Translate

11 Mayıs 2021 Salı

Aşı üzerine söylenen yalanlar?

 


Bir süredir çeşitli odakların salgınla mücadelede aşıyı eldeki “tek silah” olarak öne çıkartarak, bunun üzerinden kendi çaplarında politikalar üretmeye çalıştıklarını görüyoruz.

 

Salgınla mücadelede kanıtlanmış “en etkili” bilimsel yöntem olan izolasyon ve karantina tedbirlerine, üretimi aksatacağı ve dolayısıyla sermaye birikimi sürecini olumsuz etkileyebileceği endişesiyle uzak duran sermaye çevrelerinin, aşıyı “tek silah” olarak göstermesi ve dikkatleri halk sağlığı tedbirlerinden uzaklaştırmaya çalışmaları çok anlaşılabilir bir tutumdur.

 

Ancak kendilerini siyasi yelpazenin solunda tanımlayan ve emekten yana olduklarını iddia edenlerin de aşıyı, sermaye çevreleri gibi salgınla mücadelenin “tek silahı” olarak göstermeleri ve sorunu “patent” meselesine indirgemeleri kesinlikle anlaşılabilir bir tutum değildir.

 

SALGINLA MÜCADELEDE AŞININ YERİ

 

Elbette bulaşıcı ve salgın hastalıklarla mücadelede aşı çok önemli bir silahtır. Bugün aşı ile önlenebilir birçok hastalığın halk sağlığı sorunu olmaktan çıkmış olması bunun en önemli kanıtıdır.

 

Aşı bulaşıcı ve salgın hastalıklarla mücadelede “toplum bağışıklığı” sağlanması yoluyla etkili olur. Toplum bağışıklığı sağlayabilmek için “duyarlı nüfusun” en az yüzde 70 kadarının (bu oran aşının etkililik düzeyine göre değişebilir) bağışıklanması (iki doz aşılanması) gerekir. Aksi halde aşıdan beklenen etki elde edilemez.

 

DÜNYANIN NE KADAR COVID 19 AŞISINA GEREKSİNİMİ VAR?

 

Henüz çocuklar üzerinde gerekli bilimsel çalışmalar yapılmadığı için yalnız 18 yaş üzeri erişkinlerin aşılanabildiği ve bağışıklama için iki doz aşıya gereksinim olduğu düşünülürse, dünyanın bugün için yüzde 70 bağışıklama için en az 11,5 milyar doz aşıya gereksinimi vardır.

 

Gerçi bağışıklama için iki dozun yeterli olup olmayacağı belli değil. Belki bir rapel (hatırlatma dozu) gerekli olabilecek ve gereksinim 17 milyar dozu bulacak, fakat biz yine de, “fire” hesabı da yapmadan, gereksinim 11,5 milyar doz diyelim.

 

DÜNYANIN AŞI ÜRETME KAPASİTESİ NEDİR?

 

Bilindiği gibi bugün aşıda “patent” koruması olduğu için dünyadaki aşı üretme kapasitesi olan bütün tesislerde COVID 19 aşısı üretilemiyor. Ancak patent koruması olmasaydı ve bütün tesisler COVID 19 aşısı üretebilmek için gerekli altyapıya sahip olsalardı bile, dünya 1 yılda ancak 5 milyar doz aşı üretebilecekti.

 


 KAPASİTE NE KADAR ARTTIRILABİLİR?

 

Elbette çok büyük bir bölümü Hindistan ve Çin’deki aşı üretme tesislerinde olan bu kapasitenin hızla arttırılabilmesi mümkün. Fakat ne kadar?

 

Aşı üreticileri 2020 yılı sonuna kadar 837 milyon doz aşı üretmeyi taahhüt etmişlerdi fakat sadece 31 milyon doz aşı üretebildiler.

   


Şimdi yukarıda belirttiğimiz 11,5 milyar dozluk talebin, “2021 sonuna kadar” 9,5 milyar dozluk bir bölümünün karşılanabileceği öngörülüyor. Fakat adı üzerinde bu bir “öngörü”.

 

Elbette 2020’de olduğu gibi öngörünün sadece yüzde 4’ünün gerçekleşeceğini iddia edemeyiz, fakat herhalde hiç kimse de 2021 için öngörülen taahhüdün yüzde 100 yerine getirilebileceğine söz veremez.

 


Nitekim yılın ilk çeyreğindeki aşı üretim performansına bakıldığında, 5 Mart 2021 itibariyle sadece 413 milyon doz aşı üretilebildiği görülüyor.

 

Bir kez daha dikkat çekelim ki burada “fire” hesabı yapılmamış halde. Yani tek bir doz aşının bile hemşirenin elinden kayıp yere düşebileceği, buzdolabında bozulabileceği, aşıyı taşıyan aracın yolda kaza yapabileceği hesaplanmamış durumda.

 

Buna rağmen bütün öngörüler gerçekleşse bile 2021 sonuna kadar yine de talebin ancak yüzde 82’sine ulaşılabilecek.

 

PATENT BUGÜN KALKSA SORUN ÇÖZÜLÜR MÜ?

 

Kimi çevreler bugün karşı karşıya olduğumuz tablodan aşılar üzerindeki “patent” korumasını sorumlu tutuyor ve sorunun çözümü için aşı üzerindeki patentlerin askıya alınmasını talep ediyorlar.

 

İlkesel olarak kapitalist bir araç olan patente karşı olmak ve sadece aşı ve ilaçta değil, bütün patentlerin kaldırılmasını savunmak ve patentsiz bir dünya için mücadele etmek herkesin görevi olmalıdır.

 

Ancak bugün yaşadığımız kriz içinde patent, sorunun yalnızca bir parçasıdır. Bu parça önemlidir, fakat sorunun tamamı değildir. Bugün aşılar üzerindeki patentler kaldırılsa, elbette patent kısıtlaması nedeniyle halen aşı üretemeyen bazı tesisler aşı üretmeye başlayabilir, fakat sorunu çözmeye yetmez.

 

Birinci ve en önemli sorun, aşı üretimi için 200’den fazla bileşenin varlığı ve bunların farklı ülkelerde üretiliyor olmasıdır. Bunlar arasında çok kritik olan tek bir bileşene erişemezseniz, üretiminiz durur.

 

İkincisi, bugüne kadar yaşanan uygulamalar, tedarik zincirinin ne kadar kırılgan olduğunu göstermeye yetmiştir. Her akşam ekranlarda görüyoruz, Türkiye Çin’in taahhüt ettiği 50 milyon doz aşının ancak 26 milyon dozunu alabilmiştir. AB’nin aşı ihracı üzerine getirdiği kısıtlamalar nedeniyle, Hindistan bazı Afrika ülkeleri için ürettiği aşıları gönderememektedir.

 

Üçüncüsü, daha şimdiden üretim kapasitesinin büyük bir bölümünün zaten zengin ülkeler tarafından “kapatılmış” olmasıdır.

  


Bu yıl içinde üretilecek 8,6 milyar dozun 6 milyarı zaten zengin ülkelere gidecek, yoksul ülkelerin aşı üretiminin arttırılmasından sağlayacağı fayda devede kulak düzeyinde kalacaktır.

 

ÇÖZÜM NE?

 

Aslında çözüm bir sır değil. Günümüzde 4 bin yıl önce yazılan Tevrat’ta dahi, hastaların sağlıklı olanlardan ayrılmaları (izolasyon) bir tedbir olarak tanımlanmıştı. Yine insanlar bulaşıcı ve salgın Hastalıklarla mücadelede etkinliği kanıtlanmış olan “karantina” uygulamasını ortaçağdan beri biliyor ve uyguluyor.

 

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da, 1 Eylül 2021 tarihinde Ahmet Hakan’a, aslında sorunun gerçek çözümünün tam kapanma olduğunu söylemişti.

 

Üretimin de durduğu, insanların yüzde 95’inin evlerine kapandığı bir karantina sürecinde, etkili bir filyasyon ve sürveyans çalışması yapılarak, herhangi bir yakınması olsun olmasın olabildiğince çok insana test yapılıp, pozitif çıkanlar izole edilerek ve temaslılar ile şüpheliler karantinaya alınarak, bunlar yanında olabildiğince hızlı bir şekilde duyarlı nüfus aşılanarak salgın durdurulabilir.

 

Bunun dışındaki bütün çözüm önerileri “yalandır” ve “halka yalan söylemek suçtur”. 

 

KAYNAKLAR

 

https://sol.org.tr/haber/meger-cozum-tam-izolasyonmus-13474

 

https://www.ifpma.org/wp-content/uploads/2021/03/Airfinity_global_summit_master_final.pdf

 

https://www.nature.com/articles/d41586-021-00727-3

 

https://www.youtube.com/watch?v=WYUOC7H3w5M

 

https://www.youtube.com/watch?v=MeMIYPYnS9Y&t=1s

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder