Hafta sonu tam herkes artık aşılama sürecine giriyoruz, her şey yolunda gidiyor, tünelin ucunda ışık göründü derken, Sağlık Bakanlığı’nın aniden yayınladığı bir yönetmelik ortalığı yeniden karıştırdı.
Resmi Gazete’de yayınlanan “Beşeri
Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik” aşılar için “Acil Kullanım Onayı” düzenlemesini içeriyor. Buna göre
“etkililik, güvenlilik ve kalite” ile ilgili kapsamlı verilerin henüz
sağlanamadığı aşılar için Acil Kullanım Onayı (AKO) verilebilecek.
Yönetmeliğin yayınlanmasından hemen sonra
bilim insanları harekete geçerek, bu “son dakika” değişikliğin mide bulandırıcı
olduğunu, “aşı karşıtlarının” ekmeğine yağ sürebileceğini ve toplumun sağlığını
tehlikeye atabilecek nitelikler taşıdığını ifade ettiler.
Kamuoyunda bu eleştiriler
tartışılırken Türk Eczacılar Birliği (TEB) “Aşıya Güvenin” başlıklı bir basın
açıklaması yayınladı (1). Yönetmelik değişikliğinin savunulduğu basın
açıklamasında şu ifadeler yer alıyordu:
“Acil Kullanım Onayı ilk kez yapılan
bir uygulama değil. Halk sağlığı acil durumları karşısında 1960’lardan beri
uygulanıyor. Onay mekanizmaları uzun sürebildiği için bu sistem daha fazla can
kaybı yaşamamak için devreye sokuluyor ve her ilaç ya da aşı için bu onay
verilmiyor. Aşının hastalığı önlemede sonuç alıcı olduğuna dair güçlü kanıtlar
olması gerekiyor”
TEB’in bu açıklamayı toplum içinde
kışkırtılan “aşı karşıtlığı” endişesiyle “aceleye getirdiğini” düşünüyoruz.
Kuşkusuz “iyi niyetli” bir açıklama, fakat cehenneme gide yolların iyi niyet
taşlarıyla döşeli olduğunu biliyoruz.
Daha sonra bir açıklama da Türk
Tabipleri Birliği’nden (TTB) geldi (2). “Acil Kullanım Onayının Asgari
Koşulları” başlıklı açıklamasında TTB, TEB’e göre çok daha serinkanlı
davranıyor ve “bilimsel özen ve toplum sağlığını önceleyen yaklaşımımızla
kuvvetli çekincemizi kamuoyu ile paylaşmak isteriz” diyordu.
TEB Bakanlığın Acil Kullanım Onayı
düzenlemesinin arkasında dururken, TTB “bir aşıya Acil Kullanım Onayı
verilebilmesi için aşağıdaki koşulların mutlaka sağlanmasını gerekli buluyoruz”
diyerek şunları sıralıyordu:
Aşının Faz1, Faz2 ve Faz3 çalışmaları
bilimsel rapor olarak kamunun erişebileceği biçimde yayınlanmış olmalı,
Bu raporlarda aşının “güvenli” ve
“etkili” olduğu kanıtlanmış olmalı, Bilim Kurulu tarafından değerlendirilmişse
sonuç kamuoyuyla hızla paylaşılmalı,
Aşı ile ilgili üretim sürecinin
kalite güvencesi de dahil olmak üzere tüm bilgiler ve veriler -eğer
varsa/tamamlanmışsa ülkemize ait çalışma sonuçları özellikle- Türkiye İlaç
Tıbbi Cihaz Kurumu’na verilmiş olmalı, zamanın dar olması ya da aciliyet gibi
gerekçelerle olağan incelemeler göz ardı edilmemeli ve her koşulda yapılmalı,
Türkiye İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu aşıya
“Acil Kullanım Onayı” vermek üzere konularında yetkin farmakoloji, immünoloji,
viroloji, mikrobiyoloji, enfeksiyon hastalıkları, halk sağlığı ve epidemiyoloji
uzmanlarından oluşan ve hiçbir çıkar çatışması söz konusu olmayan bilim
insanlarından oluşan bir kurul kurmalı,
Karar süreci öncesinde Türkiye İlaç
Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından tüm bilgi ve veriler kamuoyuna açıklanmalı
(ABD’de Gıda ve İlaç Dairesi tarafından yapıldığı gibi),
Kurul toplantısı çevrimiçi kamuya açık
biçimde gerçekleşmelidir (yine ABD’de Gıda ve İlaç Dairesi tarafından yapıldığı
gibi).
Biz bu hassas süreçte Türk Tabipler
Birliği’ni gösterdiği sorumlu tutum nedeniyle kutluyoruz ve TTB’nin sıraladığı
koşulların altına imzamızı atıyoruz.
Akif Akalın
DİPNOTLAR
1. https://www.teb.org.tr/news/9114/KAMUOYUNA-A%C3%87IKLAMA-A%C5%9F%C4%B1ya-G%C3%BCvenin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder