Geçtiğimiz hafta Taylan Kara'nın kendi web sayfasında yayınladığı “Devrimci ve İşçi Olmayan” DİSK: Çeviride Kaybedilen “Devrimci” ve “İşçi” Sözcükleri başlıklı yazısına sosyal medyada bazı eleştiriler geldi.
Taylan Kara yazısında,
“DİSK’in resmi sitesinde, adının altında İngilizce karşılığı olarak 'Confederation of Progressive Trade Unions of Turkey' yazmaktadır. Ancak İngilizce bu ifade, DİSK’in adından oldukça farklıdır. İngilizce çevirinin tam karşılığı: 'Türkiye İLERİCİ Sendikalar Konfederasyonu'dur”
diyordu.
Taylan Kara'ya göre,
"DİSK, İngilizceye çevrilirken iki sözcük buharlaşmıştır: 1.Devrimci, 2. İşçi. Bu salt bir çeviri hatası mıdır? "Devrimci" sözcüğünün İngilizce karşılığı "progressive" değil "revolutionary"dir. "Progressive" sözcüğünün karşılığı "ilerici"dir. "Devrimci" sözcüğü İngilizceye çevirirken bir anda "ilerici" sözcüğüne dönüşmüştür. İşçi sözcüğü ise hiç çevrilmemiştir. Bir işçi sendikasının adından "işçi" sözcüğü kovulmuştur".
Gerçi Taylan Kara'nın DİSK'e asıl eleştirisi, örgütün Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile “ilişkili” bir vakıf olan Friedrich Ebert Vakfı ile “işbirliği” içinde olmasıdır (bu konuyu ayrı bir yazıda tartışacağız). DİSK'i, gelirinin % 98 - 99’u Alman Devleti tarafından karşılanan bir vakıfla işbirliği yaparak 'işçi mücadelesi' vermekle eleştiren Kara, vakfa adını veren Friedrich Ebert'in, sosyalist lider R. Luxemburg’un ölüm emrini veren kişi olduğunu belirtmektedir.
Ancak Kara'nın yazısını eleştirenler, Kara'nın DİSK'in Vakıfla “işbirliği” eleştirisini görmezden gelerek, yalnızca “devrimci ve işçi” sözcüklerinin çevirisine yönelik eleştirilerine odaklanmışlardır.
Taylan Kara kendi web sayfasında yazısına gelen eleştirileri şöyle sıralıyor:
“1. Bu çeviri (Confederation of Progressive Trade Unions of Turkey) bugün ya da yakın gelecekte değişmemiştir, DİSK’in kuruluş yıllarından beri böyle kullanılmaktadır.
2. DİSK'in D'sinin «progressive» olarak çevrilmesi linguistik bir mesele ya da bir çeviri hatası değil antikomünizm koşullarında tarihsel bir mesele ve bir siyasal tercihtir. Bunun iki temel nedeni vardır:
- En başından beri DİSK, «devrimciliği» reformculuk olarak kavramlaştırmış ve uygulamıştır.
- «Devrimci» sözcüğü DİSK metinlerinde devrimci değil ilerici olarak çevrilmiştir çünkü antikomünist propaganda ile meşruiyetinin zarar görme tehlikesi oluşmuştur.
3."Trade union" işçi sendikası anlamına gelir, ayrıca başına "labor" ya da "worker" eklemek gerekmez”.
Kara ayrıca Aziz Çelik'in “yanıtlarını” da aktarıyor:
“Aziz Çelik’in Yanıtı:
Bu 60 yıl önceki mevzu. Yeni bir şey yok! Bir değişiklik yok! DİSK 1967'den beri İngilizce çeviride progressive sözcüğünü kullanır. Bu Türkler döneminde de böyleydi, Baştürk döneminde de. Yeni bir şey yok yani. Bunun ayrıntısını DİSK Tarihi kitabında yazdık. Ayrıca trade union işçi sendikası demektir. Ayrıca labour veya worker eklenmez. Labour trade union veya workers' trade union denmez. DİSK'in 'D'sinin anlamı üstüne biraz DİSK tarihine bakmak yararlı olabilir.
Aziz Çelik’in Yanıtı 2:
DİSK'in kuruluşundan kısa bir süre sonra yayımladığı İngilizce bültenin ilk sayfası aşağıda. Görüldüğü gibi burada DİSK'in D'si "progressive" olarak çevrilmiştir. "Progressive" ifadesi hem Kemal Türkler hem Abdullah Baştürk döneminde hem de daha sonrasında hep aynı şekilde kullanılmıştır. Bu kullanım hiç değişmemiştir. Ben de DİSK'in kuruluşundan beri tercih ettiği bu çeviriyi çeşitli çalışmalarımda DİSK'in açık adının İngilizcesi için kullanıyorum. Güncel bir eleştiri yaparken tarihi olguları doğru aktarmak lazım. Acele yargılara varmadan önce tarihi olgulara bakmakta yarar var. Aksi tahrifata yol açabilir”.
Aziz Çelik, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) kendi adını İngilizceye “Confederation of Revolutionary Labor Unions of Turkey” şeklinde değil de, “Confederation of Progressive Trade Unions of Turkey” şeklinde çevirmiş olmasının nedenini, editörlüğünü üstlendiği Disk Tarihi başlıklı kitabın 1. cildinin 231. sayfasında “DİSK’in 'D'sinin İngilizcesi” alt-başlığı altında şöyle açıklıyor:
“DİSK’in 'devrimci' sıfatının İngilizce çevirisi ilginç konulardan biridir. DİSK kuruluşundan beri devrimci sıfatını İngilizceye revolutionary (ihtilalci) olarak değil progressive (ilerici, inkılapçı) olarak çevirdi. Bu çevirinin DİSK’in kuruluş felsefesine uygun olduğunu söylemek mümkündür. DİSK devrimciliği 1961 Anayasası’nda öngörülen reformların hayata geçirilmesi olarak anlamıştır ve böylesi bir devrimciliği benimsemiştir. Ancak DİSK’in devrimci sıfatının İngilizce çevirisi konusunda farklı örneklere de rastlanmaktadır. DİSK kendi yazışmalarında “devrimci” sözcüğünün İngilizce karşılığı olarak “progressive” sözcüğünü kullanmasına karşın, gerek Türk-İş, gerekse AFL-CIO “devrimci” sözcüğünü revolutionary olarak çevirmeyi tercih etmiştir. Bunun tesadüfî bir kullanım olmadığı, DİSK’in programatik yaklaşımları ve kendi tercih ettiği “reformcu”, “ilerici” ifadesine rağmen “ihtilâlci” sözcüğünün kullanılarak DİSK’in batı sendikaları nezdinde meşruiyetinin aşındırılmak istendiği ve bu tercihin antikomünist propagandanın bir unsuru olduğu anlaşılmaktadır. DİSK iddianamesinde de bu doğrultuda yer alan iddialar üzerine Baştürk savunmasında devrimciliği ihtilâlcilik olarak değil ilericilik olarak algıladıklarını belirtmiş ve DİSK’in antetli kağıtlarında devrimci ifadesinin İngilizcesinin progressive olarak yer aldığını vurgulamıştır”.
Kitabın 592. sayfasında da şu ifadeler yer almaktadır:
“DİSK’in açık adının İngilizce ve Fransızca yazışmalarda kullanılan kurumsal çevirisi Confederation of Progressive Trade Unions of Turkey / Confédération des syndicats progressistes de Turquie eklindedir. Bu ismin birebir Türkçe karşılığı “Türkiye İlerici Sendikalar Konfederasyonu”dur. DİSK’in ilk Anatüzüğü’nde devrimcilik “Biz devrimciliği; bugünkü tutucu, gerici, ekonomik, sosyal ve politik ilişkilerin Anayasa uyarınca değiştirilmesi ve Anayasa ilkelerinin hayata uygulaması anlamına alıyoruz” şeklinde tarif edilmiştir. Bu nedenle “progressive” sözcüğünün daha uygun bir çeviri olduğu kabul edilebilir. Ayrıca “devrimci”nin karşılığı olan “revolutionary / révolutionnaire” sözcükleri o dönem Avrupa’daki komünist partilerin daha solundaki siyasi çevreleri tarif etmek için kullanırken, “ilerici” sıfatı sosyal demokratlardan Avrupa komünizmini benimseyen ve sol yelpazede yer alan siyasal sendikal akımlar için kullanılmaktaydı. DİSK’in adının çevirisi Genel Sekreter İbrahim Güzelce ve Genel Sekreter Yardımcısı Sina Pamukçu tarafından “ilerici” olarak tercih edilmiştir”.
Aziz Çelik bu son cümlesine kaynak olarak yine kendisi tarafından 2010 yılında yayınlanmış olan “Sina Pamukçu ile Sendikalı Yıllar” başlıklı kitabını kaynak gösteriyor.
Kuşkusuz burada Aziz Çelik'in “ihtilalci” ve “inkılâpçı” sözcüklerini yanlış kullanması, “revolutionary” sözcüğünün Türkçesinin ihtilalci ve “progressive” sözcüğünün Türkçesinin inkılâpçı olduğunu söylemesi ciddi bir hatadır.
Cambridge İngilizce – Türkçe sözlük, “revolutionary” sözcüğüne Türkçe karşılık olarak Çelik'in iddia ettiği gibi “ihtilalci” değil, “inkılâpçı” sözcüğünü vermektedir. Dahası “progressive” sözcüğünün Türkçeye Çelik'in yaptığı gibi “inkılâpçılık” olarak çevrilmesi mümkün değildir. Cambridge sözlüğü progressive sözcüğüne Türkçe karşılık olarak “ilerici” sözcüğü vermektedir (başka karşılıklar da var fakat kesinlikle “inkılâpçı” yok). İhtilalci sözcüğünün İngilizce karşılığı ise (siyasi) “insurgent” olarak kullanılır.
Elbette Aziz Çelik'in “açıklaması” içinde doğru yanlar var, fakat kavramlar çorba haline gelince, zaten anlaşılması güç olan anlamları tamamen yitip gidiyor. Yine Çelik “...“devrimci”nin karşılığı olan “revolutionary / révolutionnaire” sözcükleri o dönem Avrupa’daki komünist partilerin daha solundaki siyasi çevreleri tarif etmek için kullanırken, “ilerici” sıfatı sosyal demokratlardan Avrupa komünizmini benimseyen ve sol yelpazede yer alan siyasal sendikal akımlar için kullanılmaktaydı” ifadesine bir kaynak göstermemiş. Bunun da gerçeği yansıtmadığına ilişkin birçok örnek vermek mümkün, fakat uzatmaya değmeyeceğini düşünüyoruz.
REVOLUTION SÖZCÜĞÜNÜN TÜRKÇESİ NEDİR?
Aziz
Çelik'in linguistik hatalarının anlam ve önemini Mete Kaan
Kaynar'ın “Türkiye'nin
1960'lı Yılları” başlıklı kitabında görüyoruz. Mete
Kaan Kaynar'a göre,
“Türkiye siyasetinde ve Türkçede devrim kadar netameli kavram az bulunur. Siyasetten spora, teknolojiye, müziğe neredeyse her alana sirayet eden bu kavram; amiyane tabirle beğenilen, arzulanan, istenilen yöndeki herhangi bir değişimi ifade etmek için rahatlıkla kullanılabilir”.
Yine Kaynar'a göre batı dillerinde “revolution” sözcüğüne yüklenen anlam, Türkçe eski “inkılâp” sözcüğüne yüklenen anlama benzerken, bugün kullandığımız “devrim” sözcüğüne yüklenen anlama çok yakın değildir. 1930'lu yıllarda Türkçede “dönüşüm” anlamı taşıyan inkılâp sözcüğü, “devirme” anlamı taşıyan devrim sözcüğüne evrilirken bir anlam kayması olmuştur.
“... Marksist düşüncede revolution kavramının -tam da 27 Mayıs Darbesi'nde olduğu gibi- silahlı güce sahip bir örgütlü grubun (TSK'nin) mevcut hükümeti, devirmesi, indirmesi, düşürmesi, alaşağı etmesi ile alakası olmadığı aşikardır ... devrim, devirmeyi gerektirir; ama devrim (devirmek) ve devrim (revolution/dönüşüm) eşanlamlı kelimeler değildirler. Türkiye'de ise -Marksizm ve sosyalizm ile ilgili teorik tartışmalar bir yana- ne yazık ki neredeyse aynı şeyleri ifade etmek için kullanılacaklardır”.
Kaynar'ın devrim kavramına bir “joker” işlevi atfetmesi gibi, biz de “devrimci” kavramına benzer bir işlev atfedebilir, DİSK'in “D”sini bu bağlamda tartışabiliriz. Nitekim Kaynar da kitabında “Menemen'de ... öldürülen asteğmen Kubilay da devrimcidir, Paris caddelerindeki Komünarlar da; hatta Cumhuriyet reformistleri de” diyerek, devrimci sözcüğünün “muğlaklığını” vurguluyor.
DİSK'İN “D”SİNİN DEVRİMCİLİĞİ
1967 yılında kurulan DİSK'in adındaki “D” (Devrimci) sözcüğü, 1961 Anayasası ile belirlenmiş sınırlar içinde bir “devrimciliği” (27 Mayıs devrimciliği) ifade etmektedir ve 1970'lerin ortalarına kadar bu anlamını korumuştur. Ancak DİSK'in “D”si, 1970'lerin ortalarında örgütün TKP etkisine girmesiyle 27 Mayıs devrimciliğinin çok ötesine geçmiş, “sosyalizmi” hedefleyen Marksist bir devrimcilik halini almıştır. TKP'nin 1977 sonlarında CHP tarafından örgütten tasfiye edilmesiyle birlikte DİSK'in “D”si de, CHP'nin altı okundaki “devrimcilik” anlamı sınırlarına çekilmiştir.
1980 sonrası dönemde sol derin bir ideolojik bunalım içine girmiştir. Solcu örgütlerin geleneksel “sınıf” siyasetini terk ederek, liberal “kimlik” siyasetini benimsemesiyle birlikte “devrimcilik” sözcüğü gözden düşmüş, retorikteki yerini korumayı sürdürmeye devam etse de eski etkisini yitirmiştir.
Bu
süreçte DİSK'in “D”si geçmişten kalan bir anı olarak
örgütün adındaki yerini korusa da, günümüzde artık bundan öte
bir anlam ifade etmemektedir. Marksist anlamda devrimcilik yapan
sendikacıların büyük çoğunluğu bugün mücadelelerini DİSK'in
dışında sürdürmektedir.
Kaldı
ki DİSK kurulurken, örgütün “devrimciliği” için dayanak
gösterilen 1961 Anayasası'nın 12 Eylül faşist darbesiyle ortadan
kaldırılmasıyla, “devrimci” sıfatı da boşa düşmüştür.
Geçmişte “devrimci” sözcüğünün İngilizceye “progressive”
(ilerici) olarak çevrilmesi “stratejik” bir karar olarak
gösterilmişti. Bu çeviri sapmasının 2000'lerin dünyasında
hiçbir karşılığı yoktur. DİSK artık “devrimcilik”
kavramını rahat bırakmalıdır.
1967 – 1975 ARASI DÖNEM
DİSK'in kurulduğu dönem, sol içinde “devrimci” sözcüğünün yaygınlaşmaya başladığı bir dönemdir. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) çatısı altında toplanan “solcu” öğrenciler, 1960 darbesini gerçekleştirenlerin bir bölümü tarafından kurulan 27 Mayıs Milli Devrim Derneği öncülüğünde Devrimci Güç Birliği'ne (Dev – Güç) katılırlar. Dev – Güç Yürütme Kurulu'nda DİSK Ankara temsilcisi Uğur Cankoçak da görev almıştır.
Bu
dönemde Türkiye solu içindeki en önemli tartışma “Milli
Demokratik Devrim” / “Sosyalist Devrim” tartışmasıdır. Bu
tartışma içinde “devrime” yüklenen anlam, neredeyse
tartışmanın bütün tarafları için farklıdır.
FKF
1969 yılında Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu'na (Dev –
Genç) dönüşürken, Tüzüğünde “TDGF, emperyalizme ve feodal
kalıntılara karşı verilen halkımızın Milli Demokratik Devrim
mücadelesinde sosyalist gençliğin düşünce ve eyleminin
geliştirilmesi amacıyla kurulmuştur" ifadesine yer vermiştir.
Görüldüğü gibi bu dönemde “devrim” sözcüğünü çok
farklı görüşler kendilerine göre yorumlayarak kullanmaktadır ve
DİSK de bunlardan biridir.
DİSK'in
kuruluşu ilk kez ANT dergisinin 3 Ocak 1967 tarihinde yayınlanan
“ilk sayısında” duyurulmuştur. “Devrimci Sendikalar Yeni Bir
Konfederasyon Kuruyor” başlığı ve “Yeni sendikanın adı DİSK
olacak” alt-başlığı ile yayınlanan yazıda,
“Türk-İş'in işçi sınıfının çıkarlarına karşı tutum takınması üzerine devrimci sendikacıların yeni bir konfederasyon kurmak için giriştikleri teşebbüs yeni yılda gerçekleşme safhasına girmiştir”
deniyordu.
Ancak alt-başlıkta “Yeni sendikanın adı DİSK olacak” denmesine rağmen, yazının sonlarına doğru “Yeni konfederasyonun adı için henüz kesin bir karara varılamamıştır” deniyor, DİSK adını “bazı sendikacıların” önerdiği belirtiliyordu. DİSK,
“... işçi hareketlerinin milliyetçi, istiklalci, anayasada öngörülen köklü dönüşmelerin gerçekleşebilmesi açısından da devrimci bir öz kazanmasına çalışan bir kuruluş”
olacaktı.
Aziz Çelik'e göre DİSK isminin yazıya döküldüğü tarih ANT dergisinde çıkan yazının 11 gün sonrasıdır: “DİSK’in kuruluş kararının ve adının yazıya döküldüğü tarih 14 Ocak 1967’dir”. Bu tarihte yapılan toplantıda Mehmet Alpdündar,
“... kurulacak konfederasyonun adının Demokratik Toplumcu Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu olmasını önermiş, ancak Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (kısa ismi ile DİSK) adında oy birliği ile karar kılınmıştır”.
Yine Çelik,
“DİSK’in kuruluşunda “sınıf sendikacılığı” veya “sınıf ve kitle sendikacılığı” kavramları değil “devrimci sendikacılık” ve “gerçek sendikacılık” kavramları söz konusudur”
diyor ve DİSK'in devrimciliği Anayasa (1961 Anayasası) çerçevesinde anladığını ve ele aldığını vurguluyor.
1967 yılında örgütlenen DİSK'in beş kurucusundan dördü, Kemal Türkler, Rıza Kuas (TİP Ankara Milletvekili), Kemal Nebioğlu (TİP Tekirdağ Milletvekili) ve İbrahim Güzelce, aynı zamanda 1961 yılında örgütlenen TİP'in de kurucusu olan sendikacılardır. TİP başkanı M. Ali Aybar'ın 1969 yılında partiden ayrılmasından sonra partinin yönetimine gelen Behice Boran ve Sadun Aren çevresinin DİSK'i kuranları partinin öncülüğü ilkesini reddedmekle suçlaması üzerine Türkler, Kuas, Nebioğlu ve Güzelce TİP'ten ayrılmıştır.
Can
Şafak, Çalışma ve Toplum dergisinde yayınlanan “DİSK:
Devrimci Sendikacılıktan Sınıf ve Kitle Sendikacılığına
(1967-1980)” başlıklı makalesinde,
“DİSK’in kuruluş günlerindeki devrimci çizgisi, açıkça kaynağını 1961 Anayasası’nda bulan; sömürüye karşı bir “büyük güç birliği” öneren, “sosyal adaleti” ve “ileri bir toplum hayatını” hedefleyen bir çizgiydi”
diyor.
Şafak'a göre DİSK, kuruluş bildirgesinin ilk satırlarında, “bütün gücünü işçi sınıfının bilincinden” aldığını kaydederek, “devrimci sendikacılık” anlayışının asıl dayanağını da ortaya koymuştur. Sendika içi demokrasi, “devrimci sendikacılık” anlayışını ve 1960’ların devrimci sendikalarını simgeleyen, başlıca ilkelerden biri olmuştur.
Kemal Sülker DİSK hakkında önemli bilgiler sunduğu “100 Soruda Türkiye'de İşçi Hareketleri” başlıklı kitabında, DİSK'in ilk yıllarındaki “devrimciliği” konusunda ipuçları veriyor:
“Politika, sermayeci sınıflarla emekçi sınıflar arasında iktidara seçimle gelip memleketi yönetme işlemidir ... ” (DİSK 1973 Çalışma Raporu'ndan).
“DİSK’in anladığı sendikacılık felsefesi, Anayasada (1961 Anayasası) öngörülen ilkelerin gerçekleştirilmesi doğrultusunda olmalıdır. Anayasa sosyalizme açık olduğuna göre devrimci sendikacılık sosyalist bir anlayışı temel görüş kabul etmiştir”.
“Kurtuluş yolu; seçimle iktidardaki sınıfları muhalefete geçirmek ve işçi sınıf ve tabakaları ve emekten yana olanları yeteri kadar temsilcisiyle Mecliste çoğunlukta bulundurmaktır”.
“DİSK’in amacı işçi sınıfının ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan kalkınması ve yücelmesi için, öncelikle Türkiye’nin her bakımdan tam bağımsız olmasını, ve hızlı bir kalkınma yoluna girmesini zorunlu görür. Bundan ötürü de, Türk işçi hareketinin, Anayasada öngörülen köklü dönüşümlerin gerçekleşmesini sağlayacak bir devrimci öze kavuşmasını şart sayar” (1967, Tüzük, Md. 3).
DİSK devrimcilikten ne anladığını şöyle ifade eder: “Biz devrimciliği, bugünkü tutucu, gerici ekonomik, sosyal ve politik ilişkilerin Anayasa uyarınca değiştirilmesi ve Anayasa ilkelerinin hayata uygulanması anlamına alıyoruz”.
Yıldırım Koç da “100 Soruda Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık Hareketi” başlıklı kitabında, kurulduğunda (1967) “DİSK’in 'devrimciliği' ihtilalcilik değildi” diyor:
“DİSK’in kuruluş bildirisinde 'devrimcilik' anlayışı şöyle ifade ediliyordu: İşte biz, devrimciliği; bugünkü tutucu, gerici ekonomik, sosyal ve politik ilişkilerin Anayasa uyarınca değiştirilmesi ve yukarıdan beri özetlediğimiz ilkelerin hayata uygulanması anlamına alıyoruz. Devrimcilik, hepimizin mülk sahibi olmasını ve uygarlık nimetlerinden eşitçe yararlanma olanağı sağlayacağı için bizim sendikacılık çalışmalarımızın özünü kapsayacaktır.”
Yine Koç, 12 Mart darbesini selamlayan DİSK Yürütme Kurulu'nun 12 Mart 1971 tarihinde yaptığı açıklamayı anımsatıyor:
“DİSK, Atatürk devrimlerinin ve Anayasa ilkelerinin korunmasında, uygulanmasında ve geliştirilmesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında olduğunu belirtmekten kıvanç duyar ... Türk Silahlı Kuvvetlerinin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak, Atatürk devrimlerini hakim kılmak ve Anayasanın öngördüğü reformları gerçekleştirmek, özellikle Anayasamızın temel ilkelerine yürekten bağlı kılmak yolunda görev başında olduğu radyolardan ilanı karanlık ufukları aydınlığa kavuşturmuştur.”
Ancak Yıldırım Koç'a göre DİSK 1975'ten sonra bu görüşlerini terk etmiştir:
“DİSK, 1975-1980 döneminde devlet tarafından ciddi bir tehlike olarak algılandı. DİSK ilk kez bu dönemde devletin temel düzenini değiştirmeye yönelik bir çizgi izledi ve bu doğrultuda çeşitli siyasal örgütlerle içiçe geçti; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1946 sonrasında yeniden biçimlendirilmiş temel politikalarının dışına çıktı”.
1975 – 1980 ARASI DÖNEM
Canan Özcan, TKP'nin DİSK'te etkin bir güç haline geldiği "Atılım" dönemini (1974 Atılımı) incelediği makalesinde, DİSK'in 1975 yılında düzenlenen 5. Kongresi'nde, TKP'li kadroların DİSK yönetimine girdiklerini ve DİSK'in politikalarını etkilemeye başladıklarını ifade etmektedir.
Ocak 1974'te TKP Merkez Komitesi tarafından yayınlanmaya başlanan Atılım gazetesi (Atılım dönemi ismi buradan geliyor), ilk sayısından itibaren “fabrikalar kalelerimiz olacak” sloganıyla sendikal mücadelenin önemini vurgulamaya, parti üyelerini fabrikalara gitmeye, sendikalara üye olmaya çağırmaya başlamıştır.
DİSK'in 5. Kongresi'nde 12 Mart 1971 darbesi sonrası TKP'li olan İbrahim Güzelce'nin DİSK Genel Sekreterliğine seçilmesi, yine bu Kongre'de diğer bir TKP üyesi sendikacı olan Mehmet Karaca'nın Yürütme Kurulu'na seçilmesi ve TKP'nin o yıllarda Türkiye'deki en üst düzey yetkili kadrosu olan Aydın Meriç'in Genel Sekreter yardımcılığına getirilmesi, TKP'nin DİSK üzerindeki etkisini arttırmıştır.
Artık DİSK'in “D”si, 1967'deki kuruluşunda ifade ettiği anlamın ötesine geçmeye başlamıştır. Canan Özcan DİSK'in “D”sinin kazandığı yeni anlamı şöyle ifade ediyor:
“Sosyalist çevrelerin daha çok "devrimci" ya da "sosyalist" sendikacılık kavramlarını kullandığı o dönemde (1970'ler) TKP, Fransa'daki Genel Emek Konfederasyonu'nun (CGT) "sınıf ve kitle sendikacılığı" kavramını kullanmaya başlamış ve bu kavram DİSK yayınlarında da yer almaya başlamıştır. İlk olarak 1975 yılı Ekim ayında, yani 5. Genel Kurul'dan yaklaşık beş ay sonra, 16. sayısı yayımlanan DİSK dergisinde, "Devrimci Sendikacılık: Sınıf ve Kitle Sendikacılığı" başlıklı yazıda, bu konuya uzunca bir yer verilmiştir. Dere'ye göre, bu kavram hem "Sendika nasıl olmalıdır?" sorusuna bir yanıt olarak hem de o dönemde sendikal hareketi birleştirme çabasının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Sendikalarda her tür görüşe sahip işçinin olabileceği kabul edildiği için sendikalar kitle örgütüdür; sınıfın çıkarlarını savundukları için de sınıf sendikacılığı olarak adlandırılmalıdırlar”.
Can
Şafak'a göre,
“Böylece DİSK, siyasetle ilişkisini siyasi partilerden bağımsızlık ekseninde görmekte; bununla birlikte -tek tek üyeleri farklı eğilimlere sahip olsalar da- bir ideolojik çizgisi ve mücadelesinin siyasal boyutları olduğunu önemle vurgulamaktadır”.
“... DİSK, sendikaların işçi sınıfının tek örgütü olmadığını, işçi sınıfının kurtuluşu için verilen siyasi mücadelede temel örgütün, “toplumdaki tüm ezilenlerin istemleriyle (talepleriyle) işçilerin özlem ve hedeflerini birleştiren işçi sınıfı partisi” olduğunu tespit etmektedir”.
Şafak, 1975 sonrası dönemde DİSK’in adındaki “devrimci” ve “devrim” kavramlarına yüklenen anlam bakımından Marksist terminolojinin önemli bir referans haline geldiğini söylüyor. Yine DİSK'in bu dönemde benimsediği Ulusal Demokratik Cephe (UDC) politikasının, DİSK'in “devrim anlayışını” da ortaya koyduğunu belirtiyor:
“Ulusal demokratik bir iktidar”.
1974 – 1975 yıllarında İstanbul'daki fabrikalarda “fabrika hücreleri” örgütleyen TKP, işçiler arasında hızla örgütlenmiş ve 1976 yılında ilk “fabrika komiteleri” örgütlenmeye başlamıştır. DİSK'in 1976 1 Mayıs'ını “yığınsal” kutlama kararı almasında etkili olan TKP, işçilerin 1 Mayıs kutlamalarına katılımını sağlamak için büyük çaba göstermiştir. Bu arada DİSK Genel Sekreteri İbrahim Güzelce yaşamını yitirince yerine TKP'li Mehmet Karaca gelmiş, 1 Mayıs hazırlıklarını bizzat yürütmüştür.
Yıldırım Koç DİSK yönetiminin 1975'te gerçekleşen 5. Kongresi sonrasında “TKP’nin Ulusal Demokratik Cephe politikasını benimsedi[ğini] ve savunmaya başladı[ğını] ... sosyalist - komünist hareketler veya örgütlenmeler arasındaki kavgada açıkça taraf oldu[ğunu] ifade ediyor. TKP'nin legal gençlik örgütü olan İlerici Gençler Derneği ve kadın örgütü olan İlerici Kadınlar Derneği’nin bu Maden – İş sendikasında yoğun bir çalışma içinde olduklarını belirtiyor:
“DİSK’in ve bazı sendikaların olanakları, TKP çizgisinde yayın yapan Politika Gazetesi’nin satın alınmasında ve yayınlanmasında harcandı. Sendikaların içinde de anti-demokratik uygulamalar, tasfiyecilik ve bölünmeci eğilimler yaygınlaştı. TKP çizgisinin DİSK yönetiminde politikaları belirlediği dönemde DİSK seçimlerde CHP’yi destekledi. 12 Ekim 1975 günü yapılan ara seçimler öncesinde, DİSK Yönetim Kurulu 'İleri demokratik bir düzenin önkoşulu olarak CHP’yi destekleme' kararı aldı (2 Ekim 1975)”.
“1977 yılında DİSK Yürütme Kurulu’nun TKP’nin çizgisinde Ulusal Demokratik Cephe çağrısı yapması üzerine, bölünme oldu. DİSK Yürütme Kurulu içinde Kemal Türkler, Mehmet Karaca ve Fehmi Işıklar, UDC çizgisini savundu. Mehmet Kılınç, Rıza Güven, Celal Küçük ve Kemal Nebioğlu ise bu çizgiye karşı çıktı. DİSK Yönetim Kurulu içinde de UDC’yi savunan çizgi azınlıkta kaldı. DİSK bir ara iki başlı gibiydi. Bu sorunlar, 1977 yılı Aralık ayında yapılan 6. Genel Kurulda Abdullah Baştürk ekibinin yönetime gelmesiyle farklı bir biçim kazandı”.
Böylece DİSK'in 6. Kongresi, CHP'li sendikacıların Kemal Türkler'i ve TKP'yi tasfiye etmesiyle sonuçlandı. Artık DİSK'in “D”si CHP'nin “devrimciliğinin” sınırlarına çekilecekti.
12 EYLÜL SONRASI DİSK
12 Eylül 1980 faşist askeri darbesiyle kapatılan ve yöneticileri tutuklanan DİSK içinde yer alan “devrimciler” tamamen tasfiye edildiler. 14 Eylül 1980'de faşist cuntanın çağrısıyla DİSK yöneticilerinin büyük çoğunluğu “kendiliklerinden teslim oldular”. Geçmişte DİSK yönetiminde yer almış TKP'li sendikacıların çoğu da yurt dışına çıktılar.
19 Ocak 1992'de “yeniden” kurulan DİSK, her ne kadar 12 Eylül darbesiyle kapatılan DİSK'in “devamı” olduğunu iddia etse de, aralarında “isim benzerliği” dışında bir devamlılık olduğunu söylemek çok zordur. 12 Eylül öncesi “sınıf mücadelesini” temel alan ve “sınıf sendikacılığı” yapan DİSK, 1992 sonrasında kendisini işçi – işveren ilişkileriyle sınırlayarak, “sınıf işbirlikçisi” bir konuma kaymıştır. Yıldırım ve Canan Koç da “DİSK Tarihi: Efsane mi, Gerçek mi?” başlıklı kitaplarında “1967 – 1980 döneminin DİSK'ini, hem dönemin Türk-İş'inden hem de günümüzün DİSK'inden ayıran en önemli özellik, sosyalizmin hedeflenmesi ve sosyalist örgütlerle yakın ilişkidir” demektedirler.
DİSK'in 1980 sonrası “dönüşümüne” güncel bir örnek olarak birkaç yıl önce yayınladığımız “Solun 1970’li yıllarda işçi sağlığına yaklaşımı” başlıklı yazımızı öneriyoruz. Yazıda DİSK'in 1980 öncesi İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği konusuna “devrimci” yaklaşımının, 1980 sonrasında nasıl “sınıf işbirlikçisi” liberal bir çizgiye geldiği gösterilmektedir (https://toplumcutip.blogspot.com/2023/02/solun-1970li-yllarda-isci-saglgna.html).
Zafer Anayurt, Akif Akalın
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akalın, A. (2023). Solun 1970'li yıllarda işçi sağlığına yaklaşımı. Toplumcu Tıp. https://toplumcutip.blogspot.com/2023/02/solun-1970li-yllarda-isci-saglgna.html. (Erişim 6 Ekim 2025).
ANT Dergisi. (1967). Devrimci sendikalar yeni bir konfederasyon kuruyorlar. 3 Ocak 1967. Sayı: 1, Sayfa 6.
Çelik,
A.(2018). DİSK’in Kuruluş ve Varoluş Yılları (1966-1970).
Çalışma ve Toplum, 2: 617 – 664.
Çelik,
A. (2022). DİSK Tarihi. Cilt 1. İstanbul: DİSK Yayınları.
Kaynar,
M. K. (2017). Türkiye'nin 1960'lı Yılları. İstanbul: İletişim
Yayınları.
Kara,
T. (Tarihsiz). “Devrimci ve İşçi Olmayan” DİSK: Çeviride
Kaybedilen “Devrimci” ve “İşçi” Sözcükleri.
https://www.taylankara.com/post/devri-mci-ve-i-%C5%9F%C3%A7i-olmayan-di-sk-%C3%A7eviride-kaybedilen-devrimci-ve-i-%C5%9F%C3%A7i?fbclid=IwY2xjawNJkrNleHRuA2FlbQIxMABicmlkETFxUm54T0FxcFNrM0xLM3oxAR7iWbC7N1DTF8u6lnSoL_xQ4VPgmbMLb-TPXTti8YPtypqsvHG8gZwYiI_Wzg_aem_DRUQ3K2T7RQUAnw52FXNHA
(Erişim: 1 Ekim 2025).
Koç,
Y. (1998). 100 Soruda Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık
Hareketi. İstanbul: Gerçek Yayınevi.
Koç,
C. ve Koç, Y. (2008). DİSK Tarihi: Efsane mi, Gerçek mi?. Ankara:
Epos Yayınları.
Özcan,
C. (2013). TKP Atılım Dönemi'nde DİSK-TKP ilişkisi ve TKP'nin
DİSK'te etkin olma kanalları. Toplum ve Bilim, 128: 104 – 144.
Sülker,
K. (1973). 100 Soruda Türkiye'de İşçi Hareketleri. İkinci Baskı.
İstanbul: Gerçek Yayınevi.
Şafak,
C. (2018). DİSK: Devrimci Sendikacılıktan Sınıf ve Kitle
Sendikacılığına (1967-1980). Çalışma ve Toplum, 2: 665 –
714.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder