Muhtemelen birçok tıp insanı ve
akademisyen, kendisini son bir yılda olduğu kadar çaresiz hissetmemiştir. Bu
öyle bir çaresizlik ki, akıl ve mantık sınırlarını aşıyor, muhatap bulamıyor. Bugün
sizinle bu on binlerce akademisyenden birinin çaresizliğini paylaşmak
istiyorum.
Akademisyenimiz Türkiye’nin en iyi
liselerinden birini bitirip, üniversite sınavında dereceye girerek ülkenin en
iyi tıp fakültesini kazanmış. Altı yıl tıp eğitimi, ardından tıpta uzmanlık sınavı
ve dört yıl ihtisas. Virüslerle, bakterilerle mücadele edebilmek için tam 10
yıl okumuş.
Sonra akademisyen olmaya karar
vermiş. Dört yıl yardımcı doçentlik, dört yıl doçentlik, iki yıl yurt dışında
misafir öğretim görevlisi ve 20 yıllık bir çaba sonunda enfeksiyon hastalıkları
profesörü olmuş.
Binlerce hekim ve onlarca enfeksiyon
hastalıkları uzmanı yetiştirmiş, onlara virüslerle, bakterilerle nasıl mücadele
edileceğini öğretmiş.
Bu süreçte ulusal ve uluslararası
dergilerde sayısız makalesi yayınlanmış. Bugün tıp fakültelerinde okutulan
kitaplar yazmış. CV’si tam 9 sayfa ve daha CV’sine yazmadığı şeyler var.
Mesleğinin zirvesindeyken bir virüs
ortaya çıkmış ve dünyaya yayılmaya başlamış. Üç ülke, beş ülke derken pandemiye
dönüşmüş, milyonlarca insanın canını almaya başlamış.
Bir şeyler yapması, insanlığa
yardımcı olması lazım.
Bütün hayatı böyle virüslerle nasıl
başa çıkılacağını öğrenmekle, öğretmekle geçti. Şimdi insanların ona her
zamankinden daha çok ihtiyacı var. Virüs her gün yüzbinlerce insanı hasta
etmeye devam ediyor.
Heyhat! Düne kadar “hocam, hocam”
diye peşinden koşanlar artık onu dinlemiyor. Virüsün yayılmasını durdurmak için
“kapanma” lazım diyor, dalga geçiyorlar. Virüsün kendisini değiştirmesine fırsat
vermemek için aşılamayı hızlandırmak lazım diyor, kimse umursamıyor.
Artık değil insanlığa, dostlarına,
ailesine, hatta kendisine bile yardımcı olamıyor. En yakınları, birlikte
çalıştığı meslekdaşları birer birer hastalanıyor, bazıları göz göre göre,
pisipisine yaşamını yitiriyor.
Sonunda her gün radyo ve TV
kanallarını dolaşarak yetkilileri uyarmaya, insanları bilgilendirmeye başlıyor.
Zaman içinde olacak dediği şeylerin hepsi oluyor.
Okulları açmayın diyor, açıyorlar,
hastalık öğretmenlerde ve öğrencilerde 12 – 15 kat artıyor. Tedbirleri
gevşetmeyin diyor, gevşetiyorlar, birkaç hafta sonra salgın yeni bir pik daha
yapıyor. Her yeni pikte vaka sayıları ikiye katlanıyor.
Şimdi akademisyenimiz çaresiz,
muhatap arıyor. Artık birinin çıkıp, “bu hoca doğru söylüyor galiba, acaba bir
de onun dediğini yapsak mı” diyeceği günlerin gelmesini bekliyor. Tabii virüs
onun da canını almaz, ömrü yeterse…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder