Translate

2 Eylül 2020 Çarşamba

Meğer çözüm izolasyonmuş


 

Bugün haberlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sözlerini görenler gözlerine inanamadılar. Bakan Koca, Hürriyet Gazetesi’nde Ahmet Hakan ile yaptığı söyleşide aynen şu cümleyi sarfediyor:

 

“Bu sorunun (COVID 19 salgını kastediliyor) tamamen ortadan kalkması için yapılması gereken tam izolasyon (vurgu Ahmet Hakan’ın)”.

 

Gözlerimize inanamıyoruz. Çünkü salgının başından, Şubat ayından beri her gün biz ne diyorduk? Ne dediğimiz bir kez daha anımsatalım: Test yapılarak hastalar bulunacak, hastalar izole edilecek ve temaslılar karantinaya alınacak. Bütün dediğimiz buydu…

 

Değerli okurlarımız, yanlış anlaşılmasın, bu bizim şahsi “görüşümüz” filan değildi. Bunu biz söylemiyorduk, “tıp” söylüyordu, “bilim” söylüyordu, tıp kitapları yazıyordu. Ve salgınla mücadelenin bilinen başka bir yöntemi yoktu.

 

Ve sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin Sağlık Bakanı da tıbbın ve bilimin sözüne geldi. Kendisini gerçekten yürekten kutluyoruz, “samimi itirafı” için teşekkür ediyoruz.

 

Biz, ne kendisi de bir “hekim” olan Sağlık Bakanı’nın, ne de yine “hekimlerden” oluşan Bilim Kurulu’nun, salgınla mücadele için ne yapılması gerektiğini “bilmediklerini” asla düşünmedik. Düşünemezdik, çünkü salgınla mücadele için Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın dediği gibi “tam izolasyon” gerektiği, tıp fakültelerinin “üçüncü” sınıfında okutulan halk sağlığı kitaplarında yazılı bir bilgiydi. Bakan ve Bilim Kurulu üyeleri bunu bilmeden değil doktor, uzman, profesör olabilmek, daha dördüncü sınıfa bile geçemezlerdi. En azından ben geçirmezdim…

 

Tabii bu durumda akla başka bir soru geliyor. Biliyorlardı da neden uygulamadılar? Binlerce insanımız pisipisine mi yaşamlarını yitirdiler?

 

Bu sorunun yanıtı da Bakan’ın Ahmet Hakan ile yaptığı söyleşide. Bakan Ahmet Hakan’a aynen şöyle diyor:

 

“Fakat dünyada hiçbir ülke tam izolasyona geçmek istemiyor. Türkiye de istemiyor”.

 

Anlıyoruz ki, aslında biz sorunun çözümünü “başından beri” biliyormuşuz, fakat bu çözümü yaşama geçirmek “istemiyormuşuz”. Neden? Gerçekten neden?

 

Bu sorunun da yanıtı tamamen “duygusal”.

 

Tam izolasyon demek, en basit tanımıyla hayatın, yani “üretimin” durması demek. Üretimin durması demek de, herkesin kolayca tahmin edebileceği gibi “kazançların” durması demek.

 

Bu salgının durdurulabilmesi için kaç gün tam izolasyon gerekiyor? 14 gün. Haydi hesaplamada kolaylık olsun diye 15 diyelim. Eğer dünya tam izolasyona geçerse, bütün dünyada üretim durursa, 15 günlük kayıp ne kadar olur? Bunu hesaplamanın “en basit” yolu, dünyanın toplam gayrısafi hasılasını 24’e bölmektir. Yani dünyanın gayrısafi hasılası olan 142 trilyon doları 24’e bölerseniz, insanları 15 gün evinde yutmanın ekonomik maliyetinin 6 trilyon dolar olduğunu bulursunuz.

 

Demek ki dünyada tam izolasyona geçilseymiş, ekonomik kayıp 6 trilyon dolar olacakmış. Peki, şimdi tam izolasyona geçmedik, insanları maskeyle oyaladık da ne oldu? Kayıp daha mı az?

 

Değerli okurlarımız, belki 6 trilyon dolar gözünüze “büyük” görünmüş olabilir. Gerçi herkes bugüne kadar yaşamını yitiren 855 bin insanın yaşamının 6 trilyon dolardan daha kıymetli olduğunu kabul edecektir, fakat biz yine de 6 trilyon doların ne anlama gelebileceğine bakalım.

 

Anımsayacaksınız, ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz Mart ayında pandeminin ABD ekonomisine etkilerini hafifletmek için bir “ekonomik destek paketi” açıklamıştı. Peki, bu ABD tarihinin “en büyük” destek paketinin büyüklüğünü anımsıyor musunuz? Evet, yanılmadınız, tamı tamamına 6 trilyon dolar.

 

Yani neymiş? Eğer ABD Başkanı Trump geçtiğimiz Mart ayında 6 trilyon doları ABD’li iş adamlarına (kapitalistlere) enjekte edeceğine, dünyanın tam izolasyona geçmesi için harcasaymış, 855 bin insan bugün aramızda olacaktı ve biz önümüzdeki kış salgınla nasıl baş edebileceğimizi konuşmuyor olacaktık.

 

ABD’den bir yanıt daha var. Gene inanılır gibi değil, fakat ABD’nin 11 Eylül saldırısından beri “terörle mücadeleye” tamı tamına 6 trilyon dolar harcadığı bildirildi. Taliban’ından El-Kaide’sine, İŞİD’ine kadar bütün teröristler de yerli yerinde durduğuna göre ABD’nin bu 6 trilyonu “sokağa attığı” da söylenebilir. O halde demek ki ABD terörle mücadele diye sokağa atabildiği parayı, pekala dünyada tam izolasyon için de kullanabilirmiş.

 

Fakat ABD, Sağlık Bakanı Koca’nın da çok veciz biçimde ifade ettiği gibi bunu “istememiş”…

 

Son olarak yazımızı yine bugün Bakan’ın “itirafından” sonra medyaya düşen Bilim Kurulu üyesi Tevfik Özlü’den gelen diğer bir “samimi itirafa” değinerek bitirelim.

 

Bilim Kurulu üyesi Profesör Özlü de, bir radyo kanalında yaptığı konuşmasında “Sosyal medyadan bana yazıyorlar ‘niye şöyle yapmadınız? neden böyle karar aldınız?’ gibi ama bizim böyle bir yetkimiz yok. Bilim Kurulu olarak biz karar alamıyoruz" demiş.

 

Değerli okurlarımız, yukarıda da belirttiğimiz gibi biz asla her biri hekim olan, uzman hekim olan, profesör olan Bilim Kurulu üyelerinin salgınla mücadele için ne yapmak gerektiğini “bilmediklerini” asla düşünmedik. Çünkü bu kadar “basit” bir bilgiyi bilmiyor olsalar, tıp fakültesini bitiremezlerdi. Fakat açıkçası neden bu bilgilerini toplumla paylaşmadıklarını, neden Bilim Kurulu toplantılarında ifade etmediklerini düşünmeden de edemiyorduk. Sağolsun Profesör özlü bizi bu konuda aydınlattı.

 

Meğer bizim Bilim Kurulu üyelerimiz, sözcüğün tam anlamıyla Bilim Kurulu’nda “etkisiz eleman” olarak görev almışlar. Alınan hiçbir karar, gerçekleştirilen hiçbir uygulama üzerinde “etkileri” yokmuş. Tabii koca koca Profesörlerin böyle bir Kurul’da etkisiz eleman olarak yer almayı nasıl “içlerine sindirirebildiklerini” sorabilirsiniz, fakat biz sorumuzun yanıtını aldık.


Akif Akalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder