Translate

18 Nisan 2021 Pazar

Bana çaresizliğin resmini yapabilir misiniz?

 


Muhtemelen birçok tıp insanı ve akademisyen, kendisini son bir yılda olduğu kadar çaresiz hissetmemiştir. Bu öyle bir çaresizlik ki, akıl ve mantık sınırlarını aşıyor, muhatap bulamıyor. Bugün sizinle bu on binlerce akademisyenden birinin çaresizliğini paylaşmak istiyorum.

 

Akademisyenimiz Türkiye’nin en iyi liselerinden birini bitirip, üniversite sınavında dereceye girerek ülkenin en iyi tıp fakültesini kazanmış. Altı yıl tıp eğitimi, ardından tıpta uzmanlık sınavı ve dört yıl ihtisas. Virüslerle, bakterilerle mücadele edebilmek için tam 10 yıl okumuş.

 

Sonra akademisyen olmaya karar vermiş. Dört yıl yardımcı doçentlik, dört yıl doçentlik, iki yıl yurt dışında misafir öğretim görevlisi ve 20 yıllık bir çaba sonunda enfeksiyon hastalıkları profesörü olmuş.

 

Binlerce hekim ve onlarca enfeksiyon hastalıkları uzmanı yetiştirmiş, onlara virüslerle, bakterilerle nasıl mücadele edileceğini öğretmiş.

 

Bu süreçte ulusal ve uluslararası dergilerde sayısız makalesi yayınlanmış. Bugün tıp fakültelerinde okutulan kitaplar yazmış. CV’si tam 9 sayfa ve daha CV’sine yazmadığı şeyler var.

 

Mesleğinin zirvesindeyken bir virüs ortaya çıkmış ve dünyaya yayılmaya başlamış. Üç ülke, beş ülke derken pandemiye dönüşmüş, milyonlarca insanın canını almaya başlamış.

 

Bir şeyler yapması, insanlığa yardımcı olması lazım.

 

Bütün hayatı böyle virüslerle nasıl başa çıkılacağını öğrenmekle, öğretmekle geçti. Şimdi insanların ona her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Virüs her gün yüzbinlerce insanı hasta etmeye devam ediyor.

 

Heyhat! Düne kadar “hocam, hocam” diye peşinden koşanlar artık onu dinlemiyor. Virüsün yayılmasını durdurmak için “kapanma” lazım diyor, dalga geçiyorlar. Virüsün kendisini değiştirmesine fırsat vermemek için aşılamayı hızlandırmak lazım diyor, kimse umursamıyor.

 

Artık değil insanlığa, dostlarına, ailesine, hatta kendisine bile yardımcı olamıyor. En yakınları, birlikte çalıştığı meslekdaşları birer birer hastalanıyor, bazıları göz göre göre, pisipisine yaşamını yitiriyor.

 

Sonunda her gün radyo ve TV kanallarını dolaşarak yetkilileri uyarmaya, insanları bilgilendirmeye başlıyor. Zaman içinde olacak dediği şeylerin hepsi oluyor.

 

Okulları açmayın diyor, açıyorlar, hastalık öğretmenlerde ve öğrencilerde 12 – 15 kat artıyor. Tedbirleri gevşetmeyin diyor, gevşetiyorlar, birkaç hafta sonra salgın yeni bir pik daha yapıyor. Her yeni pikte vaka sayıları ikiye katlanıyor.

 

Şimdi akademisyenimiz çaresiz, muhatap arıyor. Artık birinin çıkıp, “bu hoca doğru söylüyor galiba, acaba bir de onun dediğini yapsak mı” diyeceği günlerin gelmesini bekliyor. Tabii virüs onun da canını almaz, ömrü yeterse…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder