre 2021 yılında 15 milyar dolar kazanacak. Yine ABD’de
üretilen Moderna aşısı da, bu yılki satışlarından 18,4 milyar dolar kazanmayı
bekliyor.
Johnson & Johnson şirketi 2021
sonuna kadar 1 milyar doz aşı teslim etmeyi taahhüt ederken, bu satıştan 10
milyar dolar kazanacak. Oxford Üniversitesi tarafından geliştirilen aşı için bu
yıl 1,9 milyar dolarlık satış öngörüyor.
Sadece bu birkaç şirketin 2021
yılında COVID 19 aşısından 50 milyar dolara yakın kazanç sağlayacağı
anlaşılıyor. Kim bilir bu rakam salgının sonunda nereye varacak? Zenginin malı
züğürdün çenesini yorarmış, yalnızca dünyanın ilk 20 ekonomisi arasındaki Türkiye’nin
2021 bütçesinin 170 milyar doların altında olduğunu anımsatalım.
HALKLAR İÇİN TEHLİKE, ŞİRKETLER İÇİN FIRSAT
Son olarak önümüzdeki aylarda dünya
halklarını çok büyük bir tehdidin beklediğini belirtelim.
Bilindiği gibi mevcut aşıların Faz 3
süreci devam ediyor. Hiç kimse aşıların koruyuculuğunun ne kadar süreceğini
bilmiyor. Bilim insanları aşının koruyuculuğunun 1 yıl kadar sürebileceğini
tahmin ediyorlar.
O halde aşılamanın 2021 sonuna kadar
bitirilememesi durumunda “başa dönme” tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.
Dünyada COVID 19 tehdidi devam edecek, fakat 2021 başında aşılananalar hastalık
karşısında yeniden savunmasız duruma düşecekler.
Diğer yandan her an mevcut aşılara karşı
dirençli mutasyonların ortaya çıkabileceğini ve elimizdeki aşıların artık işe
yaramayabileceğini de biliyoruz. Zaten bu nedenle aşıyla bir an önce sürü
bağışıklığı oluşturup, tehlikeyi ortadan kaldırmak istemiyor muyduk?
Tabii madalyonun bir de diğer yüzü
var: dünya halkları için tehdit olarak tanımladığımız bu olası gelişmeler,
şirketler için “fırsat” olacak. Eğer bir yıl sonunda yapılan aşılar etkisini
yitirirse “yeni doz(lar)” gerekebilecek ki bu şirketler açısından pazarın
aniden “ikiye katlanması” anlamına geliyor.
Mevcut aşılara dirençli mutasyonlar
gelişmesi durumunda da şirketler köşeyi dönecek. Bu kez mevcut deneyimleriyle
yeni mutasyonlara karşı çok daha kolay ve ucuza yeni aşılar geliştirebilecekler
ve kazanacakları yeni milyar dolarlar ikramiyeleri olacak.
KAPANMA – KAPANMA – KAPANMA
Bu nedenle, nasıl maske – mesafe –
temizlik formülü kapanmanın “alternatifi” olamadıysa, aşının da kapanmaya
alternatif olamayacağını söylüyoruz. Tek çözüm sosyal tedbirler alınarak işyerlerinin
de tatil edilmesini kapsayan tam bir kapanma ile virüsün toplum içinde
dolaşmasının durdurulmasıdır.
Tarihte hiçbir salgın ilelebet
sürmedi. Antik dünyada uygarlıkları bitiren, ortaçağda ülkelerin nüfusunu
yarıya indiren salgınlar dahi gün geldi bitti. Elbette bu salgın da bir gün şu veya bu
şekilde bitecek. Ancak sermayenin “üretim her ne pahasına olursa olsun sürecek” inadı
kırılamazsa, bu salgın çok daha fazla yaşama mal olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder