Tıpta “mitomani” adıyla tanımlanmış
bir hastalık vardır. Bu hastalıktan mustarip olanlar sürekli yalan söylerler. Fakat
asıl sorun mitomanların çoğu kez kendi yalanlarına kendilerinin de inanmasıdır.
Böylece giderek yalan ile gerçek birbirine karışır, neyin yalan neyin doğru
olduğu anlaşılamaz olur.
Uzun süredir bu hastalığın pençesine düşen Türkiye, artık dünyada ve içeride güvenilirliğini tamamen yitirdi. Son olarak bu hafta İngiltere Ulaştırma Bakanı Grant Shapps’ın Türkiye’nin seyahat kısıtlamalarında “kırmızı listede” kalmasının nedeninin, Türkiye’nin verilerinin “güvenilir olmadığını” söylemesi yüzümüzü kızarttı.
MESELENİN SİYASETLE İLGİSİ YOKMUŞ
Olay şöyle gelişiyor: İngiltere 12
Mayıs’ta Türkiye’yi, gelen yolcuların bedelini ceplerinden ödeyerek 10 gün
otelde karantinada kalmalarını şart koştuğu ülkelerin yer aldığı “kırmızı
listeye” alıyor. Böylece Türkiye’ye seyahat gerçekten çok pahalı bir hale geliyor.
Özellikle turizmcilerimiz ve İngiltere’de yaşayan yurttaşlarımız, Türkiye’nin “kırmızı
listeden” çıkması konusunda çok duyarlı olduklarından konuyu yakından
izliyorlar.
12 Mayıs’tan beri İngiltere seyahat
kısıtlamalarını dört kez güncelliyor ve Türkiye’yi bir türlü kırmızı listeden
çıkartmıyor. Oysa bu süreçte Türkiye’de COVID 19 vaka ve ölümleri çok büyük
ölçüde azalıyor, bütün kısıtlamalar kaldırılıyor ve aşılamada hatırı sayılır
bir oran tutturuluyor. Heyhat, İngiltere Nuh diyor, peygamber demiyor.
İngiltere’nin son güncelleştirmede
Hindistan’ı bile kırmızı listeden çıkarttığı halde, Türkiye’ye seyahat
kısıtlamalarını sürdürmeye devam etmesi artık herkesi çileden çıkartıyor ve bu
tutumun tıbbi değil “siyasi” gerekçeleri bulunduğu öne sürülüyor.
Bir yandan İngiltere’de on binlerce
yurttaşımız imza kampanyaları ve gösterilerle bu tutumu kınarken, diğer yandan
Türkiye’deki turizm şirketleri lobi faaliyetleri yürüterek Türkiye’yi kırmızı
listeden çıkartmaya çabalıyorlar.
Sonunda Enfield North Milletvekili
Feryal Clark, Ulaştırma Bakanı Grant Shapps'a bir mektup yazarak, Hindistan
sarı listeye alınmışken Türkiye'nin neden kırmızı listede tutulduğunu soruyor.
Shapps bu soruya Türkiye için çok “onur
kırıcı” bir gerekçeyle yanıt vererek, kırmızı listeyle ilgili kararların siyasi
ya da ekonomik olmadığını, tamamen bilimsel verilere dayanarak alındığını söylüyor:
"Ortak Biyogüvenlik Komitesi'nden
ülkelerdeki duruma bakmasını istiyoruz. Sadece salgının ne kadar yaygın
olduğuna değil, aşı olan kişi sayısı, söz konusu ülkede görülen varyantlar ve
GISAID'e (Global Initiative on Sharing Avian Influenza Data - Grip Virüsü
Verilerini Küresel Paylaşma Girişimi) yüklenen verilerin uluslararası
standartlara uygun bir formatta olup olmadığı gibi bir dizi kritere bakıyorlar.
Bir ülke buraya (GISAID) verilerini yüklediğinde sarı listeye geçmesi de
kolaylaşıyor. Dolayısıyla tüm bu kriterlerin birleşimi, şu ana kadar
Türkiye'nin sarı listeye geçmesini çıkmasını önledi. Umarım bu durum çok uzun
sürmez. Ama Ortak Biyogüvenlik Komitesi'nin değerlendirmesini beklememiz
gerekiyor".
MEĞER TÜRKİYE DÜNYAYI KANDIRMAYA ÇALIŞIYORMUŞ
Türkiye’nin İngiltere’nin kırmızı
listesinde yer almasının tamamen siyasi bir tutum olduğuna inanan İngiltere
Türk Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Engin Sertoğlu, Shapps’ın bu açıklaması
karşısında şok oluyor ve hemen konuyu araştırmaya başlıyor. Türkiye gerçekten
böyle bir şey yapıyor, yani dünyadan veri gizlemeye çalışıyor olabilir mi?
Araştırmaları sonunda Türkiye’nin veri
paylaşımında eksiklikleri olduğunu gören Sertoğlu, “bilgisayar başına geçip
bakanın söylediklerinin doğruluğunu araştırdım, bulduğum sonuçlar İngiliz
bakanı haklı çıkardı” diyor.
Platformdaki veri tablolarının,
salgın hastalık uzmanı olmayı gerektirmeyecek kadar açık olduğunu belirten
Sertoğlu, 600 bin nüfuslu Lüksemburg’un girdiği Delta varyantı vaka sayısının
780 iken Türkiye’de sadece 724 vaka olmasının da inandırıcı olmadığını söylüyor.
Sertoğlu, Türkiye’nin İngiltere’deki
Büyükelçiliği’ne daha önce bu konuda başvurduklarında “gerekenin yapıldığı”
yanıtını aldığını belirtiyor.
REZALETİN SON PERDESİ
VOA Türkçe konuyla ilgili olarak
Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği’ni arayarak yorum istiyor. Büyükelçilik yetkilileri,
İngiliz makamlarından objektif bir değerlendirme yapmasını beklediklerini ve
Türkiye’nin ilk aşamada sarı listeye alınmasını umduklarını söylüyorlar.
İngiltere daha ne kadar “objektif”
olabilir?
Büyükelçilik yanıtında şunlar yer
alıyor: “İngiltere’nin kriterleri ve yaklaşımı ışığında Sağlık Bakanlığımız ve
İngiliz makamları arasında bilgi ve veri değişiminin de gerçekleştirildiği
yakın bir diyalog tesis edilmiştir. Bu diyalog çerçevesinde iki tarafın
tutumlarını anlama bakımından kayda değer bir ilerleme sağlanmış olup,
ülkemizde aşılamanın hızlanması ve vaka sayılarında istikrarlı bir düşüş
eğiliminin sağlanmasıyla beraber, İngiliz tarafının geniş bir perspektifle
objektif bir değerlendirme yapması ve ülkemizin ilk aşamada sarı listeye
alınması beklenmektedir. Ayrıca bu konudaki görüş ve beklentilerimiz her
düzeyde ve her fırsatta İngiliz muhataplarımıza aktarılmaktadır”.
İyi de, soru bu değil ki! Sen ülkende tespit
ettiğin vakaları uluslararası standartlara göre kaydedip bildiriyor musun,
bildirmiyor musun?
SALGININ BAŞINDAN BERİ AYNI SORUN
Anımsanacağı gibi salgın boyunca “bütün
aşamalarda” Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere ilişkin kuşkular dile
getirildi.
İlk olarak Sağlık Bakanlığı ısrarla
Mart ayına kadar Türkiye’de hiç vaka olmadığını, Sağlık Bakanlığı’nın çok
başarılı çalışmaları sayesinde virüsün Türkiye’ye girmediğini söylüyordu.
Sonunda Beyoğlu’nda tanınmış bir eczacının ve bir yüksek rütbeli generalin
COVID 19 nedeniyle yaşamını yitirmesinden sonra durum artık gizlenemez hale
gelince vakalar açıklanmaya başlandı.
Daha sonraki süreçlerde bilim
insanları ve meslek örgütleri başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluş Sağlık
Bakanlığı’nın vaka ve ölüm sayılarının gerçeğin çok altında olduğunu iddia
ettiler. Sonunda bazı medya organları Bakanlığın açıkladığı rakamları, başına “en
az” terimi koyarak yayınlamaya başladılar.
Sağlık Bakanlığı bilimi ve tıbbı hiçe
sayarak, “vaka – hasta” ayrımı icat ederek, yine verilerle oynamaya çalıştı.
CHP’li belediyelerin mezarlıklardan aldıkları verileri açıklamaya başlamaları
üzerine bu uygulamaya da son verildi.
Son olarak İngiltere sayesinde Sağlık
Bakanlığı’nın bu kez ülkemizde Delta varyantıyla enfekte olmuş hastaları
gizlemeye çalıştığını öğreniyoruz. Dahası bu tutumun pandemiyle sınırlı
olmadığını, geçtiğimiz haftalarda yaşanan orman yangınları ve sel baskınlarında
da aynen sürdürüldüğünü görüyoruz.
Ne denir bilirsiniz: yalancının mumu yatsıya kadar yanar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder