Bugün TKP’nin yayın organı Sol Portal, partinin Genel Sekreteri Kemal Okuyan ile salgın üzerine yapılmış bir söyleşi yayınladı. Söyleşide Okuyan, meslek kuruluşlarının ve bilim insanlarının dile getirdiği "tam kapanma" talebinin kapitalist dünyada somut bir çözüm olamayacağını iddia ediyor, tam kapanma diyenlerin, sermayenin değirmenine su taşıdıklarını ima ediyordu.
TAM KAPANMA DİYENLER AKP’YE Mİ HİZMET EDİYOR?
Söyleşide Okuyan, “tam kapanma
talebi tek başına ve soyut kaldığı sürece hangi bilimsel saikle, hangi iyi
niyetle dillendirilirse dillendirilsin siyasi iktidarın salgınla mücadele
ediyormuş gibi davranmaya devam edeyim politikasına yardımcı oluyor” diyor.
Bugüne kadar hiçbir
bilim insanı ve meslek örgütü “tek başına” ve “soyut” bir tam kapanma talebi
dile getirmedi. Tam kapanma talep eden herkes, tam kapanma sürecinde
yurttaşların sosyal ve ekonomik olarak desteklenmeleri gerektiğinin altını
çizdi. Dahası bu sosyal ve ekonomik destek tam kapanmanın olmazsa olmaz “ön
koşulu” olarak tanımlandı, sosyal ve ekonomik destek olmadan zaten tam kapanma
sağlanması imkânsız dendi.
Yine tam kapanma
diyen herkes, tam kapanmayı etkin bir kitlesel aşı kampanyası ile birlikte talep
etti. Kapanma sürecinde sağlık ekipleri kolayca herkese erişebilecek ve çok
kısa bir süre içinde toplum bağışıklaması sağlayabilecek bir düzeyde aşılama
yapılabilecekti.
Yani hiç kimse
Okuyan’ın iddia ettiği gibi “tek başına” ve “soyut” bir tam kapanma talep
etmedi. Ancak Okuyan “bugün gelinen noktada tam kapanmanın öne çıktığı bir
çözüm, çözümsüzlüktür” diyebilmek için böyle basit, ucuz kasaba politikacıları gibi,
önce sizin söylemediğiniz bir şeyi size söyletiyor, sonra buna saldırıyor.
TAM KAPANMA MUĞLAK BİR ŞEY Mİ?
Okuyan bilim
insanlarının ve meslek örgütlerinin yanıtını verdiği soruları, sanki bu
soruların yanıtı yokmuş gibi soruyor: “Kaç gün kapatacaksınız ve nasıl
kapatacaksınız”?
Oysa bilim
insanları hastalığın kuluçka süresine uygun, virüsün toplum içinde dolaşımını
durdurmaya yetecek bir süre tanımlıyorlar. Eskiden 14 günlük bir süre kapanma
kriterlerini karşılamaya yeterliydi, ancak şimdi ortaya çıkan varyantlar
nedeniyle bu süre 4 hafta olarak tanımlandı. Yani bu süreleri Okuyan’ın sandığı
veya ima etmeye çalıştığı gibi kimse yumurtlamıyor, bilimsel gerçekler ışığında
belirliyorlar.
Aynı şekilde bilim
insanları ve meslek örgütleri kapanmanın “nasıl” yapılacağını da çok detaylı
bir şekilde tarif ediyorlar. Okuyan zahmet edip partisinin akademik yönden yeterli
hekim üyelerinden temin edebileceği Türk Tabipleri Birliği tarafından
hazırlanmış listeyi okursa, “nasıl” sorusunun yanıtını bulabilir.
BİLİM KURGU DEĞİL BİLİM
Okuyan bilim
insanlarının ve meslek örgütlerinin kapanma önerisini şöyle bir örnekle karikatürize
etmeye çalışıyor:
“Sokakları
zombiler istila etmiş, kaçın diye bağırarak hep birlikte eve sığınıyorsunuz. Bu
kuşkusuz doğal bir refleks, ölümden kaçınma isteği. Lakin evin yöneticisi
yiyeceklerin bulunduğu depoyu kilitlemiş, arka kapıdan sadece ayrıcalıklı
olanlar erişebiliyor. Zombilerle savaşacak silahınız yok, komşu bazı evlerden
gelmesini bekliyorsunuz ama orada da durum pek iyi değil. Bu çözüm müdür? Kaç
kez eve kaçacağız? Kaç kez doğal reflekslerle hareket edeceğiz”?
Yine bu örnekte
de basit, ucuz kasaba politikacıları gibi, bilim insanlarının ve meslek
örgütlerinin insanlara, insanların kapanma sırasında nasıl barınıp,
besleneceklerini düşünmüyormuş gibi bir kurgu üzerinden kapanma önerenleri aklı
sıra alaya alıyor. Oysa herkes bilim insanlarının ve meslek örgütlerinin neyi,
nasıl talep ettiğini çok iyi bildiğinden kendisi gülünç duruma düşüyor.
Ayrıca ortada
öyle Okuyan’ın karikatürize ettiği gibi, insanların “kaçıp” evlerine saklandığı
bir durum yok. Pandemi sürecinde kapanma uygulanan hiçbir ülkede insanlar
“kaçıp” evlerine saklanmadı. Fakat belki Okuyan gelecekte politikayı bırakıp,
kariyerine bilim kurgu alanında devam etmeyi düşünebilir.
HALK SAĞLIĞI BİR BİLİM DALIDIR
Her şeyden önce
kapanma bir “refleks” değil, bir planlı – programlı bir “halk sağlığı”
tedbiridir. Eğer Okuyan bu söyleşiden önce partisine üye akademik yönden
yeterli hekimlerden biriyle konuşsaydı, kapanmanın yüzyıllardır uygulanan ve
çok başarılı sonuçlar alınan bir tedbir olduğunu öğrenebilirdi.
Okuyan, “salgının
başında strateji yayılmayı engellemek, salgını lokalize etmek olabilirdi.
Aslında bunun dünya çapında gündeme gelmesi gerekirdi” derken, aslında karantinayı
coğrafi izolasyona ilişkin bir kavram olarak algıladığını ortaya koyuyor. Oysa
partisine üye halk sağlığı uzmanlarından birine danışarak, meselenin coğrafi
izolasyonla sınırlı olmadığını anlayabilirdi.
Zaten Okuyan
aynı nedenle kapanma tedbirinin “salgının başında” etkili olabileceğini, salgın
her yere yayıldıktan sonra etkisinin olamayacağını düşünüyor.
Oysa halk
sağlığı bilimi “test, izolasyon ve karantinayı” bir bütün olarak ele alır.
Burada topluma yönelik, herhangi bir şikayeti olup olmadığına bakılmaksızın,
olabildiğince çok sayıda test yapılarak enfekte bireyler bulunmaya çalışılır.
Bulunan enfekte bireyler toplumdan izole edilirken, bunlarla temaslılar
karantinaya alınır.
Burada “kapanma”
tedbiri ile insanları evlerine gönderdiğinizde, virüsün toplum içinde
yayılmasını durdurmuş olursunuz. Elbette
bunu ne kadar erken veya Okuyan’ın dediği gibi salgının başlarında yapmanız çok
daha iyi olur, fakat bu durum kapanmanın artık salgın bir pandemiye dönüştükten
sonra “anlamsız” hale geleceği anlamına gelmez.
Dahası bugün
mutasyon olayı ile karşı karşıyayız. Bu nedenle kapanma, eskisinden daha da
elzem bir tedbir haline gelmiştir. Özellikle ülkemizde insanların çoğunun aşılandığı
ölü virüs aşısının yeni varyantlara karşı koruyuculuğu üzerinde ciddi şüpheler
varken, “kapanma” konusunu tartışma konusu haline getirmek bilime düşmanlıktır.
CHP’NİN “YUVARLAK” LAFLARI KARŞISINDA
OKUYAN’IN “KÖŞELİ” LAFLARI
Okuyan daha
sonra, “tam kapanma talebi aşıda patente hayır, sağlıkta tam devletleştirme, toplumcu
sağlık politikalarına radikal bir geçiş gibi taleplerle anlam kazanır” diyor.
Okuyan CHP’nin “çalışanlara,
işsizlere ve işyeri sahiplerine ekonomik destek sağlamak suretiyle dört
haftalık tam kapanma” talebini de “bunlar yuvarlak laflar” diyerek küçümsüyor. Oysa
CHP tek bir cümle içinde Okuyan’ın sorduğu “kaç gün” ve “nasıl” sorularını,
okuma yazma bilen ve mental bir sorunu olmayan herkesin anlayabileceği şekilde
yanıtlıyor.
Okuyan daha
sonra “soyut değil somut konuşmak zorundayız” diyerek kendi taleplerini
sıralamış: “İşten çıkarmalar yasaklanacak. İşçilere tam ücret ödenecek”.
Şimdi
karşılaştırma yapalım: CHP “çalışanlara, işsizlere ve işyeri sahiplerine
ekonomik destek sağlamak” dediğinde bu yuvarlak, soyut oluyor, fakat Okuyan “İşten
çıkarmalar yasaklanacak. İşçilere tam ücret ödenecek” dediğinde bu köşeli ve
somut oluyor. Çok güzel. Peki, Okuyan bugüne kadar tam kapanma önerenlerin aynı
zamanda işten çıkartmaların yasaklanması ve işçilere tam ücret ödenmesini de talep
etmekle kalmayıp, aynı zamanda devletin işsizlere de sosyal ve ekonomik destek
sağlamasını istediklerini bilmiyor olabilir mi?
SOL GÖSTERİP SAĞ VURMAK
Söyleşinin bir
yerinde Okuyan kapanma talep eden bilim insanları ve meslek örgütlerini neredeyse
sermayenin ekmeğine yağ sürmekle suçluyor: “Dolayısıyla tam kapanma aynı
zamanda bir sermaye birikim modeli olarak da işlev kazanabilir. Belki yarın
büyük sermaye grupları da bunu talep edecek”.
Okuyan hiç kaygı
duymasın. Sermaye ancak salgın sermaye birikimine zarar vermeye başladığında
tam kapanma talep edecektir. Daha önce asla. Sermaye daha salgının ilk
günlerinde salgınla mücadele stratejisini belirledi: “Her ne pahasına olursa
olsun üretim durmayacak”. Ancak salgının bizzat kendisi üretimin durmasına
neden olacak boyutlara gelirse sermaye salgını durdurabilmek için kapanma talep
edebilir.
Aksine bugün
bilim insanlarına ve meslek örgütlerine “yarın büyük sermaye grupları da bunu
talep edecek” diyerek, onları sermaye yanlısıymış gibi göstermeye çalışmak da
basit, ucuz kasaba politikacılığı örneğidir.
Okuyan “bu
düzende yapılacak hiçbir şey yok mu” sorusuna verdiği yanıtta da sol gösterip
sağ vurmaya devam ediyor: “Bütün özel hastaneler devletleştirilecek… İlaç
tekelleri devletleştirilecek… Aşı geliştirme ve üretim merkezleri kurulacak…
Birinci basamak sağlık hizmetlerine odaklı bir toplumcu sağlık planlaması
yapılacak… Sağlık emekçilerine kaynak ayrılacak, yeni personel alımına
gidilecek, yurt dışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bilim insanlarına
devlet Türkiye’de çalışma olanağı sağlayacak ve davet edecek. Bakın bu
sosyalizm değil. Bu sağlık alanında toplumcu bir dönüşüm. Biz bunu yapamayız
diyorlarsa, biz yaparız. Hem de çok kısa sürede”.
Gerçi Okuyan
burada kendisi de saydıklarının “sosyalizm olmadığını”, düzen içi çözümler
olduğunu söylemiş, fakat bu çözümler aynı zamanda “biyomedikal” çözümler ve
yine sol gösterirken sağ vuruyor. Salgınla hastanelerle, ilaçlarla, aşılarla,
yani tam da kapitalist tıbbın silahlarıyla savaşmaya çalışıyor. Oysa kapanma
tedbiri bir halk sağlığı tedbiri, bir sosyal tedbirdir.
Okuyan’ın
röportajında sık sık kullandığı “toplumcu tıbbın”, sorunların çözümünü
öncelikle Okuyan’ın saydığı “tıbbi” tedbirlerde değil, “sosyal” tedbirlerde
aradığını söyleyebiliriz. Friedrich Engels ile birlikte toplumcu tıbbı kuran
Rudolf Virchow, toplumcu tıbbın ilk belgesi olan Yukarı Silezya Tifüs Salgını
Raporu’nda Okuyan’ın önerilerinin hiçbirine yer vermemiş, “demokrasi, laiklik,
vergi reformu ve kooperatifleşme” gibi sosyal öneriler sunmuştu.
Okuyan
röportajın sonuna doğru “tam kapanma anlamsız demiyoruz. Tam kapanmada emekçi
halkın çıkarları nasıl korunacak ve tam kapanma ile kazanılacak zaman nasıl
değerlendirilecek diye soruyoruz” diyor. Gerçekten Okuyan bilim insanlarının ve
meslek örgütlerinin tam kapanma derken neyi kastettiklerini okusaydı, onların
da aynı soruları sorduklarını görecekti.
Okuyan “şu anda
hükümet tam kapanmayı kendi çıkarlarına uygun olarak gündeme getirip
uyguladığında “bilimin dediğine geldiler” diye alkışlayacak mıyız” diye
soruyor. Hayır! Elbette alkışlamayacağız ve eleştireceğiz. Sosyal ve ekonomik
tedbirler alınmadan yapılan kapanma “cinayettir” diyeceğiz. Fakat TKP böyle bir
fotoğrafa dahil olmak istemezse, elbette kendi bileceği bir şeydir.
OKUYAN ÇİN’İ HALA SOSYALİST SANIYOR
Bu arada
röportajda çok ilginç bir bölüm var. Bu bölüm “Çin Halk Cumhuriyeti” konusunda
konuşulan bölüm. Kapitalizm altında tam kapanmanın çözüm olmadığını ifade eden
Okuyan, Çin’de tam kapanmanın çözüm olduğunun hatırlatılması üzerine tarihe
geçecek bir konuşma yapıyor:
“… beğenelim
beğenmeyelim, Çin Halk Cumhuriyeti planlama ve kamucu kültürü, birikimi olan
bir ülke. Hiç tereddüt etmediler ve hastalığın ülkenin bütün bölgelerine aynı
şiddetle yayılımını engellemek için Wuhan’ı kapattılar. 50-60 milyonluk bir
bölgeden söz ediyoruz. Burada zaman zaman mutlak karantinaya dönüşen kısıtlamalar
uygulandı. Salgını bir açıdan izole etmeyi başardılar… Bunun, diğer ülkelerdeki
“kapanma” pratiklerinden farklı olduğunu bilmemiz gerekiyor”.
Bir Komünist
Partisi’nin genel sekreterinin, Çin’in eski lideri Deng Xiaoping’in 1970’lerin
sonlarında Reagan ve Thatcher ile
birlikte neoliberal dünya düzeninin temellerini attığını unuttuğu düşünülebilir
mi? Çin’in “planlı” ekonomiden “sosyal piyasa” ekonomisine geçmesi üzerinden
neredeyse yarım yüzyıl geçti.
Çin yalnızca
kendisi piyasa ekonomisine geçmekle kalmadı, 1980’lerin sonlarında Vietnam’ı da
planlı ekonomiyi terk ederek piyasa ekonomisine geçmeye zorladı. Bugün de Çin
ve Vietnam, Küba’yı planlı ekonomiyi bırakıp, piyasa ekonomisine dönmeye ikna
etmeye çalışıyorlar.
Çin ve “kamucu
kültür”… Evet, Çin’in “Uzun Yürüyüş” ile başlayan ve 1 Ekim 1949’da devrimle
taçlanan bir kamucu kültürü vardı. Ancak bunlar maalesef mazide kaldı. Şimdi
Çin dendiğinde akla, işçilerin fabrikalarda 7/24 çalıştığı (ve yatıp kalktığı)
özel üretim bölgeleri geliyor.
Bugün Çin,
sosyalizmden kapitalizme dönmüş, kapitalist üretim ilişkilerinin hakim olduğu
bir ülkedir. Diğer kapitalist ülkelerden farkı, “devlet kapitalizminin” öne
çıkmasıdır. Ancak Çin’de özel sermayenin ekonomi içindeki payı her yıl
artmaktadır. Nasıl bir partinin adında “komünist” sözcüğü olması o partiyi
proletaryanın partisi yapmazsa, bir devletin adında “Halk Cumhuriyeti” ibaresi
olması, o ülkenin gerçekten halkın cumhuriyeti olduğu anlamına gelmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder