Translate

5 Haziran 2021 Cumartesi

Musilajda da muhatap sorunu

 


Hiç merak etmeyiniz, bu yazıda musilaj neden oldu, nasıl temizlenir gibi herkesin konuştuğu, belki şimdiden dinlemekten sıkıldığınız teknik şeyler olmayacak. Ben bu yazıda Türkiye’nin 1980’lerden beri kronikleşen en önemli sorunu olan “muhatap sorununu”, musilaj bağlamında tartışacağım.

 

Bilim insanları Marmara denizinin ve Kuzey Ege’nin canlılığını yitirmekte olduğunu, yani ölmekte olduğunu söylüyorlar. Gerçi bu tür “doğa” olayları, özellikle belirli bir eşiği aşana kadar çok yavaş ilerler. Fakat bu kez sanki “sona” biraz daha yakınız. İddialara göre göz göre göre denizler elden gidiyor.

 

Bu noktadan itibaren her konuda olduğu gibi yine “muhatap sorunu” ile karşılaşıyoruz.

 

Okurlarımız anımsayacaklar, aynısını COVID 19’da da yaşamıştık. Geçen yıl, henüz ülkemizde tek bir vakanın görülmediği günlerde, eğer tedbir alınmazsa salgından ülkemizin de etkileneceğini, birçok yurttaşımızı yitirebileceğimizi söylemiştik. Fakat dediklerimizi dinleyecek bir muhatap bulamamıştık.

 

Dediklerimizin hepsi çıktı, fazlası oldu, eksiği olmadı, on binlerce canımızı yitirdik, milyonlarca insanımız perişan oldu, hala sorun çözülebilmiş değil…

 

Şimdi de ekranlarda bilim insanlarının geçen yıl bizim çırpındığımız gibi çırpındıklarını izliyoruz. Fakat nasıl biz geçen sene bir muhatap bulamadıysak, onlar da bulamıyor.

 

Denizler elden gidecekmiş. Kime söyleyelim? Halka mı söyleyelim? Aslında çok mantıklı görünüyor, denizler halkın ortak “mülkü” değil mi? O halde en doğrusu sahibine söylemek değil mi?

 

Peki, bilim insanları bir yolunu bulup kaygılarını halka anlatsa ne olur? Halkın elinde bu gidişe dur diyebileceği, denizleri kurtarabilecek bir “güç” yok ki. Halk mı gidip atıkları arıtmak için tesisler kuracak? Halk mı derin deniz drenajını durduracak? Ayşe teyze mi, Hasan amca mı? 

 

Peki, “güç” kimin elinde, denizlerimizi kim kurtarabilir? Hükumet mi?

 

Belki bir başka ülkede yaşıyor olsaydık, hakikaten denizlerimizi kurtaracak gücü elinde tutan hükumeti ikna ederek sorunu çözebilirdik. Heyhat! Burası Türkiye. Denizlerimiz elden gitmiş, gitmemiş hükumetin zerre umurunda mı?

 

Değerli okurlarımız, bizim gerçek sorunumuz ne COVID 19, ne de musilaj sorunudur. Bizim gerçek sorunumuz, sorunlara sahip çıkacak ve çözmek için çaba gösterecek bir “muhatap” bulabilme sorunudur. Eğer derdimizi anlatacak bir muhatap bulabilsek, çözülemeyecek hiçbir sorunumuz yok.

 

Fakat yukarıda da belirttiğimiz gibi Türkiye muhatabını 12 Eylül 1980’de yitirdi ve hala bulamadı.

 

Tarihte benzer bir durumu yine yaşamıştık ve o zaman şair, “yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” diye haykırmıştı. Günümüzden tam 100 yıl önce Türkiye bahtı kara maderini kurtarmayı başarmıştı. Kim bilir, bakarsınız yine başarır. Çıkmamış candan umut kesilmez.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder