Muhtemelen bugünlerde Kanada’nın gereksiniminin çok üzerinde aşı satın aldığını duyan birçok insan, içinden “keşke Kanada’da yaşıyor olsaydım” diye geçiriyordur. Gerçekten de 38 milyon nüfusu olan Kanada, bir aksilik çıkmazsa dünya üzerinde koronavirüse karşı yurttaşlarını aşılamayı tamamlayan ilk ülke olacak. Peki, bu Kanadalıları kurtarmaya yetecek mi?
Kanada’nın COVID 19 mücadelesindeki
performansına bakıldığında, bugüne kadar 500 bine yakın insanın enfeksiyona
yakalandığı, 14 bin Kanadalının yaşamını yitirdiği görülür. Bu rakamlar “dünya”
ortalamasıyla kıyaslandığında, dünyada 1 milyon nüfusta enfeksiyona yakalanma
ortalaması 9.755 kişi iken, Kanada’da 13.071 kişi ve dünyada 1 milyon nüfusta
enfeksiyon nedeniyle ölüm ortalaması 215 kişi iken, Kanada’da 370 olduğu
görülür.
Elbette Kanada’nın performansını
Türkiye ile kıyaslarsanız, “keşke Kanada’da yaşıyor olsaydım” diyebilirsiniz, fakat
neden 1 milyon nüfusta enfeksiyona 874 kişinin yakalandığı (Kanada’nın onda
birinden az) ve enfeksiyon nedeniyle 12 kişinin yaşamını yitirdiği (Kanada’nın
30’da birinden az) Küba’da yaşıyor olmak istemeyesiniz ki?
|
1 MİLYON KİŞİDE ENFEKSİYONA YAKALANAN |
1 MİLYON KİŞİDE ENFEKSİYONDAN ÖLEN |
DÜNYA |
9.755 |
215 |
KANADA |
13.071 |
370 |
KÜBA |
874 |
12 |
YENİ ZELANDA |
422 |
5 |
VİETNAM |
14 |
0,4 |
Sosyalist bir ülke olduğu için Küba’da
yaşamak istemeyebilirsiniz. Peki, COVID 19 mücadelesinde Kanada’dan daha iyi
performans gösteren başka kapitalist ülkeler yok mu? Ben olsam 1 milyon nüfusta enfeksiyona 422 kişinin
yakalandığı (Kanada’nın otuzda birinden az) ve enfeksiyon nedeniyle yalnızca 5
kişinin yaşamını yitirdiği (Kanada’nın 75’de birinden az) Yeni Zelanda’yı
tercih edebilirdim.
Sadece Çin ile uzun bir kara sınırı
olmayan, aynı zamanda pandeminin ilk merkezi Wuhan’a da oldukça yakın olan
Vietnam’a ne dersiniz? Vietnam’da enfeksiyona 1 milyon nüfusta 14 kişi yakalandı
ve enfeksiyon nedeniyle yalnızca 0,4 kişi yaşamını yitirdi.
“O günler artık geride kaldı, biz
önümüzde bakalım, şimdi Kanada bütün nüfusunu aşılayacak ve COVID 19 mazi
olacak” diyebilirsiniz. Gerçekten böyle mi olacak? COVID 19’un son 20 yıl
içinde yaşanan kaçıncı “salgın” olduğunu anımsayalım.
21. yüzyılın ilk salgınını 2002 –
2003 döneminde yaşadık. 2002 Kasım’ında yine Çin’de başlayan SARS veya Severe
Acute Respiratory Syndrome bir yıl içinde 774 insanın ölümüne neden oldu. Ölüm
hızı yüzde 9,5 gibi çok yüksek olması nedeniyle herkesi çok korkuttu fakat kısa
sürede virüs “iyi” bir mutasyon geçirerek öldürücülüğünü yitirdi. Çok
şanslıydık.
Daha SARS yeni bitmişti ki bu kez
2003’te Kuş Gribi salgını başladı. Yine şanslıydık, salgını çok az can kaybıyla
atlattık. Fakat 2009’da gelen Domuz Gribi 18.500 can aldı. Hemen ardından gelen
Ebola 2013’te 11 bin ölüme neden oldu. 2018’de yeniden alevlenen Ebola, bu kez
2 binden fazla can aldı.
COVID 19 pandemisini “tek başına” bir
olgu olarak değil de bu bağlamda ele aldığınızda, ileriye bakıp “umutlanacak”
bir tablo görünmüyor.
Görünmüyor, çünkü biz “bu salgınlar
neden çıkıyor” sorusu yerine, “salgınlarla nasıl baş ederiz” sorusunu
soruyoruz. Oysa geçtiğimiz günlerde yayınladığımız Nehir
Alegorisi anımsandığında, asıl sorulması gereken sorunun “bu salgınlar neden çıkıyor” sorusu olduğunu
anlarız.
Önemli olan 21. yüzyılı bir “salgınlar
yüzyılına” çeviren nedenleri tartışmak ve bunların üzerine gitmektir. Aksi
halde dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım, hiçbir yer güvenli olmayacak,
salgınların birinden kurtulsak bir sonrakine yakalanacağız. Elbette "şimdi bunu atlatalım da, sonrası allah kerim" de diyebilirsiniz. Tercih sizin.
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder