Translate

3 Aralık 2020 Perşembe

Sosyalist Türkiye’de tıpta uzmanlaşma nasıl olacak?

Günümüzde tıp ve hekimlik “uzmanlık” alanları üzerinden örgütlenmiştir ve bu durum birçoklarına çok “doğal”, sanki tarih boyunca her zaman böyleymiş gibi görünür. Oysa bugünkü anlamıyla tıpta uzmanlık çok yeni bir olgudur ve ilk kez 19. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmıştır.

 

1841 yılında Alman hekim Carl August Wunderlich bu gelişmeyi şöyle değerlendirmektedir: “Fransa’daki uzmanlıklar garip bir olgu. Almanya’da uzmanlık nadir ve çok sınırlıdır. Eskiden yalnızca dişçiler, gözcüler ve fıtık cerrahları vardı ve hor görülürlerdi. Şimdi uzmanlık hızla zengin ve ünlü olmak isteyen biri için zorunlu bir koşul. Her organın bir keşişi ve bazıları için özel klinikler var”.

 

Gerçekten de tarihe baktığımızda bugün birer uzmanlık alanı olarak kabul edilen birçok branşın “hekimlik” içinde görülmediğini anlıyoruz. Örneğin Antik Mısır’daki kırık – çıkıkçılar veya katarakt çizenler “hekim” sınıfından kabul edilmezdi.  

 

Bu gelişmelerin ardındaki motifi daha iyi anlayabilmek için bir adım geriye giderek tıbbın ve hekimliğin “feodal” toplumlarda nasıl örgütlendiğine bakmak yeterlidir. Feodal toplumda tıbbi hizmetler üç grup tarafından sunulmaktadır: daha formel bir eğitim sürecinden (tıp eğitimi) geçen ve saraya ve soylulara hizmet sunan hekimler, usta – çırak ilişkisi içinde yetişen ve hizmetlerini daha çok taşrada sunan cerrahlar ve eczacılar.

 

Avrupa’da kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesiyle ortaya çıkan “sermaye sınıfı”, 1789 Fransız Devrimi ile iktidarı ele geçirdikten sonra, bütün toplumsal yaşamı ve bu çerçevede tıbbı ve hekimliği kendi sınıfsal gereksinimlerine göre yeniden örgütlemeye başlamıştır.

 

TIBBIN VE HEKİMLİĞİN SERMAYENİN GEREKSİNİMLERİNE GÖRE ÖRGÜTLENMESİ

 

Kapitalist toplumda ilk olarak cerrahlar ve eczacılar hekimlerin statüsüne getirilmiş ve hekimlik yalnızca saraya ve soylulara hizmet eden bir kurum olmaktan çıkartılarak, “toplumun” hizmetine sunulmuştur. Aslında burada daha çok yeni bir “iş bölümü” söz konusudur: hekimlik, günümüzde olduğu gibi esas olarak dahiliye ve cerrahi tarzında iki ana branşa ayrılırken, eczacılık ayrı bir profesyonel meslek olarak tanımlanmıştır.

 

Burada sermaye ideolojisi “iş bölümünü” emeğin üretkenliğini arttıran bir faktör olarak değerlendirmektedir. Liberal sermaye ideologları bir parça demirin toplu iğne haline gelme sürecinde 30 farklı elden geçtiğini, tıbbın ve hekimliğin de böyle bir iş bölümüyle daha etkin bir meslek haline geleceğini savunmaktadır.

 

Böylece Hipokrat döneminden beri tıbba ve hekimliğe egemen olan “hastayı” iyileştirme yaklaşımı, 19. yüzyıl Fransasında yerini “hastalığı” iyileştirme yaklaşımına bırakarak, tıpta uzmanlaşmanın önü açılmıştır. Çok kısa zaman içinde iş bölümü hızla artmaya başlamış ve dahiliye ve cerrahi “ana” branşlarından birçok alt branş çıkmış, diş hekimliği, hemşirelik gibi meslekler ayrı disiplinler halinde örgütlenmiştir.

 

1860 yılında tıpta yedi farklı “ana” uzmanlık alanı tanımlanırken “genel pratisyenlik” hızla gözden düşmüştür. Pratisyen hekimler sosyal ve ekonomik olarak tıbbi hiyerarşi içinde aşağılara itilmiş, büyük şehirlerde para kazanamaz hale gelmişlerdir.

 

Bu süreçte birçok faktör rol oynamıştır. Örneğin tıbbi teknolojinin geliştirdiği oftalmoskop “göz hastalıkları” veya röntgen cihazı “radyoloji” branşlarının önünü açarken, Bismarck tarafından Almanya’da işçi sigortalarının örgütlenmesi “işyeri hekimliği” branşını örgütlemiştir. Yine 1900'lerin başlarındaki kadın hareketleri “ana – çocuk sağlığı” hizmetlerinin ve özellikle “çocuk hastalıkları” branşının popülerleşmesinin itici gücü olmuştur.

 

İŞÇİ SINIFININ SAĞLIK TALEPLERİ

 

Yirminci yüzyıla doğru Avrupa’da yeni bir sınıfın, proletaryanın tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte tıbba ve hekimliğe egemen olan liberal ideolojiye yeni bir rakip çıkmıştır: toplumcu tıp.

 

Friedrich Engels 1845’te çalışma ve yaşam koşullarının sağlık üzerine etkilerine dikkat çekerken, Engels’in diyalektik maddeci yaklaşımını tıbba tercüme eden Rudolf Virchow, günümüzde Sağlığın Sosyal Belirleyicileri olarak kabul edilen yaklaşımı benimseyerek, 1848 yılında sağlık sorunlarının asla tek başına tıbbi tedbirlerle çözülemeyeceğini, tıbbi tedbirlere sosyal, ekonomik ve politik tedbirlerin de eşlik etmesi gerektiğini savunmuştur.

 

Yirminci yüzyılda proletaryanın sağlık talepleri artık işçi sınıfı partilerinin programlarında formüle edilmiş ve ilk olarak 1917 Ekim Devrimi ile yaşama geçme şansı bulmuştur.

 

Sovyetler Birliği’nde işçi sınıfı bütün toplumsal yaşamı ve bu çerçevede tıbbı ve hekimliği, aynı 1789’da sermaye sınıfının yaptığı gibi kendi sınıfsal gereksinimlerine göre yeniden örgütlemeye başlamıştır. Bu çerçevede tıp eğitiminde reforma gidilerek “erken uzmanlaşma” sistemine geçilmiştir. Buna göre tıp fakülteleri üç bölüme ayrılmış, bir bölüm genel pratisyenlikte, bir bölüm ana – çocuk sağlığı hizmetlerinde ve bir bölüm de hijyen alanında uzmanlaşmış hekimler yetiştirmeye başlamıştır.   

 

TIBBIN VE HEKİMLİĞİN SANAYİLEŞTİRİLMESİ

 

Bu yıllarda kapitalist dünyada tıp ve hekimlik her gün daha fazla “ticaretin” konusu haline gelmekte ve bu durum tıbbın ve hekimliğin sermayenin gereksinimleri doğrultusunda yeniden şekillenmesine neden olmaktadır. 1920 yılında Amerikan Tabipler Birliği tıpta 20 ayrı uzmanlık alanı tanımlamıştır. Tıbbın “sektörleşmeye” ve “sanayileşmeye” başladığı kapitalist dünyanın gereksinimleri doğrultusunda örgütlenen uzmanlık alanları, “piyasaya” göre şekillenmiştir.  

 

1970’lere gelindiğinde tıpta uzmanlık alanlarının sayısının 63’e yükseldiği görülür. Sağlık hizmetinin artık tamamen piyasada alınır – satılır bir “meta” haline getirildiği kapitalist toplumlarda hekimlerin tıpta uzmanlaşma eğilimlerini de daha çok “piyasa” belirlemektedir. Hekimler arasında “çok para kazandıran” branşlarda uzmanlaşabilmek için büyük bir rekabet vardır.

 

Öyle ki, günümüzde kalp – damar cerrahisi, göğüs cerrahisi, beyin cerrahisi gibi piyasası daha düşük olan branşları daha çok, piyasası göreli yüksek olan cildiye veya plastik cerrahi gibi branşlara girme şansı bulamayan hekimler tercih etmektedir. Ülkemizde de Tıpta Uzmanlık Sınavı’nda en yüksek puanları alan hekimler, botoks veya saç ekimi gibi bugün tıpta en çok en çok para kazandıran alanlara yönelmektedir.

 

SOSYALİST TÜRKİYE’DE TIP VE HEKİMLİK NASIL ÖRGÜTLENECEK?

 

Sosyalist Türkiye’de işçi sınıfı, tıbbı ve hekimliği kendi gereksinimleri doğrultusunda tıp eğitiminden hizmet sunumuna kadar yeniden örgütleyecek. Bu konuda geçmiş sosyalizm deneyimlerinden artılarıyla ve eksileriyle geniş ölçüde yararlanacağız.

 

Kuşkusuz ilk iş olarak sağlık hizmetlerinin “meta” ve tıbbın “ticaretin” konusu olmaktan çıkartılması, birçok konuda elimizi rahatlatacak. Tıpta “iş bölümü” kapitalist toplumlarda olduğu gibi sağlık alanında bir “hiyerarşi” oluşturmayacak, aksine bütün üyeleri her bakımdan eşit olacak bir “ekibin” üyelerini tanımlayacak. Hekimin “tepesinde” olduğu ve diğer sağlık emekçilerinin “tabana” doğru yayıldıkları piramit tarzı örgütlenmeye son verilecek.

 

Tıpta uzmanlık alanları işçi sınıfının sağlık gereksinimleri doğrultusunda yeniden örgütlenirken, Sovyet deneyiminin tıbba ve hekimliğe en büyük katkısı olan “dispanserizasyon” modelinden geniş ölçüde yararlanılacak ve ağırlık tedavi hekimliğinden “önleyici” hekimliğe kaydırılacak.

 

“Önleyici” tıp üzerine inşa edilen sağlık hizmetleri, günümüzdeki gibi yerleşim yerleri temelinde değil,  “üretim birimleri” temelinde örgütlenecek ve “sağlık gözetimi” ilkesiyle hizmet sunacak. Türkiye’deki sağlık sisteminin omurgasını oluşturacak bu modelde sağlığa, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi perspektifinden bakılacak.  

 

Nasıl bugün kapitalist toplumda “tedavi hekimliği” üzerine inşa edilen modelde iş bölümü hastalıkların teşhis ve tedavisi temelinde psikiyatri, kardiyoloji, anesteziyoloji veya nükleer tıp gibi uzmanlık alanlarına dayanıyorsa,  "önleyici hekimlik" modelinde de hastalıkların önlenmesi ve sağlığın geliştirilmesi gibi uzmanlık alanlarına dayanacak.

 

Sosyalist Türkiye’de hekimlerin en çok uzmanlaşacakları iki branş, İşçi Sağlığı ve Çevre Sağlığı uzmanlıkları olacak. Bu uzmanlık alanları kendi içlerinde birçok “yeni” alt uzmanlıklara ayrılacaklar. Örneğin tıp eğitiminden sonra “genel” bir İşçi Sağlığı uzmanlık eğitimi alan bir hekim, daha sonra “iş kolu” (tarım, metalürji, imalat, enerji vb) temelinde daha da uzmanlaşabilecek. Aynı şekilde tıp eğitiminden sonra “genel” bir Çevre Sağlığı uzmanlık eğitimi alan bir hekim, daha sonra “sorun” (enfeksiyon hastalıkları, hava – su – toprak kirliliği, gıda vb) temelinde daha da uzmanlaşabilecek.


Diğer yandan sosyalist Türkiye’de tıp, günümüzdeki “parçalı” görünümünden kurtarılarak “tek tıp” anlayışıyla, insan sağlığı yanında hayvan ve çevre sağlığını da kapsayacak şekilde “bütünleştirileceği” için, veterinerler ve gıda mühendisleri gibi bugün tıp alanı “dışında”  örgütlenen meslekler, tıp içinde görülmeye başlanacak. Kuşkusuz tıpta uzmanlık alanları yeniden şekillenirken bu bütünleşmenin önemli etkileri olacak.

 

Şüphesiz sosyalist Türkiye’de bugünkü “tedavi hekimliği” temelindeki iş bölümüne dayalı uzmanlaşmalar ortadan kalkmayacak, fakat çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesiyle bu uzmanlık dallarının bir bölümüne gereksinim azalırken, özellikle Kadın Hastalıkları ve Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Genel Dahiliye gibi uzmanlık dalları bu alanlarda “önleyici” hekimliğe ağırlık verilerek yeniden örgütlenecek.

 

YARINI BUGÜNDEN KURACAKSIN, O SENİN TARİHİN OLACAK

 

Elbette bunların olabilmesi için işçi sınıfının kendi sağlık gereksinimlerini tanımlayabilecek ve tıbbı ve hekimliği bu doğrultuda yeniden örgütleyebilecek bir “bilinç” düzeyine erişmesi gerekiyor. Bu süreçlerde işçi sınıfı kendi “organik” aydınlarını yaratmak ve tıbbı ve sağlık hizmetini yeniden örgütlerken bunlara dayanmak zorunda. Çünkü sağlık, burjuva (sermaye) ideolojisinin kendisini yeniden üretebilmesi için çok elverişli bir zemin. İşçi sınıfının sosyalizmi “bugünden” planlaması, yarını bugünden “talep etmesi” ve talepleri için bugünden “mücadele örgütlemesi” gerekiyor.


Akif Akalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder