Omikron varyantıyla birlikte vaka sayıları “katlanarak” arttıkça toplum içinde en çok merak edilen soru “yeni yılda bir kapanma gelip gelmeyeceği” oldu. Geçtiğimiz yıl hiçbir “sosyal” tedbir alınmadan uygulanan kapanmalardan canı yananlar endişe içinde. Geçen yıllarda vaka sayısı, bugünkü vaka sayısından çok daha azken kapanma tedbirleri alınmıştı, acaba şimdi ne olacak?
TEK KRİTER YOĞUN BAKIMLARIN TAŞMASI
Salgının başından beri hükumetin “her
ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek” politikasını büyük bir tutarlılıkla izlediğini
biliyoruz.
Aslında bu politika sermayenin
talebidir, fakat 2020 yılında uygulanan kısmi veya daha doğru tabirle “yarım
yamalak” kapanma süreçlerinde, hiçbir “sosyal” tedbir alınmaması nedeniyle toplumun
mağdur olan emekçi (geçimlerini kafa veya kol emeklerini satarak sağlayan) kesimleri
de bu talebi paylaştılar.
Kendilerini “emekten yana” tanımlayan
siyasi partiler ve sendikalar da, “sosyal” tedbirlerin de eşlik ettiği bir
“bilimsel” kapanma talebini örgütlemek yerine, popülizmi tercih edince, kapanma
tedbiri, vaka sayılarının azalmasının da etkisiyle gündemden tamamen kalktı.
Şimdi omikron varyantıyla birlikte
yeniden masaya gelen kapanma tedbiri konusunda hükumetin tutumunu çok iyi
biliyoruz. Hükumet için “tek kriter” yoğun bakım yataklarının dolmasıdır.
Yoğun bakım yatakları dolup, yeni
hasta kabul edecek yer kalmayınca, hükumet “zorunlu olarak”, insanlar
sokaklarda ölmeye başlamasınlar diye “kısmi” kapanma tedbirleri alarak yoğun
bakım servislerini rahatlatmaya çalışmaktadır.
SALGININ GİDİŞATI NASIL?
Salgın yönetiminin esasının uzun
zamandır “bilimsel” değil, “siyasi” kaygılar olduğunu biliyoruz. Bu nedenle
salgının gidişatını “bilimsel” açıdan analiz edebilmek olanaksızlaştı. Nitekim
geçtiğimiz yıl her akşam ekranları süsleyen “Bilim” Kurulu üyelerin ve “medya
akademisyenlerinin” uzun zamandır konuş(a)madıklarını görüyorsunuz.
Aynı durumu 20 Aralık sonrası “ekonomi”
cephesinde de görmüyor muyuz? Artık kimse “teknik” analiz yapıp, “dolarda
destek şurası, direnç burası” d(iy)emiyor. Çünkü hükumet artık ekonomide de,
pandemi yönetiminde olduğu gibi “bilimsel” değil, “siyasal” kaygılarla hareket
ediyor.
İşte tam da bu nedenle nasıl bugün
hiçbir ekonomist 3 Ocak’ta doların ne olacağını “bilimsel” analizlerle
kestiremiyorsa, hiçbir halk sağlıkçı da “bilimsel” analizlerle 3 Ocak’ta
kapanma tedbirleri alınıp, alınmayacağını kestiremiyor.
İşte tam da bu nedenle nasıl bugün
hiçbir ekonomist 20 Aralık gecesi ne olduğunu, 20 Aralık’tan sonra piyasaların
nasıl seyrettiğini anlayamıyorsa, hiçbir halk sağlıkçı da Fahrettin Koca’nın
açıkladığı rakamlara bakarak salgın iyiye mi, kötüye mi gidiyor anlayamıyor.
3 OCAK’TA NE OLACAK?
3 Ocak’ta ne olacak sorusunun tek ve
çok basit bir yanıtı var: Fahrettin Koca yoğun bakım yataklarının doluluk
oranlarına bakacak, durumu “makama” iletecek ve “makam” ne derse o olacak.
Yeni yıl için böyle karamsar bir
yazının hoş olmadığının farkındayım, kusura bakmayın. Her şeye rağmen iyi
seneler diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder