Pandeminin başından beri “aç – kapa” yapa yapa bir hal olduk. Şimdi vaka sayılarının yeniden tırmanışa geçmesiyle birlikte sonbaharda okulların açılıp açılmayacağı konusu tekrar gündem oldu. Sermayenin has profesörlerinden Osman Müftüoğlu bile Hürriyet gazetesindeki köşesinde “rakamlar net ve açık olarak bizi uyarıyor ve yeni bir COVID-19 dalgasının ayak sesleri giderek netleşiyor” diyorsa vay halimize.
MÜFTÜOĞLU HENÜZ KAPANMA ÖNERMİYOR
Bilindiği gibi pandeminin başından
beri “her ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek” diyen sermaye, kapanma
tedbiri alınmasına sadece yoğun bakımların “taşması” halinde ve çok kısa
süreler için rıza gösterdi. Sürpriz bir şekilde kendilerini emekten yana
tanımlayan örgütler de pandemi en çok emekçileri etkilemesine rağmen sermayeyi
destekleyince, birkaç bilim insanı dışında kapanma tedbiri öneren kalmadı.
Sermaye profesörleri vaka sayıları
yükselişe geçtikçe sermayenin gereksinimleri doğrultusunda “kapanma” dışında
formüller bulmaya çalışıyorlar. Bir süredir “COVID ile yaşamak” politikasını
benimseyen hükumetler de, pandemiyi toplumun gündeminden düşürmek için elden
geleni yapıyor, fakat virüs ferman dinlemiyor.
Müftüoğlu bugünkü yazısında
hatırlatma dozunu yaptırmayı ve toplu taşımada maske zorunluluğunun yeniden getirilmesini
öneriyor, ancak kapanmayı bir olasılık olarak dahi ağzına almıyor. Hele okullar
konusuna hiç değinmiyor. Oysa şu anda Şanghay vaka sayılarının Türkiye’dekinin
çok altına düşmesine rağmen kapanma tedbirini sürdürüyor.
OKULLAR KONUSU ÇOK NETAMELİ
Pandemi sürecinde neoliberal düzeni
en çok uğraştıran sorunlardan biri okullar oldu. Toplumları sermayenin “her ne
pahasına olursa olsun çarklar dönecek” buyruğuna ikna etmekte, “soldan” gelen
destek sayesinde çok zorlanmayan politikacılar, söz konusu “çocuklar” olunca
biraz sıkıştılar.
İnsanların çocuklarının yaşamı söz
konusu olduğunda çok daha duyarlı olabileceklerini hesaba katan politikacılar,
salgının ilk dalgasında halk sağlığı biliminin okulların kapatılması önerisine
itiraz edemediler. Dünyanın birçok ülkesinde 2020 Mart – Haziran dönemi boyunca
okullar tatil edildi.
Bu süreçte neoliberal ekonomi çok ciddi
sıkıntılar yaşadı. Okul çağında çocuğu olan emekçiler çocuklarını
bırakabilecekleri bir yer bulamayınca işe gidemediler ve bu durum sermayenin “her
ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek” ilkesinin yaşama geçirilmesini
zorlaştırdı. Çarkların hiçbir sorun çıkmadan dönmeye devam edebilmesi için
okulların asla kapanmaması gerekiyordu.
ÇOCUKLARIN PANDEMİDEN ETKİLENMEDİĞİ İDDİASI
Sermaye emekçi ebeveynleri salgın
sürecinde okulların açık tutulmasına “ikna” edebilmek için bir yandan UNICEF ve
UNESCO gibi kuruluşları harekete geçirirken, diğer yandan kontrolündeki bilim
insanlarına çocukların salgından erişkinler kadar etkilenmediğine ilişkin
makaleler sipariş etti.
UNICEF ve UNESCO hemen harekete
geçerek 2020 Haziran’ından itibaren okulların kapalı olmasının çocuklar için
salgından daha tehlikeli olduğuna ilişkin yayınlar yapmaya başladılar.
Eşzamanlı olarak sermaye profesörleri tarafından prestijli tıp dergilerinde sipariş
makaleler yayınlanmaya ve COVID 19’un okullar üzerinden yayılma riskinin çok düşük
olduğuna ilişkin iddialar yaygınlaşmaya başladı.
2020 yazı boyunca insanlar, okulların
kapalı kalmasının yol açacağı eğitimsel ve ekonomik zararın, okulların açık
tutulmasıyla alınacak risklerle kıyaslanamayacak kadar büyük olduğuna ikna
edildiler. 2020 – 2021 öğretim yılında okulların açık tutulması için duygusal
ve düşünsel altyapı bu şekilde hazırlandı.
SOLCU AKADEMİSYENLERDEN SERMAYEYE GÖNÜLLÜ DESTEK
Daha önce de belirttiğimiz gibi,
pandeminin en çok emekçileri vurduğu, en çok emekçilerin hastalandığı ve
yaşamını yitirdiği, hatta COVID 19’un bir “işçi sınıfı hastalığı” olarak ilan
edilmesine rağmen, kendilerini “solda” tanımlayan partiler, sendikalar ve “bilim”
insanları, kapanma tedbirlerine başvurulmaması ve okulların açık tutulması için
kampanyalar başlattılar.
Ülkemizde kendisini emekten yana
tanımlayan bir akademisyenin şu ifadeleri ibret vericidir:
“… mesela işte bu mutant virüslerle
ilgili okul çağındaki çocukları fazla etkilediğine dair bir söylenti. Ama veri
yok, bilgi yok, gözlem yok, ama toplumdaki endişeyi sürekli besleyen bir toplam
da ortaya çıktı. Bunlar bir taraftan hakikaten Korona kariyeri yaptılar
kendilerine bu (tırnak içinde) bilim insanları. Ama bir taraftan da toplumdaki
bu kaygıyı da körüklediler. Bu kaygının çok önemli olduğunu düşünüyorum yani… ”
OKULLARIN 95 GÜN KAPALI KALMASI DÜNYANIN SONU GİBİ GÖSTERİLDİ
UNESCO, UNICEF ve Dünya Bankası 2020
yılında “What have we learnt – overview of findings from a survey of ministries
of education on national responses to Covid-19” başlıklı bir rapor
yayınladılar.
Rapor “COVID 19 pandemisine karşı
alınan kapanma tedbirinin dünyanın her yerinde eğitim sistemlerinde ‘eşi
görülmedik’ bir aksamaya yol açtığını” ifade ediyordu. Kapanma nedeniyle dünya üzerindeki
1,5 milyar öğrencinin “eğitim hakkının” elinden alındığını ve bu öğrencilerin
ailelerinin de çok zor durumda kaldıkları belirtiliyordu.
Oysa UNESCO, UNICEF ve Dünya Bankası’nın
“eşi görülmedik” (unprecedented) sıfatıyla dramatize ettiği süreçte okullar
sadece ortalama 95 gün kapalı kalmıştı. Birçok ülkede daha 2020 Mayıs’ında
okullar açılmaya, yüz yüze eğitime devam edilmeye başlanmıştı.
Rapor, kapanma nedeniyle çocukların
maruz kaldığı zararları şöyle sıralıyordu: 1. Eğitimin aksaması, 2. Beslenmenin
bozulması, 3. Sosyal ve psikolojik sorunlar, 4. Evde şiddet ve istismara maruz
kalma, 5. Uzaktan eğitimin yarattığı eşitsizliklere maruz kalma.
Şüphesiz bunların hepsi doğruydu,
haklı gerekçelerdi ve eksiği var, fazlası yoktu. Ancak burada “gerçek” sorun
okulların kapanması değil, çocuk bakımı hizmetlerinin yetersizliği değil miydi?
Devlete çocuk bakımı hizmetleri konusunda hiçbir tedbir önermeyen Rapor,
yalnızca okulların açık tutulmasını istiyordu.
Salgının kontrol altına alınabilmesi
için kapanma tedbiri önerenlerin “hiçbiri”, işyerleri kapansın ve emekçilerin
başına ne gelirse gelsin veya okullar kapatılsın ve öğrencilerin başına ne
gelirse gelsin demediler. Aksine devletin kapanma sürecinde her türlü sosyal ve
ekonomik tedbiri alması gerektiğini söylediler.
Dürüst, kendilerine ve mesleklerine
saygılı olan gerçek bilim insanlarının önerilerine kulaklarını kapatan uluslararası
kuruluşlar, sadece sermayenin siparişleri karşılığında raporlar hazırlayan
akademisyenlerin raporlarına itibar ederek, kamuoyunu yanlış bilgilendirdiler.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Yazımızın başında da ifade ettiğimiz
gibi sermayenin tutumu belli: “her ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek”. Artık
buradaki “paha” sözcüğünün emekçilerin sağlığı ve yaşamı anlamına geldiğini çok
iyi biliyoruz.
O halde okulların kapanması,
çocukların evde kalması ve dolayısıyla çocuklarını bırakacak yer bulamayan emekçi
ebeveynlerin işe gidememeleri anlamına geldiğinden, sermaye hükumetleri asla okulları
kapatmayacaklar.
Kendilerini “solda” tanımlayan partiler,
sendikalar ve “akademisyenler” de bu konuda sermaye ile tam bir işbirliği
içinde olduklarından, vaka ve ölüm sayıları nereye tırmanırsa tırmansın, sonbaharda
okulların açılması çok muhtemel görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder