6 Şubat depreminin üzerinden bir yıl geçti. Acılarımız hala taze. Geçtiğimiz bir yıl içinde ne yaralarımız sarılabildi, ne de ondan fazla ili etkileyen depremlerde gerçekten kaç canımızı yitirdiğimizi öğrenebildik. Deprem bölgelerinde yaşayan yoksul insanlar hala perişan, çaresizlik içinde yardım bekliyorlar.
Peki, 6 Şubat depreminden doğrudan etkilenmeyenler? Biz de aynı çaresizlik içinde olası yeni büyük depremleri bekliyoruz. Nasıl 17 Ağustos 1999 Marmara depremi sonrasında, depremin yıl dönümlerinde ekranlardaki hamasi konuşmalar dışında hiçbir hazırlık yapılmadıysa, şimdi de 6 Şubat depreminden sonra ciddi bir hazırlık yapılmıyor.
KAĞIT ÜZERİNDE PLANLAR
Tabii yetkililere sorarsanız, ortada telaş edecek bir şey yok. Herhangi bir yetkiliye “olası bir deprem için ne hazırlık yaptınız” diye sorsanız, önünüze üzerinde “plan” yazılı bir sürü doküman koyacaktır.
Yalan değil. “Türkiye Afet Müdahale Planı” (TAMP) var mı? Var. “Türkiye Afet Risk Azaltma Planı” (TARAP) var mı? Var. Hem de 2022’de Resmi Gazete’de de yayınlanmış.
Peki illerimize ait “İl Afet Risk Azaltma Planları” (İRAP) var mı? Var, hem de 81 vilayet için ayrı ayrı. "Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı"? 2023 yılında yapılmış, daha mürekkep kokuyor.
Daha ne istiyorsunuz? Belediyeler? Üniversiteler? Sivil toplum?
Yaşadığımız Çanakkale’de Belediye tarafından hazırlanmış “2020 – 2024 Stratejik Plan” var. Yetmemiş, Kepez Kent Konseyi, Kepez Belediyesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ile birlikte bir “Deprem Çalıştayı” yapmış, Kepez Belediyesi bu çalıştayda Kepez için Risk Değerlendirmesi ve Deprem Hazırlıkları başlıkları altında sunumlar yapmış.
Elbette bunları görünce insanın aklına şu soru geliyor: “Madem depremlere bu kadar hazırız, planlarımızda olası bir depremde kimlerin ne zaman, nerede, neler yapacağı bu kadar ince detaylarla belirlenmiş, sorumlular isimlerine kadar belli, tatbikatlar yüzde yüz başarılarla yapılıyor da, neden bütün depremlerde binlerce can yitiriyor ve 'sosyal felaketler' yaşıyoruz?
PLANLAR GERÇEKTEN PLAN MI?
Evet, her biri çok büyük emek ve masraflarla üretilmiş planlarımız var, fakat incelediğinizde bunların gerçekten “plan” olmadıklarını görüyorsunuz. Aslında incelemeye dahi gerek yok. Bakın, girin şimdi AFAD’ın web sitesine, 81 ilin Afet Risk Azaltma Planlarını (İRAP) göreceksiniz. Basın mesela Hatay’ın üzerine, karşınıza 31 Mart 2022 tarihli “Hatay İRAP” çıkacak.
Peki, 6 Şubat 2023 depreminde bu plan var mıydı? Vardı. İşe yaradı mı? İsterseniz bu soruyu Hataylılara sorun. Peki, 6 Şubat depreminden sonra bu planda bir değişiklik yapıldı mı? Yani şimdi Hatay olası yeni bir depreme yine “aynı” planla mı hazır?
ÇANAKKALE GERÇEKTEN DEPREME HAZIR MI?
6 Şubat depreminin yıl dönümünde, hem 6 Şubat depreminde yitirdiklerimizi anmak, hem de Çanakkale’nin olası bir depreme karşı ne kadar hazır olduğunu değerlendirmek için Mavi Bilye Doğada Eğitim Gezginleri grubu, Çanakkale Düşünce Topluluğu ve İda Dayanışma Derneği, Ercan Adsız Salonu’nda bir söyleşi düzenlediler.
Söyleşide Çanakkale’nin deprem hazırlıkları değerlendirildi ve deprem hazırlığı için “gerçek” planların nasıl yapılması ve neleri içermesi gerektiği tartışıldı. Aşağıda “Çanakkale Düşünce Topluluğu” tarafından kaleme alınan sonuç metnini paylaşıyoruz:
Yetkilileri deprem konusunda sorumlu ve etkin olmaya çağırıyoruz
Son 25 yılda resmi rakamlara göre 72 bin insanın ölümüne ve 156 bin kişinin yaralanmasına neden olan iki büyük deprem felaketi yaşadık. Şüphesiz gerçek kayıplar açıklananın çok üstünde.
Her depremden sonra medya, insanları
- felaketin sayısal seyrini takibe,
- uzmanların sorunu toplumsal bir sorundan çok teknik bir tartışma alanına çevirmesine, kendi alanlarını sorunun yegane merkeziymiş gibi odağa yerleştirme çabalarına seyirci kalmaya ve
- sorumlu belirleyen bir sanal mahkemede jüri üyesi olduğumuz sanrısına inanmaya itiyor.
Yaşadığımız felaketlere sistematik olarak yabancılaştırıldık. Detaylara boğulmadan, akılcı taleplerle ortaya çıkmaktan ve gerçekten yol alınıp alınmadığını ciddiyetle takip etmekten alıkonulduk. Bunun sivil inisiyatiflerini ve siyasal taleplerini yaratacak şekilde organize olamadık.
DEPREME HAZIRLIK
Deprem hazırlığının en önemli odağı, insanlarımızın can kaybının, kalıcı veya geçici sakatlanmasının, ileride hayatını etkileyebilecek hastalıklara maruz kalmasının önünü alma mücadelesidir. Binanın ayakta kalmasının da amacı budur, altyapının ayakta kalmasının ya da yedeklenmesinin de amacı budur.
Depremin yol açacağı can kaybı ve hasarın en önemli belirleyicisi, deprem öncesinde alınan tedbirler, diğer bir ifadeyle depreme hazırlıktır. Tedbirler ne kadar yerinde ve etkili olursa, depremin yol açacağı can kayıpları ve hasar o kadar az olacaktır.
Bu bağlamda öncelikle toplum içinde depremin yol açabileceği can kayıplarının kaçınılmaz olmadığı, kesinlikle önlenebileceği bilinci oluşturulmalıdır.
Depreme hazırlık tartışmaları, deprem neden oluyor, nerede olacak, ne zaman olacak, büyüklüğü ne kadar olacak gibi spekülatif ve yararsız konular yerine,
- depremlerin başta can kaybı olmak üzere, geçici ve kalıcı sakatlanmalar ve depremin yıkıcı etkilerini nasıl asgariye indirebiliriz ve
- depremin sosyal felakete dönüşmesini nasıl önleyebiliriz sorularına odaklanmalıdır.
Depreme hazırlık tartışmalarında öncelik toplum düzeyli önlemlere, hükumetin ve belediyelerin alması gereken tedbirlere verilmeli, bireysel tedbirlerin ancak toplum düzeyinde etkili tedbirler alınması halinde faydalı olacağı bilinciyle hareket edilmelidir.
PLANLAMADA KAOSA SON
Depremde insan hayatının korunmasına ilişkin üç ayrı dönemi ayırt etmeden yapılan her deprem planlaması, bulanıklığı bir perde olarak kullanarak sorumlulukların bir kısmının gözden kaçırılmasına neden olur.
1. Deprem anında en az can kaybı ve sakatlanmayı sağlamak en temel amaçtır.
2. Arama - kurtarma çalışmalarının en hızlı ve rasyonel şekilde yürütülmesi apayrı bir başlıktır.
3. Kurtulan depremzedelerin geçici yaşam ortamlarının sağlanması üçüncü bir ana başlıktır.
Bu ayrımı metodolojik olarak göz önüne almadan, konudan konuya atlayan her çözümleme yetersiz kalacaktır.
GERÇEKÇİ BİR DEPREM HAZIRLIĞI İÇİN
- Öncelikle farklı aşamaları birbiri ile karıştırılmamış, sistematik şekilde analiz edilmiş deprem hazırlık planları gereklidir.
- Bu aşamalara uygun şekilde farklı uzmanlaşmış merkezi devlet örgütlenmeleri ve kuruluşları gereklidir. Bunların yerel yönetimlerle ilişkileri ve karşılıklı sorumluluk sınırları netleştirilmelidir.
- Gerçeklik kontrolü yapılmış deprem hazırlık planları talep ediyoruz. Planlama yapanların kendi dışındaki kaynaklara ve otoritelere dayanan planları, uygulanamamayı dışsal mazeretlere bağlar. Böyle planların gerçekçi planlar olmadığını deklare ediyoruz. Plan, uygulanabilirliği olan ve uygulanma niyeti olan bir hazırlıktır.
- Projeye dönüştürülmemiş, kaynakları, kadroları ve takvimi belirlenmemiş raf planlarının sadece plan olduğu ve gerçek dünyaya bir müdahale olmadığı bilinmelidir.
- Uygulanmamış ya da uygulanamayacak söz ve yazı, fiziksel dünyanın gerçekliğini değiştiremez. Depremde çöken bir binadan davranış eğitimi ile kurtulacağını iddia eden ya da bu anekdotları çözüm olarak sürekli öne sürenlerin amacı, yapılması gereken ana müdahale ve dönüşümlerden kaçınmaktır.
- Deprem hazırlığında en zor basamak, deprem anında görülecek zararların asgariye indirilmesidir. Deprem anında davranış eğitimi ve altyapıdan gelecek zararların önlenmesi ile toplam zararın çok küçük bir bölümüne hitap edilebilir.
- Deprem anı zararlarının ısrarla göz önünden kaçırılan ya da çözülemez hale getirilen en önemli kısmı, yapıların (zeminle birlikte) dayanıklılığıdır. Bunların nasıl dönüştürüleceğinin gerçekçi olarak çalışılmadığı tüm planlar eksiktir ve bir kısım insanın depremde ölmesini baştan kabullenmeyi getirir. Buna şiddetle karşı çıkılmalıdır. Bu konunun tartışma platformlarında geriye itilmesine neden olacak her çeşit ikincil noktalara odaklanarak kaçma girişimi teşhir edilmeli ve tartışmanın saptırılması engellenmelidir.
- Deprem hazırlığı çok büyük maliyetleri ve bedelleri olan bir hazırlıktır. Geçmiş dönemin uygulamalarından gelen boşlukların kapatılmasının bedellerinin nasıl finanse edileceği, bu çalışmaların bir kamu seferberliği mi, yoksa bir kazanç kapısı mı olacağı, çoğunluğa yük olacak bedellerin sermayeye palazlanma yolu açıp açmayacağı siyasal alanda belirlenecek noktalardır. Tüm siyasi partiler, retorikten ileriye geçmeyen formülasyonlarını gerçek politikalara dönüştürerek ilan etmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder