Salgın bir buçuk yılını geride
bıraktı. Çin’de ortaya çıkan hastalık, önce yakın komşularına, daha sonra
Avrupa’ya ve oradan bütün dünyaya yayılarak “pandemi” halini aldı.
Pandemi sürecinin her aşamasında sorunun farklı yönleri tartışıldı. Tartışmalar ilk günlerde virüsün nasıl tespit edilebileceğine, hastalıktan nasıl korunulabileceğine, sonraları hastaların nasıl tedavi edilebileceğine ve son aylarda aşılara odaklandı. Bugünlerde de “yeni varyantlar” konusu tartışılıyor.
TARTIŞMANIN TARAFLARI
Kuşkusuz ortada bir “tartışma” varsa,
tartışmanın “tarafları” da vardır. Dikkatli okur bu tartışmalarda, tartışmanın
konusu ne olursa olsun, her zaman “iki tarafın” belirginleştiğini görecektir. Tartışmalarda
bir taraf “toplum yararını” gözetirken, diğer taraf “sermayenin çıkarını” korumaya
çalışmaktadır.
Bu noktada bir yanlış anlaşılmaya
meydan vermemek için yukarıdaki cümle ile ne anlatmak istediğimizi biraz daha
açalım. Elbette sermayenin çıkarlarını korumaya çalışanlar da, toplum yararını
gözetenler gibi pandeminin sona ermesini istiyorlar, fakat pandemiye karşı
mücadelede alınacak tedbirlerin sermaye çevrelerinin çıkarlarına zarar
vermesini istemiyorlar.
Oysa sermayenin çıkarları ile
toplumsal fayda arasında “uzlaşmaz” bir çelişki vardır ve birinin yararına
olan, kaçınılmaz olarak diğerine zarar verecektir.
KAPANMA TARTIŞMASI
Virüsün toplum içinde yayılmasını
önlemek veya sınırlandırmak için, toplumun yararını gözeten bilim insanları “devletin”,
sermayenin çıkarlarını koruyan bilim insanları ise “bireylerin” sorumluluk
alması gerektiğini savundular.
Toplumcu bilim insanları “devletin” olabildiğince
çok insana test yapmasını, testleri pozitif çıkanları toplumdan izole etmesini,
temaslı ve şüphelileri karantinaya almasını önerirken, sermaye yanlısı bilim
insanları “bireylerin” kendilerini maske – mesafe – temizlik formülüyle koruması
gerektiğini savundular.
Aslında sermaye yanlısı bilim
insanları da önerdikleri “maske – mesafe – temizlik” formülünün salgınla
mücadelede yeterli olmayacağını, toplumsal hareketliliğin azaltılması
gerektiğini biliyorlardı. Fakat toplumcu bilim insanlarının “kapanma” önerisi
üretimin durmasına, dolayısıyla sermaye birikiminin sekteye uğramasına neden
olacağı için, sermaye yanlısı bilim insanları kapanma verine, 65 yaş üzeri ve
18 yaş altı nüfusu ve üretimin etkilenmeyeceği zamanlarda (hafta sonları, tatiller,
gece saatleri) herkesi “eve kapatma” tedbirini savundular.
Oysa salgının ilk aylarından itibaren
“kapanma” tedbiri uygulanan ülkelerde salgın çok kısa sürede kontrol altına
alınabilmişti. Eğer toplumcu bilim insanlarının önerdiği gibi kapanma tedbiri
uygulanabilse, sürveyans ve filyasyon çalışmaları etkili biçimde
yürütülebilseydi, salgın ülkemizde de çoktan kontrol altına alınmış olacak ve
on binlerce insanımızı yitirmeyecektik. Ancak toplumun salgından en çok zarar
gören kesimleri, çalışanlar ve geçimlerini emek güçlerini satarak sağlayanlar bilinçsiz
ve örgütsüz olduklarından, ekonominin insan sağlığından daha önemli olduğuna
kolayca ikna edilebildiler.
PATENT TARTIŞMASI
Virüse karşı etkili aşıların
geliştirilmesiyle birlikte toplumcu bilim insanları aşılardan beklenen faydanın
(toplum bağışıklığı) elde edilebilmesi için herkesin “en kısa sürede” aşılanması,
bunun için de aşılar üzerinde patentin kaldırılarak, aşı üretiminin
arttırılması gerektiğini savundular. Sermaye yanlısı bilim insanları ise,
sermayenin çıkarlarına aykırı olan aşı üzerindeki patentin kaldırılması
önerisine şiddetle karşı çıktılar.
Bu süreçte ülkeler güçlerini
birleştirerek, bulunan etkili aşıları ortaklaşa üretip, Dünya Sağlık Örgütü
eliyle bütün dünyada uygulayabilseydi, bugün yaşadığımız “yeni varyantlar”
sorunuyla karşılaşmadan salgını kontrol altına alabilecektik. Ancak aşı
üretiminin amacı toplumsal fayda değil, kâr sağlamak olduğundan bu öneri
tartışılamadı bile.
Bu koşullar altında “aç – kapa”
tedbirlerine paralel olarak, doğası gereği dalgalar halinde yeni ataklar yapan
virüs, her seferinde toplum içinde enfekte edebileceği yeni insanlar
bulabildiğinden, “yeni varyantlar” üretebildi ve şimdi elimizdeki aşıların yeni
varyantlara etkili olup, olmayacağını tartışıyoruz.
TEK ÇARE AŞI MI?
Bulaşıcı ve salgın hastalıklarla
mücadelede aşı elbette en etkili silahlardan biridir, fakat asla “tek çare”
değildir. Aşıyı topluma “tek çare” olarak sunmak bilimsel değil, ideolojik ve
politik bir tutumdur.
Bugün “yeni varyantlara karşı tek
çare aşı” diyen bilim insanları, sermayenin çıkarlarına zarar verebilecek diğer
çareleri “gizleyerek” sermayeye hizmet ederken, toplum sağlığını riske
atıyorlar.
Bugün sırf turizm sekteye uğramasın, turizme
yatırım yapan sermaye çevreleri zarar görmesin diye, “yeni varyantın” kasıp
kavurduğu, günde 25 bin vakanın görüldüğü ve 700’den fazla insanın yaşamını
yitirdiği Rusya’dan gelen turistlerin yeni varyantı ülkemize getirmelerini önlemek
için hiçbir tedbir önermeden, yeni varyanta karşı tek çarenin aşı olduğunu
söylemek bilim insanlığı değil, “sermaye militanlığıdır”.
Değerli okurlarımız, lütfen iki
dakikanızı ayırıp, https://www.worldometers.info/coronavirus/#countries
web sayfasına bir göz atın. Eğer iki dakikanızı ayırabilirseniz bu web
sayfasındaki grafiklerde Nisan sonunda “inişe” geçen vaka sayılarının ve
ölümlerin Haziran sonundan itibaren “artmaya” başladığını göreceksiniz. Yani
salgının, sizi kandırmaya çalıştıkları gibi bittiği veya hız kestiği yok.
Aksine yeni bir dalga yükselmeye başlıyor ve bunu önlemenin “tek çaresi” aşı
değil.
SALGIN NASIL KONTROL ALTINA ALINIR?
Eğer gerçekten salgını kontrol altına
almak ve normal yaşama geri dönmek istiyorsak, daha fazla insan ölmesin,
çocuklar okullarından uzak kalmasın istiyorsak, salgınla mücadelede yürütülen
tartışmaların “taraflarının” ayırdına varmalıyız.
Dün “maske – mesafe – temizlik”
şampiyonluğu yapanların, aşıda patenti savunanların, bugün yeni varyantlara
karşı “tek çare aşı” diyenlerin aslında bilim kisvesi altında kimlerin
çıkarlarını savunduğunu görmeli ve toplumcu bilim insanlarına kulak vermeyi
öğrenmeliyiz.
Özellikle salgından maddi ve manevi
olarak en çok zarar görenler, hastalanan ve ölenler, yani çalışan kesimler,
geçimlerini emek güçlerini satarak sağlayanlar artık salgınla mücadeleye “el
koymalı”, salgınla mücadelede sermayenin çıkarlarını değil, toplumun faydasını
gözeten önerilerin yaşama geçirilmesi için çaba göstermelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder