Translate

23 Ekim 2021 Cumartesi

Çanakkale’nin havasına, suyuna ne oldu?


 

“Çanakkale” dendiğinde birçok insanın aklına Kaz dağları, oksijen, temiz hava ve sağlık gelir. İnsanlar Çanakkale’nin havasının, suyunun temiz olduğuna, Çanakkale’de yaşamanın bir şans olduğuna inanır. Oysa geçtiğimiz hafta Çanakkale Çalıştayı’nda yapılan sunumlar, gerçeklerin çok farklı olduğunu gösterdi.

 

ÇANAKKALE ÇALIŞTAYI

 

Çanakkale Kent Konseyleri, Kepez Kent Konseyi önderliğinde 14 – 15 Ekim 2021 tarihlerinde Çanakkale Çalıştayı düzenledi. Çalıştay’da Eğitim, Turizm, Çevre ve Tarım konuları ele alındı. Çoğu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyelerinden akademisyenler konuları çeşitli yönleriyle değerlendirdiler ve Çanakkale için bu alanlarda yapılması gerekenleri tartıştılar.

 

Bu yazıda Çalıştay’da Prof. Dr. Şükran Özdilek, Prof. Dr. Hasan Göksel Özdilek, Dr. Akif Akalın, Doç. Dr. Mustafa Yücel ve Dr. Özgür Emek İnanmaz’ın katıldığı “Doğal Çevrenin Korunması” başlıklı paneldeki tartışmalardan bir bölümünü aktaracağız.

 

ÇANAKKALE, BİLDİĞİNİZ ÇANAKKALE DEĞİL

 

Çoğumuz Çanakkale’yi “oksijen deposu” biliriz. Öyleydi de. Fakat bu Çanakkale’nin doğası “talan” edilmeden önceydi. Çanakkale de Türkiye’de özellikle son 20 yılda azgınlaşan doğa talanından payını aldı ve havası, suyu, toprağı hızla kirlendi.

 

Çanakkaleliler dahil kimse geçtiğimiz bahar aylarında Çanakkale boğazını kaplayan kalın müsilaj tabakasını gördüğünde, gözlerine inanmak istemedi. Şimdi o müsilaj tabakası gözlerden ırak, fakat kaybolmadığını, sadece boğazın derinliklerine indiğini biliyoruz.

 

Bir yandan madenler, diğer yandan rüzgar enerji santralleri Çanakkale’nin ormanlarını yok ediyor. Çanakkaleliler İzmir yolunda giden kamyonlarda her yıl daha fazla tomruk taşındığını görüyorlar. Yağma belki “yerden” görülemiyor fakat gökyüzünden çekilen fotoğraflarda apaçık görülüyor.

 

Elbette doğanın fütursuzca talan edilmesinin Çanakkalelilerin “sağlığı” açısından önemli sonuçları var.

 

ÇANAKKALE’DE ÇEVRE KALİTESİ VE SAĞLIK PROBLEMLERİ

 

Bu başlık panelistlerden Prof. Dr. Hasan Göksel Özdilek’in 2019 yılında yayınladığı “Türkiye’de Çevre Kirliliği ve Sağlık İlişkisi” başlıklı kitabın ikinci bölümünden.

 

Özdilek kitabında Çan 18 Mart Termik Santrali’nin neden olduğu hava kirliliğinin “sağlık sonuçlarını” irdeliyor. Buna göre 18 Mart Termik Santrali’nin faaliyete geçmesinden sonra kente sinüzit, farenjit, tonsillit, bronşit, larenjit, zatürre vakalarında dramatik bir artış belirlenmiş ve bu artış istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş.

 

Özdilek Çanakkale’deki solunum sistemi hastalıklarındaki artışın tek başına termik santrallere bağlanamayacağını, örneğin trafikten kaynaklanan kirliliğin de önemli rol oynadığını belirtiyor.

 

SAĞLIK BAKANLIĞI İSTATİSTİKLERİNDE ÇANAKKALE

 

Sağlık Bakanlığı tarafından 2021 yılında yayınlanan “Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2019” isimli çalışmanın “Mortalite” başlıklı ikinci bölümünde, “Ana Tanı Gruplarına ve Cinsiyete Göre Ölüm Nedenlerinin Dağılımı” veriliyor. Buna göre ülkemizde ölüm nedenlerinin ilk üç sırasını dolaşım sistemi hastalıkları (yüzde 36,76), kanserler (yüzde 18,39) ve solunum sistemi hastalıkları (yüzde 12,94) paylaşıyor.

 

Sağlık Bakanlığı verilerine göre Çanakkale Türkiye’de dolaşım sistemi hastalıkları, kanserler ve solunum sistemi hastalıkları nedenleriyle ölümlerin en yüksek hızda görüldüğü iller arasında.






 

ŞAŞIRDIK MI?

 

Muhtemelen başta Çanakkaleliler olmak üzere Çalıştay’a katılanların çoğu bu tablo karşısında şaşırmıştır. Hele son yıllarda İstanbul gibi metropollerden “kaçarak”, daha sağlıklı bir yaşam umuduyla Çanakkale’ye göç edenler hayal kırıklığına uğramıştır.

 

Oysa sadece Çanakkale haritası üzerindeki mevcut ve planlanan termik santraller, bu tablonun bizi şaşırtmaması gerektiğini göstermeye yeter de artar bile.



Gerçekten, ne bekliyoruz? Çanakkale’nin her köşesi termik santrallerle dolacak, bu santrallerde kömür yakılacak, santrallerin bacalarından Çanakkale semalarına günde 24 saat başta kükürt dioksit olmak üzere sağlığımıza zararlı birçok madde boca edilecek ve Çanakkale’nin havası, suyu temiz kalacak…   

 

HİÇBİR ZAMAN GEÇ DEĞİL

 

Evet, bugün Çanakkale maalesef Türkiye’nin doğası en çok talan edilen illeri arasında ilk sıralarda yer alıyor ve bunun sağlığımız üzerine olumsuz sonuçlarını araştırmaların ortaya koyduğu gibi hastalıklardaki artışlarda ve vakitsiz ölümlerde somut olarak görüyoruz.

 

Ancak bu gidişi durdurmak ve geriye döndürmek için hiçbir zaman geç değil. Doğa müthiş bir kendi kendisini onarma potansiyeline sahip. Örneğin panelistlerden Mustafa Yücel, gerekli tedbirlerin alınması halinde Marmara denizinin uzun bir süre alsa da kendi kendisini onarabileceğini söylüyor.

 

Hiçbir zaman geç değil. Yeter ki doğa talanına son verilsin ve tercihler sermayenin değil, toplumun çıkarlarına göre yapılsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder