COVID 19 yeni bir bulaşıcı hastalık, fakat insanlık bulaşıcı hastalıklarla nasıl mücadele edeceğini “yüzyıllardır” biliyor ve tarih boyunca karşılaştığı bütün bulaşıcı hastalıkları bir şekilde yenmeyi başardı. Başaramasaydı bugünlere erişemezdik.
İnsanlar günümüzden üç bin yıl önce henüz
mikrop, aşı, antibiyotik nedir bilmiyordu fakat bulaşıcı hastalıkların bir
şekilde hastalardan veya hastalığı taşıyan bazı hayvanlar aracılığıyla sağlıklı
insanlara bulaştığını fark etmişti.
Tevrat, cüzzamdan korunmak için
cüzzamlı insanların toplumdan uzaklaştırılmaları, izole edilmeleri gerektiğini
yazıyordu. Yahudiler vebanın bulaşmasında farelerin rol oynadığını keşfetmekle
kalmamış, tarihteki ilk bulaşıcı hastalık bildirim sistemini geliştirmişlerdi.
Difteri vakaları borazanlar çalınarak duyuruluyordu.
Çözüm: Enfeksiyon zincirinin kırılması
Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede
başarının “enfeksiyon zincirini” kırmaktan geçtiği, tıp kitaplarına girmesinden
yüzlerce yıl önce anlaşılmış ve uygulamalara girmişti. Bugün de Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ) Türkiye Ofisi web sayfalarında “Enfeksiyon zinciri nasıl kırılır?”
başlıklı video yayınlıyor.
Video enfeksiyon zincirinin kırılması
için önce öksürürken veya hapşırırken ağzınızı kapatın, ellerinizi yıkayın,
kalabalıktan kaçının, fiziksel mesafeyi koruyun ve maske takın gibi “bireysel”
tedbirleri, yani birey olarak sizin kendi başınıza alabileceğiniz tedbirleri
tanımlıyor.
Video 40. saniyesinden itibaren
“biraz bile iyi hissetmiyorsanız evde kalın, yetkilileri arayın, test yaptırın,
test sonucunuz pozitifse kendinizi izole edin ve son dönemde temas ettiğiniz
insanların listesini yapın, temaslılar da 14 gün süreyle karantinaya alınsın”
diyor.
Bu tedbirler “toplum” düzeyli tedbirlerdir
ve “birey” olarak sizin bu tedbirleri kendi başınıza almaya gücünüz yetmez. Bu
tedbirlerin “devlet” tarafından alınması gerekir. Siz birey olarak ancak
bunlara uyabilirsiniz. Örneğin devlet test yapar, siz de test yaptırırsınız.
Daha oraya gelmedik
Muhtemelen ekranlardaki medya
profesörlerinin yalnızca “bireysel” tedbirleri sıralayıp, “toplum” düzeyindeki
tedbirleri hiç ağızlarına almadıklarını fark etmişsinizdir. Bunun nedeni belki
de videoda olduğu gibi ders kitaplarında da önce bireysel, sonra toplum
düzeyinde tedbirlerin anlatılması olabilir. Muhtemelen bizim profesörlerimiz
tıp eğitimi sırasında daha “toplum” düzeyli tedbirlere gelemeden sömester
bitmiş, bu konuyu öğrenememişlerdir.
Fakat videoyu hazırlayan DSÖ
yetkililerinin derslerine iyi çalıştığı ve enfeksiyon zincirini kırmak için
bireysel tedbirlerin yeterli olmayacağını, devlet tarafından toplum düzeyinde
de tedbir alınması gerektiğini iyi öğrendikleri anlaşılıyor.
Anlaşılıyor da, biliyorsunuz DSÖ
Türkiye Ofisi daha yeni açıldı, muhtemelen Türkiye’de işlerin nasıl yürüdüğünü
bilmiyorlar.
Nerede o yoğurdun bolluğu?
Bakın, videonun 40. saniyesinde kadın
kendini iyi hissetmiyor, biraz ateşi var ve işe gitmemeye, evde kalmaya karar
veriyor. Bununla kalsa neyse, bir de yerel yetkilileri telefonla arayıp test
yaptırmak istediğini söylüyor. Oh, ne ala memleket… Nerede o yoğurdun bolluğu?
Sabah kalkıyorsunuz, kendinizi iyi
hissetmiyorsunuz, ateşiniz var, işe gitmiyorsunuz, telefonla yetkilileri
arıyorsunuz, gelip testinizi yapıyorlar… Başka bir arzunuz?
DSÖ bu memlekette, devlet hastanesinde PCR testi pozitif çıkmış, COVID 19 tanısıyla evlerinde izole edilmiş işçilerin, üretim aksamasın, siparişler yetişsin diye, İl Hıfzıssıhha Kurulu kararıyla, Hipokrat yeminli hekimlerin imzalarıyla zorla işyerlerinde “karantinaya alınıp”, sağlıklı insanlarla aynı ortamda çalıştırıldıklarını gazetelerde okumadı mı, ekranlarda izlemedi mi?
Halk için değil, yöneticiler ve profesörler için videolar hazırlayın
Kim ne derse desin, ekranlar ne kadar
her akşam “yine sosyal mesafe kurallarını hiçe saydılar” diye bangırdarsa
bangırdasın, emin olunuz bu halk, işçiler ve emekçiler, geçimlerini emek
güçlerini satarak sağlayanlar “bireysel” tedbirlere büyük ölçüde uyuyor. Burası
80 küsur milyonluk bir ülke. O ekranlarda gördüğünüz halay görüntüleri toplumun
binde, belki de on binde birini bile temsil etmez.
Herkes elinden geleni, yapabildiği
kadarıyla yapıyor. “Bireysel” tedbirler olabildiğince uygulanıyor. Asıl sorun,
“toplum” düzeyli tedbirlerin uygulanmamasında. Enfeksiyon zinciri insanlar
bireysel tedbirlere uymadığı için değil, devlet toplum düzeyli tedbirleri
almadığından kırılamıyor.
Denemesi bedava. Haydi, şimdi DSÖ
tavsiyelerine uyup açın telefonu, yetkililere “kendimi iyi hissetmiyorum, test
yaptırmak istiyorum” deyin, bakalım ne olacak… Diyelim ki bir yolunu buldunuz PCR
testi yaptırdınız ve testiniz pozitif çıktı. Verin bakalım son günlerde temas
ettiğiniz yakınlarınızın, arkadaşlarınızın, dostlarınızın isimlerini
yetkililere ve sonra açın telefonu sorun onları arayan olmuş mu diye. Haydi,
telefon elinizin altında.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder