Geçtiğimiz yıl halk sağlığı çevrelerinde “Sağlığın ve Sağlık Bakımının Politik Ekonomisi: Sağlıksız Dağıtım” başlıklı kitabıyla adını duyuran Kuzey British Columbia Üniversitesi profesörlerinden Jalil Safaei, İran kökenli bir Kanadalı sağlık ekonomisti. Kitabında sosyoekonomik kaynakların dağılımındaki dengesizliğin hem ülkeler arasında, hem de ülkeler içinde sağlıkta eşitsizliklere yol açtığını, bunun nedeninin kapitalist ülkelerde egemen dağıtım mekanizmasının “piyasa” olması ve kararların “kâr” güdüsüyle alınması olduğunu anlatıyor.
Safaei 2015 yılında Uluslararası
Sağlık Hizmetleri Dergisi’nde yayınlanan “OECD Ülkelerinde Dağıtımsal Yönelim
ve Sağlık Sonuçları” başlıklı makalesinde de, sosyal eşitsizlikler ile sağlıkta
eşitsizlikler arasındaki ilişkileri detaylı olarak analiz etmişti.
Safaei makalesine Yunanlı tarihçi Plutarch’ın
(45 – 120) ünlü deyişiyle başlıyordu: “Zenginle yoksul arasındaki dengesizlik,
bütün devletlerin en eski ve en ölümcül hastalığıdır”. Dünya Plutarch’dan iki
bin yıl sonra bu gerçeği yeniden keşfediyor.
İnsanların sağlık durumlarının sosyoekonomik
konumlarındaki yükselmeyle birlikte iyileşmesi (toplumsal yokuş) olgusu ve
insanların ötesinde “sağlıklı” olarak kabul edildiği bir sosyoekonomik düzey
eşiği bulunmaması, sağlıkta eşitsizliklerin nedeninin sosyoekonomik eşitsizlikler
olduğunu gösterir. Bu da bir toplum
içinde ekonomik kaynakların dağılımını, toplum sağlığının temel belirleyicisi kılar.
Safaei sosyoekonomik kaynakların
dağıtımını “birincil” ve “ikincil” dağıtım olarak iki kategoride
değerlendiriyor. Birincil dağıtım belirteçleri olarak istihdam güvencesi, gelir
eşitliği, ve kamusal hizmetler değişkenlerini ve ikincil dağıtım belirteçleri
olarak yoksulluğu azaltma ve eşitsizliği azaltma çabalarını (sosyal devlet
uygulamaları) kullanan araştırmacı, ülkelerin dağıtım yönelimleriyle, doğuştan
yaşam beklentisi, bebek ve çocuk ölüm hızları belirteçlerini kullanarak sağlık
durumlarını karşılaştırıyor.
Safaei, toplum içindeki sosyoekonomik
eşitsizliklerin “birincil” dağıtım düzeyinde giderildiği, diğer bir deyişle
istihdam güvencesi bulunan, gelir eşitsizliğinin çeşitli mekanizmalarla
törpülendiği ve kamusal hizmetlerin yaygın olduğu ülkelerde sağlıkta
eşitsizliklerin daha az olduğunu buluyor.
Bu bulguyu, Friedrich Engels’in 1845
(İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu) ve Rudolf Virchow’un 1848 (Yukarı Silezya
Tifüs Salgını Raporu) yıllarında ileri sürdükleri, daha iyi sağlığın, daha iyi
yaşam (ve çalışma) koşulları ile sosyal çevreyle ilişkili olduğu iddiasına 175
yıl sonradan gelen bir kanıt olarak da değerlendirebilirsiniz.
Diğer yandan araştırma “yeniden
dağıtım” (sosyal devlet) mekanizmalarının da sağlıkta iyileşme sağladığını,
ancak sağlık durumu üzerine katkısının “birincil” dağıtım kadar büyük ve güçlü
olmadığını ortaya koyuyor. Sosyoekonomik eşitsizliklere karşı, bu
eşitsizliklere yol açan “kaynaklar” düzeyinde mücadele, bu eşitsizlikleri daha
sonra sosyal devlet uygulamalarıyla hafifletme çabalarından çok daha etkili.
Bu durum da neden daha “eşitlikçi”
ülkelerin halklarının sağlık durumlarının daha iyi olduğunu açıklıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder