Translate

6 Ocak 2021 Çarşamba

İsrail tıbbi ayrımcılık yapıyor

 


İsrail bugünlerde nüfusunun yüzde 14’ünü aşılayarak (Pazartesi itibariyle), “halkını” COVID 19 illetinden kurtarma çabasında diğer ülkelerin çok önüne geçmesiyle duyuldu. Birçok AB ülkesinde, hatta aşı üretilebilen ülkelerde henüz nüfusun yüzde birinin dahi aşılanamadığı düşünülürse, İsrail’in başarısı gerçekten çok büyük bir başarı gibi duruyor.

 

Muhtemelen Türkiye dahil birçok ülke bu yılın ortalarına, hatta belki sonuna kadar bütün nüfusunu aşılayabilecek kadar aşı temin edemeyecek.  Oysa nüfusu 9 milyondan az olan İsrail çok atak davranarak, 14 milyon aşı temin etmeyi başardı. Bu miktar, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan 5 milyon Filistinlinin de aşılanabilmesi için yetiyor, hatta artıyor bile (çocuk nüfusa aşı yapılmıyor).

 

Ancak “yaldız” biraz kazındığında, bu başarı öyküsünün altından çok çirkin bir iddia çıkıyor: “tıbbi ayrımcılık”.

 

Çeşitli kaynaklardan gelen bilgiler, İsrail’in Filistinlilere aşı yapmadığını, aşının sadece Yahudilere yapıldığını gösteriyor. İsrail geçtiğimiz hafta Batı Şeria’da yasadışı olarak yerleşen 750 bin Yahudi’yi aşılarken, bölgede yaşayan 3 milyon Filistinliyi aşılamadı. Aynı uygulama cezaevlerinde de yaşanıyor, Yahudi gardiyanlar aşılanırken, hapishanelerdeki 5 bin Filistinliye aşı yapılmıyor. Böyle bir duruma herhalde ilk kez tanık olunuyor.

 

FİLİSTİN’İN KENDİ HALKINI AŞILAMA ŞANSI YOK

 

İsrail yetkilileri iddiayı reddetmiyorlar, fakat Oslo Barış Anlaşması’na göre Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Filistinlilere sağlık hizmeti sunulmasından Filistin yetkililerinin sorumlu olduğunu, bu nedenle Filistinlilere aşı yapılmadığını söylüyorlar. Oysa Filistinlilerin ne aşı alabilecek paralarının, ne de bu hacimde bir aşı kampanyası yürütebilecek bir sağlık altyapılarının olmadığı çok iyi biliniyor.

 

İsrail aşı kampanyasında Pfizer – BioNTech aşısı kullanıyor. Bu aşının soğuk zincir içinde eksi 70 derecede taşınması ve saklanması gerektiği biliniyor. Batı Şeria ve Gazze’de Filistinlilerin bu zinciri sağlayabilecek altyapılarının olmaması bir yana, günde ortalama 12 saat elektrik verilmeyen bu bölgelerde Filistinli yetkililerin aşı kampanyası örgütleyebilmesi mümkün mü?

 

Dahası Filistinliler bir şekilde para bulup yurt dışından aşı sipariş etmek isteseler dahi, buna önce İsrail yetkililerinin izin vermesi gerekli. Filistin sınırlarını İsrail kontrol ediyor ve İsrail izin vermedikçe Filistin’e yurt dışından hiçbir şeyin getirilebilmesi mümkün değil.

 

Gazze’de durum daha da vahim, çünkü Batı Şeria’nın bir bölümü Filistinlilerin kontrolündeyken, Gazze tamamen işgal altında ve 2 milyon Filistinli İsrail’in elinde tutsak bulunuyor. Hiçbir sağlık tesisinin bulunmadığı Gazze’de yaşayanların zaten yüzde 70 kadarının “mülteci” olduğu göz önüne alındığında, burada yaşayanları İsrail aşılamazsa, başka kimsenin aşılayabilmesi mümkün görünmüyor.

 

İSRAİL İNSANLIK SUÇU İŞLİYOR

 

Filistin Parlamentosu üyesi ve Filistin Tıbbi Yardım Cemiyeti başkanı Dr. Mustafa Barghouti, “Israil, bir işgal gücü olarak sorumluluklarını inkar ederek, aslında uluslararası yasaları ihlal ediyor… İsrailliler aşılanıyor, Filistinliler aşılanmıyor” diyor.

 

Aslında soruna “bilimsel” açıdan yaklaşıldığında, İsrail’in “tıbbi ayrımcılık” politikasının bir bumerang gibi kendisine geri döneceği ortada, çünkü bu politika ile aşılama ile beklenen “sürü bağışıklığının” sağlanabilmesi olanaksız. Yani İsrail örneğin Batı Şeria’daki bütün Yahudileri aşılasa bile, Filistinlileri aşılamaması durumunda Batı Şeria’da asla sürü bağışıklığı elde edilemeyecek. Bu da Batı Şeria’daki Yahudilerin de asla güvenceye alınamayacağı anlamına geliyor.

 

Bu durum aslında bütün İsrail için geçerli. İsrail ülkesindeki 8 milyon Yahudi’nin hepsini aşılasa bile, 5 milyon Filistinliyi aşılamadan Yahudilerin sağlığını güvenceye alamaz. Her şey bir yana bugün İsrail şirketlerinde çalışan 130 bin Filistinli hastalığı İsrail’de yaymaya devam edecekler.

 

Bugüne kadar Batı Şeria ve Gazze’de COVID 19 nedeniyle 600 bin kadar Filistinli hastalandı ve bin 500 kadar Filistinli yaşamını yitirdi. Dünya Sağlık Örgütü Filistin’e önümüzdeki 4 – 5 ay daha yardım edemeyeceğini söylüyor. Bu durumda eğer İsrail, işgali altındaki topraklarda yaşayan Filistinlileri aşılamazsa, önümüzdeki 4 – 5 ay içinde hastalanacak ve yaşamını yitirecek Filistinlilerden “doğrudan” sorumlu olacak.

 

Bu haberi bize ileten Boğaziçi Üniversitesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belgin Tekçe, durumu “süregelen haksızlıkların, eşitsizliklerin nasıl pandemi vasıtası ile daha da derinleştirildiğinin yeni bir veçhesi ve kanıtı” olarak niteliyor. Kendisine buradan duyarlılığı ve haberi bize ilettiği için çok teşekkür ediyoruz.

 

Akif Akalın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder