Pandemi başladığında dünyanın birçok
ülkesinde olduğu gibi Kanada’da da faşizm çoktan tırmanışa geçmişti. Özellikle
ABD’de Trump’ın başkan seçilmesinden sonra gündelik yaşamda daha fazla hissedilmeye
başlayan faşizm, geleneksel olarak örgütlendiği asker ve polis çevrelerinin
dışına çıkarak, siviller ve gençler arasında da yaygınlaşmaya başladı.
Pandemi öncesinde daha çok “göçmen karşıtlığı” üzerinden taraftar toplamaya çalışan faşistler, Kanada hükumetinin pandemiye yönelik kısmi kapanma ve maske zorunluluğu gibi tedbirlerine karşı halkı örgütlemeye başladılar. Liberal Trudeau hükumetini sokağa çıkma yasaklarıyla halkın özgürlüklerini ortadan kaldırmaya çalışan bir “gizli komünist diktatörlük”, kendilerini de “özgürlük savaşçıları” olarak tanımladılar.
GERİCİLİKLE İŞBİRLİĞİ
Faşistler Kanadalı gericileri
yanlarına alabilmek için özellikle Kanadalı gericilerin hassas oldukları LGBTQ+
hakları, aynı cinsiyete sahip insanların evliliği ve kürtaj gibi konularda
propaganda çalışmalarını yükselttiler ve bunları pandemi tedbirlerine karşı
mücadeleyle “bütünleştirdiler”. Kanada hükumeti COVID 19’a karşı etkili aşılara
onay verince, faşistler mücadelelerine aşı – karşıtlığını da kattılar.
2021 yılına gelindiğinde aşı –
karşıtlığı talebi ile diğer gerici talepler iyice “bütünleşmeye” başladı.
Aslında örneğin sadece aynı cinsiyete sahip insanların evliliğine karşı
olanlar, bir şekilde kendilerini çok da farkında olmadan aşı – karşıtı
hareketlerin içinde buldular. Bu durum bir yandan Kanada’daki faşist hareketlerin
kitle tabanını genişletirken, diğer yandan siyasi platformlarda yer
alabilmelerini kolaylaştırdı.
KANADA FAŞİZMİNİN KİTLE TABANI
2008 krizini aşamayan ve kâr
oranlarını düşmesini önleyemeyen Kanada sermayesi, bunalımının yükünü Kanadalı
emekçilerin ve küçük burjuvazinin (kendi hesabına çalışanlar, orta düzey
yöneticiler vb) üzerine yıktı. Cömert sosyal transferlerin kesilmesi ve kamusal
harcamaların kısılmasıyla bu kesimler toprağın ayaklarının altında kaydığını
hissetmeye başladılar. Geleceğe yönelik endişeler artarken, yaşam standartları
hissedilir ölçüde düştü.
Solun küresel ölçekte 1970’li
yıllarda içine girdiği ideolojik bunalımını bir türlü aşamaması ve giderek
kimlik siyasetini benimseyerek sınıf siyasetinden uzaklaşması, sürece
müdahale edebilmesini olanaksızlaştırıyordu. Bu ortamda solda aradığını
bulamayan işçiler ve küçük burjuvalar, faşist propagandaya daha fazla açık hale
geldiler.
2018 yılında Muhafazakar Parti’den
ayrılarak kurulan ve çok kısa sürede 30 bin üyeye ulaşan faşist Kanada Halk Partisi, ekonomide
neoliberalizmi benimsiyor, iklim değişimini “doğal” bir süreç olarak görüyor,
sağlıkta özelleşmeyi ve piyasalaşmayı, göçmenlerin sayısının sınırlandırılması
gerektiğini savunuyor.
Kanada Halk Partisi 2019 yılında
girdiği ilk seçimlerde seçmenlerin yüzde 1,6’sının (294 bin) oyunu alırken,
2021 seçimlerinde seçmenlerin yüzde 4,9’unun (841 bin) oyunu aldı. 2022
Özgürlük Konvoyu eyleminden sonra partinin oy oranının yüzde 7’yi aşmış
olabileceği tahmin ediliyor.
Kanada Halk Partisi, Kanada
hükumetinin pandemiye yönelik tedbirlerine açıktan karşı çıkan tek siyasi parti
olarak, özellikle aşı karşıtlarının kendilerini ifade edebildikleri en önemli
platformlardan biri haline geliyor.
PANDEMİ FAŞİSTLERE YARADI
Kanada pandeminin başından beri
kapanmaya, maske zorunluluğuna ve aşıya karşı çok sayıda kitlesel protestolara
sahne oldu. Protestolar 2022 başında faşistlerin örgütlediği “Özgürlük Konvoyu”
eylemleriyle zirvesine ulaştı. Bu protestolar Kanada faşizminin 1930’lardan
sonra gerçekleştirdiği en kitlesel eylemler olarak tanımlandı.
Ocak ayının ikinci haftasında Konvoy
sözcüsü Ben Dichter, aşı zorunluluğunun ve aşı pasaportunun iptal edilmesini
istedi. Kanada hükumeti talebi reddedince 22 Ocak’ta Kanada’nın her yanından
yola çıkan yüzlerce kamyon ve TIR, bir hafta boyunca ülkede ulaşımı felç ederek
29 Ocak’ta başkent Ottawa’ya ulaştı ve pandemi tedbirlerinin kaldırılması
talebiyle Kanada parlamentosunu abluka altına aldı. Konvoy aynı zamanda Kanada –
ABD arasındaki sınır kapılarında da geçişleri de durdurdu.
Kanada’daki gerici ve faşist gruplar
Kanada Birliği adı altında bir araya gelerek hazırladıkları bir memorandumu
imzaya açtılar. Parlamento’daki büyük partileri iktidardaki Liberal Parti’yi
düşürerek, bir koalisyon hükumeti kurmaya çağırdılar. Bağış kampanyasında kamyoncuların
masraflarını karşılamak için toplanan 5 milyon dolar, abluka sürecinde Kanada
sermayesinin cömert bağışlarıyla 10 milyonu aştı. Hükumet toplanan paraların
kullanılmasını önleyebilmek için kampanya ile ilişkili hesapları dondurmak
zorunda kaldı.
Ottawa polisi Konvoy’un örgütlenmesi
ve finansmanında ABD’nin de parmağı bulunduğu açıkladı. Medyada Trump’ın Konvoy’u
desteklediğine dair birçok haber yayınlandı. Kanada parlamentosundaki 338
sandalyenin 119’una sahip olan Muhafazakar Parti (ana muhalefet), faşist
protestocuların hükumetin devrilmesi çağrısına açıkça destek verdi.
11 Şubat’ta başkent Ottawa’ya ev
sahipliği yapan Ontario eyaletinin başbakanı Doug Ford “acil durum” ilan etmek
zorunda kaldı. 14 Şubat’ta Kanada başbakanı Justin Trudeau da “Acil Durum
Yasası”nı yürürlüğe soktu. 17 – 20 Şubat arasında gerçekleştirilen çok büyük
bir operasyonla faşist gruplar silahları alınarak Ottawa dışına çıkartılabildi.
KANADA’DA AŞI ORANLARI DÜŞÜYOR
Bu süreçte Toronto ve Mc Gill
Üniversitelerinin ortaklaşa yaptığı bir araştırmaya göre, Kanada’da pandemiye
karşı aşı tedbirini destekleyenlerin oranı yüzde 75’ten yüzde 65’e gerilerken,
aşıya karşı olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 8’den yüzde 20’ye yükseldi. British
Medical Journal’da yayınlanan başka bir araştırma, Kanada’da aşı tereddüdünü
yüzde 40 olarak buldu.
Kanada’nın aşılama oranlarının 2022
başından beri dramatik olarak düşmeye başlaması da toplum içinde aşı
karşıtlığının giderek güçlendiğini gösteriyor. Özellikle Özgürlük Konvoyu
eylemi sonrası hatırlatma dozlarındaki düşüş dikkat çekici.
Kanada’da sadece 1 doz aşı
yaptıranların oranı yüzde 82,02 iken, aşı takvimine göre ilk dozdan bir ay
sonra ikinci doz aşı yaptıran ve altı ay sonra da (Aralık 2021’de başlıyor) hatırlatma
dozu yaptıranların oranı yüzde 49,55’e düşüyor.
Fakat çok daha vahim olan tablo, Mayıs
2022’de başlayan ikinci hatırlatma dozunu yaptıranların oranının sadece yüzde
12,36’da kalmış olması. Bu oran en çok risk altında olan 70 yaş üzeri grupta dahi
yalnızca yüzde 54.35’de kalıyor.
Tabii bunlar “ortalamalar”. Eyalet
bazında tablo çok iç karartıcı. New Brunswick eyaletinde yüzde 15,33’e kadar
çıkan tam aşılı oranı, Kuzeybatı Bölgesi’nde yüzde 3,97’de kalıyor. Yaz ayları boyunca
ülkenin birçok yerinde ve sosyal medyada gösterilen Kanadalı yönetmen Todd
Michael Harris’in “Uninformed Consent” isimli belgeseli, karşısında etkili bir
eleştiri olmadığından aşı karşıtlığını daha da körüklüyor.
FAŞİSTLER OKULLAR AÇILIRKEN ÜNİVERSİTELERE YÖNELDİ
Bugünlerde de faşistler Kanada
üniversitelerinin 2022 – 2023 öğretim yılına başlamasının arifesinde öğrenciler
ve öğretim kadrosu için zorunlu kıldığı pandemi tedbirlerine karşı eylemler
örgütlüyorlar. Üniversite yönetimlerinden derslere girebilmek için aşılı olmanın
zorunlu kılınmasının kaldırılmasını talep ediyorlar.
Kimi üniversitelerde bu taleplerin
altında bir zamanlar Kanada’nın saygın halk sağlıkçıları arasında olanların
imzalarını görmek üzücü, fakat neticede bunun bir “sınıf mücadelesi” olduğu
düşünüldüğünde, şaşıracak bir durum yok. Mücadele keskinleştikçe herkes safını
belirliyor.
Geçtiğimiz hafta bir grup akademisyen
Toronto Üniversitesi rektörüne bir açık mektup göndererek, üniversitede zorunlu
aşı uygulamasının kaldırılmasını talep ettiler. Dün de Western Üniversitesi
kampüsünde toplanan bir grup öğrenci, üniversitenin sonbahar yarıyılında aşı
sertifikası gösteremeyen öğrencilerin derslere alınmayacağı şeklindeki kararını
protesto etti. Okulların açılma sürecinde eylemlerin diğer üniversitelere de yayılması
bekleniyor.
SENDİKALAR VE SOL
2022 başında Özgürlük Konvoyu
eylemlerine karşı bir araya gelen Kanada solu ve sendikalar, pandemiye karşı
alınması gereken tedbirler konusunda işçilerin ve emekçilerin çıkarlarını
yansıtan bir politika geliştiremediklerinden sürecin dışında kalıyorlar.
Kanada sermayesinin “üretimin her ne
pahasına olursa olsun devam etmesi”, “okulların ve işyerlerinin açık tutulması”,
“sürü bağışıklığı” ve son olarak “COVID 19 ile birlikte yaşama” politikalarına
karşı etkili alternatifler geliştiremeyen, yalnızca COVID 19’a karşı aşılama
tedbiri konusunda tutarlı bir destek veren sendikalar ve sol, artık “yeni hatırlatma
dozları” konusunda kendi tabanlarını dahi ikna etmekte zorlanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder