Birkaç gündür sosyal medyada çok
ateşli bir tartışma sürüyor. Tartışmanın fitilini “Canada Educators'
Rank-and-File Safety Committee” veya “Kanada Eğitimcileri Sıra ve Dizi Güvenlik
Komitesi” tarafından ortama atılan bir tweet yaktı:
“Kendinize hiç sordunuz mu, neden sınıflarda yayılan bir virüsün 48 binden fazla Kanadalıyı öldürdüğü iki yıl içinde hiçbir öğretmen sendikası öğretmenlerin ve öğrencilerin korunması talebiyle greve gitmedi”?
RANK AND FILE NE DEMEK?
Tartışmanın daha iyi anlaşılması için
önce “rank-and-file” teriminin ne demek olduğunu açıklamaya çalışalım.
Dilimizde bire bir karşılığı olmayan
bu terim aslında piyade birliklerinde askerlerin sıra (rank) ve dizi (file)
halinde durmalarını ve yürümelerini ifade ediyor. Bu sıra ve diziler içinde yürüyenler
arasında “rütbeliler” yok, onlar gruptan “ayrı” yürüyorlar. O halde “rank-and-file”
terimini dilimize “sıra neferi” olarak çevirebiliriz.
Bu terim “sendikal” literatüre
ilk olarak İngiltere’de, “sendikacılar”
ile sendikanın “sıradan üyeleri” arasındaki farkı ifade etmek üzere alınmış.
Genellikle patronla anlaşarak işçileri satan sendikacıları (rütbeliler)
işçilerden ayırmak için kullanılıyor.
“Canada Educators' Rank-and-File
Safety Committee” de, Kanada’daki öğretmen sendikalarında örgütlü fakat
sendikaların “yönetiminde” görev almayan “sıradan” üyeler tarafından, sendika
yönetimine tepki olarak kurulmuş bir “iş güvenliği” komitesi. Hukuksal olarak
bir dayanağı yok fakat emekçiler arasında meşruiyeti var.
BÖYLE BİR GREV YASADIŞI OLURDU
Tweeter da @cersc_csppb hesabı atında
izleyebileceğiniz bu tartışma, British Columbia Teachers’ Federation’a bağlı
Delta Teachers’ Association başkanı Paul Steer’in, soruya verdiği şu yanıtla
alevleniyor:
“Hayır, çünkü yanıtı biliyorum: eyaletlerin
iş yasalarına göre böyle bir grevin yasadışı olacağı nedeniyle”.
Komite Steer’e şu yanıtı veriyor:
“Bu bütün sendika patronlarının
kullandığı mazeret ve sendika patronları bunu kutsayan sözleşmeleri kabul
ettikleri gerçeğini kolayca unutuyorlar. Bu pandeminin kendisi bir suç ve
sendikalar yasallığa dayanmak istiyor. Bu arada on binlerce insan ölüyor…”
Tartışmaya Calgary’den katılan
öğretmen Jenna Cunningham, “Okullardaki durumun bir suç olduğuna katılırken,
sendikaların yasal dayanağı yok ve bazı öğretmenler greve gitmek istemezlerdi.
Tek tek greve gidecek öğretmenler de işlerini yitirme, bir daha öğretmenlik
yapamama riski alırlardı” diyor.
Victoria’dan bir eğitim danışmanı
olan Devin Dignam, “tarihsel olarak ‘sadece
emirlere uydum’ mazereti iyi karşılanmadı. Adaletsiz yasaya uymamak yapılacak
doğru şeydir” diyor ve wikipediadan Nurnberg mahkemelerinde Nazilerin
kendilerini böyle savunduklarını aktaran bir sayfanın bağlantısını koyuyor.
Vancouver’dan öğretmen Gabriel Bauman
ise, “öğretmenlerin yerel sendikalarından talep etmemeleri nedeniyle” diye
yanıt vererek öğretmenleri suçluyor ve “WorkSafeBC’ye (British Colombia Güvenli
Çalışma Yönetmeliği) dayanarak işyerinin güvenli olmadığı ilan edilebilirdi”
diyor.
SENDİKA NEDEN VAR?
Komite “Sendika yönetimi öğretmenlere
liderlik yapmayacaksa ne yapacak” diye sorarak “sendikacılar hükumetin halk
sağlığı tedbirlerini kaldırma emrini uygulamakta pek hevesliydi, fakat sıra
neferlerinin duyarlılıklarına yanıt vermekte değil” diyor.
Oldukça genç bir öğretmen olan Arrol
Dradeb ise “kimse neden öğretmenler güvenli çalışma/eğitim koşulları talebiyle
ücret almadan greve gitmeliydi demek yerine, ebeveynler çocuklarını evde
tutabilirdi diye sormuyor” diyerek tartışmayı sendikal mecradan iyice uzaklaştırıyor.
VİRÜS DEĞİL KARBON MONOKSİT OLSAYDI?
Komite tartışmayı derinleştirmek için
bir soru daha soruyor: “Okullarda karbon monoksit toksik düzeylere çıksaydı,
sendikalar yine yasallığa dayanacak ve işi durdurmayı ret mi edeceklerdi”?
Tartışmaya TeacherBot2.0 rumuzu ile
katılan ve süreçte istifa ettiğini söyleyen bir öğretmen, “Bunu gerçekten merak
ediyorum. Bildiğim kadarıyla British Colombia Öğretmenler Federasyonu
öğretmenleri korumak için doğru dürüst hiçbir şey yapmadı. Sendikaların
okullarda ölümcül bir virüsün yayılmasını önlemeye bile çalışmaması nedeniyle artık
okullarda öğretmenlik yapmadığıma memnunum” diyor.
Tartışmaya “dışarıdan” katılan Kanada
Sosyalist Eşitlik Partisi’nden Dylan Lubao da “Öğretmenlerin kendilerini
savunmaya hakkı olduğunu, fakat British Colombia Öğretmenler Federasyonu’nun
çıkarlarını temsil etmediğine inanıyorlarsa, ‘sıra neferi komitelerine’
katılmaları ve bütün ülkede eğitimcilerin hakları için mücadele etmeleri” gerektiğini
söylüyor.
TARTIŞMA SÜRÜYOR
Buraya gerçekten çok küçük bir
bölümünü aldığımız tartışma sosyal medyada yüzlerce Kanadalı öğretmenin
katılımıyla halen devam ediyor. Bu satırların yazıldığı saatlerde dahi onlarca
öğretmen yeni mesajlar gönderdi.
Peki, ülkemizde bu süreç nasıl
gelişti?
Bilindiği gibi ülkemizde de
kendilerini “emek yanlısı” olarak tanımlayan örgütler ve sendikalar, aynı
Kanada’dakiler gibi salgın karşısında “emeğin” çıkarına bir tutum sergilemek
yerine, sermayenin dümen suyuna girdiler ve sermayenin “her ne pahasına olursa
olsun çarklar dönecek” sloganını benimsediler. Bu slogan eğitim kurumlarına “her
ne pahasına olursa olsun eğitim devam edecek” şeklinde tercüme edildi.
Bu süreçte bazı sözde akademisyenlerin,
“virüsün yayılmasında okulların rolü yok” gibi ahlaksızca beyanlarına tanık
olduk. Ne yazık ki emek örgütleri dürüst bilim insanları yerine bu şarlatanlara
kulak verdiler ve okulların açık kalması için mücadele ettiler.
Virüsün etkinliğini yeniden
arttırmaya başladığı ve yine her gün bir tanıdığımızın PCR testinin pozitif
çıktığını duymaya başladığımız bu günlerde sosyal medyadaki tartışmanın çok
güncel ve önemli olduğunu düşünüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder