Translate

22 Ocak 2025 Çarşamba

Bu şerden bir hayır doğar mı?

 


Türkiye dün yeni bir ihmal faciasıyla daha sarsıldı. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde Bolu – Kartalkaya'daki lüks otelde (gecelik fiyatının 38 bin TL olduğu söyleniyor) 76 kişi yaşamını yitirdi. AKP hükumeti felaketin büyüklüğü karşısında “ulusal yas” ilan etmek zorunda kaldı.



Bilindiği gibi bu tür facialarda emekten yana sol kesimler genellikle faciaya yol açan kök nedenleri kapitalist üretim ilişkilerinde ararken, sermayenin kalemleri olayları “kader” olarak göstermeye çalışırlar. 


Ancak bu kez böyle olmadı ve facianın ilk saatlerinden itibaren Türkiye'nin en gerici yazarları dahi yangının “ihmal” nedeniyle çıktığını söylediler. Türkiye'de sermayenin ve hükumetin sözcüsü gibi davranan Abdülkadir Selvi Hürriyet gazetesindeki yazısının başlığına “Otel yangını değil, ihmal öldürdü” manşeti atarak herkesi şaşırttı.



Kuşkusuz sermaye aydınlarından gelen bu tepkilerin ardında, yangında yaşamını yitirenlerin, asgari ücretin 22 bin TL olduğu Türkiye'de, bir otele geceliğine 38 bin TL verebilecek kesimlerden oluşu yatıyor. Türkiye'de genellikle emekçilerin ve yoksulların canını alan “ihmal”, bu kez zenginleri de vurdu. 


Bu durum bize İngiltere'de 1850'lerde gerçekleşen “altyapı” reformlarını anımsattı ve acaba “bu şerden bir hayır doğar mı” diye düşünmeye başladık.



Anımsanacağı gibi F. Engels, 1845 yılında yayınlanan "İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu" başlıklı kitabında işçilerin ve emekçilerin Dickens gibi yazarların da romanlarında resmettikleri sefil çalışma ve yaşam koşullarını sergilemiş, bu koşulların ürettiği salgınların zaman zaman sermaye sınıfının da yaşamını tehdit ettiğini anlatmıştı.



Engels'in, kitabının 1892 yılında, yani ilk basımı üzerinden 47 yıl geçtikten sonra yayınlanan İngilizce baskısına yazdığı önsözde şu ifadeler vardır:



Bu kitapta anlatılanlar bugün artık, İngiltere söz konusu olduğu ölçüde, birçok yönden geçmişe aittir... Kolera, tifüs, çiçek ve öteki salgın hastalıkların tekrar tekrar ortaya çıkması, İngiliz burjuvaya, eğer kendini ve ailesini bu hastalıklardan koruyacaksa, kasaba ve kentlerde sağlık koruma kurallarına hemen uyulması gereğini göstermiştir”.



Acaba benzer bir "aydınlanma" süreci bizde de yaşanır mı? Acaba Türkiye'de de burjuvalar, Engels'in anlattığı İngiliz burjuvalar gibi, “eğer kendisini ve ailesini” bu felaketlerden koruyacaksa, evrensel İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği kurallarına uyması gerektiğini anlayabilecekler mi?



76 kişinin yaşamını yitirdiği otel, aynı zamanda o otelde çalışan emekçiler için bir "işyeri"dir. Eğer bu otelde "İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği" mevzuatının gerekleri yerine getirilmiş, dolayısıyla yangına karşı gerekli önlemler alınmış olsaydı, Abdülkadir Selvi'nin de Hürriyet gazetesindeki yazısında ifade ettiği gibi bu yangın ya çıkmayacaktı, ya da böyle bir faciayla sonuçlanmayacaktı.



Fakat Türkiye'de burjuvaziden böyle bir “feraset” beklemiyoruz. Nitekim tarihimiz boyunca sayısız felaket yaşamamıza rağmen, Türkiye'de burjuvalar asla “bir gün bizim de başımıza gelebilir” diye düşünerek tedbir almak yoluna gitmediler. Genellikle işçileri ve emekçileri vuran felaketler karşısında her zaman sessiz kaldılar ve hasbelkader bu felaketlerde kendi üyeleri zarar gördüğünde de sineye çektiler.



Bu nedenle Türkiye'nin bu felaketten de ders çıkartmasını beklemiyoruz. Türkiye'de bu tür felaketlerin önlenebilmesi için tek koşul, emekten yana bir iktidarın işbaşına gelmesi ve işçilerin ve emekçilerin can güvenliğini sağlayacak tedbirler almasıdır. Aksi takdirde felaketler işçilerimiz ve emekçilerimiz için “kader” olmaya devam edecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder