Pandemi süreci gelişmiş kapitalist ülkelerin aydınları için sözcüğün tam anlamıyla “ezber-bozucu” bir işlev gördü. İster düzen taraftarı, ister muhalif olsun, hiçbir “batılı” aydın gelişmiş kapitalist ülkelerin pandemi karşısında bu kadar çaresiz kalabileceğini öngörmüyordu.
Metropol aydınlarını en çok şaşırtan da, hiçbir ileri kapitalist ülkenin baş edemediği salgının, Çin, Yeni Zelanda, Güney Kore, Tayvan, Vietnam ve Küba gibi ülkelerde çoktan kontrol altına alınmış olmasıydı. Yılbaşı gecesi bütün “batı” başkentlerinin meydanlarında in – cin top oynarken, salgına beşiklik eden Wuhan’ın Times Meydanı’nda kutlamaların sabaha kadar sürmesi metropol aydınlarını çileden çıkarttı.
MASKE – MESAFE – TEMİZLİK FORMÜLÜNÜN İFLASI
Bugün metropol ülkelerde
yöneticilerin halkın sağlığı ile nasıl kumar oynadıkları çok net bir biçimde
görülebiliyor. Bu ülkelerde pandemi mücadelesi, sermayenin talepleri
doğrultusunda (her ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek!) yürütüldü.
Tıp biliminin binlerce yıllık bilgi
birikimi hiçe sayılarak, üretimin durmasına neden olabilecek karantina
tedbirleri yerine, “maske – mesafe – temizlik” formülü uydurularak virüsün
zaman içinde bulaşabilme ve hastalandırma / öldürme yeteneğinin kaybolması beklendi.
Ne yazık ki metropol ülkelerin hükumetlerinin oynadığı bu kumarın bedelini bu
ülkelerde yaşayan halklar canlarıyla ödedi.
Boris Johnson Temmuz ayında salgının
yılbaşına kadar biteceğine söz vermişti. Fakat yılbaşını sermayenin talepleri
doğrultusunda karantina tedbirleri almayan İngiltere evinde geçirirken, daha
DSÖ pandemi ilan etmeden testlere başlayan, filyasyon ve sürveyans çalışmalarını
iyi örgütleyen ve karantina tedbirlerini başarıyla uygulayan ülkeler, daha
aşılar ruhsat almadan “normal” yaşama döndüler.
SALGININ AŞI İLE YENİLEBİLECEĞİ ALGISI
Bugün de metropollerde yöneticiler
halklarını sorunun “aşı” ile çözüleceğine ikna etmeye çalışıyorlar. Fakat
metropol aydınları bu kez daha temkinli. İngiltere’den Profesör David Salisbury,
aşının da tek başına kısa sürede salgını yok edemeyeceğini söylüyor. Sermayenin
“her ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek” şeklindeki tutumu devam ederse
aşıdan da beklenen fayda sağlanamayacak.
Aşının etkili olabilmesi ve salgına
son verilebilmesi için aşı ile birlikte test yapılmaya, filyasyon ve sürveyans
çalışmalarını sürdürmeye ve karantina tedbirleri uygulanmaya devam edilmeli.
Aşı ancak bu koşullarda etkili olabilir.
Bugün dünyada pandeminin aşı ile
yenileceği algısı yaratılıyor. İnsanlar aşılandıklarında hemen normal
yaşamlarına dönebileceklerini sanıyorlar. Şimdiden yaz tatili için “erken
rezervasyon” yaptıranlar var. Herkes yaz aylarına girilirken pandeminin geride
kalacağına inandırılıyor. Halbuki karantina tedbirleri uygulanmadığı takdirde,
önümüzdeki yıl aşıya rağmen 2020’den çok daha ağır geçebilir.
AŞI NASIL FAYDA SAĞLAYABİLİR?
Aşının pandemi mücadelesine katkıda
bulunabilmesi için sizin birey olarak aşılanmanız yetmez. Bir toplumda aşı,
ancak toplumun yüzde 70’i aşılandığında beklenen yararı sağlayabilir. Virüsün
toplum içinde yayılması, ancak toplumun yüzde 70’i bağışıklandığında durdurulabilir.
Dahası bugün aşılama da yine “sermayenin”
talepleri doğrultusunda yürütülüyor. Sermaye hızla bütün toplumun aşılanmasının
maliyetine katlanmak istemediğinden, yine bildik “risk grupları” yaklaşımı
benimseniyor. Sağlık çalışanları, 65 yaş üzeri, kronik hastalar gibi Covid 19’un
en çok yoğun bakıma muhtaç bıraktığı ve öldürdüğü kesimlerin aşılanması bu
politikanın ürünüdür.
Risk grubunda yer alanların öncelikle
aşılanması elbette hastalığın en şiddetli etkilerinin azalmasını, hastanelerin
rahatlamasını sağlayacak, fakat salgını asla sona erdirmeyecek. Salgın sermaye
için “kabul edilebilir” bir düzeyde devam edecek. Virüs karantina tedbirleri
alınmadıkça sağlıklı gençler arasında dolaşmaya ve fırsat buldukça toplumun
diğer kesimlerine sıçramaya devam edecek.
NE YAPMALI?
ABD’den Profesör Peter Hotez (Baylor Tıp
Fakültesi) ilk aşıların, “aşılananları” hastalanmaktan koruyabileceğini, fakat
virüsün aşılananlara bulaşmasını ve onlardan başkalarına geçmesini
önleyemeyeceğini belirtiyor. Yani aşının test, fiylasyon ve sürveyans
çalışmaları ile karantina tedbirlerinin “alternatifi” olmadığını söylüyor.
Kanada’dan Profesör Tim Sly (Ryerson
Halk Sağlığı Okulu) aşının elbette önemli olduğunu fakat salgın bitirilmek
isteniyorsa, taksi şoföründen hemşiresine kadar kamusal görev yürüten herkesin “haftada
bir” test edilmesi ve testi pozitif çıkanların devlet tarafından finanse
edilerek karantinaya alınması gerektiğini söylüyor.
Tim Sly’ın önerisinin hiç de ütopik
olmadığı Çin, Güney Kore ve Slovakya gibi örneklerle kanıtlandı. İstenirse hem
kitlesel test yapmak, hem de testi pozitif çıkanları kamusal finansmanla
karantinaya almak mümkün. Karşılığı da salgının kontrol altına alınması ve
herkesin normal gündelik yaşamına dönmesi…
Akif Akalın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder